Home / News / YAZARLAR / Kenan Şahin / BATININ SİHİRLİ KELİMESİ TERÖR / Kenan Şahin
yazar

BATININ SİHİRLİ KELİMESİ TERÖR / Kenan Şahin

Günümüzün en sihirli sözcüğü Terör. Neden derseniz, bu kavram net bir şekilde tarif edilmiş olsa da, herkesin terör tarifi ve teröristi farklı da ondan. Birisinin terörist saydığını diğeri hiç çekinmeden kahraman veya özgürlük savaşçısı olarak adlandırabiliyor. Son günlerde yaşadığımız PYD-YPG- PKK olayında olduğu gibi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin “PYD ve PKK tam olarak aynı şeydir.” yönündeki sözleriyle ilgili iki örgütün farklı olduğunu ve Suriye’nin kuzeyinde PYD ile çalışmaya devam edeceklerini söyledi. (http://www.cnnturk.com/dunya/abdden-barzaniye-pyd-teror-orgutu-degil)

Yine bu örgüt hakkında İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore: PYD, “Suriye resminde önemli unsurlardan biri. Kuşkusuz, Türkiye’nin PYD’ye karşı hassasiyetleri olduğunu anlıyoruz. Naif değiliz. PYD ile PKK arasında bağlantılar olduğunu da biliyoruz.” dedi. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/474472/_PYD_ye_bakis_acimiz_farkli_.html# )

Yine Aynı örgütle ilgili olarak Avrupa’da yaklaşım da şu yönde : Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda PKK lideri Abdullah Öcalan ve örgütün Suriye uzantısı PYD üyelerini gösteren fotoğrafların olduğu bir sergi açıldı. AP Sosyal Demokrat Grubu Milletvekili Josef Weidenholzer’in ev sahipliğinde açılan serginin fotoğraflarını, Avusturyalı Thomas Schmidinger çekti. (http://www.aljazeera.com.tr/haber/avrupa-parlamentosundaki-pkkpyd-sergisine-tepki )

Oysa aynı örgüt hakkında ise Türkiye yetkilileri her ne kadar daha önce bunların Türkiye topraklarından Kobani’ye törenle uğurlanmasına iştirak etseler de son zamanlardaki açıklamaları PKK ne ise YPG de odur, PYD de odur şeklindedir.

İşte uğruna gayret sarf ettikleri sihirli sözcük terör ve bu bahane ile yapılanlar.

Peki nedir terör?

Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır. Tedhiş ise; dehşete düşürme, sürekli ve sistemli şiddet hareketleri, cinayet vb. faaliyetlerle korku uyandırma, yıldırma, terör, demektir.

Terörün ıstılah tanımının; bu sözlük tanımlarında geçtiği gibi korku, şiddet, sindirme, dehşet yoluyla bir siyasi amacı gerçekleştirmeye yönelik silahlı propaganda yöntemi olduğu noktasında dünyada toplumlarda genel bir kabul vardır.

Bu tanımlarda ortak olarak, toplumlarda şiddetli korku salma, yıldırma havası estirmeye vurgu yapılmaktadır. Bunun aracı olarak da şunlar kullanılmaktadır; adam kaçırmak, insanlara işkence yapmak, öldürmek, pazar yerlerine, okullara, sinemalara, tren, metro, otobüs, uçak, gemi gibi toplu taşıma araçlarına ve onların istasyonlarına ve limanlarına vb. yerlere bomba yerleştirmek, ateşli silahlar ile tarama yapmak ya da kimyasal silahlar ile toplu katliamlar yapmak.

Bu hususları kullanma yolu ile aslında terör estiren şahıs ya da guruplar aslında sadece şahıs ya da örgüt isimlerini duyurmaktan öte hiç bir şey elde etmiyorlar.

Güncel Türkçe’deki terör kavramı, genellikle kurulu düzene karşı yürütülen ideolojik ve silahlı mücadeleyi ifade etmektedir.

Oysa terör, en geniş anlamda, yoğun ve sistematik bir korkuyu ve bu korkuya neden olabilecek her türlü şiddet eylemini içerir. Bu nedenle, kurulu düzene karşı terör uygulanabildiği gibi, kurulu düzen tarafından da terör uygulanabilir.

Ancak her iki durumda da terörün kendisine yöneldiği hedef, dolaylı ya da doğrudan halkın kendisi olmaktadır.

Bir terör örgütü, halkı kendi yanına çekebilmek için terör uygular: Elde edeceği korkunun kendisine güç vereceğini, bu güç sayesinde de halkı, ya da çoğu kez halkın bir bölümünü kendisine destekçi kılabileceğini hesaplar. Tıpkı Gerilla savaşının temelini oluşturan “kurtarılmış bölge” kavramında olduğu gibi.

Ancak bir de Üçüncü Dünya ülkelerinde rastlanan ve kurulu düzenin kendisi tarafından uygulanan bir “faşist terör” vardır. Aslında buradaki mantık, gerilla mantığının bir makro uygulamasından başka bir şey değildir. Kurulu düzenin sahibi olan devlet, baskıcı bir devlettir; toplumu adaletsiz bir biçimde yönetmekte, yöneticiler kendi menfaatleri için her türlü yolsuzluğu uygulamaktadır. Ve bu yüzden yönetim çeşitli toplumsal muhalefetlerle karşı karşıyadır. Bu durumda, söz konusu devlet, muhalefetten daha güçlü olduğunu kanıtlamak için yine aynı formülü kullanır: Terör uygular ki, halk kendisinden korksun. Ve bu korku ona güç sağlasın.

Üçüncü Dünya olarak tanımlanan coğrafyadaki devletlerin önemli bir bölümü bu tarif ettiğimiz terörist devlet tanımına uyarlar. Belki her yıl terörist devletler listeleri yayınlayan büyük devletlerle işbirliği içindedirler ve bu yüzden adları bu listelerde geçmez. Ama belki de o listelerin tepesine konan devletlerden çok daha teröristtirler.

Büyük devletler ise, kendilerini başka devletleri “terörist” ilan edecek kadar terörden uzak sayarlar, çünkü kendi terör evrelerini atlatmışlardır. Terörü, kuruluş aşamalarında uygulamışlar ve bu sayede istedikleri gibi bir toplum elde etmişlerdir ve artık onu gerekli görmemektedirler.

Üçüncü Dünya faşizmi, henüz bu evrenin içinde olduğu için terörü  kullanmaktadır. Buna karşılık, Batılı devletlerin önemli bir bölümü, toplumu yönlendirmek için çok daha sofistike bir yöntem olan propaganda ve eğitimi kullanırlar.

Ancak kimi zaman söz konusu Batılı kapitalist devletlerin de teröre başvurdukları olur. Bunu kuşkusuz Üçüncü Dünya’nın otoriter rejimleri gibi açık açık yapmazlar. Aksine, son derece gizli bazı “terör timleri” oluştururlar ki istedikleri algıyı oluşturmaları kolay olsun.

Bunların amacı, kurulu düzenin bekasına, o düzen tarafından konmuş olan kuralları gizlice çiğneyerek yardımcı olmaktır.

Batılı kapitalist devletlerin uyguladığı bu “gizli devlet terörü” nün farklı stratejik amacı olur genellikle:

Bu minvalde bütün güç odakları bu meseleyi kendilerine göre istismar etmekte. terör kavramı ve bundan nemalanma bakımından Avrupa’da özellikle İslamofobinin yerleşmesi adına bu hususu istismar etmektedir. Bu hususu bir sıçrama tahtası olarak kullanan Avrupa terör kavramını istismar etme yoluyla şu üç hususu gözetmektedir:

Tehlikeli rejim muhaliflerinin ortadan kaldırılması ya da susturulmasıdır. Özellikle de düşüncelerinin rejim için tehlike oluşturduğu düşünülen entellektüeller ile siyasi parti ya da sivil toplum liderleri hedef alınır.

Toplum üzerinde etki yaratacağı kestirilen hedeflere yapılacak saldırılarla, toplumu istenen biçimde yönlendirmektir. Yani provokasyon. Avrupa’da İslam’a yönelik artan ilginin önünü kesmek, Avrupa nüfusunun hızla İslamlaşmasının önüne geçmek için İslam’ı kötü göstermek.

-Ve özellikle Orta Doğuda ki olaylara müdahil olmak. Suriye, Irak gibi yerlere yerleşme arzusu.

Bunun neticelerini ise elde ettikleri bariz bir şekilde ortada. Bu konu ile ilgili olarak Belçika’da yapılan bir anket bu konuyu gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır:

Le Soir gazetesi ve RTBF kanalı, Belçika’da Müslümanlar ve göçmenlere bakışa ilişkin ortak bir anket yaptı. Aralarında 400 Müslümanın da olduğu 4 bin 734 kişinin katıldığı ankete göre, Belçika vatandaşlarının yüzde 67’si toplumda çok sayıda sığınmacı olduğunu, yüzde 66’sı da ülkeye daha çok sığınmacı ve göçmen geldiğini düşünüyor.

MÜSLÜMANLAR TEHDİT GÖRÜLÜYOR

Anket, ülkede Müslümanların varlığının tehdit olarak görüldüğünü de ortaya koydu. Ankete katılanların yüzde 60’ı Müslümanları tehdit, yüzde 12’si kültürel zenginlik olarak gördüklerini ifade etti. Geriye kalan yüzde 27’si ise “ikisi de değil” şeklinde görüş bildirdi.

Yaş bakımından, 65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 73’ü, 16-25 yaş arasındakilerin de yüzde 42’si Müslümanları tehdit olarak gördüğünü söyledi. Bu oran, başkent Brüksel için yüzde 56 olarak gerçekleşti.

Ayrıca, Müslümanların yüzde 71’i, terörist olarak görüldüklerini söyledi. Son terör saldırıları öncesi yüzde 54 olan bu oranın artması, algının büyük ölçüde değişmeye başladığı şeklinde değerlendirildi. (http://islamdevleti.info/2017/01/belcikada-muslumanlar-tehdit-olarak-goruluyor/ )

Bu başarı elbette ki yukarıdaki hususları gözetmenin sonucunda gelmiş bir başarıdır. Bu provokasyonlarda kimi zaman önemli bir toplumsal figür öldürülür, kimi zaman da rastgele toplu cinayetler işlenir; örneğin kalabalık bir merkez bombalanır ya da topluluk üzerine bir kamyonla dalınır.

Burada amaç, ölenleri öldürmüş olmak değildir; ölenleri kullanarak toplumun düşüncesini değiştirmektir. Çoğu provokasyon, “sakıncalı” görülen bir adresin üzerine suç atmak için yapılır.

Kısacası, terör, hem devlete karşı savaşanlar, hem de bazı devletler tarafından etkili bir yöntem olarak dünyanın dört bir köşesinde uygulanmaktadır. Amaçlar farklıdır, ama izlenen yöntem ortaktır.

Aslında bugün terör bahanesi ile batıda yapılmak istenen: Müslümanları baskı altına alıp terör eşittir Müslüman algısı yerleştirmektir.

İslam beldelerinde ise: kendi hakimiyet yada çıkarlarını korumaktır. İste bu noktada sömürgeci batı kendi ülkelerinde meydana gelen bu terörü bahane ederek bunu bir sıçrama tahtası olarak kullanıp İslam beldelerindeki menfaatlerini gerçekleştirmek için harekete geçmişlerdir. Bunun en bariz yansımasını 11 Eylül olarak tarihe geçmiş olan ikiz kuleler saldırılarında gördük: 11 Eylül’de El-Kaide örgütünün gerçekleştirdiği öne sürülen ikiz kuleler saldırısı gerçek anlamıyla bir terör eylemidir. Fakat aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin gerçekleştirdiği Afganistan ve Irak çıkarmaları, gerçekleştirilen eylemden daha büyük bir terör eylemidir. 11 Eylül saldırılarında 2 bin 996 kişi yaşamını yitirmiş, sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin gerçekleştirdiği Afganistan ve Irak savaşlarında; Afganistan’da yaklaşık 5 bin, Irakta ise tahmini 1 milyon sivil yaşamını yitirmiş, binlercesi yerlerinden olmuş ve farklı ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır.

Siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için terörizmi bir araç olarak ilk kullanan modern Batı dünyası ve bu dünyayı temsil eden sömürgeci batılı devletler olmuştur. Ve bu konuda da şu ana kadar liderliği kimseye kaptırmamışlardır. Halen çeşitli perdelemelerle kendilerini saklayarak, bazen de saklanma gereği bile duymadan bu uygulamalarına devam ediyorlar.

Oysa İslam ve onun malum tarihi terörden oldukça uzaktır. Müslümanlar İslam devletinin kurulduğu günden bu güne kadar fethettiği hiç beldede terör ve katliam uygulamamış aksine adaleti, insanlığı, erdemliliği gittiği her beldeye götürmüş, aynı zamanda da bunları tesis etmiştir. Bu nedenle terör ve Müslümanlar kesinlikle bir kefeye konulamaz. Oysa terörün mucidi olan batı Fransız ihtilalinden günümüze kadar hiç de iyi bir karne ortaya koymamış ve bu hususta ne kadar maharetli olduğunu göstermiştir. Ufak bir Avrupa ülkesi olan Belçika Kongo’da Kral Leopold döneminde10 milyondan fazla insanı katlederken bugün İslam ve Müslümanları terörle yaftalama çalışmalarının başını çekiyor (http://www.walkingbutterfly.com/2010/12/22/when-you-kill-ten-million-africans-you-arent-called-hitler/ )

Evet İslam hiçbir şekilde Terörü uygulamadığı gibi teröre yönlendirecek unsurları da ortadan kaldırmıştır. Toplumlarda teröre iten başlıca sebepler olarak ırkçılık, vatancılık, fakirlik gibi konularda İnsan fıtratına uyan, aklı mutmain eden ve kalbe güven veren bir çözüm ortaya koymak sureti ile bu meseleyi çözmüştür. Ancak batılılar bu konuda İslam ve Müslümanları zan altında bırakmak için her yolu mubah görmüştür. Oysa ki Batılıların itham ettiği şu noktalarda İslam’ın bakışı ve uygulaması oldukça açıktır.

 

– İslam Gayri Müslimleri İslam’a davet yöntemi olarak Terörü benimsememiş ve bu hususu şu şekilde beyan etmiştir:

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” (Nahl: 125)

 

– Müslümanları İslam kurallarına uymaya davet yöntemi de terör değildir.

Bu davetin muhatapları Müslümanlardır. Bu, Müslümanların birbirlerine “hakkı tavsiye” , “marufu emretmek ve münkerden nehyetmek” , “Allah’ın emirlerini “hatırlatmak” sorumlulukları kapsamındadır. Bu sorumluluğu yerine getirme yöntemi asla terör değildir.

Allah’ın emir ve nehiylerine uymayanlara uygulanması söz konusu olan müeyyideleri / şeri yaptırımlar ve cezaları dünyada uygulama yetkisi hiç bir Müslüman fert ve cemaata ait değildir.

 

– İslam hükümlerinin hakim kılınmasının yani İslam devletinin kurulmasının yöntemi de terör değildir.

İslam devletinin kurulmasının yöntemi, Resulullah (sav) Efendimizin siretidir / takip ettiği yoludur. O, (sav) Mekke’de başlayıp Medine’de sona eren 23 yıllık risalet siretinde İslam Devletinin nasıl kurulacağını İslam Davetinin aleme devlet eliyle ve cihad yoluyla nasıl taşınacağını, nasıl korunacağını Müslümanlara gösterdi. O halde Müslümanlara düşen, onu model örnek edinerek onun bu siretinden takip edilecek işaret taşlarını çıkartıp o yolda yürümeleridir.

 

– İslam devletinin yeryüzünde İslam Davetini taşımasının yöntemi ve İslam devletinin ülkesine karşı yapılan saldırıları def etmede de yöntem terör değildir

Davetin aleme taşınmasının yolu cihad’dır ve cihad asla bir terör eylemi değildir. Gayesi ülkelerdeki küfür-taguti, azgın/taşkın, arsız, cani, zalim, mücrim ideolojiler ve yönetimler yüzünden var olan fitne, zulüm, fesad / düzensizlik ve her türlü kirlilikleri ortadan kaldırıp yeryüzünün tamamında Allah’ın sözünün geçmesini sağlamaktır. Yani Allah’ın dinini hakim kılarak tüm insanları zulümattan nura, aydınlığa, adalete, güvenliğe, esenliğe ve temizliğe kavuşturup insanların hidayete girmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasını sağlamaktır.

Buna göre cihad;

– Gayri Müslimler anlamındaki kafirleri yok etmek için savaşmak değildir, yani kafir avına çıkmak değildir

– Ülkeleri sömürmek için yapılan savaş da değildir

– Kişisel ya da kitlesel öfkeleri yatıştırmak, intikam duygularını tatmin etmek uğraşısı da değildir

– Doğrudan sivil insanları hedef alarak savaşmak anlamındaki terör de değildir.

 

– Halkı müslüman olmayan ülkelerde yaşıyan müslümanların maruz kalabilecekleri saldırılara karşı koyma yöntemi de terör değildir.

“Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel.  O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise O’nu vekil edin.  Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. “ (Müzzemmil: 8-10)

Evet İslam kesinlikle hiçbir alanda teröre müsaade etmemiştir. Haksız yere cana kıymayı yasaklamış ve haksızlıkla bir cana kıymayı tüm insanlığı öldürmek olarak adlandırmıştır.

Burdan İslam ümmetine mesajımız; Yeryüzü kapitalizmin azgın sömürü hırsıyla ifsat edilmekte ve kendilerine tabi olmayıp bu haksızlığı kaldırıp adaleti tesis etmek isteyenlerse toplum nezdinde dışlanacak bir şekilde yaftalanmakta. Şüphesiz bunu kendi elleriyle yaptıkları veya yaptırdıkları terör eylemlerini Müslümanlara atfetmekle başarmaktalar. Oysa biz Müslümanlar bu gün tüm insanlığı kurtuluş refah ve huzura kavuşturacak olan bir Dinin mensuplarıyız. Bizim dinimiz onların iftira ve karalamalarından beridir. Hem tüm insanlığın hem de tüm mahlukatın kurtuluşu İslam’dan geçmektedir. Zira gören her göz görüyor ki bu gün kapitalizm insanlığı ve yeryüzünü bir uçurumu kenarına getirmiştir.

Batı halklarına ise mesajımız; Sizler üzerinizdeki otoritelerin sizin algınızı yönetmesine izin vermeyin. İslam’ı onu kaynağı olan Kuran’dan dinleyin. İşte o zaman göreceksiniz o sizin fıtratınıza uygun, aklınızı tatmin eden ve kalbinize mutmainlik veren bir dindir.

Batı otoritelerine ise; Siz ne kadar uğraşsanız da, engellemeye çalışsanız da İslam, nuru ile tüm dünyayı aydınlatacaktır. Bu bizi, sizi ve bütün alemi yaratan yüce rabbimizin vaadidir. Ve o gün elbette hakkıyla bilip iman edenler için çok yakındır.

Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. (Nur 55)

Velhamdülillahi Rabbil Alemin, Vel akıbetulil muttakin, Vesselatu vesselamu ala seyyidina Mahammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain,

 

Kenan Şahin

Ayrıca...

Devlet nedir?

İnsanoğlu yaratılışı itibari ile sosyal bir varlıktır. Ve birlikte yaşamaya meyillidir. Bu birlikte yaşamada insanlar …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir