TALAK
Allah (s.a.v.) evlenmeyi meşru
kıldığı gibi boşanmayı da meşru kılmıştır. Boşanmanın
meşruluğu kitap, sünnet ve sahabenin icmaı ile sabittir. Kitaptan
delil Yüce Allah'ın şu sözleridir:
"Boşanma ikidir.
İyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak."
Başka bir delil:
"Ey Nebi! Kadınları
boşadığınız zaman onları iddetine göre boşayın."
Sünnete geli nce:
Ömer İbn Hattab'tan şöyle rivayet olunur: "Rasulullah
Hafsa'yı boşadı; sonra onu, geri aldı." Abdullah İbni
Ömer şöyle buyurur: "Benim bir hanımım vardı; ben onu
seviyordum; ancak babam ondan hoşlanmıyordu. Onu boşamamı istedi.
Ben boşamadım. Durumu Rasulullah'a ilettim. O da boşamamı emretti;
ben de boşadım."
Sahabe,
talakın meşruluğu hakkında icma etmiştir.
Boşanma; nikah akdinin
çözülmesidir. Yani evlilik bağlarının koparılmasıdır.
Boşanmanın caizliği hakkında herhangi bir şer’î illet yoktur.
Helal olması ile ilgili olarak gelen; Kur'an'a ve hadise ait nasslar
herhangi bir illeti içermemektedirler. Boşanma helaldir; çünkü,
Şeriat onu helal kılmıştır. Şeriatın helal kılması dışında
boşanmanın herhangi bir nedeni yoktur. Şer'i boşanma üç talakla
olur. Birinci talaktan sonra ikinci talakın gerçekleşmesi. Şayet bir
talakla boşarsa bir talak geçerli olur. Bu durumda iddet süresi
içerisinde yeni bir akde gerek kalmadan erkeğin, karısına dönmesi
caizdir. Şayet karısını ikinci bir talak ile boşamışsa, iki talak
gerçekleşmiş olur. Bu durumda da yeni bir nikah akdi yapmasına gerek
kalmaksızın karısına dönebilir. Her iki durumda da iddet süresi
içerisinde karısına dönmediği takdirde bain gerçekleşmiş ve
"beynuneti suğra" durumu hasıl olmuş olur. Dolayısıyla
yeni bir nikah akdi ve mehir vermeden karısına dönmesi caiz değildir.
Bir üçüncü kez karısını boşarsa artık üç talak gerçekleşmiş
ve "beynuneti kübra" ile ondan boşanmış olur. Boşadığı
kadın, bir başka erkekle evlenmedikçe, aralarında cinsi münasebet
vuku bulmadıkça, daha sonra bu koca da kadını boşayıp iddetini
doldurmadıkça tekrar evlenmesi caiz olmaz. Allah (s.a.v.) şöyle
buyurmaktadır:
" Talak
ikidir. Ondan sonrası ya dönüp iyilikle tutmak veya dönmeyip
güzellikle salıvermektir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri
almanız sizlere helal değildir. Meğer, erkekle kadın Allah'ın
hududunu ikame edemeyeceklerinden korkmuş olalar. Eğer siz de,
onların Allah'ın hududunu ikame
edemeyeceklerinden korkarsanız, o halde fidye vermelerinde bir vebal
yoktur. Bunlar Allah'ın hududur. Onları aşmayın. Kim Allah'ın
hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Şayet erkek
eşini bir daha (ücüncü kez) boşarsa; artık ondan sonra kadın, bir
başka kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz. Şayet bu
koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame edeceklerini
zannederlerse tekrar birbirlerine dönmelerinde
her ikisi için de bir günah yoktur. Bunlar
Allah'ın hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor."
Bu ayetlerde Allah-u Teâla,
Müslümanlara nasıl boşanmaları gerektiğini öğretmiş ve şöyle
buyurmuştur: "Boşanma ikidir" Sonra onları,
karılarını güzellikle ellerinde tutmaları, üzerlerine düşen görevleri
yapmaları ile güzellikle salıvermeleri arasında serbest
bırakmıştır. Sonra şöyle buyurmuştur:
"Şayet erkek eşini bir
daha (ücüncü kez) boşarsa; artık ondan sonra kadın, başka bir
kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz."
Yani daha önce boşadığı iki
boşamanın dışında bir üçücü defa daha boşarsa karısı bir
başkası ile evlenmedikçe karısına tekrar dönmesi helal olmaz. Ardından
aytin devamında şöyle buyurmaktadır:
"...Şayet bu koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame
edeceklerini zannederlerse tekrar birbirlerine dönmelerinde
her ikisi için de bir günah yoktur."
Yani
ikinci kocası da kadını boşarsa birinci kocanın yeni bir nikah akdi
ve mehir ile karısına tekrar dönmesi helal olur.
“onu boşarsa” kelimesinin faili ayette yer alan en yakın faile
aittir. Buna göre ayetteki fail; "bir başka kocaya"
kelimesidir, yani ikinci kocadır. "Tekrar
dönerlerse" kelimesinin
faili ise ilk kocadır. Yani eşlerden her birinin evlilikle
arkadaşına dönmesinde bir engel yoktur. Tüm bu açıklamalara göre
erkek kadın üzerinde üç talak hakkına sahiptir. İlk iki talak
sonucu karısına tekrar dönebilir.
Ancak üçüncü talaktan sonra, karısı bir başka erkekle evlenip
ardından da boşanmadıkça tekrar dönemez.
Boşanma hakkı, erkeğe ait
bir haktır. Kadının böyle bir hakkı yoktur. Çünkü, kadının
sahibi erkektir. Talakın neden erkeğin yetkisinde olduğunun nedeni yüce
Allah'ın bunu böylece belirlemiş olmasıdır. Şeriatta bunun illeti
yoktur; illetlendirilemez de. Evet, evlenmede ve boşanmada, evlilik
hayatının başlangıcında, dilediğini seçmekte yani erkeğin
kadını, kadının da erkeği seçme konusunuda her ikisi de eşit
seviyede seçim hakkına sahiptirler. Her ikisi de sevdiği kimse ile
evlenebilmekte ve istemediği kimse ile de evlenmemekte tamamen
serbesttirler. Ama, ne zaman ki fiilen akid gerçekleşirse ailenin
liderliği erkeğe verilir; erkek, evin idaresinde söz sahibi olan kişi
olur. Elbetteki bu durumda talak hakkının erkeğin elinde olması da
kaçınılmaz bir durum haline gelecektir. Çünkü erkek ailenin
reisidir, evin tüm sorumlulukları kocanın üzerindedir. Evlilik bağını
çözme yetkisinin de yalnızca erkeğin elinde olması gereklidir.
Yetki sorumluluk ölçüsünde olduğuna göre erkek ve kadının
aralarını ayırma hakkı da gücü elinde bulunduran kimseye ait
olacaktır. Bu durum, bir vakıa tesbitidir. Şer'i hüküm için, bir
illet değildir. Çünkü, şer'i bir hükmün illetinin de şer'i
nasslarda yer alan şer'i bir illet olması gerekir.
Boşama hakkının yalnızca
erkeğin elinde bulunması, kadının boşanma isteğinde
bulunamayacağı, ayrılıkla ilgili konuları konuşamayacağı
anlamına gelmemektedir. Bununla vurgulanmak istenen husus, herhangi bir
nedene bağlı olmaksızın, hiçbir durum ve şartla kayıtlı
olmaksızın asıl ve mutlak olarak boşama hakının erkeğe ait bir
hak olduğudur. Hatta, bir sebep olmaksızın da boşayabilir. Fakat,
kadın da kendisini boşayabilir. Şeriatın işaret ettiği muayyen
durumlarda kendisi ile erkek arasında ayrılık konuları gündeme
gelebilir. Aşağıdaki hallerin vuku bulması durumunda şeriat
kadının nikah akdini feshetmesini mübah kılmıştır:
1.
Erkek, boşama hakkını kadının eline bıraktığı zaman. Bu
durumdaki bir kadın yalnızca kendisinin sahip olduğu hak gereğince
kendisini boşayabilir ve şöyle der: "Ben kendimi kocam
falandan boşadım" veya kocasının yüzüne hitaben; "kendimi
senden boşadım" Ancak kadın şunları söyleyemez: "seni
boşadım", "sen boşsun." Çünkü boşanma işlemi,
erkek üzerinde değil kadın üzerinde gerçekleşmektedir. Boşanma
olayı kadın tarafından gerçekleşmiş olsa dahi bu durum değişmez.
Erkeğin boşama hakkını kadına vermesi caizdir. Çünkü Rasulullah
(s.a.v.) bu hususta eşlerini serbest bırakmıştır. Bu konuda Sahabe
de icma etmiştir.
2.
Erkekte cinsi ilişkiye engel olan; erkeklik uzvunun kısa olması, er
bezlerinin ezilmiş veya çıkarılmış olması gibi bir hastalığın
bulunması. Eğer kadında bu türden hastalıklar yoksa nikahın
feshedilmesi talebinde bulunabilir. Hakim, erkekte bu türden bir rahatsızlığın
varlığını tesbit ederse erkeğe bir yıl süre verir. Bir yıllık süre
içerisinde değişiklik olmazsa kadının isteği doğrultusunda nikah
akti feshedilir. Rivayet edilir ki İbnu el Münzir bir kadınla
evlenir, kendisi hünsadır. Ömer: “Ona
haber verdin mi?” der. El-Münzir: “Hayır.”
Ömer: “Ona haber ver ve onu
serbest bırak.” Yine rivayet
edildiğine göre Ömer uzvun küçük olması nedeniyle birleşme
yapamayan kimseye bir yıl süre tayin etmiştir. Şayet kocanın
erkeklik organı kesikse, erkek felçli ise kadın dilediğini yapmakta
serbesttir. Bu durumdaki bir kadına beklemesi için süre tanınmaz.
Çünkü erkeğin cinsi ilişkide bulunmasından ümit kesilmiştir,
beklemenin bir anlamı yoktur.
3.
Şayet kadın, izdivaçtan önce veya sonra erkeğin; cüzzam, alacalık
ileti, zührevi (frengi) hastalıklar ve verem gibi zarara uğramadan
bir arada bulunmaları mümkün olmayan türden hastalıklardan birisine
yakalandığını görürse veya bu hastalıklar ortaya çıkarsa;
mahkemeye giderek kacasından ayrılma isteğinde bulunabilir. Mahkeme
tarafından erkekte bu hastalıkların bulunduğu tesbit edilir ve belli
bir müddet içerisinde erkeğin bu hastalıklardan kurtulması da
imkansızsa kadının isteği yerine getirilir. Bu durumda ki bir kadın
evliliği devam ettirip ettirmemekte tamamen serbesttir. Kadının
tercihi devamlıdır; zamana bağlı değildir. Muvatta'da şöyle
yazar: İmam Malik Said ibni Müseyyeb'in şöyle dediğini bildirir: "Kendisinde
delilik veya zararlı bir hastalık bulunan bir erkekle evlenen bir
kadın, dilerse evliliğini devam ettirir, dilerse ondan
ayrılır."
“Bir
erkek, bir kadınla evlense, erkek hasta veya deli olursa kadın
serbesttir. İsterse boşanır, isterse bekler."
4.
Nikah akdinden sonra erkek delirirse, aralarını ayırması için kadın
mahkemeye müracaat edebilir. Kâdı, bu istemi bir yıl bekletebilir.
Şayet delilik, bu müddet içinde gitmezse ve kadın da ayrılmakta
ısrar ederse, yukarıdaki Muvatta hadisi gereğince kâdı onları
ayırır.
5.
Erkek, uzak veya yakın bir yere gidip kaybolur, kendisinden de haber
alınamazsa ve bu arada kadın nafaka temininde güçlük çekerse,
bütün arama çabalarından sonra kadın boşanma talebinde
bulunabilir. Bunu Rasulullah (s.a.v.)'ın bir kadının eşine şöyle
demesinden anlıyoruz: "Ya benim karnımı doyur ya da beni
ayır." Bu hadise göre kadının
karnını doyuramaması ayrılmak için bir illet sayılmaktadır..
6.
Koca, zengin olmasına rağmen kadının nafakasını karşılamaktan
imtina ederse, kadın da hangi yoldan olursa olsun erkeğin malına
ulaşmaya imkan bulamazsa, kadının boşanma talebinde bulunma hakkı
vardır. Bu durumda kâdı, bekletmeksizin kadının talebini hemen
yerine getirmelidir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Hanımın senin ailendendir. (Bakmakla yükümlü olduğun
kimseler arasında yer alır) Der ki: Ya benim karnımı doyur ya da
beni ayır." Ömer (r.a.)
hanımlarından uzaklaşan erkekler hakkında yazdığı bir yazıda
onlara; karılarının nafakalarını karşılamalarını aksi takdirde
boşamalarını emretti. Sahabe bu durumu bildiği ve buna karşı çıkmadığı
için bu hususta aynı zamanda sahabenin icmaı da vardır.
7.
İki eş arasında çetin çatışma, anlaşmazlık çıkarsa kadının
boşanma talebinde bulunma hakkı vardır. Bu durumda kâdı’nın, hem
erkeğin hem de kadının ailesinden bir hakem tayin etmesi gerekir.
Aile meclisi her iki tarafın da şikayetlerini dinler; aralarını
ıslah etmek için gayret sarfeder. Aralarının bulunması mümkün
olmazsa bu meclis uygun gördüğü bir şekilde aralarını ayırır.
Bu konuda Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Şayet aralarındaki
tartışmadan korkarsanız, kadın tarafından bir hakem, erkek
tarafından bir hakem seçiniz. Şayet, ikisi sulh isterlerse Allah
aralarını uzlaştırır."
Yakarıda saydığımız
durumların ilkinde şeriat kadına kendini boşama hakkını,
diğerlerinde ise boşanma talebinde bulunma hakkını vermiştir. Bu
durumlar incelendiği zaman Şari’nin kadına, evlilik hayatında
eşinin arkadaşı olarak baktığı görülmektedir. Evde olan tüm sıkıntılar,
dertler hem kadını hem erkeği ilgilendirir. Evde, kadının
karşılaştığı bir sıkıntı söz konusu olursa bundan
kurutulabilme hakkına sahip olması, dolayısıyla evlilik bağını
çözmesi kaçınılmazdır. Mutlu bir evlilik yaşantısının gerçekleşememesi
durumunda Şari, kadını, erkeği beklemeye mecbur tutmamıştır.
Mutlu bir evlilik hayatının veya düzenli cinsi ilişkilerin imkansız
olduğu durumlarda Şari, nikah aktini feshetmesini kadına mübah kılmıştır.
Bundan anlaşılıyor ki,
Allah (c.c.) boşanmayı erkeğin eline vermiştir. Çünkü o, kadına
karşı güçlüdür ve bir bütün olarak evinden sorumludur. Mutsuz
bir evliliğin devam etmemesi için kadın ise nikahı bozma hakkına
sahiptir. Mutluluk ve sükunet yeri olan ev mutsuzluk ve geçimsizlik
yeri olmasın.
Boşanmanın meşru oluşunun
illeti konusunda şer'i nassların herhangi bir illet belirtmediğini söyledik.
Lakin talakın meşruluğu, evlilik açısından talakın meşruluk
keyfiyeti ve neleri gerektirdiği hakkında birtakım açıklamalar
yapmak mümkündür. Evlenme gerçeğine bakıldığı zaman, bu işin
aile kurumunu oluşturmak ve bu ailede mutlu bir aile ortamını
sağlamak için var olduğunu görürüz. Oluşturulan evlilik
hayatında mutluluğu tehdid eden bir durum söz konusu olursa ve bu
durum evlilik hayatını çekilmez bir seviyeye getirmişse, karı
kacadan her birinin evlilik hayatını sona erdiren bir yola
başvurmaları kaçınılmazdır. Tarafların birbirlerinden
hoşlanmamalarına rağmen veya birinin diğerinden hoşlanmamasına
evlilik bağının devam etmesi doğru değildir. İşte bunun için
Allah (c.c.), boşanmayı meşru kılmış ve şöyle demiştir:
"Boşanma ikidir;
iyilikle tutmak veya güzellikle terk etmek."
Böylece evdeki çekişme kalkıp
gidecek, insanlar arasındaki mutluluk devam edecektir. Tarafların
huylarının uyuşmaması veya evlilik hayatlarını bozacak bir durum
hasıl olursa, evde mutlu bir aile ortamının tekrar oluşturulabilmesi
için birinin diğerine bir fırsat tanıması gereklidir. Zira İslâm
sadece şikayetlenmeyi, homurdanmayı ve hoşlanmamayı boşanma için
yeterli sebep olarak kabul etmemektedir. Bilakis her ikisine de
birbirlerine karşı iyilikle davranmalarını emrediyor. Sonucunda bir
başka hayra neden olabileceği umuduyla hoşlanılmayan bazı hususlara
tahammül etmeye teşvik ediyor. Bu hususta yüce Allah (s.a.v.) şöyle
buyurmaktadır:
"Onlara iyilikle muamele
edin, şayet hoşlanmazsanız bir şeyde Allah çok hayır
yaratmıştır."
Allah
(c.c.) erkeklere kadınların geçimsizliklerine karşı boşanmadan
daha hafif yöntemleri kullanmalarını emrederek şöyle buyurmaktadır:
"G eçimsizlik
yapmasından korktuğunuz kadınlara nasihat edin; onları yatakta
yalnız bırakın ve onları dövün."
Bu ayette belirtildiği
üzere, evli çiftler arasında söz konusu olan sorunu boşanmaya yol açmadan
çözmek üzere kadının geçimsizliğini gidermek için, yumuşak olan
ve olmayan bir takım yolların kullanmasını erkeğe emretmektedir.
Şayet, iyilikle muamele ve diğer şiddetli vesileler fayda vermiyor,
hoşnutsuzluk ve kırgınlık artıyorsa, münakaşa çetin bir hal alıyorsa,
buna rağmen İslâm ikinci çare olarak boşanmayı getirmiyor; durumu
her ikisinin ehlinden kişilerle halletmeyi, aralarının ıslah
edilmesini emrediyor:
"Şayet ikisinin
arasındaki şikaktan (tartışmadan) korkuyorsanız, bir hakem
kadının, bir hakem de erkeğin ehlinden seçin. Şayet hayır
dilerlerse Allah aralarını yumuşatır. Allah Alim ve Habirdir."
Hakem tayin edilm esine
rağmen aralarındaki hoşnutsuzluk giderilemiyorsa, tüm girişimlere
rağmen evlilik hayatının devam etmesine hiçbir imkan kalmamış
demektir. Çünkü aralarında ancak boşanma ile çözülebilecek
psikolojik sorunun varlığı söz konsudur. Belki başka mutlu eşler
bulurlar, belki de bu düğüm boşanma ile çözüme kavuşur. Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
"Şayet ikisi
ayrılırlarsa Allah onlara genişlik verir. Allah Vasi ve
Hakimdir."
Ancak boşanmada da ikisine
bir fırsat tanınmaktadır. Bu boşanma kesin bir ayrılık değildir.
Zira birinci veya ikinci boşanma olayından sonra karı-kocanın
nefislerinde evlilik hayatına tekrar dönme yönünde bir istek
bulunabilir. Bu nedenle birinci boşanmadan sonra taraflar ikinci defa
birbirlerine dönmek isteyebilirler. Yine ikinci boşanmadan sonra bir
üçüncü defa daha birbirlerine dönmek isteyebilirler. Buradan
hareketle şeriatın talakı üç defa ile sınırlandırdığını ve
bunu Yüce Allah (s.a.v.)'ın ayette şöylece belirttiğini görmekteyiz:
"Talak iki defadır;
iyilikle tutma ve güzellikle bırakma."
Ta ki eşlerin tekrar
birbirlerine dönebilmelerine, nefislerinde olanı terketmelerine
imkan tanınmış olsun. Göğüslerde
yerleşik bir halde bulunan Allah korkusuna dönebilsinler. Evlilik
hayatında elde ettikleri tecrübeleri belki bir kez daha
kullanabilirler. Böylece daha önceden bir türlü elde edemedikleri
mutlu bir evlilik hayatını yeniden yakalama fırsatını bulabilirler.
Bu nedenle İslâm’ın, birinci ve ikinci boşamadan sonra erkeğin
karısına tekrar dönmesini mübah kıldığını görmekteyiz. Aynı
zamanda eşlere, bu arada meseleyi daha ciddi bir şekilde ele
almalarını gerektirecek düşünme fırsatını vermiş oluyor. Zira
boşanma olayında ara zamanlar üç hayız dönemi ile yani yaklaşık
üç aylık bir süre ile sınırlıdır. Bu süre içerisinde boşadığı
kadının nafakasını temin etmek, barındırmak erkeğin üzerine
vaciptir. Erkek, iddetini tamalayıncaya kadar kadının evinen
dışarı çıkmasını yasaklar. Bu yasaklama, kalplerin tekrar
birbirlerine ısınması, nefislerin sıkıntıdan arınmasını
sağlamak içindir. Böylece onların birbirlerine tekrar dönmeleri,
yepyeni temiz bir hayatın başlaması için bir yol bulunmuş olur. Bu
konuda Kur'an'da çok açık ve net tavsiyeler yer almaktadır:
"Şayet,
kadınlarınızı boşarsanız ve müddetleri biterse, onları iyilikle
tutun veya iyilikle bırakın. Haddi aşarak zorla tutmayın. Kim böyle
yaparsa nefsine zulüm etmiştir."
Bütün bu yollar ve çareler
etkin olmazsa, birinci ve ikinci boşanmadan sonra bir üçüncüsü
gerçekleşirse artık işler iyice çıkmaza girmiş, çüzümsüzleşmiş,
aralarındaki düşmanlık, anlaşmazlık iyice kökleşmiş demektir.
Artık bu durumdan sonra tekrar geri dönmenin bir anlamı yoktur.
Dolayısıyla kesin ayrılığın gerçekleşmesi ve yeni bir hayatın
başlatılması kaçınılmazdır. Başarısız denemelerden sonra yeni
bir deneme yapmaya gerek yoktur. Bu nedenledir ki üçüncüsü kesin boşanmadır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Onu boşarsa, başka
bir erkekle evlenmedikçe onunla evlenemez."
Bu ayete göre üçüncü boşamadan
sonra erkeğin karısına tekrar dönebilmesi şarta bağlanmış
bulunmaktadır. Bu şarta göre kadın, bir başka erkekle evlenip
onunla gerdeğe girmek mecburiyetindedir.
"Ta ki sen onun
balcağızından o da senin balcağızından tadıncaya kadar
hayır" şeklinde
rivayet edilen hadiste olduğu gibi evliliğin tam anlamıyla gerçekleşmiş
olması şarttır. Boşanan kadın bir başka erkekle doğal bir evlilik
tecrübesi yaşarsa ve bu ikinci evlilikte de rahatı ve huzuru
bulamazsa, ardından da kadın ile ikinci koca arasında ayrılık söz
konusu olursa kadının birinci kocasıyla tekrar evlenebilmesi imkanı
ortaya çıkar. Çünkü kadın, bir başka erkekle evlilik hayatını
yaşamış ancak anlaşamadıkları için evlilikleri ayrılıkla son
bulmuştur. Bu durumda ister döner isterse devam eder. Şari, üç
talak ile boşandıktan sonra evlendiği ikinci kocadan da boşanan
kadının ilk kocasına dönmesini mübah kılmakta ve şöyle
buyurmaktadır:
"Şayet erkek eşini bir
daha (ücüncü kez) boşarsa; artık ondan sonra kadın, başka bir
kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz."
Aynı ayette bu ifadeden sonra
hemen şu ifade yer almaktadır: "Eğer onu boşarsa"
yani ikinci koca da boşarsa: "her ikisi için
de bir günah yoktur" yani
birinci koca ile ikinci defa evlendiği erkekten boşanan kadın için
bir günah yoktur. "tekrar birbirlerine
dönmelerinde" yani her birinin
dönmesinde.
Buraya ka dar
anlattıklarımız boşanmanın teşrii niteliğini göstermektedir.
Böylece boşanma ve boşanma olayının nasıl gerçekleşebileceği
hususundaki teşrii hükümler ve bundan kaynaklanan hikmetler ortaya çıkmış
bulunmaktadır. Zira evlilik hayatını dikkatlice inceleyen kimse
bunun, mutlu bir evliliği tesis etmek için var olduğunu görecektir.
Evlilik hayatını başlatan bireyler bu mutluluğu kaybettiklerinde ve
tekrar kazanmalarından da ümit kesildiğinde artık ayrılık kaçınılmaz
bir hal alır. Bu nedenle Allah (s.a.v.)’ın koyduğu şeriat, açıkladığımız
şekilde boşanma hükmüne yer vermektedir.
|