Sahip olunmayan ve
henüz mülkiyet hakkı oluşmamış olanın alış-verişi haramdır.
Çünkü bu hususta hadisler geçmiştir. Hadisler genel olarak
gelmiştir. Sahip olunmayan ve mülkiyet hakkı tamamlanmamış
olan her şeyi kapsar.
Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle dedi: لا تَبِعْ
مَا لَيْسَ عِنْدَكَ
“Yanında
olmayan şeyi satma.”
- Attâb b. Useyd de
şöyle dedi: فانههم عن بيع
ما لم يقبضوا “Onlara teslim almadıkları şeyi
satmayı yasakla.”
Ancak bu genel
deliller, selem alış-verişinin dışındaki hususlar
hakkında tahsis edilmiştir.
Selem alış-verişine
gelince;
Şer’iat onu nehiyden istisna etmiş ve caiz kılmıştır.
Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle dedi: مَنْ
أَسْلَفَ فِي شَيْءٍ فَفِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ وَوَزْنٍ
مَعْلُومٍ إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ
“Kim
selef yaparsa o belirli bir tartıda, belirli bir ölçüde,
belirli bir süreye kadar olur.”
السلَم
–“selem”,
iki fetha/üstünle kalıp ve mana bakımından
السلف –“selef”
demektir. Selem; peşin ve belirli bir zaman sonra
ödenecek, vasıfları belirli bir bedel için teslim etmektir.
Yani bedel malı, belirli bir süre sonra teslim alınacak
olunan mal için önceden ödemektir.
Selem,
bir alış-veriş türüdür. Alış-veriş sözleşmesinin kendisi ile
yapıldığı husus ile ve “selem” ve “selef” lafzı ile selem
sözleşmesi de yapılır. Alış-verişte muteber olan şartlar
onda da muteber olur.
İnsanların ticari
ilişkileri selem ve selef yöntemi ile de
yürümüştür. Çünkü insanların özellikle de çiftçilerin ve
tüccarların buna ihtiyacı vardı. Zira ziraatla meşgul
olanlar ve meyve yetiştiricileri kendi ve sorumlu oldukları
kimseler için, o ziraat ve meyvenin gereksinim duyduğu
işleri tamamlayasıya kadar nafakaya/harcama yapmaya ihtiyaç
duyarlar. Onlar bazen paraya ihtiyaç duyarlar, sonra da onu
bulamazlar. Dolayısıyla ürünlerini kaldırmadan önce; malın
kararlaştırılan vakit girdiğinde teslim edilmesi koşulu ile
satış yapılan yerde hemen peşin olarak teslim alınan ücret
karşılığı satar. Tüccarlar bazen, belirledikleri bir zamana
kadar yanında olmayan malları satıp malı, belirlenen vakit
girdiğinde teslim etmeleri koşulu ile bedeli alış-veriş
sözleşmesinin yapıldığı yerden peşin olarak hemen alırlar.
Selemin caiz oluşu
sünnet ile sabittir. İbn Abbas’tan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Nebi
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
Medine’ye geldiğinde, Medineliler bir senenin ve iki senenin
ürünü hakkında selem alış-verişi yapıyorlardı. Bunun üzerine
Nebi
SallAllah’u Aleyhi Vesellem
şöyle dedi: مَنْ
أَسْلَفَ فِي تَمْرٍ فَلْيُسْلِفْ فِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ
وَوَزْنٍ مَعْلُومٍ إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ
“Kim
hurmada selef alış-verişi yaparsa, selef belirli bir
tartıda, belirli bir ölçüde, belirli bir zamana kadar olur.”
- Abdurrahman b. Ebezî
ve Abdullah b. Ebî Evfa’dan şöyle dedikleri rivayet edildi:
“Biz Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
ile ganimetlerden pay alıyorduk. Bize Şam nebatilerinden bir
takım nebati geliyordu. Biz onlarla buğday, arpa, kuru üzüm
hakkında belirli bir zamana kadar selef/peşin ödeme
yapıyorduk. Dedim ki; Onların bir ekimi var mıydı, yoksa yok
muydu? O ikisi dedi ki; Biz onun hakkında onlara
sormuyorduk.”
- Bir başka rivayette
ise; “Biz Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
zamanında, Ebu Bekir ve Ömer zamanında buğday, arpa, hurma,
kuru üzüm hakkında yanlarında olmadığı halde selef ödeme
yapıyorduk.”
Bu hadislerin tamamı da
selemin caiz olduğuna açık delillerdir. Haklarında selemin
caiz olduğu ve caiz olmadığı şeylere gelince; bu hadis ve
icmaada açıktır. Şöyle ki:
Selem,
sahip olmadığın şeyin satışıdır ve mülkiyet hakkının tam
oluşmadığı şeyin satışıdır. Her ikisi de yasaklanmıştır.
Selem, bu ikisinden nâs ile istisna edilmiştir. Yasak ondan
başkasına tahsis edilmiştir. Onun için hakkında selemin
sahih olduğu şeyin nâsla belirlenmiş olması zorunludur.
Nâslara başvurulduğunda, selemin tartılan, ölçülen
ve sayılan her şeyde caiz olduğunu görürüz.
Ölçülen ve tartılan
şeylerde selemin caiz oluşu, İbn Abbas hadisi ile sabit
olmuştur. Bu hadiste Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle demiştir:
مَنْ أَسْلَفَ فِي
تَمْرٍ فَلْيُسْلِفْ فِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ وَوَزْنٍ مَعْلُومٍ
إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ
“Kim
hurmada selef/selem alış-verişi yaparsa, selef belirli bir
tartıda, belirli bir ölçüde, belirli bir zamana kadar olur.”
İbn Abbas’a ait başka
bir rivayette ise Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle demiştir: مَنْ
أَسْلَفَ فِي شَيْءٍ فَفِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ وَوَزْنٍ
مَعْلُومٍ إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ
“Kim bir
şeyde selef/selem yaparsa, belirli bir tartıda, belirli bir
ölçüde, belirli bir zamana kadar yapsın.”
Bu da, hakkında
selem yapılan malın tartılan ve ölçülen mal
olduğuna delâlet etmektedir. Her sayılan şeyde de
selemin caiz oluşuna gelince; yiyecekte selemin caiz olduğu
hususunda sahabelerin icmaı oluşmuştur. Bu icmaı İbn Munzir
nakletmiştir. Buhari rivayet etti. Dedi ki: “Şi’be
bize anlattı, o da dedi ki: Bana Muhammed ya da Abdullah b.
Şidâd b. el-Hâd ve Ebu Burde selef hakkında ihtilafa
düştüler. Bunun üzerine beni İbn Ebu Evfâ RadıyAllah’u
anh’a gönderdiler. Ona bu hususu sordum. Dedi ki: Biz
Rasulullah zamanında da, Ebu Bekir ve Ömer zamanında da
buğday, arpa, kuru üzüm ve hurmada selef/selem yapıyorduk.”
Bu, selemin
yiyecekte de caiz olduğuna delâlet etmektedir. Yiyecekler
ise; tartılmak, ölçülmek ve sayılmaktan yoksun olmazlar.
Böylece hüküm yiyeceğin kendisi ile ölçüldüğü tartmaya,
ölçmeye ve saymaya bağlı olur. Teslim alışın,
teslim almaya ihtiyaç duyulan husustan olmasından dolayı
bunlara bağlı olması gibi, ribanın, ölçünün, tartının ya da
sayımın fazla olunca faiz olmasından dolayı bu husustaki
fazlalığa bağlı olması gibi.
Hadiste ölçülen ve
tartılan şeylerde selemin caiz olması hakkında nâs vardır,
sayılan şeyler zikredilmemiştir. Yiyecekler hakkında selemin
caiz olduğuna dair icmaa da sayılan şeyleri seleme dâhil
etmiştir.
Ancak selem yoluyla
alış-verişi yapılan şeylerin sıfatlarının tam olarak
belirtilmiş olması kaçınılmadır. Mesela; Havran
buğdayı, Burni hurması, Mısır pamuğu, Hint ipeği, Türk
inciri gibi. Tartı ya da ölçünün de tam olarak
belirlenmiş olması kaçınılmazdır. Mesela; Şam sa’sı/hacim
birimi, Irak ratlı/ağırlık birimi, kilo, litre gibi. Yani
ölçüde tartının, belirlenmiş bilinen olması kaçınılmazdır.
Aynı şekilde selem
yoluyla alış-veriş yapılan şeyin cinsinin, tartılan, ölçülen
şeyin cinsinin bilinmesi gerekir. Yine alış-verişin
bir süre için olması ve o sürenin bilinmesi gerekir.
Selemin hemen olması doğru olmaz. Bilakis sürenin şart
koşulması zorunludur.
Çünkü Nebi
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle dedi: مَنْ
أَسْلَفَ فِي شَيْءٍ فَفِي كَيْلٍ مَعْلُومٍ وَوَزْنٍ
مَعْلُومٍ إِلَى أَجَلٍ مَعْلُومٍ
“Kim bir
şeyde selef/selem yaparsa, belirli bir tartıda, belirli bir
ölçüde, belirli bir zamana kadar yapsın.”
Bu da sürenin,
selemin sıhati için şart olduğuna delâlet etmektedir. Ayrıca
alış-veriş, hemen olup belirli bir süre tayin edilmemişse,
selem olarak isimlendirilmez. Çünkü onu selem yapan iki
bedelin/mal ve paranın birisinin önceden verilmesi, diğer
bedelin sonraya bırakılmasıdır.
Sürenin bilinmesi
zorunludur. Çünkü Nebi
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle dedi: إِلَى
أَجَلٍ مَعْلُوم
“Belirli bir
süreye kadar."
Sürenin belirlenmesi
ise ancak farklılaşmayan bir zaman için olur. Mesele; bir
aya, bir yıla, altı aya kadar ya da içerisinde çelişkiler
bulunmayan bir şekilde filanca tarihe kadar gibi. Kurban
bayramına kadar, Ramazana kadar, yine Hıristiyanların
paskalya yortusuna kadar, onların oruçlarına kadar selem
yapılması da sahih olur. Çünkü bu tarihler bilinmektedir,
değişmezler. Küçük ihtilaflar muaf tutulmuştur. Her belirli
süreye kadar selem yapmak sahihtir. Belirlenen sürenin kısa
ya da uzun olması fark etmez. Ancak “ecel”/belirli
süre kelimesi, bir delâlet edileni olan lafızdır. Delâlet
edileni hakkında toplumun ıstılah edindiği/ittifak ettiğine
göre bu lafızla amel edilir. Eğer toplum bu hususta bir
saate bir mühlet/ecel olarak itibar etmiyor da o süre içinde
yapılan alış-verişe peşin alış-veriş gözüyle bakıyorsa, bir
saat ecel/mühlet sayılmaz. Eğer bir saat bir mühlet olarak
itibar ediliyorsa o zaman saat de bir senenin mühlet
sayılması gibi mühlet sayılır.
Aynı şekilde fiyatın
da bilinmesi kaçınılmazdır.
Çünkü Rasul
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem
şöyle demiştir: فليسلف في
ثمن معلوم “Belirli
bir fiyatta... selef/selem yapsın.”
Fiyat,
sözleşme yapılan yerde hemen peşin olarak ödenmedikçe
ve teslim alınmadıkça alış-veriş caiz olmaz. Alış-veriş
yapanlar, bedelin tamamını teslim almadan önce ayrılırlarsa,
alış-veriş anlaşmasının tamamı batıl olur. Çünkü Rasul
SallAllah’u
Aleyhi Vesellem’in
sözünde geçen; التسليف
–“selef yapmak”, bir şey hakkında bir şey vermektir.
Yani daha sonra alacağı bir mal hakkında, önceden/peşin
olarak bir mal ödemesidir. Kim önceden ödeneni ödemezse,
selem yapmış olmaz. Sadece önceden ödeyeceğine dair vaadde
bulunmuş olur. Az olsun çok osun bedelin bir kısmını
ödemişse, bedelden teslim alınan hakkında selem sahih olur,
teslim alınmayan hakkında iptal olur. Zira satıcının
müşteriden bedeli teslim alması, selemin sıhhatinin
şartıdır, fakat alış-veriş esnasında satılan malın varlığı
şart değildir. Zira selem, selem sözleşmesinin yapıldığı
esnada var olan ve olmayan şeyde, yanında bir şey olan kimse
ile yapılması caizdir. Çünkü Nebi
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem,
Medine’ye geldiğinde, onlar bir senelik ve iki senelik ürün
üzerine selem yapıyorlardı. Meyvenin/ürünün bu süre boyunca
kalmadığı bilinen bir husustur. Rasul
SallAllah’u Aleyhi
Vesellem,
onları bu iki sene ve bir sene hususunda nehyetmedi. Bilakis
onları bu hususta onayladı. Buna binaen, ister mevcut olsun
ister mevcut olmasın, ecel olarak itibar edilen belirli bir
süre sonra teslim edilen bir malın bedelinin ödenmesi caiz
olur.
Ancak bedelde
dolandırıcılığın olmaması şart koşulur. Fakat fiyatın
alış-veriş sözleşmesi yapılırken pazarda o belirlenen süre
benzerindeki fiyata göre olması, malın teslim esnasında
fiyata göre olmaması gerekir. Zira selem,
alış-veriştir. Dolandırıcılık ise bütün alış-verişlerde
haramdır. Buna selem alış-verişi de girer.
Dolayısıyla bir malın,
peşin olarak teslim alınıp bedelin dolandırıcılıkla
ertelenerek ödenmesi şeklinde alış-verişi caiz olmadığı
gibi, aynı şekilde bir malın teslim alınması ertelenip
bedelinin dolandırıcılık ile peşin olarak ödenmesi şeklinde
alış-veriş de caiz olmaz.
Dolandırıcılık
alış-verişte haramdır. Selem de dolandırıcılık olduğu açığa
çıktığında, selemin hükmü alış-verişte dolandırıcılığın
hükmü gibi olur. O hüküm de şudur: Dolandırılan ister
alış-verişi fesh eder, isterse devam ettirir. O malın gerçek
değeri ile satıldığı değeri arasındaki farkı alamaz. Ancak
bu serbestlik, şu iki şart ile sabit olur:
- Sözleşme vaktinde
bilgisinin olmaması,
- Fahiş fazlalık ya da
noksanlığın benzerleri ile insanların birbirlerini
kandırmamaları.
Dolandırıcılık,
tüccarların takdiri ile belirlenir. Dolayısıyla onların
dolandırıcılık saydıkları dolandırıcılık olur, değilse
değil.
|