AZİL
Azil, cinsi münabeset esnasında
erkeğin meniyi kadının cinsel organının dışına dökmesine denir.
Azil şer'an caizdir. Erkeğin, eşine yaklaştığında meniyi
dışarı dökmesi caizdir. Buhari Ata'dan, o da Cabir'den şöyle
rivayet etmiştir: "Biz, Rasulullah
devrinde azil yapardık; Kur'an da iniyordu." Yine Ata'dan, o da Cabir'den
işitmiştir: "Biz azil yapardık, Kur'an iniyordu." Müslim'de ise şu rivayet yer
almaktadır: "Biz, Rasulullah devrinde, azil yapardık, durum
Rasulullaha ulaştı, fakat bize bunu yasaklamadı." Bu,
Rasulullah'ın azil için takriri'dir ve azilin caiz oluşuna delalet
eder. Şayet azil haram olsaydı Rasul (s.a.v.) susmazdı ve haramdır
derdi. Buna göre azilin hükmü, sehabe tarafından Rasulullah'a izafe
ediliyor. Şayet sahabe, Rasulullah'ın zamanına nisbet etse idi azil
kaldırılmış olacaktı. Açıkça görülüyor ki, Rasulullah
meseleye muttalidir. Azil yapanların sorularına veya anlatmalarına
karşı susmuştur veya karar kılmıştır. Azilin cevazi için birçok
sahih hadis gelmiştir. Ahmed, Ebu Davud ve Müslim'in Cabir'den rivayet
ettiği bir hadiste Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Adamın birisi
Rasulullah'a gelir ve der ki: Bizim bir cariyemiz var. Bize hizmet eder;
bizimle hurma sular. Ben bazen onunla buluşurum. Ancak, çocuk doğurmasını
istemiyorum. Rasulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi: İstersen
azil yap. O'nun kaderinde ne varsa o olur."
Buhari'nin Ebu Said'den
rivayet ettiği bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır:
"Rasulullah ile beni
Mustalık gazvesine katıldık. Araplardan esirler aldık. Kadınları
arzuladık, gençlik bizi sardı. Azil yapmak istedik. Durumu Rasulullah
(s.a.v.)'a
sorduk. Şöyle buyurdu: Azil yapmamanızı gerektiren
bir şey yoktur. (Yani azil yapabilirsiniz) Şüphesiz ki yüce Allah kıyamete
kadar yaratacaklarını yazmıştır."
Ebu Davud, Cabir'den rivayet
eder:
"Ensardan birisi
Rasulullah'a gelir ve şöyle der. Benim bir cariyem vardır. Ben onunla
cima yapıyorum. Ancak, hamile kalmasını istemiyorum. Rasulullah şöyle
buyurur: Dilersen
azil yap. Allah, kaderinde olan şeyi elbetteki nasib edecektir."
Hangi kasıtla yapılmış
olursa olsun azil yapmak mutlak surette caizdir. Azil yapan kimse ister
çocuk sahibi olmamak amacıyla olsun, ister az sayıda çocuğa sahip
olmak amacıyla olsun, ister fiziki olarak zayıf olan hanımının
zorluk çekmesini istemediğinden dolayı onun hamile kalmasını,
çoçuk sahibi olmasını istemediği için olsun veya hanımının uzun
süre genç kalması dolayısıyla ondan daha uzun süre
faydalanabilmesi amacıyla olsun ya da bunların dışındaki herhangi
bir nedenden dolayı olsun erkeğin azil yapması caizdir. Çünkü bu
hususta var olan deliller herhangi bir şeyle kayıtlanmaksızın mutlak
olarak gelmişlerdir. Ayrıca deliller geneldir, var olan delilleri
tahsis edecek bir şey de yoktur. Dolayısıyla delil; genel ve mutlak
olarak kalır.
Ancak burada; azil,
yaratılmadan önce çocuğun öldürülmesi demektir şeklinde bir
itiraz ileri sürülemez. Çünkü böylesi bir itirazı geri çevirecek
açık ve net hadisler varid olmuştur. Ebu Davud, Ebu Said'den şu
hadisi rivayet etmektedir:
"Adamın biri
Rasulullah'a gelir ve sorar: Benim bir cariyem vardır; hamile
kalmasını istemiyorum ve azil yapıyorum. Ben erkeklerin
arzuladığını arzuluyorum. Yahudiler, azil; küçükleri öldürmedir
diyorlar. Rasulullah: Yahudiler
yalan söyledi. Allah bir şeyi yaratmak isterse onu kimse
alıkoyamaz."
Çocuk yapmama kastıyla
azilin caiz olduğu hususunda da hadis varid olmuştur. Ahmed ve Müslim
Usame ibni Zeyd'den şu hadisi rivayet ederler:
"Adam'ın birisi
Rasulullah'a gelir ve şöyle söyler: Ben, eşime azil yapıyorum.
Rasulullah: Bunu neden yapıyorsun? dedi. Adam: Hanımım
çocuktan ( veya çocuklarından ) zorluk çekiyor, dedi. Rasulullah (s.a.v.):
Şayet zararlı olsaydı Fars
ve Rum için zararlı olurdu."
Bu
hadiste Rasulullah (s.a.v.) adama:
"Niçin böyle yapıyorsun?" dedi. Eğer adamın yaptığı
işi yasaklayacak olsaydı "Böyle yapma" derdi. Bu hadisten
alaşıldığına göre, Allah Rasulü adamın yaptığı işi ıkrar
ediyor, ancak peşpeşe çocuk sahibi olmanın zarar vermeyeceğini ona
bildiriyor. Müslim'in Üsame b. Zeyd'den rivayet ettiği hadis de bunu
göstermektedir: Adamın birisi Rasulullah'a geldi ve şöyle dedi:
"Ben çocuğuna
sıkıntı vereceği korkusu ile eşime azil yapıyorum. Bunun üzerine
Allah Rasulü (s.a.v.)
şöyle dedi: Şayet
bunun için ise yapma. Çocuk yapmak İranlılara ve Rumlara zarar
vermedi."
Müslim'in
Abdurrahman bin Beşir yoluyla Ebu Said'den yaptığı rivayette ise şu
ifade yer almaktadır: "Hamileliğin emzikli çocuğa zarar
verme korkusu..."
Şayet
Rasulullah (s.a.v.) hamile kalmamak için azil yapmayı ıkrar ediyorsa
-ki bundan maksat emzikli çocuğun zarar görmemesidir- bu ıkrar,
hangi nedenden dolayı olursa olsun azili tastiktir. Çünkü ister azil
yapsın isterse yapmasın Allah (c.c.) çocuğun olmasını istediği
zaman bu mutlaka olacaktır. Nitekim bu husus İbni Hibba'nın Enes'den
rivayet ettiği hadisde şöyle belirtilmektedir: Adamın birisi
Rasulullah'a azili sorar. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"İçinde çocuk olan
meniyi, taşın üzerine döksen de ondan çocuk çıkar."
Neslin azaltılması,
Rasulullah (s.a.v.)'in neslin çoğaltılması yönündeki teşviklerine
ters düşmektedir. Zira Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Nikahlanınınz, nesil
sahibi olunuz ve çoğalınız."
"Doğurgan siyah bir
hanım, doğurmayan güzel bir hanımdan daha hayırlıdır." Bu türden hadisler delil
gösterilerek neslin azaltılması günümüzün deyimiyle doğum
kontrolünün Rasulullah'ın teşviklerine ters düştüğü
söylenemez. Böyle bir itiraz geçerli değildir. Çünkü azilin
mübah olması, neslin çoğaltılması yönündeki teşviklere ters düşmemektedir.
Neslin çoğaltılmasını teşvik başka şey, azilin mübah olması
ise başka şeydir. Ahmed'in, Vehb el-esediye'nin kızı Cüzame'den
rivayet ettiği hadise gelince; Dedi ki: Bir seferinde kadınlarla
beraber Rasulullah'ın yanında bulunuyordum; O, şöyle diyordu:
"Emzikliyken hamile
kalmaktan alıkoymak istedim, fakat baktım ki, Farisiler ve Rumlar
emzikli iken hamile kalmaktalar ve bu durum onların emzikli çocuklarına
bir zarar vermemektedir. Sonra O'na azil hakkında sordular:
Rasulullah (s.a.v.): O, gizli öldürmedir" dedi
ve ardından da "Diri diri öldürülmüşlerin hesabı
sorulduğu zaman ise" ayetini
okudu."
Bu hadis, azilin
caiz olduğunu belirten sarih hadislerle çatışmaktadır. Şayet bir
hadis birçok yoldan rivayet edilen hadislerle çatışırsa, birçok
yoldan gelen rivayetler tercih edilir. Bu nedenle bu hadis, kendisinden
daha kuvvetli olan ve birçok yoldan gelen rivayetlerle çeliştiği için
reddedilir.
Bu hadis ile, azilin cevazını
gerektiren hadislerin arası cem edilerek bu hadis, azilin mekruhluğuna
yorumlanır şeklinde bir tez ileri sürülemez. Çünkü bu hadisle aynı
anlamı taşıyan bir başka hadisteki Rasulün nehyetmesinde tezatın
bir arada bulunması mümkün değildir. Ahmet ve Ebu Davud'un Ebu
Said'den rivayet ettikleri: "Yahudiler,
azil; küçükleri öldürmedir diyorlar. Rasulullah: Yahudiler yalan
söyledi" hadisi ile "O,
gizli öldürmedir" demesi ve ardından
da "Diri diri öldürülmüşlerin hesabı sorulduğu zaman
ise" ayetini okudu"
şeklindeki Hüzeyme hadisinin cem edilmesi mümkün değildir.
Çünkü, ya bu hadislerden birisi mensuhtur, ya da birinin diğerinden
daha kuvvetli olması nedeniyle zayıf olan hadis reddedilir. Her iki
hadisin de tarihi bilinmemektedir. Ancak, Ebu Said hadisi birçok hadis
tarafından ve birçok yoldan desteklenmektedir. Hüzeyme hadisi ise
münferit olarak gelmiştir, herhangi bir şeyle desteklenmemiştir.
Dolayısıyla Hüzeyme'nin hadisi reddedilir, bundan daha kuvvetli olan
diğer hadis tercih edilir. Delillerin genel olması nedeniyle azil
yapan kimsenin maksadı ne olursa olsun kerahet olmaksızın azil,
mutlak olarak caizdir.
Azil yapan erkeğin,
hanımının iznini almasına gerek yoktur. Çünkü azil, kadınla
değil erkekle ilgili bir durumdur. "Cima etmek kadının hakkı
olduğu gibi meni de kadının hakkıdır. Dolayısıyla meni, ancak
kadının izni ile cinsel organın dışına dökülebilir",
şeklinde bir itiraz ileri sürülemez. Çünkü bu tür bir itiraz akli
bir illetlendirmedir. İllet şeri olmadığı için de herhangi bir değeri
yoktur. Üstelik bunun kadının hakkı olduğu iddiası da geçersizdir.
Zira meninin akması değil, cinsel ilişkide bulunmak kadının
hakkıdır. Cinsel ilişki esnasında kadın birleşmeden bir zevk
almasa dahi bu birleşme ile hakkını kullanmış olacaktır,
dolayısıyla da fesh hakkını kaybedecektir. Ancak İbni Mace'nin
Ömer ibn el-Hattab'dan: "Rasulullah (s.a.v.),
hür kadının izni olmadan azil yapmayı yasakladı"
şeklinde rivayet edilen hadis zayıftır. Çünkü bu hadisin isnadında
İbni Lehia vardır. İbni Lehia hakkında ise muhaddislerin
eleştirileri söz konusudur Dolayısıyla hadisler azilin caizliği
hususunda mutlak olarak kalırlar.
Azil ile ilgili bu hüküm,
gebeliği önlemek için kullanılan ilaç, prezarvatif, spiral ve diğer
araçlar için de geçerlidir. Çünkü bunların hepsi aynı kapsamda
değerlendirilirler. Azilin caizliği ile ilgili deliller aynen bunlara
da uyar. Zira bunların hepsi aynı kapsama giren konulardan birisidir.
Diğer taraftan mademki hangi yolla olursa olsun hamileliği önlemek
için erkeğin azil yapması caizdir, öyleyse erkek için caiz olan kadın
için de caizdir. Çünkü hüküm hangi yolla olursa olsun hamileliği
önlemekle ilgili bir hükümdür.
Hamileliği önlemekle ilgili
bu cevaz, geçici engellemeler içindir. Hamileliğin sürekli bir
şekilde engellenmesi, kısırlaştırma ve çeşitli ilaçlar kullanılarak
hamileliğin tamamen engellenmesi ise haramdır. Hamileliği,
dolayısıyla da neslin artmasını tamamen önlemeyi amaçlayan
ameliyatların yaptırılması da haramdır. Bu türden bir işlem
hadımlaştırma kapsamına girmektedir ve aynı hükmü alır. Çünkü
bu operasyonlar nesli sona erdirir. Hadımlaştırmayı yasaklayan kesin
ve sarih rivayetler vardır. Sa'd b. Ebi Vakkas'tan: Dedi ki: "Rasulullah
(s.a.v.) Osman b. Maz'un'un kadınlardan
ayrı yaşama isteğini geri çevirdi. Şayet ona izin vermiş olsaydı
biz kendimizi hadımlaştırırdık."
Osman b. Maz'un Rasulullah (s.a.v.)'e gelerek: "Ey
Allah'ın Rasulü! Ben bekar hayatı yaşamanın kendisine zor geldiği
bir adamım. Hadım olmak için bana izin ver,
dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (s.a.v.):
Hayır, böyle yapma, fakat senin oruç tutman gerekir." Bir başka rivayette ise şu
ifade yer almaktadır:
"Ey Allah'ın Rasulü!
Hadımlaşma hususunda bana izin verir misin? Dedi ki: Şüphesiz ki
Allah bizden ruhbanlığı kaldırmıştır."
Enes'den: "Nebi (s.a.v.)
bize evlenmeyi emretti, evlenmeyip bekar yaşamayı şiddetle yasakladı
ve şöyle dedi: Çok
seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Zira kıyamet günü ben diğer
ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm."
Neslin sürekliliğine son
vermek, neslin devamını ve doğurmayı evliliğin temel esaslarından
biri olarak emretmiş olan yüce Allah'ın emirleri ile de çelişir. Bu
nedenle Yüce Allah (c.c.) insanlara şöyle hitab etmektedir:
"...Eşlerinizden de
sizin için oğullar, torunlar var etti."
Şari, çocukların çok sayıda
olmasını mendub olarak belirtmiş, buna teşvik etmiş ve çok çocuk
sahibi olan kimseleri de övmüştür. Enes'den. Nebi (s.a.v.) şöyle
dedi:
"Sevimli ve doğurgan
olan kadınlarla evlenin. Zira ben kıyamet günü peygamberlere karşı
sizin çokluğunuzla övüneceğim."
Abdullah b Ömer'den,
Rasulullah (s.a.v.)şöyle dedi:
"Çocuk sahibi olabilen
annelerle evlenin. Zira ben kıyamet günü sizinle övünürüm."
Makıl b. Yesar'dan Dedi ki:
"Bir adam Rasulullah
(s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi: Ben
güzel ve soylu bir kadını sevdim, ancak kadın kısırdır
doğurmuyor. Onunla evlenebilir miyim? Dedi ki:
Hayır evlenme! Adam ikinci kez
geldiğinde onu yine men etti. Üçüncü kez geldiğinde ise ona şöyle
dedi: Çok seven ve çok doğuran kadınlarla evleniniz. Çünkü ben
sizin çokluğunuzla övünürüm."
Hamileliği geçici olarak
engellemek için azilin veya diğer doğum kontrol araçlarını
kullanmanın caiz olması cenin
aldırmanın yani kürtaj yaptırmanın
da caiz olduğu anlamına gelmez. Kendisine ruh üflenmiş olan ceninin
düşürülmesi caiz değildir. Anne karnındaki çocuk, ister ilaç
içerek, ister ani harekette bulunarak, ister tıbbi operasyonla düşürülsün
ve bu işi yapan kimse kim olursa olsun; anne, baba veya doktor
tarafından yapılsın mutlak surette haramdır. Çünkü bu türden bir
işlem yani kürtaj, kanı masum olan bir insanın öldürülmesi anlamına
gelmektedir. Böylesi bir işlem cinayet kapsamına girer ve diyet
ödenmesini gerektirir. Diyetin miktarı ise erkek veya kadın köledir.
Değeri ise kamil bir insanın diyetinin onda biridir. Yüce Allah
(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın haram
kıldığı bir canı öldürmeyin. Ancak hak ile öldürülmesi
müstesna..."
Buhari ve Müslim
Ebu Hüreyre'den şu hadisi rivayet
etmektedirler: "Rasulullah (s.a.v.)
Lihyan oğullarından bir kadının düşürülen cenini için erkek
veya kadın köle verilmesine hükmetti."
Cenin olarak düşürülen bir şeye diyet olarak erkek veya kadın köle
ödenmesi için ceninin insana benzer bir hal almış olması
lazımdır. Yani; eli, parmakları, ayağı, başı, gözü ve tırnakları
gibi organlarının belirgin hale gelmesi gerekir.
Ancak düşürülen cenin
henüz kendisine ruh üflenmeden önce düşürülmüşse ve düşürülme
zamanı hamileliğin başlangıcından kırk gün sonrasına
rastlıyorsa bu durumda cenin için yaratılışın başlangıç aşaması
söz konusudur ki bu durumki bir ceninin aldırılması/düşürülmesi
haramdır. Haramlılık açısından kendisine ruh üflendikten sonra
düşürülen bir ceninin hükmünü alır, dolayısıyla ceza olarak
erkek veya kadın köledir. Zira o, cenin olmaya başlama
aşamasındadır, bazı organlarının belirmeye başlaması, onun
canlı bir cenin olduğunu ve insan olmaya doğru hareket ettiğini gösterir.
Bu nedenle böylesi bir ceninin düşürülmesi, kanı masum olan bir
insanın hayatına kasdetmek gibidir ki bunu Allah (c.c.) haram
kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Diri diri toprağa gömülen
kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,.."
Buna göre, hamileliğin
başlangıcından itibaren kırk gününü doldurmuş olan ceninin, anne
baba veya doktor tarafından düşürülmesi/kürtajı haramdır. Her
kim bunu yaparsa cinayet işlemiş suçlu konumunda olur ve günahkar
sayılır. Düşürülen ceninin diyetini ödemesi gerekir. Bu diyet ise
Buhari ve Müslim tarafından tahric edilen hadisi şerife göre erkek
veya kadın köledir.
Adalet sahibi bir doktor
tarafından anne karnındaki ceninin hem annenin hem de ceninin
ölümüne neden olacağı kararı verilmesi halleri dışında; ister
yaratılış aşamasında olsun isterse ruh üflendikten sonra olsun bir
ceninin düşürülmesi mübah olmaktan çıkar. Ancak böylesi bir
durumdaki annenin hayatını kurtarmak için ceninin düşürülmesi
caizdir.
|