MEKKE’NİN
FETHİ
Bir
hayli zayiat vererek Mu'te'den geri dönen müslümanların durumunu gören
Kureyş, müslümanların yok edildiklerini zannederek Benî Bekr (Bekr
Oğulları) kabilesini Huzac kabilesinin üzerine saldırttı. Onlara
silah yardımı da yaparak Bekr Oğulları kabilesini Huzae kabilesine
karşı kışkırttı. Onlardan bir kaç kişiyi de öldürdü. Huzac
kabilesi Mekke'den kaçtı. Amr b. Salim Medine'ye hareket etti.
Durumu Peygamber'e anlattı ve kendisinden yardım istedi. Bunun
üzerine Resul (sas"Ey Amr, yardım olunmuş
bulunuyorsun" dedi.
Resulullah (sas), Kureyş'in
giriştiği bu ahdi bozma işinin karşılığının ancak Mekke'nin
fethi olabileceğini kararlaştırdı. Kureyş ise ahdi bozduğundan
dolayı korkuya kapılmıştı. Antlaşmayı uzatmak ve akdi
sabitleştirmek üzere Ebu Süfyan'ı Medine'ye elçi olarak
gönderdi. Ebu Süfyan Medine'ye gidince Resulullah ile görüşmeden
önce doğrudan kızı ve aynı zamanda Peygamber'in zevcesi olan Ummu
Habibe'ye yöneldi. Kızının odasına girip Resulullah'ın döşeğine
oturmak isteyince Ummu Hatibe döşeği dürdü. Ebu Süfyan, babasını
mı döşeğe tercih ettiği için yoksa döşeği mi babasına tercih
ettiği için onu dürdüğünü sorunca, Ummu Habibe'nin cevabı şu
oldu: "O, Allah Resulü'nün döşeğidir. Sen ise necis/pis
bir müşriksin. Senin onun üzerinde oturmanı istemiyorum."
dedi. Ebu Süfyan; "Ey kızım, vallahi benden sonra sana şer
dokunmuş bulunuyor" deyip öfkeli olarak çıktıktan sonra
antlaşma ve müddetin uzatılması için Resulullah (sas) ile görüştü.
Resulullah ona hiç cevap vermedi. Resulullah (sas)'in kendisiyle konuşmasını
temin için Ebu Bekir ile görüştü. Fakat o bunu red etti. Ömer
ile konuştu. Ömer şiddetli bir şekilde cevap verdi. Bunun üzerine
Ebu Süfyan; "Ben sizi Allah Resulü'ne aracı kılıyorum ha?
Vallahi beraberimde yalnız kum taneleri bulsam bile sizinle mücadele
edeceğim" diyerek Ali b. Talib'in evine gitti. Ali’nin
yanında Fatima da vardı. Medine'ye geliş sebebini Ali'ye anlattı
ve Resulullah'a aracı olmasını istedi. Ali (ra); Resulullah'ın
verdiği bir karardan hiç bir kimsenin kendisini geri çeviremiyeceğini,
yumuşak bir dil ile Ebu Süfyan'a söyledi. Ebu Süfyan'da bu sefer
Fatima'ya oğlu Hasan'ın kendi himayesinde olacağını söyleyerek
ondan yardım istedi. Fatima, "Hiç kimse Allah Resulü'ne bu
konuda tesir etmez" dedi.
Dünyanın başına dar
geldiğini anlayan Ebu Süfyan, Mekke'ye döndü ve Medine'de başına
gelenleri kavmine anlattı. Resulullah (sas)'e gelince; süratle
herkesin hazırlanmasını emretti ve Mekke'ye doğru yola çıktı.
O, kan dökülmeden ani bir baskın ile kavminin teslim olmasını
ümid ediyordu. İslâm ordusu, Medine'den Mekke'ye doğru yürüdü.
Ordu, Mekke'ye dört fersah mesafede bulunan Zahran'a ulaştı. İslâm
ordusunun sayısı onbini bulmuştu. Fakat Kureyş'in bundan haberi
yoktu. Kureyş, yaptıklarına karşı Muhammed'in girişeceği
harekati hesaba katmıştı. Sonra Ebu Süfyan, hissedilen tehlikenin
boyutlarını anlamak için Mekke dışına çıktı. Yolda müslüman
olan Abbas'a rastladı. Abbas, Resul (sas)'in katırına binmiş,
Resulullah (sas)'den eman dilemelerini sağlamak için Kureyş'e haber
vermek için Mekke'ye doğru gidiyordu.
Abbas, Ebu Süfyan ile karşılaşınca;
"Bak insanlar arasında görünen şu zat Resulullah'tır.
Mekke'ye eğer zor kullanarak girerse Kureş'in vay sabahına"
dedi. Ebu Süfyan, "Çare nedir?" dedi. Abbas, Ebu
Süfyan'ı katırının arkasına bindirdi ve beraberinde götürdü.
Ömer'in ateşinin yanından geçerken Ömer (ra) Peygamber'in katırını
gördü ve Ebu Süfyan'ı tanıdı. Abbas'ın onu korumak istediğini
anladı, koşarak Resulullah'ın çadırına gitti ve Ebu Süfyan'ın
boynunu vurmak için Resulullah'tan izin istedi. Abbas, "Ya
Resulullah, ben onu korumama almış bulunuyorum" dedi. Ömer
ile Abbas arasında çok şiddetli münakaşalar geçti. Bunun
üzerine Resulullah (sas) şöyle dedi: "Ey Abbas, onu çadırına
götür. Sabahleyin bana getir" dedi. Sabah
olunca Resulullah'a getirilen Ebu Süfyan müslüman oldu. Abbas,
Resulullah'a hitab ederek dedi ki; "Ya Resulullah, biliyorsun
ki Ebu Süfyan övünmeyi seven bir kimsedir. Ona bir şey ver."
Bunun üzerine Resulullah (sas) şöyle dedi: "Evet, kim
Ebu Süfyan'ın evine girerse emin olur. Onun kapısını kendi
üzerinde kapayan kimse emindir. Mescid'e giren emindir."
Resulullah (sas), Ebu Süfyan'ın dağın girişinde Mekke'ye giden
vadinin dar yerinde durdurulmasını, İslâm ordusunun oradan geçişini
görmesini ve ordunun gücünü kavmine gidip anlatmasını emretti.
Resul (sas), Mekke'ye girmek için elden gelen bütün tedbirleri almıştı.
Bütün kabileler, Ebu Süfyan'ın bulunduğu yerden geçtikten ve
İslâm ordusunun haşmetini kendi gözleriyle gördükten sonra Ebu
Süfyan kavmine döndü ve şöyle seslendi: "Ey Kureyşliler!
Bu Muhammed hiç karşı koyamıyacağınız bir güç ile size gelmiş
bulunuyor. Kim Ebu Süfyan'ın evine girerse emin olmuştur. Kim
kapısını kendi üzerine kapatırsa emindir. Kim Mescid-i Haram'a
girerse kendini emniyetti hisssetsin." Bunun üzerine Kureyş
karşı koymayı durdurdu. Resulullah (sas) Mekke'ye yürüyerek
girdi. Silahlarını kuşanmış olarak Mekke'ye girirken ordunun dört
kısma ayrılmasını emretti. Kan dökmeye mecbur bırakılmadıkça
adam öldürmemeyi emretti. Halid b. Velid'in birliğinden başka bütün
ordu herhangi bir mukavetmetle karşılaşmadan Mekke'ye girdi.
Halid'in birliği ufak tefek mukavemetle karşılaşmış ise de az
zamanda bertaraf edilmiştir. Resulullah (sas), Mekke'nin en üst
tarafına çıkıp orda konakladı. Orada az bir müddet kaldıktan
sonra Kaâbe’ye varıncaya kadar yürüdü, onu yedi defa tavaf
etti. Sonra Osman b. Talha'yı çağırdı. Kâbe'yi açtı. Resul (sas)
Kâbe'nin kapısında kalabalık bir cemaatle birlikte durdu ve şöyle
hitab etti:
“Allah’tan başka ibadet
edilmeye layık ilah yoktur, O tekdir, eşi ortağı yoktur. O vadini
yerine getirdi ve kuluna yardım etti. Bütün düşmanları tek
başına bozguna uğrattı. İyi bilin ki cahiliyye çağına ait her
şey mal ve kan davaları, Beytullah’ın perdedarlığı ile
hacılara su dağıtma adetleri dışında hepsi de şu iki
ayağımın altındadır, kaldırılmıştır. İyi bilin ki, kamçı
ve sopa ile yapılan yarı kasıtlı (şibhul amd) hataen adam
öldürmenin ağır bir diyeti vardır. Bu da kırkı hamile olmak
üzere yüz devedir.” (Ahmed b.
Hanbel. Ensar 22395)
“Ey Kureyş topluluğu!
Muhakkak ki Allah cahiliyye gururunu, cahiliyye atalarıyla övünüp
büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır. Bütün insanlar Adem’den,
Adem de topraktan yaratılmıştır.”
(Tirmizi. K.Tefsiril Kur'an 3193)
Sonra şu ayeti okudu: Ey
insanlar! Biz, sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve tanışasınız
diye kabile ve halklar halinde ayırdık. Şüphesiz Allah katında en
üstün olanınız, Allah'tan en fazla korkanınızdır. Şüphesiz
Allah Alimdir ve Habirdir." (Hucurat 13) Daha sonra şöyle
dedi: "Ey Kureyşliler, benim size ne yapacağımı biliyor
musunuz?" Onlar; "Keremli bir kardeş ile keremli
bir kardeşin oğlu olarak ancak senden hayır bekliyoruz"
dediler. Bunun üzerine Resulullah (sas);"Haydi gidiniz,
hepiniz serbestsiniz" dedi. Bu sözü ile Kureyş ve
Mekkelilerin affedildiği ilân olunuyordu. Resul (sas) Kâbe'ye
girdi, duvarlarında melek ve nebilerin resimlerinin olduğunu gördü.
Bu resimlerin silinmesini emretti ve silindi. Duvarda od ağacından
yapılmış bir güvercin süreti gördü, onu eliyle kırdı ve yere
attı. Sonra elindeki kılıç ile putlara işaret etti ve şu ayeti
okudu:
"De ki; Hak geldi, batıl
yok oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur."
(İsra 81)
Bütün putlar yere serildiler.
Kâbe böylece bunlardan temizlenmiş oldu.
Resul (sas) Mekke'de onbeş gün
kaldı. Bu müddet zarfında Mekke'nin işlerini tanzim ediyor,
bilenler İslâm'ı öğretiyorlardı. Böylece Mekke fethi tamamlandı
ve İslâm Davetine karşı koyacak güçler, bu feth ile ortadan kaldırılmış
oldu. Bununla Zafer-i Mübin tamamlandı. Böylece Taif ve Huneyn de
kolaylıkla yok olabilecek ufak tefek engeller hariç dahilî hiç bir
direnç kalmamış oldu.
|