İSLAM'DA İKTİSAT NİZAMI

 

PARA

Para; mal ve hizmetlerin kıymet ölçüsü olması nedeniyle bunların satın alma gücüdür. Örneğin, mallar için fiyat, kişiler için ücret; malın kıymeti ve kişinin emeğinin karşılığı olarak toplumca tespit edilmiş değeridir. Bu açıdan senet veya hisse senetleri para olarak değerlendirilmezler.

Mal ve hizmetlere ait değerler çeşitli ülkelerde değişik değerlerle adlandırılır. Bu birimler mal ve emeğin değerinin ölçülmesine olanak verirler. Mal ve hizmetin değerinin ölçülebilmesi mübadeleyi, mübadele de parayı gerektirir.

İslâm; kira ve alış-veriş hükümlerini açıklarken, mal ve hizmetlerin kıymetleri ile ilgili belirli bir mübadele aracı belirtmemiştir. İslâm, karşılıklı rızaya dayanan mübadele konusunda insanı serbest bırakmıştır. Örneğin; Kur'an öğrenmesi şartıyla, bir erkeğin bir kadınla evlenmesi caiz olduğu gibi, bir malı, bir gün çalışma karşılığında alabilmesi de caizdir. Yani İslâm, insanı mübadele konusunda dilediği gibi davranmakta serbest bırakmış, ancak İslâm, malın mübadelesinde paranın belirli bir cinse yani altın ve gümüşe dayalı olmasını ortaya koymuştur. Böylece mal ve hizmetteki değer tespitini sabit veya değişken olarak istediği şekilde takdir etmeyi toplumun inisiyatifine bırakmamış, mal ve hizmetlerin değerlerinin ölçülmesini değişmeyen (sabit) parasal birimlere bağlamıştır. Bu olayı aşağıdaki hususların dikkate alınması ile anlayabiliriz:

1- İslâm, mal biriktirmeyi (kenz) yasaklar. (Buradaki mal ifadesi yalnızca altın ve gümüşü kapsar.) Mal mülk edinilen her şeyi ifade etmesine rağmen- bu yasaklamayı yalnızca altın ve gümüş için kullanır. Örneğin; buğday, hurma veya para gibi şeylerin hepsi maldır. Fakat mal biriktirme üzerindeki yasak mal ve emekte değil, sadece para üzerinde ortaya çıkmaktadır. Bunu sebebi ise paranın genel mübadele aracı oluşudur.

Yasağın kanunu paranın (altın ve gümüşün) biriktirilmesidir ki buna da “kenz” denilmiştir. Diğer mallardaki biriktirme ise ”ihtikar” olarak adlandırılmıştır.

Bu sebeple altın ve gümüşün biriktirilmesini yasaklayan ayet ancak para biriktirmeyi yasaklamıştır ki Allah (cc) yasaklanan paranın ise altın ve gümüş esaslı olduğunu belirtmiştir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

“Altın ve gümüşü biriktirerek onu Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azapla müjdele.”

Ayete dikkat edildiğinde söz konusu yasaklamanın mübadele aracı olan para üzerine tahsis olunduğu görülür. Bu nedenle ister işlenmiş, isterse de işlenmemiş olsun altın ve gümüşün mal olarak biriktirilmesi haramdır.

2- İslâm; altın ve gümüşü değişmez, sabit değerlere bağlamıştır. Örneğin, diyeti farz kılarken onun miktarını belirli bir miktar altın ile ifade etmiştir. El kesmeyi gerektiren hırsızlık olayındaki çalınan malın miktarını yine altın ile ifade etmektedir. Rasulullah (sas) Yemen halkına gönderdiği bir mektupta şöyle buyurmaktadır:

“Bir kişinin öldürülmesinin diyeti yüz deve veya bin dinardır.”

Başka bir hadiste ise şöyle buyurmaktadır:

 “El kesmek, ancak bin dinarın dörtte biri ve daha fazlası hırsızlıklar için geçerlidir.”

İşte belirli hükümler için “Dinar, Dirhem, ve Miskal” ile yapılan sınırlamalar, Dinar’ı altından bir ağırlıkla, Dirhem’i de gümüşten bir ağırlıkla mal ve emeğin kıymetlerinin ölçüldüğü parasal birimler yapmıştır. Böylece bu birimler para olduğu gibi paranın madeni olarak da kabul edilir. İslâm, para ile ilgili hükümleri açıklarken bu hükümleri bizzat altın ve gümüşe bağlamış olması, paranın yalnızca altın ve gümüş olduğuna dair bir delildir.

3- Allah Rasulü, mal ve emeğin değer ve değişim aracı olarak altın ve gümüş esaslı parayı belirlemiştir. Paranın alım güçlerine göre; Dinar, Okka, dirhem, Danik ve Miskal gibi ölçüler de Peygamber (sas) zamanında ve bizzat kendisi tarafından da kullanılmıştır. Günlük hayatta olan tüm alışverişler, nikah sözleşmeleri ve benzeri konusu itibarıyle paranın dahil olduğu ilişkilerde söz konusu ölçülerin kullanılmış olması, söz konusu işlerin Mekke halkının para birimi olan altın ve gümüşle yapılması gerekliliğinden geliyor ki bu da hadislerde sabittir.

“Ölçü Mekke halkının ölçüsüdür.”

İslâm'da parasal ölçülere bakıldığı zaman şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

1 şer'i okka, 40 dirhemdir.

1 dirhem, 6 daniktir.

1 dinar, 24 kırattır.

1 dirhem, 7 miskaldır.

İşte Medine'de ölçüler bu esas üzerine kurulmuştu.

4- Allahu Teâla, parada zekatı farz kılarken bu farziyeti altın ve gümüş üzerine tahakkuk ettirerek zekat için altın ve gümüş bir oran tayin etmiştir. Dolayısıyla paranın zekatının altın ve gümüş ile ifade edilmesi paranın altın ve gümüş olduğunu ortaya koyar.

5- Parasal işlemler hakkında gelen kur hükümleri yalnızca altın ve gümüşle gelmiştir. Diğer yandan İslâm'da bütün mali işlemler için gelen nasslar altın ve gümüş olarak ifade edilmektedir. Bilindiği gibi kur, bir paranın başka bir para ile değişimidir. Diğer bir ifadeyle kur, paranın para ile değişimidir. Şeriat konuyla ilgili olarak -ki bu ancak parasal bir mübadeledir- yalnızca altın ve gümüşü göz önüne almıştır. Paranın altın ve gümüşten başka bir şeyle mübadele aracı olmayacağını Rasulullah (sas) açıkça şöyle belirtmiştir:

“Peşin olmak suretiyle istediğiniz şekilde, altını gümüşle alıp satabilirsiniz.”

Ayrıca şöyle buyurmaktadır:

 “Şöylece peşin olmadıkça dirhem karşılığında altın vermek faiz olur.”

Tüm bunlara dayanarak paralar, içtihat ve meşverete dahil olan şeylerden olmadığı gibi, ekonomik ve mali hayatın etkisiyle gelişerek şekil alan bir oluşum da değildir. Bilakis paralar, İslâm'ın, hükmünü açıkladığı şeylerden biri olup dayanakları bakımından tek parasal birim oldukları gibi cinsleri bakımından da şer'i hükümlerle sabittir.

Yukarıdaki beş hususa bakıldığı zaman İslâm'da parayla ilgili bir takım şer'i hükümler olduğu gibi, paraya bağlanmış bir takım şer'i hükümler de vardır. Zira amaçsız olarak para biriktirmenin haram kılınışı, para üzerinden zekâtın farz kılınışı, paranın değişimiyle ilgili kur hükümlerinin oluşu, Peygamber (sas)’in işlerini bu ölçülere göre yapmayı tasvip etmesi, diyetin ve hırsızlıktaki el kesme cezasının ona bağlanmış olması, para hakkındaki görüşün şer'i nasslara bağlı olduğunun delilleridir. Şeriatın sadece kendisine bağlı hükümlerle belirlemiş olduğu para altın ve gümüştür. Bunlar paranın altın ve gümüş olması ya da bunlara dayalı olması gereğini anlatan delillerdir. Bu nedenle şer'i hükümlerle para çeşidi hakkında tayin ve tespit edilen hususlara riayet etmek gerekmektedir. Yani bunlara dayanarak İslâm'da paranın altın ve gümüş olması farz bir olay olur.

Şu var ki para olarak sadece altın ve gümüşün belirlenmiş olması bunlardan başka şeylerle değişim yapılmaz anlamına gelmez. Burada konu değişim değil, para konusudur. Zira değişimin her türlü şeyle caiz olmasına rağmen, gerek değişim (mal ve emek) gerekse nakit ifadeler için belirlenen ölçünün mutlaka altın ve gümüş olması İslâm'da para birimi olarak altın ve gümüşün belirlenmiş olması açısından gereklidir.

Rasulullah (sas) altın ve gümüşü işlenmiş, belirli veya sabit bir ölçüye basılmış olması fark etmeyen nakitler olarak kabul etmiştir. Bilindiği gibi altın ve gümüş sikkeler Pers ve Rum darphanelerinden koleksiyonlardı. Büyük ve küçük, motifsiz gümüş parçalar, işlenmiş veya işlenmemiş tipleriyle ülkenin her tarafında bu paralar mübadele aracı olarak kullanılmaktaydı. Çeşitli şekil ve görüntülerde olan bu paraların değerleri taşımış oldukları ağırlıktaydı. Adet veya nakışları önemli değildi. Bazen yumurta büyüklüğünde bir altın parçası mübadele unsuru olarak kullanılıyordu. Zekat gibi Allah'ın, haklarını ilgilendiren haklarla borç veya satılacak olan malın fiyatını ifade eden kul hakları dinar ve dirhemle ilgili konulardır. Yani ağırlığı altın ve gümüş cinsinden belirlenmiş konulardı. Rasulullah’ın hayatında bu uygulama devam etti. Takip eden dört Raşit Halife döneminde de aynı uygulama geçerliliğini korudu. Emevilerin ilk dönemleri de bu uygulamaya tabidir. Abdülmelik b. Mervan, mübadele aracı olarak kullanılan işlenmiş veya işlenmemiş, büyük küçük bütün altın ve gümüşlerin İslâmi motiflerle değişmez, sabit bir ağırlıkta basılmasına karar verdi. Böylece Abdülmelik, Hicri 75 yılında gümüşten dirhem ve altından da dinar denilen para birimlerini Mekke ölçüsüne sadık kalarak bastırmış oldu. Böylece bu tarihten itibaren İslâm Devleti'nin parası değişime uğramayan tek bir sistemle kendisine özgü bir para oldu.

İslâm'da para sistemi esas itibariyle belirli bir gramajda altın ve gümüştür. Hacmi, şekli, nakış ve motifleri biçimsel şeylerdir. Şeriatta geçen altın ve gümüş kelimeleri şu iki şeyi kapsar:

1- Karşılığı altın ve gümüş olan bakır, bronz ve nakdi kağıt para.

2- Bizzat altın ve gümüş madenlerini içeren nakdi paralar. Bizzat altın ve gümüşten basılmış paralar her yerde itibar gördüğü gibi altına konvertibli olan bakır ve kağıt paralar da her yerde itibar görür.

Altın ve gümüşe konvertibli olmayan kağıt paralara ise itibar edilmez.

 Altın Sistemi

 Devletin iç ve dış ekonomik ilişkilerindeki paranın kullanım politikası değişik şekillerde olabilir.

İçerde ve dışarıda ödemelerin altın ile yapılması,İçeride ve dışarıda altın endeksli para kullanımı,Yalnızca dış ödemelerde altına endeksli kağıt para kullanımı.

Bu şıkların tamamı o ülkenin altına endeksli ve konvertibilesi olan para kullanımı olduğunu göstermektedir. Kağıt paranın altına olan konvertibilesi sabit kur ile mümkündür. Doğal olarak ülke parasının altın değerine endekslenmesi (altın destekli olması) diğer mallardaki fiyat artışlarının ancak altına karşı olan değer dalgalanmalarına bağlı kalmasını sağlayacaktır.

Altın esasına göre ayarlanmış paralar, kanuni olarak belirli bir ölçüyle altına bağlanmış olur. İnsanın nakit olarak paraya sahip olması veya külçe altın veya gümüşe sahip olması ve bunları ihraç etmesi caiz olduğu için altının ihraç ve ithali serbest bırakılır.

Altın; uluslararası serbest dolaşımı olması nedeniyle kişilerin yabancı para veya altın bulundurma ve ödemelerini bunlarla yapabilme imkanı olacaktır. Bu konuda transfer maliyeti daha düşük olan ödeme şekli göz önüne alınır. Altının kur değeri dövize nisbeten piyasada yüksek ise ödemelerin altınla yapılması avantajdır. Tersi durumda ise ödemelerin dövizle yapılması uygun olacaktır.

 Altın Sisteminin Faydaları

 Kağıt para veya benzeri sistemlerle karşılaştırıldığında sistemin faydalarının başında, bütün dünyaya para sistemi olarak kendisini kabul ettirmiş olması gelmektedir. Bu faydanın altın ve gümüşten başka bir sistem için geçerliliğinin söz konusu olması düşünülemez. Çünkü tüm Dünya, paranın kullanılmasına başlanılmasından 1. Dünya Savaşına kadar geçen süre zarfında altın ve gümüşe dayalı para sistemini kullanmıştır. Fakat sömürgeci devletler, ekonomik ve mali sömürü vasıtalarını kullanmaya başlayıp, parayı da bir sömürü aracı olarak başka sistemlere bağladılar. Banka mevduatları, altın ve gümüşe dayalı olmayan kağıt paralara itibar etmeye başladılar. Böylece uygulanan para sistemi yerini başka sistemlere bırakmış oldu. Bu sistemlerde altın ve gümüşü diğer paralar gibi birer nakit aracı olarak görmeyerek para değerinin tespitinde altın ve gümüşü temel ölçü olarak almaz oldular.

İşte bu sebeple altın sisteminin faydalarını anlatmak kaçınılmazdır. Bu faydaların en önemlileri şunlardır:

1- Altının esası, altının dolaşımı, ithal ve ihraç serbestisini gerekli kılar. Bu esas, parasal olarak mali ve ekonomik istikrar rolünü üstlenir. Bu durumda efektif kur işlemleri, ancak ithal edilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını ödemek amacıyla dış ödemeler için kullanılır.

2- Altın sistemi devletler arasında efektif kur fiyatının sabit kalmasını sağlar. Bundan da devletlerarası ticari gelişme ve ilerleme doğar. Çünkü fiyatlar sabit kalınca, müteşebbisler dış ticarete açılmaktan ve ticaretlerini geliştirmekten çekinmezler.

3- Altın sisteminde, hükümet veya merkez bankaları diledikleri miktarda nakit para basma imkanı bulamazlar. Kağıt paraların altına olan likiditesi nedeniyle ilgili otoriteler diledikleri kadar para basıp piyasaya sürmekten çekinirler. Çünkü böyle durumlarda altına karşı talep artacağı için bu talebi karşılayamamaktan dolayı korkuya kapılırlar. Böylece otoritenin basacağı para miktarı ile mevcut altın rezervleri arasında makul oranları muhafaza etmesi gerekir. (Altın destekli para)

4- Dünyada kullanılan kağıt paralar altına dönüşür değerler üzerine oturtulduğu için kişilerin ve malların bir ülkeden diğerine geçişleri, döviz yokluğu v.b. zorlukları ortadan kaldırarak büyük bir kolaylık sağlar.

5- Her devlet altın rezervlerini koruyarak ülkeler arasında kaçırılmasını engeller. Yasal bir sebep olmadan altının ülkeden çıkartılmasını engellemek için başka kontrol sistemlerine gerek duyulmaz. Zira yasal nedenler dışarıdan sağlanan mal ve hizmetlere ilişkin yapılacak döviz ödemeleridir.

İşte saydığımız bir kısım faydalar, dünyada para sisteminin altın para sistemi olmasını gerektirecek faydalardır. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşına kadar bütün dünyanın altın sistemini uygulamış olmaları karşısında hayrete düşmemek gerekir. 1. Dünya Savaşı çıktığı zaman dünyada var olan para sistemi altın esası üzerine kurulu idi. O günün mevcut paraları altın paralar ve altına dönüşebilir olan kağıt paralar idi. Ayrıca bir takım gümüş paralar da kullanılmaktaydı.

Bu sistemin uygulanır olması, ekonomik ilişkilere çok olumlu etkide bulunmuş olmasına rağmen 1914 yılında 1. Dünya Savaşı ilan edilince, savaşa katılan devletler, sistemi sarsacak uygulamalara başladılar. Bu uygulamaları; paraların altına dönüşürlülüğünün kaldırılması, altın ihracının bir çok kayıt ve engele tabi tutulması, bir kısım devletlerin altın ihracına çeşitli kayıtlar koymaları, diğer bir kısım devletlerin de altın ithalini önleyici tedbirleri yürürlüğe koymaları şeklinde tezahür etti. Bu nedenlerle para piyasası alt üst olurken parite değeri de tamamen değişti.

1971 yılında Amerika, altın ile Dolar arasındaki ilişkiyi kaldırdığını açıklayarak altın sistemi ile çalışmayı durdurmuş oldu. İşte o zamandan beri altının para ile ilgisi kalmayıp yalnızca bir mal konumuna düşmüş oldu. Amerika bu tavrı ile Doları dünya para sistemi için esas kılmayı hedeflemekteydi ki bu yolla uluslararası mali piyasaya egemen olabilsin. Bu çıkışla altın sisteminin dünyadaki uygulanırlılığı kalkmış oldu. Bunun etkisiyle değişim değerleri alt üst olurken para ve mal nakilleri ile ilişkin yurtdışı çıkışlarında da bir takım zorluklar ortaya çıktı.

 Altın Sisteminin Günümüzde Muhtemel Problemleri 

Altın sistemi, uluslararası bir sistem iken herhangi bir problemi bulunmamaktaydı. Ancak problemler, büyük devletlerin para yoluyla düşmanlarına darbeler vurmaya başladıkları günden sonra ortaya çıktı. Altın sisteminin yanı sıra kağıt para sistemi de geçerli hale geldi. Bunun yanı sıra sömürgeci batı devletleri Devletlerarası Para Fonu’nu (IMF) kurdu. Ayrıca Amerikan Doları’nın, para sisteminin dayanağı haline getirilmesi, altın sisteminin bir çok problemle karşılaşmasına neden oldu. İşte bu nedenlerle sistemi uygulayan devletlerin önünde bir çok sorun oluşmuş oldu. Bunların çözümlenebilmesi için bu sorunların bilinmesi gerekir ki, o sorunlar şunlardır:

1- Altın; üretici kapasitesi yüksek, sanayisi gelişmiş, bilimsel ve teknik yönden kuvvetli devletler veya uluslararası ticarette başarılı olan devletlerde birikir. Bu tür yönleri güçlü olan devletler lehine altın akışı doğar. Bu akım ya üretilen mallara fiyat veya uzmanlar, bilim adamları ve sanayicilerin vermiş oldukları hizmetlere karşı ücret olarak çıkar. Böylece dünyadaki mevcut altın rezervleri bu devletlerde birikmeye başlayarak devletlerarası altın dağılımında bir dengesizlik meydana gelmeye başlar. Bunu önlemek amacıyla devletler, sahip oldukları altınların ekonomik veya sanayisel gücü olan devletlere gitmesini engellemek için belli yasaklar getirirler ki bu dış ticaret hareketlerini sekteye uğratır.

2- Sahip oldukları bütçelerin sağlamlığı nedeniyle bazı devletler lehine altın akışı oluşur. Bu devletler ülkelerine giren bu altınların iç piyasada oluşturacağı fiyat artışlarına engel olmak için, ülkeye giren altın miktarına eşit olarak piyasaya senet ihraç ederler. Bu yolla altın, ülke sınırları içinde tutularak diğer ülkelerin sisteminden zarar görmesine neden olur.

3- Sistemin yayılması; çeşitli üretim dallarında uluslararasındaki uzmanlık ve ticarete konulan engellere bağlıdır. Fakat devletler kendi sahip oldukları zirai ve sanayi potansiyellerini kuvvetli bir şekilde himayeye yönelmişlerdir. İthal ikameci devletler ülkelerine mal girişlerini engellemek için gümrük duvarları oluştur-muşlardır. Bu nedenle bu tür devletlere karşı mal ihracı zorlaşır ki bu da altının devletlerden dışarıya çıkmasını engeller. Bu sebeple sisteme tabi devletler bundan zarar görmeye başlar. Çünkü bu devletler, kendi mallarını ihraç edemezler, bunu gerçekleştirmek için mallarını daha düşük fiyatlarla ihraç etmeye mecbur kalırlar. Ki böylece gümrük engellerine karşı koyabilsinler. Bu olay da altın sistemi uygulayan devletler için bir zarar unsurudur.

İşte altın sistemini bir veya daha fazla devlet uygulamaya başladığında maruz kalacağı problemlerin belli başlıları bunlardır. Bu problemleri gidermenin yolu ise şunlardır:

a- Ticari siyaseti kendi kendisine yeterlilik esası üzerine kurulu olmalıdır.

b- İşçi ücretlerinin tespitinde üretilen malların fiyatları değil, emeklerinin sağlayacağı fayda esası baz alınmalıdır. Ayrıca bu ücretlerin belirlenmesinde çalışanların yaşam düzeyleri dikkate alınmalıdır.

c- Hisse senetleri ve bonolara ülkedeki bireylerin mülk edilen mal olarak bakmamaları sağlanmalıdır.

d- Gümrük engellerinden korunmak için mal ve hizmet üretiminde ithalat etkisini azaltmak veya ithal ürünlerine gereksinim duymadan, gerekli üretimi iç kaynaklardan oluşturmaya çalışmaktır.

Devlet bu siyaset üzerine yürüdüğü müddetçe herhangi bir zarar görmeden sistemi uygulayabilir. Bilakis bu sistem kendi menfaatleri için uygunluk arz edeceği için devletin altın ve gümüş sistemini uygulaması bir zorunluluk olur.

 Gümüş Sistemi 

Gümüş sisteminden kasıt, gümüşün para birimine esas olmasıdır. Gümüş madeninin para olarak darp edilmesi ve sınırsız şekil ve motiflerde basılarak kullanılmasıdır. Bu olay çok eski zamanlardan beri mevcut bir olay olup İslâm Devleti'nde de altın ile birlikte kullanılmıştır. Vietnam, Kore ve Kamboçya gibi Çin Hindi ülkelerinde para sistemi yalnızca gümüş sistemi idi. 1930 yılına kadar geçerliliğini koruyan sistem daha sonra gümüş kuruşların yerini altın kuruşların almasıyla ortadan kalktı.

Gümüş sistemi, bütün ayrıntılarıyla altın sistemi gibidir. Bu ortak özelliklerinden dolayı bir devlet aynı anda her iki sistemi de uygulayabilir. Nitekim Rasulullah (sas)’in hicretinden beri İslâm Devleti'nin para sistemi alın ve gümüşe dayanmaktaydı.

Para sisteminin altın ve gümüşe dayalı olması kaçınılmazdır. Yani paranın altın ve gümüş veya karşılığı altın veya gümüş olan kağıt para olması lazımdır.

Madeni Paralar 

İktisatçılar, değişik madeni para çeşitlerini iki grupta ele alırlar:

a- Tek maden standardı

b- Çift maden standardı

Birincisi, para sistemi içerisinde ana para olarak kullanılan madeni para genel olarak tek bir madenden basılmış sikkelere hasredilir.

İkincisi, iki maden sisteminde ana para olarak altın ve gümüş sikkeler, birbirinden farksız olarak kullanılır. Bu sistemde şu üç unsur bulunur:

1- Altın sikkelerde sınırsız şekillendirme özelliğinin bulunması

2- Altın ve gümüş madenlerinin darp serbestisinin olması

3- Altın ve gümüş sikkelerinin kıymetleri arasında kanuni bir oranın bulunmasıdır.

İki maden sistemi tedavüldeki para miktarını çoğaltıcı bir özelliğe sahiptir. Zira her iki madeni sikkeler, birlikte ana para olarak kullanılırlar. Bunun sonucu olarak malların fiyatları yüksek seviyede korunmuş olur ki bu da üretim artışını teşvik eder, para değerinin sabit kalmasını sağlar. Netice olarak fiyatlar ekonomik sarsıntılara götüren değişimlere daha az maruz kalır. Bu açıdan bakıldığında madeni paralardan iki maden sisteminin kullanılması tek maden sisteminin kullanılmasından daha olumlu olduğu gözükmektedir.

Kağıt Paralar 

Kağıt paralar üç çeşittir:

1- Temsili Kağıt Paralar. Bu paralar, külçe veya para olarak saklanmış olan altın ve gümüşün belli bir oranını temsil eden banknotlardır. Bu tür paraların üzerinde rakam olarak altın ve gümüş, madeni paraların değerleri yazılı olup arzu edildiği zaman altın ve gümüş paralarla değişebilirler. Bu durum tedavülün madeni paraya göre yapıldığı sistemlerde mevcut olup, madeni paraları temsilen tedavülde kullanılır.

2- Konvertibl veya Banknot Para. Bu paraların üzerinde, hamiline olmak üzere madeni nakit paralardan belli bir meblağın verilebilirliği yazılıdır. Bu tür paraların tedavüldeki değeri, üzerindeki imzanın güvenilirliği ve ödeme taahhütlerine sadık olmaları ile oluşur. Bu paraların halk arasında kullanılması söz konusu güven hasıl olduğunda sikkelerin kullanımı kolay olur. Bu tür paraların önde gelen çeşidi belli bir bankanın çıkarmış olduğu ve halkın güvendiği banknotlardır. Ancak bu banknotları bir başka ifadeyle güvenilir kağıt paraları basan banka veya hükümet, yukarıda madeni paraların değerlerini tam olarak yansıtan kağıt paralarda olduğu gibi, tamamen üzerinde yazılı olan altın karşılığı değerlerini muhafaza edemezler. Bu tür kağıt paraları piyasaya süren merkezler, ihtiyat olarak kendi kasalarında, piyasadaki para miktarının belli bir kısmını karşılayabilecek kadar madeni para muhafaza ederler. Piyasadaki para ile ihtiyatta tutulan maden arasındaki oran 1/3, 2/3, 3/4 şeklinde olabileceği gibi belli bir yüzdelik oranla da olabilir. Böylece kambiyo türü banknotların değeri madeni ihtiyatlarının değerlerine denk olur.

İkinci şıkta ise belirtilen kağıt banknotların değeri portföyde muhafaza edilen madeni ihtiyat oranında bir değere sahiptir.

Örneğin; hükümet veya banka kasada yirmi milyon dinarı madeni ihtiyat olarak muhafaza ederken diğer yandan kırk milyon dinar değerinde kağıt para basıyor olduğunu düşünelim. Fazla olarak basılmış olduğu yirmi milyon dinar için karşılık bulunmamaktadır. İşte bu karşılığı olmayan paraya “konvertibl para” denilir.

İhtiyati karşılığı olan diğer yirmi milyonluk kağıt paraya ise “temsili kağıt para” denilir.

Buna dayalı olarak devletin çıkarmış olduğu ve ihtiyatı bulunan kağıt paralar altın ve gümüş yerine kullanılan temsili paralardır. Bu tür paralar tam paralardır. Ancak piyasaya sürülen kağıt paraların tamamını karşılayacak kadar altın ve gümüş ihtiyatı bulunmayan veya var olan ihtiyatlar piyasadaki kağıt paranın belli bir oranı olan durumlardaki paraları kambiyo türü para denilir.

3- Altın ve Gümüş Bazda Karşılığı Olmayan Kağıt Para. Bu paralar kanuni banknotlar veya nakti kağıtlar olarak ifade edilebilirler. Bu paraları hükümetler çıkartarak para olarak piyasaya sürerler. Fakat bu paralar altın ve gümüş ile değiştirilemezler. Karşılık olarak altın ve gümüş ihtiyatları olmadığı gibi “banknotlar” ismi verilen herhangi bir karşılık da bulunmaz. Bu paranın basımı kanunla olur. Bu kanun paranın altın ve gümüşle değişimini muaf tutar.

Para Çıkartmak 

Fiyat, toplumun mal ve eşyalarının kıymetlerine vermiş olduğu ölçüdür. Ücret ise, yine toplumun emek üzerine vermiş olduğu değerin ölçüsüdür. Para ise bu ölçüleri ifade etmek için kullanılan şeydir. Bu şey bize değişik mal ve hizmetlerle, sarf edilen emek hakkında karşılaştırma yapma ve bunları tek bir esasa bağlama imkanı sağlar. Bu tür bir karşılaştırma yapmak genel bir ölçü belirlemekle mümkün olur. Mal ve eşyaların fiyatları ile işçi ücretlerinin tespit ve ödemesi ancak bu esasa göre olur.

Paranın değeri ondaki satın alma gücü ile belirlenir. Yani para, mal ve hizmetlerin satın alınabileceği bir değişim aracıdır. Bu nedenle toplumun mal ve hizmetlerin değerini belirtmek için koymuş olduğu ölçünün satın alma gücü olmalıdır ki ona para denilebilsin.

Gerçekte bu değişim aracının asli bir kuvvete dayanmasından yani bu şeyin insanlar nezdinde bizzat muteber bir değerinin olması gerekir ki ona para gözüyle bakılabilsin.

Ancak dünyada para çıkartma çok çeşitli şekillerde olmaktadır. Piyasaya sürülen bu paraların bir kısmının bizzat bir kuvveti bulunmakta veya kuvveti bulunan bir şeye dayanmaktadır. Diğer bir kısmı ise yalnızca üzerinde para yazdığı için para olarak itibar edilerek çıkartılmaktadır ki bu paraların da satın alma gücü vardır.

Para basım olayında devletler, genelde iki yol takip ederler. Birincisi, para çıkartma işini altın ve gümüş sistemine göre yürütürler. İkincisi, para çıkartma işini banknot kağıt para sistemine göre yürütürler.

Birinci şıkta para çıkartma işleminde şu yollar takip edilir:

1- Madeni para usulüyle para basımı, bu ister tek maden standardına göre isterse çift maden standardına göre olsun fark etmez.

2- Kağıt para usuluyle basımıdır.

Madeni para usuluyle para basımı şöyle olmaktadır: Altın ve gümüş sikkeleri tek bir para birimiyle değerlendirip çeşitli kıymetlerde altın ve gümüş sikkeler basmaktan ibarettir. Çeşitli mallar ve paraların değeri bu para birimi esas alınarak tespit edilir. diğer yandan çıkartılan sikkelerin her parçası, esas itibariyle bu para birimi esasına göre darb edilerek devlet parası olarak tedavüle sunulur.

Altın ve gümüş sistemini benimseyen devletlerde altın ve gümüşe konvertibl olan kağıt paralar çıkartmakta iki yol takip edilir:

Birinci yol, külçe veya belli şekillerde muhafaza edilen altın ve gümüşü temsilen kağıt para çıkartmaktır ki bu paraların üzerinde yazılı olan değer aynı zamanda madeni para değerini temsil etmekte olup istenildiğinde birbiriyle değişim imkanı sağlamaktadır. İşte madeni para kıymetine sahip olan ve istenildiğinde de madeni paraya dönüştürülebilen kağıt paralara “temsili kağıt para” denilir.

İkinci yol ise, üzerinde yazılı nomünal değer kadar hamiline madeni paranın verilebileceği banknotlar çıkarmaktır. Bu tür paraya da “konvertibl veya banknot para” denilir. Fakat bu kağıt paralar altın ve gümüşten bir miktarı temsil etmeyip, değerleri, üzerlerinde yazılı olan madeni kıymet kadardır. Bu tür paralar çıkartan banka veya devletler, kendi kasalarında bu paraların kıymetinden daha az bir miktar madeni ihtiyat olarak muhafaza ederler. Yani bu paralar piyasaya sürülen paraların %25, %33 veya %67’si nispetindedir. Örneğin, bir banka veya devlet beş yüz milyon dinar kağıt para çıkartmak isterse, buna karşılık kendi kasasında iki yüz milyon dinarlık altın ve gümüş muhafaza eder. İşte bu tür kağıt paralara “konvertibl veya banknot para” denilir.

İhtiyat için ayrılmış olan paraya ise goldback (altın desteği) denilir.

Durum nasıl olursa olsun, bir devletin çıkartmış olduğu para yukarıdaki seçeneklere göre olursa, o devlet altın sistemine göre hareket etmiş sayılır.

Bunlara dayanarak ortaya çıkan şey; altın ve gümüş gibi asli kuvveti olan şeylere para olarak itibar edilir. her ülke belli bir şekil, belli bir ağırlık ve motifler kullanmalıdır ki bu para özgün bir para olsun veya iç ve dış işlemlerde altın veya gümüşe dayalı konvertibil kağıt para olarak itibar edilsin. Bu tür paraların üzerinde yazılı miktarların belli bir oranda altın karşılığı vardır. Bu kağıt paraları diğer devletlerin paralarından ayırabilmek maksadıyla para çıkartan devletin kendi öz motifleri kullanılır.

Banknot sistemini benimsemiş olan devletler altın ve gümüşe veya belirli bir fiyata herhangi bir kıymetli madene tahvil kabiliyeti olmayan paralar çıkarırlar. Bu tür banknot çıkartan devlet veya kurumlar, istenildiğinde altına çevirebilirlik garantisi vermezler. Zira bu tür ülkelerde altın herhangi bir meta konumundadır. Fiyatları arz ve talep dengesine göre belirlenir. Hiç bir zaman sabit bir özellik arz etmezler. Piyasadaki mevcut banknotların madeni bir karşılıkları olmadığı için madeni paralarla da değiştirilemezler. Bu banknotlar, kanuni değerlerinden başlıca bir değeri olmayan, kendinden bir kuvvete dayanmayan paralardır. Bu paralar ancak bir mübadele aracıdırlar. Mübadele aracı olmasını geçerli kılan kuvvet ise kanun kuvveti olup, bu parayı çıkartmış olan devletin gücüne dayalıdır. İşte kişiler bu kanun gücüyle mal ve hizmet ediniminde bu paraları mübadele aracı olarak kullanırlar.

Madem ki para çıkartma işlemi yukarıdaki şekle göre cereyan ediyor, o zaman her ülke toplumun mal ve hizmet karşılığı olan herhangi bir şey üzerinde para birimi olarak karar birliğine varabilirler. Eğer bu şeyde insanların mal ve hizmet edinebilmeleri için bir satın alma gücü varsa, bu şey müşterek bir ölçü birimi olarak o ülke tarafından kabul edilmiş bir para olur. Buna binaen her devlet, mal ve hizmet satın alma gücü esasına göre değişmez bir esasla para çıkartabilirler. Çıkartılan bu paralar ile toplumun mal ve hizmetlere vermiş olduğu değer ifade edilmiş olur ki, o toplumda yaşayan herkes paranın taşımış olduğu değer karşılığında mal ve hizmet edinme gücüne sahip olur. Paranın da satın alma gücü olduğu için devletler bu parayı tanımışlarsa başka devletlerden mal ve hizmet edinilebilir.

Devletin, Uluslararası Para Fonu’na (IMF), Dünya Bankası’na herhangi bir merkez bankasına veya bunlar gibi herhangi bir kurum ve kuruluşa bağlanmasına ihtiyaç yoktur. Yeter ki paranın kendi satın alma gücü olsun. Bu güç ya altın ve gümüş gibi bizzat kendisinden veya temsili kağıt paralar gibi varlıkları altın ve gümüşe dayalı paralarla olur. Bilindiği gibi temsili kağıt paralar üzerinde rakamla altın ve gümüşten temsil ettiği miktar yazılıdır. Ya da kambiyo türü kağıt paralarda olduğu gibi ihtiyati karşılık olarak altın ve gümüş vardır veya banknotlar gibi insanların bu vasıtasıyla mal ve hizmet edinebilecekleri güçlerden olur.

Önceleri devletler, altın ve gümüş ile mübadelede bulunuyorlardı. Her devlet altın ve gümüşe değişmez, belli bir vasıf veriyordu ki diğer devletlerin paralarından ayırt edilebilsin. Daha sonraları altın ve gümüşten ibaret olan paraların yanında kağıt paralar da piyasaya sürülmeye başlandı. Bunun sonucunda dünyada altın ve gümüşten madeni paralar ile altın ve gümüşe çevrilebilen veya bu tür karşılıkları olan kağıt paralar ve nihayet hiç bir şeye dayanmayan kağıt paralar meydana çıktı. 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden 1971 yılına kadar paralar; madeni paralar ve üç çeşidi ile kağıt paralar olmak üzere iki ana şekilde teşekkül etmişti. 1971 yılından itibaren tüm dünya banknot sistemi üzerine hareket etmektedir. 1971 yılında ise ABD başkanı Nixon, doların altınla ilişkisini kestiğini ilan etmiştir.

 Değişim Değeri (Kur) 

Sarf; paraların birbirleriyle olan değişimin yani bir paranın başka bir parayla değişiminin adıdır. Şekil itibarıyla: aynı cins paraların birbirleri ile değişimi, altını-altınla, gümüşün-gümüşle değişimi gibi. Burada aranan şart benzerlik ve denkliktir. Eğer fazlalık olursa bu faiz olur ki bu haramdır. Altının altınla veya altının altına dönüşümü olan kağıt parayla veya bu kağıt parayı altınla değiştirmek bu olaya bir örnektir. Bu nedenle bu değişimde herhangi bir fiyat aranmaz.

Aynı cins olan paraların birbirleri olan değişimidir. Altının gümüşle, gümüşün altınla değişiminde olduğu gibi. Veya İngiliz sterlinin dolarla, Rublenin Frankla değiştirilmesi gibi bu tür değişimlerde peşin olunması şartıyla farklı fiyatların bulunması caizdir. Birini diğerine olan oransal fiyatı bu değişimin fiyatını oluşturur.

İnsanları para değişimine iten faktör, bir tarafın diğer tarafın elinde olan paraya duyduğu ihtiyaçtır. Aynı devlet sınırları içerisinde yaşayan insanların değiştirme arzuları ise açıkça anlaşılan bir olaydır. Örneğin, altın ve gümüş arasındaki değişim, devletin bu sistem dahilinde hareket ediyor olması nedeniyle bu iki para arasında bir değişim fiyatının bulunması normaldir. Bu fiyat ise piyasa kurallarına göre oluşur ki devletin bu konudan herhangi bir zararı olmaz. Zira bu, mallardaki fiyat değişimiyle aynıdır.

İki veya daha fazla devletin değişik paraları arasında yapılan değişimde ise şüphesiz bir çok problem vardır. Bu nedenle bu konunun incelenmesi için bu değişim ve değişimdeki fiyatın realitesi hakkında şer'i hükmün bilinmesi gerekmektedir.

Bilindiği gibi devletler çeşitli para sistemleri dahilinde hareket etmekte olmaları nedeniyle, altın sistemini benimsemiş olan devletlerin durumları birbirinden farklıdır. Altın sistemine bağlı bir kaç devlet arasında bir değişim fiyatı veya oranı takriben sabit bir oran üzerinde olur.

Madeni para usulünü benimsemiş olan devletlerin durumu açıktır. Zira bu durumda değerleri arz ve talebe göre değişkenlik arz edebilecek olan iki çeşit para söz konusu değildir. Çünkü burada altının altınla olan değişimi söz konusudur. Altın herhangi bir değişkene bağlı değildir. Ancak altını piyasaya sürmüş olan devletlerin özel armaları, özel işaret veya motifleri bulunur ki bu da paranın hangi devlete ait olduğunun ayırımına yarar. Bu durumda değişim fiyatı, her iki devletin paralarının saf altın fiyatlarının birbirine göre olan oranı ile oluşur.

Altın sistemini benimsemiş devletler arasındaki değişim farklılığı ancak transfer maliyetlerindeki değişkenlerin durumuna bağlıdır.

Tabii bu tür transfer masrafları az olacağı için şu sonuca ulaşmak yanlış olmaz ki, o da altın fiyatlarının devletler arası piyasada sabit bir kurda oluşudur. Bu kategoriye konvertibl değeri olan kağıt para sistemini benimsemiş olan devletleri de dahil edebiliriz. Zira bu devletlerde de değişim fiyatı, madeni para usulünü benimsemiş devletlerde olduğu gibi sabittir. Çünkü her iki usul de birbirine benzemekte olup her ikisinde de para; altını ifade etmektedir.

Fakat devletler kambiyo (konvertibl) para usulüne göre hareket ediyorlarsa, her ne kadar altın sistemine göre para basılıyor olsa da piyasaya sürülen para mevcut altından çok daha fazla olduğu için kağıt paralar altının değerini taşımamaktadır. Bu paraların esas değerleri ihtiyati altın miktarına göredir. Böylece her iki para cinsi arasında bir değer ve değişim farkı oluşarak bu fiyat sabitleşir. Altının ihtiyat oranına göre belirlenecek olan bu farkı bilmek kolay bir şeydir.

Banknot sistemini uygulayan devletlerde ise değişim fiyatlarının sınırlandırılması konusu ortaya çıkar. Her devlet kendi parasının değerini koruyabilmek için tedbirler koymaya başlar. Bu nedenle banknot para sistemini benimsemiş devletlerde tedavüldeki para değerinin tespiti problem oluşturmaktadır.

Bu problemin çözümüne işaret ederken şunu ifade etmek gerekir. Çeşitli kağıt paralar, dünya para piyasasında insanların piyasaya sürdüğü çeşitli mallar gibidir. İnsanlar bu tür paraları, para oldukları için değil, değişim aracı olduğu için satın alırlar. Bu sebeple iki kağıt para arasındaki mübadele oranı her iki paranın ait olduğu ülkelerdeki satın alma gücüne göre belirlenir. Para değeri iki para arasındaki değişim oranına dayanmaktadır. Örneğin: Kağıt para sistemi çerçevesinde hareket eden Mısır ve İtalya paralarını ele alalım. Bir İtalyan lireti, İtalya’da on birimlik bir mal alabiliyorsa ve bir Mısır cüneyhi Mısır’da yüz birimlik bir mal satın alıyorsa bu durumda her iki para arasında bir mübadele oranı vardır ki o da Mısır cüneyhinin on İtalyan lireti oluşudur. Fakat bu oranın değişmesi mümkündür. Zira kağıt paralar, dünya para piyasasında insanların mübadele ettikleri çeşitli mallardan ibarettir. İnsanlar bu paraları para oldukları için değil parayı çıkartmış olan ülkede mal ve hizmet edinme aracı olması özelliğinden dolayı alırlar. Ülkede mal ve hizmet fiyatları düşünce o paranın değeri artar. Mal ve hizmet fiyatları artarsa paranın değeri düşer. Yabancı paraların değeri onun satın alma gücüne bağlı olunca, satın alma gücü arttığı için bizim açımızdan sağlayacağı menfaatı artmış olacaktır. Böylece yabancı para alabilmek için daha fazla kendi paramızdan vermemiz gerekecektir. Veya tam tersi olarak yabancı paranın satın alma gücü azalırsa bize sağlayacağı menfaat da azalacağı için kendi paramızdan daha az bir miktar para vererek yabancı para satın alabiliriz. Çünkü bu yabancı paralar kendi ülkelerinde daha önce sahip oldukları satın alma güçlerini yitirmiş olmaktadırlar. Buna karşılık bizim paramız kendi satın alma gücünü korumaktadır. Diyelim ki Mısır ve İngiltere’de belli bir yıldaki fiyat seviyesi yüzde yüz olsa ve her iki ülke arasındaki parasal oran, bir Mısır cüneyhi bir İngiliz sterlinine eşit olsa, o zaman para değeri denk olmuş olur. Tabii ki karşılıklı para değişiminden amaç ise o ülkedeki mallardan ihtiyaç olanların karşılanmasıdır. Bu nedenle ülkemizde İngiliz Sterlinine olacak talep; her iki paranın (Sterlin ve Cüneyh) satın alma güçlerinin birbirine eşitliği sebebiyle gerçekleşmez (efektif veya nominal kurların eşitliği). Reel Döviz kuru hesaplarında ise; İngilterede baz alınan bir yılda fiyat indeksi 100 olsun Mısır’da 200 olduğu varsayılsın. Her iki ülke parasının 1 Sterlin=1 Cüneyh eşitliğinin olduğu durumda reel döviz kurları ile nominal veya efektif döviz kuru da denilen ikili kur birbirine eşittir.

Reel döviz kuru=nominal döviz kuru

Ancak durumun 1992 yılı baz alınarak 1993 yılında değişmesi durumunda;

İngiltere fiyat indeksi: 100 Sterlin

Mısır fiyat indeksi: 200 Cüneyh olsun,

Bu durumda reel döviz kuru (nominal döviz kuru sabit tutulmuştur).

R: 1x 100/200=0,5 olmuştur.

Bu durumun sonuçları ise; Mısır’ın dış rekabet gücünü yansıtan reel döviz kuru düşmüştür. Bu ise resmi kurdan daha pahayı olduğu için Mısır’ın İngiltere’ye mal satamamasına, yerli mallara göre ucuzladıkları için ithal mallara talebin artmasına yolaçar.

Mal fiyat inodeksindeki bu dalgalanmalar sonucu reel kur oranında artış ve düşüşler meydana gelir. Bu zaarların engellenmesi için reel oranlarda yeniden ayarlar yapılması yani resmi (nominal kurlarda) kurlarda oynama yapılması gerekir. En azından kurun sabit tutulması gerekir.

Söz konusu olayda fiyat indeksinin 100 Cüneyhden 200 Cüneyhe çıkması içeride enflasyonun olduğunun gösterir.

Herhangi bir ülkenin parası ile yabancı paralar arasındaki kur farkları ise yani çok yanlı veya efektif döviz kurlarının hesaplanması ile mümkün olur ve bu şekilde düşünülür. Efektif olarak düşünüldüğünden (ikili-bilateral) Dinar-Riyal kuru, Dinar-Liret kuru, Dinar-Frank kuru gibi çok yanlı düşünüldüğünden ortalamaların alınması ile Rial-Liret kuruna veya Liret-Frank kuruna ulaşabilir. Bu da kurların ağırlık ortalamasının alınmasıyla mümkündür.

Devletler paraların döviz karşısında değerin serbest bırakması (serbest kur sistemi) dışarıdaki fiyat indeklerinin dalgalanmasına bağlı olarak değer artışı veya düşüşü ile karşılaşırlar. Yine devletler, uluslararası ticarete karşı restriktif politikalar uyguluyor olmasalar veya yabancı paraların konvertibiltesine karşı engeller koymamış olsalar da yine aynı durum söz konusu olacaktır. Fakat her devlet içindeki fiyat yükselmelerine rağmen dışarıya karşı para değerini korumaya uğraşır. Bu korumayı da ithalat rejimindeki kotalarla yaparlar. Doğal olarak böyle durumlarda oranlar bozulabilir. Fiyatlardaki bu dengesizliğin sebebi bazı devletlerin kendi ülkelerindeki yabancı para işlemlerine karşı bir takım engeller oluşturmalarıdır. Böylece yabancı paralar arasındaki denge yeniden tesis edilmiş olur. Çünkü bu durumda, iş adamları ellerindeki parayı dövize çevirerek kazançlar elde etmeyi düşünebilirler. Buna binaen halk, kârlı olacağı düşüncesiyle bu tür ticarete yönelebilir. Para değerleri ile ilgili işlemlere konan kayıtlar savaş dönemlerinde daha açık ve yaygın olarak göze çarptığı gibi şiddetli ekonomik sarsıntı dönemlerinde de göze çarpmaktadır. Bu dönemlerde parasal işlemlere bir çok kayıtlar koyan devletin parasının değeri, diğer para değerlerine göre farklılıklar arz eder. Bunun nedeni de ülkelerde yürürlükte olan para politikası ve sistemidir. Sabit kur sistemini uygulanan ülkelerin paraları ile diğer paralar arasında sabit bir oran vardır. Çünkü bu işi Merkez Bankası aracılığı ile sabit kurlar üzerinde yapmaktadırlar.

Sabit kurlar sistemiyle çalışan ülkelerde Merkez Bankaları serbest fiyatlarla döviz alım-satım işlemine girmezler. Bu ülkelerde döviz fiyatları zamanla arz-talep etkisiyle değişiklikler gösterebilmektedir. Döviz kurlarının arz ve talebe göre belirlenmesini isteyen ülkeler “serbest kur sistemi” uygularlar. Böylece döviz kurlarının değişimi yalnızca iki ülke arasındaki fiyat seviyelerinin değişimi ile değil, ayrıca uluslararası ticaretteki kısıtlamalar veya rakip devletlerin bütçe açıklarından da kaynaklanabilmektedir. Bazı ülkelerde serbest kur sistemi kanun gereğidir. Örneğin, Lübnan'da durum böyledir. Lübnan'da döviz fiyatları tamamen günlük olarak arz-talep çerçevesinde belirlenmektedir. Bu da hükümetin izlediği serbest kur sisteminin bir sonucudur. Diğer yandan sabit kur sistemi uygulayan ülkelerde fiyatların arz-talep ilişkisine göre oluşması yasak olmasına rağmen merkez bankalarının belirlediği kurların ötesinde serbest piyasada farklı kurların oluştuğu da gözden kaçmamaktadır.

İşte dünya devletleri arasında cereyan etmekte olan kur farkları böyledir. Diğer bir ifade ile değişim olayı ve devletlerarası değişim oranlarının realitesi budur. Diğer yandan değişim ve kur farkları ile ilgili şer'i hükümlerin açıklanması ise şöyledir: İslâm Devleti, altın para sistemini uygular. Bu uygulama ister madeni para tarzında olsun, isterse madeni para yerine geçecek olan kağıt para tarzında olsun fark etmez. Karşılığı olan kağıt para sistemi de altın para sistemi dahilinde olan bir olaydır. Madeni parayı sabit bir sistemle uygulasın veya uygulamasın, İslâm Devleti altın para sistemini uygulamaya mecburdur. Çünkü bu mecburiyet bir takım şer'i hükümlere dayanmaktadır. Aynı cins paraların değişiminde benzerlik şart olup fazlalık caiz olmaz. Bu durum ister ülkeler içinde isterse dışında olsun fark etmez. Zira şer'i hüküm tektir. Fakat altın ile gümüş arasındaki değişim gibi değişik iki cins para arasındaki değişim, peşin olması kaydıyla caizdir. Bu konuda ülke sınırları içinde veya dışarısında yapılıyor olması arasında bir fark yoktur. Aynı şekilde İslâm Devleti'nin parası ile, altın ve gümüşe dayalı kağıt para kullanan ülkeler arasında yapılar değişim de aynıdır. Değişik para cinslerinde, değişimin peşin olarak yapılması şartıyla fazlalığın olması caizdir. Ancak aynı cins paralar için bu durum söz konusu değildir. Miktarı denk olmayan bu tür değişimler şeriata göre faiz hükmündedir.

Kambiyo türü kağıt para olayında bunların belli bir miktarı için ihtiyat ayrılmış olmakla beraber bu ihtiyat kağıt paraların üzerinde yazılı değerinden daha azdır. Bu tür paraların esas değerleri kasada tutulan ihtiyati karşılık değeri kadardır. Bu nedenle bu konudaki hüküm bu paralar için ayrılmış olan ihtiyati karşılık miktarı ile ifade edilir.

Banknotlar ise, altın ve gümüşe konvertibil para olmadıkları ve altın ve gümüşe dayanmadıkları için bu paralar çeşitli paralar kategorisine girerler ki bu konuda denk olması veya fazlalık bulunması fark etmeksizin böyle değişimler peşin olması şartıyla caizdir.

Altın ve gümüş arasındaki değişim oranı veya fiyatı piyasa fiyatlarına göre ayarlanır olması nedeniyle sabit değildir. Bu konuda ülke sınırları içerisinde olması ile ülke sınırları dışında olması arasında bir fark yoktur. Bu durum İslâm Devleti parası ile yabancı paralar arasındaki değişim için de geçerlidir. İslâm Devleti parası ile yabancı paralar arasındaki değişim bu sebeplerle İslâm Devleti'ni etkilemez. Çünkü:

Birincisi: İslâm topraklarında ümmete ve devlete gerekli olacak çok fazla miktarda ham madde vardır. Bu nedenle diğer devletlerin mallarına zaruri ihtiyaç cinsinden bir ihtiyaç hissedilmez. Yani elinde bulunan imkanlarla kendi kendine yeterli olabilmesi mümkün olduğu için bir takım değişiklikler kendi ekonomisi için bir etken teşkil etmez.

İkincisi: İslâm toprakları bütün dünyanın gereksinim duyduğu, petrol gibi ana kaynaklara sahiptir. Bu sebeple bu tür madde satışlarında ödeme olarak altın dışında para kabul etmeyebilir.

Kendi imkanları ile kendine yeterli olmaya çalışan devlet (halkın ihtiyaç duyacağı maddeleri kendinde bulunduran devlet), oluşacak olan değişim fiyatlarından asla etkilenmeyeceği gibi dünya para piyasasına da hakim olabilirliği vardır. Fakat hiç bir devlet onun parasına hakim olamaz.

_________________________________

[1] Tevbe: 34
[2] Buhari, Amr. B. Hazım yoluyla rivayet etmiştir; Nesei, Kitabu’l-Kısâmeh, 4770 [3] Buhari, Kitabu’l-Hudûd, 6291, Aişe yoluyla rivayet etmiştir; Nesei, Kitabu’-Kata’a es-Sârık, 4836; Daremi, Kitabu’l-Hudûd, 2198
[4] Nesei, Kitabu’z-Zekâh, 2473; Ebu Davud, Kitabu’l-Buyu’, 2899
[5] Tirmizi, Kitabu’l-Buyu’, 1161
[6] Nesei, Kitabu’l-Buyu’, 4482; Ebu Davud, Kitabu’l-Buyu’, 2906; İbni Mace, Kitabu’t-Ticârât, 2250; Ahmed b. Hanbel, Müsned Aşaratu’l-Mubeşşereh bi’l-Cenneh, 297; Malik, Kitabu’l-Buyu’, 1152

 

Takiyyuddin En-Nebhani