İDEAL EKONOMİ POLİTİKASI |
||
|
||
GİRİŞ Halkı Müslüman olan ülkelerde bir taraftan ekonomik planlama ve ekonomik düzenleme rüzgârları eserken diğer taraftan da Sosyal Adalet ve Sosyalizmle ilgili fikirler hakkında geniş propagandalar yapılmakta, bu ülkelerdeki sorumlular ve uzmanlar milli geliri artırmak Sosyal Adalet ve Sosyalizmle ilgili fikirleri almak ve yerleştirmek için izlenmesi gereken ekonomik politikayı belirlemeye çalışmaktadırlar. Şüphesiz ki devletlerarası ilişkilerin gidişatını ve siyasi olayları sürekli takip edenler ekonomik planlama rüzgârlarının ve buna yönelik propagandaların, bu ülkelerdeki ekonomik baskının etkili olmasından veya ülkenin ekonomik planlama ve ekonomik gelişme ihtiyacına dayanan doğal bir eğilim sonucunda ortaya çıkmadığını, tam tersine büyük Kapitalist ülkeler tarafından özellikle de Amerika'nın kasıtlı olarak yönlendirmesiyle ortaya çıktığını anlamaktadırlar. Bunların tamamı, ayıplarının ortaya çıkmasıyla birlikte bütün insanlar tarafından bozukluğunun etkin bir şekilde tanınmasının bir uzantısı olarak bu ülkelerde uygulanmakta olan Kapitalist sistemin tatbiğini devam ettirmek maksadıyla sömürgeci uygulama tarzını değiştirmek için yapıldı. SÖMÜRGECİ UYGULAMA TARZINDA DEĞİŞİKLİK
İkinci Dünya savaşının sonuna doğru devletlerarası durumu iyice kavrayanlar sömürgeciliğin kesin olarak yok olmaya doğru gittiğini anlamışlardı. İkinci Dünya savaşının müttefiklerin zaferiyle sona ermesinin hemen ardından Kapitalist sisteme ve batı sömürgeciliğine hücum etmek, sömürülen halkları devrim için ayaklandırmak, batılı ülkeler için birtakım zorluklar çıkarmak şeklinde Rusya'nın siyasetinde var olan çalışmalar, sömürgecilerin durumunu önemli bir şekilde zayıflatıyordu. Bu nedenle Amerika, sömürgeciliğin korunabilmesi ve diğer sömürgeci ülkelerin ellerinde bulunan sömürgelerin ele geçirilebilmesi için, emperyalizmin uygulama metodunun değiştirilerek yeni bir metodun uygulamaya konulmasından başka bir yolun bulunmadığını anladı. Amerika'nın Dışişleri eski Bakanı John Foster Dallas "Savaş mı Barış mı" isimli kitabının, "Sömürgeciliğin gelişmesi korkunç devrimin alternatifidir" başlığı altında şöyle diyor: "Sovyet liderliği, Batı sömürgeciliğine, öldürücü bir darbe vurmaya uygun bir yer olan 'yumuşak karnı olarak bakmaktadır." "İkinci Dünya savaşının son günlerinde en önemli siyasi konu sömürgeler idi. Eğer batı, sömürgeciliğin yerleşmesi için emrivaki yaparak direnseydi batıya karşı silahlı devrim hareketlerinin yapılması ve bu olaylar karşısında da batının yenilgisi kaçınılmaz olurdu. Bu nedenle sömürgecilerin idaresi altında yaşayan yediyüz milyon insanın içerisindeki en üst seviyede olanları barışçı bir yolla bağımsızlığa kavuşturmak başarıya ulaşabilecek yegâne plan idi." Amerika, sömürgeciliği yerleştirmek için bu planı benimsedi ve bağımsızlığa kavuşan ülkeleri borç ve yardımlarla kendisine bağladı. Ülkelerini ekonomik yönden kalkındırmak için yardım elbisesine bürünen ve sömürgecilikten kurtuluş kıyafetini giyen bu insanlar, her ne kadar başlangıçta bundan habersiz idilerse de, devletlerarası siyasi ilişkileri dikkatle takip edenler bu durumu biliyordu. Ancak bu yöntem değişikliği, Afrika'daki ülkelerin bağımsızlığa kavuşmasından ve özellikle de Kongo olaylarından sonra diğer insanlar tarafından da bilinir oldu. Askeri güç ve ordular vasıtasıyla güçsüz toplumları sömürmek şeklinde tecelli eden emperyalist otorite, yerini Amerika'nın benimsediği yeni bir yönteme bıraktı. Bu yeni yöntem, şekli olarak bu ülkelere bağımsızlıklarını verip yardımlar ve borçlar vasıtasıyla onları egemenliği altına almayı gerektiriyordu. İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Portekiz gibi sömürgeci devletlerin ellerindeki sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmaları için onlara hibe ve benzeri şekillerde yardımlarda bulunarak bu ülkelerin Amerika tarafından eski sömürgecilerden koparılma düşüncesi gizli bir şey olmadığı gibi, halklara bağımsızlıklarını vermek ve onlara borç verme yoluyla yardım etme düşüncesinin de sömürgeciliğin yeni bir yöntemi olduğu artık herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Endonezya'ya ilhak edilmesi ile ilgili Batı Ariana olayları ve Rodezya örneğinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler heyetinin Afrika'da İngiltere'ye karşı harekete geçmesi, Kongo ve Angola olaylarının hepsi, bağımsızlığını elde eden ülkeleri borçlandırmak suretiyle kendisine bağlanmaları amacına yönelik Amerika'nın sömürgecilikteki yeni üslubunun apaçık delilleridir. Amerika, kendisinden borç almak istemeyen ülkeleri ise kargaşalıklara boğdu. Amerika'dan borç alıp Amerika'ya boyun eğinceye kadar onlara birtakım zorluklar gösterdi. Endonezya örneğinde olduğu gibi, zor kullanarak mali kanalla kendisine bağladı. Zira 1947 senesinde bağımsızlığına kavuşan Endonezya, ABD'den borç almak istemedi. Bunun üzerine Amerika karşılıksız yardımlar ve borçlanma suretiyle kendisine bağlanıncaya yani 1958 yılına kadar, Endonezya'da devamlı olarak devrimler, darbeler ve iç kargaşalıklar çıkardı. Diğer taraftan da bağımsız olan ülkelerin de ABD'den borç almaları gerekirdi. Bunun için ise bu ülkeleri borç almaya sevk edecek birtakım bahanelerin bulunması lazımdı. Bu nedenle bu ülkeleri sömürmek ve bunlar üzerinde hâkimiyet kurmak için yabancı sermayenin özellikle de Amerikan sermayesinin alınması konusunda hem Batının nüfuzu altında bulunan ülkelerde hem de eski sömürgelerde yaşayan toplumlarda ekonomik planlama ve ekonomik gelişmeyi teşvik için kamuoyu oluşturdu. Bu nedenle ekonomik planlamaya ve ekonomik gelişmeye çağrı şeklindeki davranışlar şüpheli davranışlardır. Askeri güç ve ordular vasıtasıyla yürütülen sömürgecilik, yerini, yabancı sermayenin bu ülkelere giriş yollarının açılmasına bırakmıştır. Ancak yabancı sermayenin kabulü, ülkelerin servetlerinin artmasına neden olmadığı, tersine sömürgeciliğe davetiye çıkardığı kesin olarak bilinmelidir. Bir ülkedeki serveti artırmak ve maddi ihtiyaçları karşılayacak maddeleri çoğaltmak için iktisat politikası oluşturmak her ülke için mutlaka gereklidir. Fakat bütün bunları yapmak için ülkenin tamamını kapsayan bir propagandanın yapılmasına gerek yoktur. Diğer taraftan da bu tür planların ve politikaların müslümanların düşmanları tarafından hazırlanması da kesinlikle doğru değildir. Eğitim düzeyinin yükseltilmesi için eğitim politikasının, ordunun vurucu gücünü artırmak için silahlanma stratejisinin, devleti, devletlerarası platformda etkili hale getirebilmek için dış politikanın hazırlanması vaz geçilmesi mümkün olmayan işlerdendir. Ekonomik gelişme için yapılan çağrının çok geniş bir alanı kapsaması ve dışarıdan yönlendirmelerle bize gelmesi, sömürgeciler tarafından çizilmiş belirli planların uygulanması gibi olaylar emperyalizmin nüfuzunun bu ülkelere yerleştirilmesi planını açıkça göstermektedir. İşte kamuoyunun işitip durduğu ekonomik planlama ve ekonomik kalkınma kavramlarının ardında yatan sömürgeciliğin iç yüzü budur.
|
||
|
||
|