MEDİNE'DE
DAVET
İbn İshak dedi ki: “Medine’den
gelen topluluk ayrıldıktan sonra, Allah Rasulü onlarla birlikte Mus’ab
b. Umeyr’i gönderdi. Ve ona onlara Kur’an okumasını, İslâm’ı
öğretmesini ve onları dinde fakih kılmasını emretti. Mus’ab,
Medine’de “okutucu” olarak isimlendirildi. O, Es’ad b. Zürare’nin
evine geldi. Mus'ab (ra), insanların
evlerine, kabilelerine gidiyor onları İslâm'a davet ediyor, onlara
Kur'an okuyordu. Bir ve iki kişi müslüman olunca, İslâm açığa
çıktı. Ve İslâm, Evsullah'ın evleri dışında Ensar'ın bütün
evlerinde yayıldı. O Evsullah denilen kabile ise şunlardır :
Hatme, Vâil ve Vakıfdır.
Mus'ab (ra), onlara Kur'an
okuyor ve öğretiyordu. Mus'ab (ra), onlarla Cuma namazı kılmak için
kendisine izin vermesi için Resulullah'a mektub yazdı. Resulullah (sas),
ona izin verdi ve yazdı ki:
"Yahudilerin Cumartesi
(haftalık tatilleri) hazırlıklarına başladıkları gün (yani
Cuma günü) güneş tepe noktasından eğilmeye başladığında müslümanlara
topluca iki rekat namaz kıldır ve onlara hutbe oku."
Mus'ab b. Umeyr (ra), Sa'd b.
Hayseme'nin evinde 12 kişilik bir cemaat halinde Cuma namazı
kıldırdı. "Onlar için o gün koyundan başka bir
kurbanlık yoktu." Nitekim o, İslâm'da ilk Cuma namazı
kıldırandı.
Mus'ab (ra), Medine'de insanlara
gidip onları İslâm'a davet etmek ve onlara İslâm'ı öğretmekte
devam ediyordu. Ve bir gün Es'ad b. Zurâre, Mus'ab b. Ümeyr ile
Benî Abdul-Eşhel ve Benî Zafer’in bölgelerini kastederek yola çıktılar.
Sa'd b. Muaz, Es'ad b. Zürâre'nin teyzesinin oğluydu. Onunla
birlikte Benî Zafer'in bahçelerinden bir bahçeye girdi. O bahçe
Bi'r-ı Merak denilen bir su kuyusunun yanındaydı. O ikisi bahçeye
girip oturdular. Eslem kabilesinden bir gurup da onların yanlarında
toplandılar.
O zaman Sa'd b. Muaz ve Useyd b.
Hudayr, Benî Abdil Eşhel'den olan kavimlerinin efendisi idiler. Her
ikisi de kavminin dini üzere müşrik idiler. Bu olayı işittikleri
zaman Sa'd b. Muaz, Useyd b. Hudayr'e dedi ki: "Ben
karışmam, bölgemize zayıflarımızı ifsad etmek için gelmiş
olan o iki kişiye git ve onları men et ki bize gelmesinler. Çünkü
bilindiği gibi şayet Es'ad b. Zürâre akrabam olmasaydı senin
yerine onu ben kovardım. O, benim teyzemin oğludur. Ona karşı
gelmeye kendimde cesaret bulamıyorum."
Bunun üzerine Useyd b. Hudayr mızrağını
aldı sonra onlara gitti. Es'ad b. Zürâre onu görünce Mus'ab b.
Umeyr'e şöyle dedi: "İşte bu, kavminin efendisidir, sana
gelmektedir. Onun hakkında doğru olanı yerine getir."
Mus'ab dedi ki: "Eğer oturursa onunla konuşurum."
Useyd, söverek önlerinde durdu ve şöyle dedi: "Sizi bize
getiren nedir ki zayıflarımızı ifsad ediyorsunuz? Eğer sağ
kalmaya ihtiyacınız varsa bizden ayrılıp gidiniz." Bu
sırada Mus'ab ona dedi ki: "Oturup da dinlemez misin? Eğer
razı olursan kabul edersin, hoşuna gitmezse bırakırsın."
Useyd, "Haklısın" dedi. Sonra mızrağını yere
saplayıp onların yanına oturdu. Böylece Mus'ab ona İslâm'dan
bahsetti, Kur'an okudu.
(Her ikisinden rivayet edildiğine
göre), onlar dediler ki: "Vallahi, yüzünün aydınlığından
ve yumuşamasından dolayı o konuşmadan önce yüzünden müslüman
olduğunu anladık." Sonra o; "Bu ne güzel bir
sözmüş! Bu dine girmek istediğiniz zaman ne yaparsınız?"
dedi. Onlar da ona şöyle dediler: "Gusledersin, paklanırsın
(temizlenirsin), elbiseni de temizlersin, sonra iki rekat namaz
kılarsın." Bunun üzerine o da kalktı, gusül abdesti aldı,
elbiselerini temizledi, Hak şahadetiyle şahadet getirdi, iki rekat
namaz kıldı, sonra onlara şöyle dedi: "Arkamda bir adam
var ki, eğer o size tâbi olursa onun kavminden hiç bir kimse ondan
ayrılmaz. Ve onu şimdi size göndereceğim. O, Sa'd b. Muaz'dır."
Sonra mızrağını aldı, Sa'd ve kavminin yanına gitti. Onlar
meclislerinde oturmakta idiler.
Sa'd b. Muaz dönüşünde ona
baktığı zaman şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, Useyd
sizin yanınızdan gittiği yüzden başka bir yüzle size gelmiştir."
O meclise (toplantı yerine) geldiğinde Sa'd ona dedi ki: "Ne
yaptın?" O da dedi ki: "O iki adamla konuştum,
vallahi onlarda bir sakınca görmedim. Ben onları nehyettim. Onlar
istediğinizi yaparız dediler. Bana haber verildi ki; Benî Hârîse,
sana hakaret için Es'ad b. Zürâre'yi öldürmeye çıkmışlardı.
Çünkü onlar biliyorlar ki o senin teyzenin oğludur. Neticede sana
verdikleri sözü bozup ihanet edecekler." Bunun üzerine
Sa'd gazablanarak süratle kalktı. O, Benî Hârîse'nin haberinden
korktu ve sinirli olarak eline süngüyü aldı. Useyd'e, "Vallahi
senden faydalı bir şey görmedim" dedi.
Sonra Mus'ab ile Es'ad'a gitmek
üzere yola çıktı. Sa'd onları emniyetli bir vaziyette görünce;
Useyd'in kendisinin onları dinlemesini (yani onu müslüman ettirmek
istediğini) anladı. Söverek önlerinde durdu. Sonra Es'ad b.
Zürâre'ye dedi ki: "Ey Ebu Ümâme, vallahi şayet aramızda
akrabalık olmasaydı, bunu benden kurtaramazdın. İstemediğimiz
şeyi evlerimize mi sokacaksınız?" Sa'd gelmeden Es'ad b. Zürâre,
Mus'ab b. Umeyr'e şöyle demişti: "Ey Mus'ab, vallahi sana
kavmisinin efendisi geliyor. Eğer o, sana tabi olursa hiç kimse sana
tabi olmaktan geri kalmaz." Sa'd gelince Mus'ab ona şöyle
dedi: "Oturup da dinler misin? Dinleyince hoşuna giderse
kabul edersin. Hoşuna gitmezse senin kerih gördüğün şeyi senden
uzaklaştırırız." Sa'd, "Haklısın"
dedi, sonra süngüsünü yere sapladı ve oturdu. Mus'ab ona İslâm'ı
tanıttı ve Kur'an okudu.
Dediler ki; "Vallahi, o
kendisi konuşmadan önce yüzünden müslüman olduğunu anladık.
Çünkü, yüzü nurlanmış ve yumuşamıştı." Daha sonra
Sa'd onlara dedi ki: "Müslüman olup bu dine girdiğiniz
zaman ne yaparsınız?" Onlar dediler ki: "Gusül
abdesti alırsın, temizlenirsin ve elbiseni de temizlersin, Hak
şahadetini getirirsin, sonra iki rekat namaz kılarsın." O
da kalktı; gusül abdesti aldı, elbisesini temizledi, Hak
şahadetini getirdi, iki rekat namaz kıldı. Sonra süngüsünü aldı
ve kavminin meclisine gitmeye kasd ederek dönüp gitti. Onunla
birlikte Useyd b. Hudayr de gitti.
Kavmi onu dönerken gördüğünde
şöyle dediler: "Allah'a yemin ederiz ki, Sa'd yanınızdan
gittiği yüzden başka bir yüzle dönmüştür." O,
kavminin yanına geldiğinde şöyle dedi: "Ey Benî Abdül Eşhel,
beni içinizde nasıl bilirsiniz?" Dediler ki: "Sen
bizim efendimizsin, lütûfkârımızsın ve reyce bizim en
üstünümüzsün, temsilcilik yönünden en uğurlumuzsun."
O dedi ki: "Sizler Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman etmeden
küçük büyük hiç birinizle konuşmayacağım." Mus'ab ve
Es'ad dediler ki: "Vallahi, Benî
Abdül Eşhel evlerinde müslüman olmayan hiç bir erkek ve kadın
kalmadı."
Mus'ab, Es'ad b. Zürâre'nin
evine döndü. Mus'ab, orada insanları İslâm'a davet ederek kaldı.
Ta ki, Ensar'ın evlerinden erkek ve kadın müslüman olmayan hiç
bir ev kalmadı.
Mus'ab (ra) Medine'de Evs ve
Hazreç arasında bir sene geçirdi. O, bu dönem içinde onlara
dinlerini öğretiyordu. Ve Allah'ın davasına Kelimetül Hak'ka (Hak'kın
kelimesine) yardımın artmasını sevinçle görüyordu. Mus'ab (ra),
Allah'ın davetini kendilerine tebliğ edebilmek için, insanlara ulaşabilmek
gayretiyle kapı kapı dolaşıyordu. Tarlalara gidiyordu ki, orada
çalışan ziraatçılara ulaşsın ve onları İslâm'a davet etsin.
O, kavimlerin efendileriyle karşılaşıyor ve onları Allah'ın
dinine davet ediyordu. Es'ad b. Zürâre ile, insanlara ulaşmak ve
onlara Hak'kın sesini duyurmak için vesileler bulup kullandıkları
gibi daima maksatlı hareket halinde oluyordu. Ta ki, o bir sene içerisinde
insanların fikirlerini cahiliyye putperestliği ve yanlış duygu ve
anlayıştan Tevhid ve imana ve İslâm'ı anlayış ve duygulara
çevirmeye muktedir oldu. Öyle ki, o duygu ve fikirle insanlar
şirkten hoşlanmıyor, ölçü ve tartıda haksızlık yapmaktan
nefret ediyorlardı.
İşte Mus'ab (ra)'ın
faaliyetleri böyle idi. Onunla birlikte müslüman olanların, bir
sene içinde Medine'yi şirk halinden İslâm haline çeviren
faaliyetleri bu idi.
|