ÖZEL HAYAT
İnsan
hayatı tabiatı gereği toplum, kabile, köy veya şehir gibi yerlerde
yaşayan kimselerle birlikte genel bir hayat yaşanmasını
gerektiriyor. Yine bu tabiat gereği evinde, ailesinin fertleri
arasında özel bir hayat yaşamasını da gerektiriyor. İslâm; erkek
olsun kadın olsun içinde bulundukları bu özel hayatta meydana gelen
problemlere çözümler bulmak için muayyen hükümler getirmiştir.
Getirdiği hükümlerin en belirgin olanı insana; evinde özel hayatı
ile ilgili işlerde yalnızca kendi istediği şekilde harekette
bulunmasını öngörmüş, izni olmadan başkasının evine girilmesini
yasaklamıştır. Nitekim Cenabı Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"Ey iman
edenler! Kendi evlerinizden başka
evlere izin almadan, sahiplerine seslenip selam vermeden girmeyin. Bu,
sizin için daha iyidir. Olur ki iyice düşünürsünüz."
Bu
ayette Allah (c.c.) ev sahibinin izni olmadan evlere girmeyi yasaklamış,
izin almamayı bir vahşet, izni de bir ünsiyet kabul etmiştir.
Nitekim ayeti kerimede yer alan
"ünsiyet temin edinceye kadar"
lafzı izin istemekten kinayedir. Zira ünsiyet ancak izin istemekle sağlanır.
Taberani'nin tahricine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ehlinin
izni olmadan, gözünü bir eve diken kimse, o evi yok etmiş
olur."
Ebu
Davud'un rivayetine göre: "Bir adam Peygamber
(s.a.v.)'e; "Ben, anamın huzuruna girmek
için de mi izin isteyeceğim?" dedi.
Nebi (s.a.v.): "Evet" dedi. Adam; "Onun
benden başka herhangi bir hizmetçisi yoktur, her girdiğimde izin
isteyecek miyim?" dedi. Allah Rasulü: "Sen
onu çıplak görmek ister misin"
dedi. Adam: "Hayır"
dedi. Allah Rasulü: "O halde izin iste."
buyurdular."
Böylece
İslâm; kim olursa olsun ev sahibinin izni olmadan başkasının evine
girmeyi yasaklamıştır. Girilecek ev sahibinin müslüman olup olmaması
durumu değiştirmez. Çünkü bu konudaki hitab her ne kadar
Müslümanlara ise de bu hitap, eve girecek olanlar içindir. Evlerin
kime ait olduğu hususu belirtilmediği için hitap mutlaktır, her çeşit
eve şamildir. Bu nass, evlerin onurunu, şerefini ifadede, özel hayatın
hususileştirilmesinde, özel hükümleri ifadede gayet açıktır. Bu hükümlerden
olmak üzere herhangi bir eve girmek istendiği zaman izin istenen evde
herhangi bir kimse bulunmazsa, kendisine izin verilinceye kadar eve
giremez. Bir kimseye geri dön denilirse, geri dönmesi vacib olur.
Böyle bir hitabı işittiğinde girmesi caiz olmaz. Nitekim Cenabı
Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
"Eğer
orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar içeri
girmeyin. Şayet size "dönün" denilirse dönün. Bu sizi
daha çok temize çıkarır. Ve Allah yaptıklarınızı bilir."
Yani
izin istemek hususunda ısrar etmeniz caiz değildir. Kapıların
önünde bekleyerek perdelerin açılması için ısrar etmeyin. Bütün
bunlar; meskun yerlere ait hükümlerdir. İçerisinde oturulmayan
(meskun olmayan) evlere gelince eğer girmek isteyen kimsenin orada
menfaatı varsa izin istemeden içinde oturulmayan yerlere girilebilir.
Bu durum ise istisnai bir durumdur. Zira yüce Allah (c.c.) şöyle
buyurmaktadır:
"İçinde
menfaatınız olan boş evlere girmenizde bir vebal yoktur. Ve Allah açığa
vurduğunuzu da gizlediğinizi de bilir."
Bunun
mefhumu muhalifi şudur: Eğer o evlerde sizin herhangi bir
menfaatınız yoksa girmeyiniz. Bu istisna, içinde malı bulunan
kimsenin gayri meskun yerlere girmesiyle ilgilidir.
Bu hükümler,
çocukl arı ve köleleri
olmayanlar içindir. Henüz buluğa ermemiş çocuğu ve kölesi olan
kimselerin odasına çocukları ve köleleri şu üç halin dışında
izinsiz olarak girebilirler:
a-
Sabah namazından önce,
b-
Öğle vakti,
c-
Yatsı namazından sonra.
Bu üç
durumda bu luğa ermemiş
çocukların ve kölelerin girmek için izin istemeleri de vacibtir.
Çünkü bu haller, avret yerlerinin açık olabileceği hallerdir. Bu
hallerde kişi ya uyumak için elbisesini değiştiriyordur, ya uykudan
uyanmak için çabalıyordur ki bu durumlarda avret yerlerinin açık
olması ihtimali vardır. Sabah namazından önceki hal, kişinin
uykudan uyandığı andır; yatak kıyafetini değiştirip, başka
elbiseler giymek üzeredir. Yatsıdan sonra ise; uyuma vaktidir ve yine
kişi elbisesini değiştirmekle meşguldür. İşte bu vakitler avret
yerlerinin açık olabileceği vakitler olup, henüz buluğa ermemiş
çocukların ve kölelerin girmek için izin istemelerinin vacib olduğu
hallerdir. Bu iki sınıf, bu vakitlerin dışında istedikleri zaman
izinsiz olarak girebilirler. Çocuklar buluğa erdikleri zaman izinsiz
girme hakları düşer. Bundan sonra diğer insanlar gibi izin istemek
mecburiyetinde olurlar. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
"Ey
iman edenler! Ellerinizin altında bulunan köle ve cariyeler ve sizden
henüz ergenliğe ermemiş olanlar, sabah namazından önce, öğle
sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra, yanınıza
gireceklerinde, üç defa izin istesinler. Bunlar; sizin, açık
bulunacağınız üç vakittir. Bu vakitlerin dışında, birbirinizin
yanına girip çıkmakta, size de onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah
size, ayetlerini böylece açıklar. Allah alimdir hakimdir. Çocuklarınız
ergenlik çağına vardığında kendiliğinden öncekiler izin istediği
gibi onlar da izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece açıklar.
Ve Allah, Alim'dir, Hakimdir. "
İşte
bunlar; dışarıdan gelip eve girmek isteyenlerle ilgili, ev içerisindeki
özel hayatı koruyan hükümlerdir. Bu hususta yabancı ile yakın
akraba arasında herhangi bir fark söz konusu değildir.
Evin
içinde bulunan kimsenin özel hayatıyla ilgili hükümlere gelince:
Kadın, kadınlarla veya mahremleriyle birlikte yaşar. Çünkü onlar,
kadının ziynet yerlerini açması caiz olan kimselerdir. Kadın,
evindeki özel hayatta ziynet yerlerini açabilir. Ancak kadınların ve
mahremlerinin dışındakilerle beraber yaşaması caiz değildir.
Çünkü kadının evde işlerini görürken yüz ve ellerinin dışında
kalan ziynet yerlerini mahremi olmayan kimselere göstermesi caiz değildir.
Özel hayat, kadınlara ve mahremlere aittir. Müslüman kadınlarla Müslüman
olmayan kadınlar arasında hiç fark yoktur. Çünkü hepsi de kadındır.
Kadının, kendi ziyneti sayılan azalarını yabancı kimselere göstermesinin
yasaklanması, mahremlerine ise yasaklanmamış olması; özel hayatın
sadece mahremlere ait olduğuna delildir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle
buyurdu:
"Mümin
kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini
korusunlar. Kendiliğinden görülen kısmı müstesna (olmak
şartıyla) ziynetlerini açmasınlar.
Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Ziynetlerini;
kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları
veya kocalarının oğulları, kardeşleri veya erkek kardeşlerinin
oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kadınları veya
cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların
mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler."
Ayet,
mahrem olanlara köleleri de katmıştır. Bunun gibi yaşlılık,
bunaklık, iğdişleştirilmiş (hadım edilmiş) durumda olan kimseler,
kadınlara karşı şehevi duygularını kaybetmiş olmaları sebebiyle
kadınların ziynetini görebilirler. Bunların dışında kalan
yabancı erkeklerin -mahrem olmayan akrabalardan olsalar dahi- özel
hayatta bulunmaları kesinlikle caiz değildir. Çünkü kadının ev
işleri ile uğraşırken açılabilen ziynet yerlerini mahremlerinin
dışında kalanların görmeleri caiz değildir.
Yabancı
erkeklerin özel hayatta kadınlarla beraber olmaları kesinlikle
haramdır. Sadece yemek ve akraba ziyareti gibi şeriatın istisna
kıldığı haller hariç. Bu durumda da kadının yanında mahreminin
olması ve bütün avretlerinin örtülü olması gerekir.
|