ÇOK KADIN İLE EVLİLİK
Allah (c.c.),
aziz kitabında şöyle buyurmaktadır:
"...Size
helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere
nikahlayın. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe
ederseniz, o zaman bir tane ile veya sahip olduğunuz (cariyelerle)
yetinmelisiniz. Doğru yoldan sapmamanız için en uygunu
budur."
Bu ayet, Hicretin sekizinci
senesinde Nebi (s.a.v.)'e nazil olmuştur. Bu ayetin nuzül sebebi
evliliğin dört kadın ile sınırlandırılmasıdır. Bu ayet ininceye
kadar evliliğin hiçbir sınırı yoktu. Bu ayet, okunduğu ve
anlaşıldığı zaman evliliği, aynı anda dört kadın ile
sınırlandırdığı görülecektir. Bu ayetin manası şudur: Sizin için
helal kılınan kadınlarla evleniniz. Bunun için kadınlardan ikişer,
üçer ve dörder tane alınız. Ayette geçen; "ikişer,
üçer, dörder" anlamındaki kelimeler, tekrar
sayılardandır. Yani, sizin için helal olan bu sayılar kadar ikişer
ikişer, üçer üçer ve dörder dörder alınız. Hitab, bütün
Müslümanlaradır. Bir çok kadınla evlenmek isteyen kimsenin
evleneceği kadınların sayısının bu rakamlarla sınırlı olması
şartı vardır ve bu nedenle de ayette tekrar yapılmıştır. Nitekim
biz bir cemaate, bir dinarlık şu malı taksim edin, deriz. Siz, bu
parayı ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder taksim ediniz,
deriz. Eğer sadece bu malı aranızda bölüşün dersek bunun hiçbir
anlamı olmaz. İkişer ikişer, dörder dörder tabiriyle belirtilen
sayıdan, herkese isabet etmesi istenmiştir. Yani, sizden her biriniz
sizin için helal olan kadınlardan ikişer, üçer, ve dörder tane alınız.
Ancak ayette yer alan ;
“Eğer
adalet yapamayacağınızdan korkarsanız"
ifadesinin
anlamı şudur: Eğer bu sayılar arasında adalet yapamamaktan
korkarsanız bir tane alınız ve birden fazla kadınla evlenmeyi hemen
bırakınız. Çünkü bütün iş, "adalet"
üzerinde yoğunlaşmaktadır. Adaleti nerede bulursanız hemen onu
yerine getiriniz. Sizin, bir tanesini seçmeniz ise zulmün işlenmemesine
daha yakındır. Ayette yer alan; 
"Bu,
doğru yoldan sapmamanıza daha uygundur"
ifadesi haksızlık yapmamanız,
zulmetmemeniz için daha doğru bir davranıştır demektir.
Ayette yer alan
kelimesi, zulüm anlamındadır. Yönetici zulmettiği zaman
denir. Aişe
(r.anha)'nın Peygamber (s.a.v.)’den rivayetine göre;
ifadesi
“zulmetmeyiniz” şeklinde tefsir edilmiştir."
Ayet, çok evliliği mübah kılıyor
ve onu dört kadın ile sınırlandırıyor. Fakat bu ruhsatı verirken
aralarında adalet yapmalarını emretmekte, adalet
yapılamayaca-ğından korkulması halinde ise tek kadınla yetinmeyi
teşvik etmektedir. Çünkü adaletli olmaktan korkulması halinde bir
tanesi ile iktifa etmek, zulmetmemeye daha yakındır. Bu ise, Müslümanın
sahip olması gereken bir sıfattır.
Ancak çok evliliğin serbest
kılınışında adaletin şart olmadığının bilinmesi lazımdır.
Adalet, bir kaç kadın ile evlenmiş olan kimsenin durumu ile ilgili
bir hükümdür. Bu durumda olan kişide bulunması farz olan bir
meseledir. Adalet yapılamayacağı korkusundan dolayı ise bir kadın
ile iktifa edilmesi teşvik edilmiştir. Cümlenin manası, ayetin tümü
içerisinde tamamlanmaktadır. Nitekim ayette şöyle denilmektedir:
"...Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak
üzere nikahlayın."
Bu
ayet mutlak olarak çok evliliğin caiz olduğunda apaçıktır. Ayet içerisinde
cümlenin anlamı tamamlanmakta, ardından yeni bir cümle başlamaktadır:
"...Şayet korkarsanız..."
mealindeki
cümle; şart cümlesi değildir. Çünkü bu cümle önceki cümle ile
şart bağı ile bitişik bir cümle olmayıp müstakil bir cümledir,
yepyeni bir cümledir. Eğer şart olmuş olsaydı o zaman Allah (c.c.)
şöyle derdi: "Eğer adaletli davranırsanız, kadınlardan
hoşunuza gidenlerden ikişer, üçer ve dörder alınız."
Adaletin, bu hususta şart olduğu sübut bulmuş değildir. Adalet
konusu, birinci hükümden ayrı, başka bir şer'i hükümdür. Allah
(c.c.) önce çok evliliği dört ile sınırlayarak mübah kıldıktan
sonra bir başka hüküm getirmiştir. Bu hükme göre; eğer birden
fazla kadın ile evlilikte aralarında adalet yapılamayacağından
korkulursa bir tane ile iktifa etmek daha iyidir.
Bu açıklamalardan
anlaşılacağı üzere, Allah (c.c.) hiçbir kayıt ve şart koşmadan
ve hiçbir illet belirtmeden, birden fazla kadınla evlenmeyi mübah kılmıştır.
Her Müslüman hoşuna gidenlerden iki, üç ve dört kadın alma
hakkına s ahiptir.
Bu nedenle Allah (c.c.);
"Hoşunuza
gidenlerden" buyurmaktadır.
Yani, kendiniz için helal ve temiz bulduğunuz kadınlardan
nikahlayın. Kadınlar arasında adalet yapmayı Allah (c.c.) bize
emretmiş ve adaletsizliğe düşme korkusunun olduğu durumlarda bir
kadın ile iktifa etmeyi teşvik etmiştir. Çünkü bir tanesiyle
yetinmek zulmün olmamasına daha yakındır.
Kadınlar arasında
yapılması istenen adalet ,
mutlak adalet değildir. Yerine getirilmesi istenen adalet,
kadınlar arasında evlilikle ilgili hususlarda beşeri güç oranında
adaletli davranmaktır. Çünkü, Allah (c.c.) insanı ancak gücünün
yettiği ile mükellef kılar. Nitekim şöyle buyurmaktadır:
"Allah (c.c.),
hiçbir kimseye gücünden fazlasını teklif etmemiştir."
Evet, ayette geçen
"adalet" kelimesi umumi bir anlam taşımaktadır. Zira;
"Eğer adalet yapamayacağınızdan korkarsanız"
ayetindeki "adalet"
kelimesi her adaleti kapsar. Ancak bu umumilik, başka bir ayette
insanın gücü ile tahsis edilmiştir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle
buyurmaktadır:
"Ne kadar da isteseniz
kadınlar arasında adalet yapmaya güç yetiremezsiniz. O halde
büsbütün meyledip, onu duvara asılı bir meta gibi
kullanmayın."
Cenabı
Allah bu ayette, kadınlar arasında adalet yapmamızın ve onları
eşit tutmanın imkansız olduğunu beyan etmekte, bu nedenle de büsbütün
bir tarafa meyletmememiz için bizleri uyarmaktadır. Onlara karşı
yapacağımız muamelede eksik veya fazlalık yapmadan yapılması
gerekeni yapmamızı bizden istemektedir. Bundan dolayı Allah (c.c.),
bu hususta adaletin tamamını ve son sınırını kullanmak şartıyla
mükellef kılındığınızın dışında, sizi muahaze etmeyecektir.
Çünkü, gücün yetmeyeceği şeyi teklif etmek, zulmün kapsamına
girer. Oysa Allah (c.c.) aşağıdaki ayette şöyle buyurmaktadır:
"Rabbin hiçbir kimseye
zulmedici değildir."
"Büsbütün bir
tarafa meyletmeyin"
ayeti, "Adalet
yapmaya gücünüz yetmez"
mealindeki
kısma bağlıdır. Bunun manası ise: "Sevgi
konusunda, adalet yapmaya hiçbir zaman gücünüz yetmez"
demektir. Sevginin dışında kalan
hususlarda adalet yapmaya gücün yetebileceği, ayetin mefhumundan
anlaşılmaktadır. Bu da daha önce geçen ayette vacib olan husustur.
Dolayısıyla "adalet" sevginin dışındaki hususlarla
sınırlandırılmış, sevgi ve cinsel ilişki "adalet"
kavramından istisna edilmiştir. Bu hususlarda adalet vacib olmaz.
Çünkü insan, bu hususta adalet yapmaya güç yetiremez. Aişe
(r.anha)'dan rivayet edilen bir hadis, bu manayı teyid etmektedir.
Aişe diyor ki:
"Allah Rasulü, kadınları
arasında adalet yapmak için gecelerini taksim eder ve şöyle derdi: Allah'ım,
bu, malik olduğum konudaki taksimimdir. Senin malik olduğun, fakat
benim maliki bulunmadığım (kalbim) konuda beni muahaze etme."
İbni Abbas, Allah'ın; "Kadınlar
arasında adalet yapmaya gücünüz yetmez."
mealindeki ayetinin tefsiri ile ilgili olarak
şöyle demektedir: Burada adaletin sağlanamayacağı husus cinsel
ilişki ve sevgidir. Allah (c.c.),
büsbütün bir tarafa meyletmekten kaçınmayı emretmektedir. Bunun
manası ise; meylin mübah olduğudur. Çünkü büsbütün meyletmenin
yasaklanması mefhumu, normal meylin mübah olduğunu göstermektedir.
Bu husus tıpkı;
"…Onu büsbütün açıp
durma"
ayetinde
olduğu gibidir. Bu ayete göre, çokça harcamak mübahtır.
Binaenaleyh Allah (c.c.), kocanın, hanımlarından bir kısmını
bırakıp bir kısmına meyletmesinin mübah olduğunu bildirmektedir.
Ancak, bu meyletmenin her şeyi kapsamasını yasaklamaktadır. Sevgi ve
cinsi ilişkide meylin olabileceği hususu söz konusudur. Bu durumda
ayetin anlamı şöyle olur: "Hanımlarınızın bir kısmını
büsbütün bırakıp, diğerlerine her yönü ile meyletmekten kaçının.
Çünkü böyle olduğu takdirde kadın; ne boşanmış ne de kocalı
bir şekilde, adeta duvara asılmış, kendisinden yararlanılmayan bir
eşya gibi olur". Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre
Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İki karısı olup,
birini diğerine tercih ederek, birini bırakıp diğerine büsbütün
meyleden kimse kıyamet günü vücudunun düşük bir tarafını
çekerek veya bir tarafı felçli olarak mahşere gelir."
Bu açıklamalara göre,
kocanın hanımları arasında adaletli olması gereken hususlar, gücünün
yettiği konular olmalıdır. Bunlar; yanında kaldığı geceler,
yiyecek, giyecek, ev ve benzeri hususlardır. Ancak ayette (Nisa: 129) yer
alan "meyl"in kapsamına giren "sevgi" ve
"cinsel ilişki" konularında adaletli davranmak farz
değildir. Çünkü bu hususlarda adaleti sağlamak mümkün değildir.
Dolayısıyla bunlar, Kur'an'ın nassıyla istisna edilmiştir.
İşte, şer'i nassların
belirttiği şekilde birden fazla evliliğin konusu bundan ibarettir. Bu
nassları araştırarak, onların şer'i ve sözlük manalarının
sınırlarına vakıf olmak ve bunların delalet ettikleri hususları,
onlardan istinbat edilen hükümleri bilmekle, Allah'ın çok evliliği
herhangi bir kayıt ve şarta bağlamadan mübah kıldığı
anlaşılacaktır. Bu husustaki nass; herhangi bir illetle illetlenmiş
değildir. Zira ayette yer alan; "hoşlandığınız
kadınlardan" ifadesi illetlendirmeyi nefyetmektedir. Bu
nedenle, şer'i nassın ve şer'i nasslardan istinbat edilen şer'i hükümlerin
belirlediği sınırda durmamız gereklidir. Bu hükmü adalet, ihtiyaç
veya bir başka şeyle illetlendirmek caiz değildir. Çünkü nass,
hükmü illetlendirmiyor. Bu hüküm için bir başka nassta da illet
varid olmuş değildir. Bilindiği gibi hükmün illetinin şer'i
olması gerekir. Yani, vasıtasıyla istinbat edilen hükmün şer'i
bir hüküm olabilmesi için o illetin nass ile sabit olması
lazımdır. Eğer illet akli ise veya herhangi bir nass ile sabit
değilse, o illet vasıtasıyla istinbat edilen hüküm şer'i hüküm
sayılmaz. Böyle bir illetle sabit olan hüküm, vaz’i bir hüküm
olacağından bununla amel etmek caiz değildir ve onu almak haramdır.
Çünkü bu bir küfür hükmüdür. Zira şer'i olmayan her hüküm,
küfür hükmüdür. Halbuki şer'i hü küm; "Şari'nin
hitabı" şeklinde tarif
edilmektedir. Bir hükmün şari’nin hitabından alınıp, tatbik
edilebilmesi için onun, ya nass veya mefhum yada delalet yahut şer'i hükme
delalet eden nass'da bulunan bir emare ile sabit olması lazımdır. Bünyesinde
bu işaretleri bulunduran her hüküm şer'i hüküm sayılır. Bu
işaretler ya sarahat, ya delalet, yada istinbat veya kıyas yolu ile
nass'da mevcut şer'i illetlerdir. Nass'da böyle bir işaret yani bu
illetler yoksa, verilen hükmün hiçbir değeri yoktur. Bundan dolayı
illeti Şari’nin hitabında olmadığı için çok evliliği herhangi
bir illetle illetlendirmek caiz değildir. Şari’nin hitabında varid
olmadığı müddetçe bir hükmü şer'i hüküm haline getirecek hiç
bir illetin değeri yoktur.
Buna mukabil şer’i hükmün
herhangi bir illetle illetlendiril-memesi, bu şer'i hükümden meydana
gelen hususların izah edilemeyeceği ve meydana gelen problemlere çare
getiremeyeceği anlamına gelmez. Ancak bu, yalnızca olayın açıklanmasından
ibaret bir işlemdir, bir hükmün talili sayılmaz. Olayın izahı ile,
hükmü bir illete bağlamak ayrı şeylerdir. Hükmü herhangi bir
illet ile illetlendirmek, o illetin daima onda bulunmasını gerektirir.
Bir başkası ona kıyas edilemez. Olayı izah ise bu olayın
dayandığı şeyi izahtır ki bu, her zaman devam etmeyebilir. Bir
başka olayı ona kıyaslamak doğru olmaz. Binaenaleyh çok evlilikten
hareketle çok evliliğin serbest olduğu bir toplumda dost ve metres
hayatı meydana gelmez. Çok evliliğin yasaklandığı toplumlarda ise,
metres hayatına sıkça rastlanır. Buna ilave olaraktan teaddüdü
zevcat, insan toplumu niteliğini taşıyan insanlık toplumunda meydana
gelen birçok problemlere çare getirir. Bu çareleri ancak teaddüd-ü
zevcat temin eder. Problemlerden birkaç tanesi şunlardır:
1-
Bazı erkeklerde, normalin dışında bir takım
özellikler bulunabilir. Böyle bir erkek,
bir kadın evliliği ile yetinemez. Bu durumda ya kadını zorlayıp ona
zarar verecektir ya da başkalarına gözünü dikecektir. Eğer
önlerinde ikinci, üçüncü ve dördüncü ile evlenme kapısını
kapalı bulurlarsa, o takdirde bu işi gizli yapmaya başlayacaklardır.
Böyle bir durumda ise halk arasında fuhşun yayılması baş gösterecek
ve aile bireyleri arasında kuşku ve zanlar yayılmaya başlayacaktır.
Bunun için, böylesi tabiata sahip olan kimsenin güçlü olan
vücudunu, Allah'ın meşru kıldığı helalden doyurması için bu
sahanın ona açık olması lazımdır.
2-
Bazen kadın kısır olabilir. Fakat kocasının kalbinde onun sevgisi,
kadının kalbinde de kocasının sevgisi vardır. Bu sevgi,
aralarındaki evlilik hayatının güzelce devam etmesine kendilerini
istekli kılar. Bu arada, evlilik devam ederken her ikisinde de çocuk
isteği ve evlat sevgisi vardır. Bu durumda başka bir kadınla evlenme
fırsatı verilmediği ve önündeki saha daraltıldığı takdirde bu
adam, belki ilk hanımını boşayacaktır. Ki bu durumda, mutlu evin düzeni
yıkılacak ve aile hayatına son verilecek ya da erkek, çoluk çocuk
sahibi olmak bahtiyarlığından mahrum edilirek nevi içgüdüsünden
olan babalık ihtiyacı yok edilmiş olacaktır. Bunun için bu durumda
olan bir kocanın, sahip olma arzusunu çektiği bir nesile malik
olabilmek için, başka bir kadın ile evlenme hususunda önünde geniş
bir sahanın olması lazımdır.
3-
Hanım, cinsi ilişkiyi engelleyen bir hastalığa veya evinin,
kocasının ve evlatlarının hizmetini yapmasına mani bir hastalığa
yakalanmış olabilir. Kocası da hanımını çok sevebilir. Bundan
dolayı da karısını boşamak istemez. Bu durumda, başka bir evlilik
olmadan yalnızca böyle bir kadınla hayatını devam ettirmesi doğru
olmaz. Bu durumdaki bir erkeğe birden fazla evlenme kapısının açılması
lazımdır.
4-
Bazen, milyonlarca erkeği yok eden savaşlar ve devrimler meydana
gelebilir. Bu durumda, erkek sayısı ile kadın sayısı arasındaki
denge bozulur. Nitekim, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında böyle
oldu. Özellikle Avrupa'da bu olay yaşandı. Eğer erkek birden fazla
kadınla evlenmeyecek olursa, erkekleri savaşlarda öldürülmüş birçok
kadın ne yapacak? Bu kadınlar, aile hayatından, evin ve evliliğin
mutluluğundan mahrum olarak yaşayacaklardır. Bu içgüdünün
kabarması neticesinde vukua gelecek olan tehlikenin ahlak üzerindeki
etkisini düşünelim.
5-
Herhangi bir toplumda, kabilede veya ülkede, nüfus dağılımında
erkek ve kadın eşitliği olmayabilir. Bazen kadınların sayısı,
erkeklerin sayısından çok olabilir. Bu durumda kadın ve erkekler
arasında arzu edilen denge yok olur. Bu husus
hemen hemen birçok yerde böyledir. Bu durumda bu probleme ancak çok
evlilik çare getirebilir.
İşte bütün bu problemler,
insanlık camiasında, toplumda ve ülkelerde mevcut olan problemlerdir.
Eğer çok evlilik engellenirse, bu problemler çözülmeden devam eder.
Zira bunların çözümü ancak çok evlilikle mümkün olur. Bundan
dolayı, insanlık için mevcut olan problemlerin çözümü ancak çok
evliliğin serbest olmasıyla mümkündür. İslâm, fazla evliliği mübah
kılmıştır; ancak, vacib olduğuna dair herhangi bir hüküm
getirmemiştir. Bilinmesi lazım olan bir husus vardır ki, bu ve buna
benzer durumlar, insan ve insanlık camiası için birçok problemler
meydana getirebilir. Bu problemler, teaddüd-ü zevcata illet
olmayabilir. Aynı zamanda fazla
evliliğin cevazı için şart da değildir. Yani, toplumlar için
mevcut problemler fazla evlilik için şart değildir. Bir erkek, mutlak
olarak iki, üç ve dört kadınla evlenebilir ve bu caizdir. Çünkü
Allah (c.c.);
"...Size helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder
olmak üzere nikahlayın..."
buyurmaktadır.
Ayette yer alan
ifadesi, herhangi bir kayıt ve şarta bağlanmış değildir. Tek
kadınla iktifa etme hususunu, şeriat yalnızca tek bir hal ile teşvik
etmiştir ki bu da adaletsizlik korkusudur. Bunun dışındaki hallerde
bir kadın ile iktifa etme hususu hiçbir nass ile teşvik edilmiş
değildir. Fazla kadın ile evlilik, Kur'an'ın sarih nassında varid
olan şer'i bir hükümdür. İslâm'a zıt kapitalizm kültürü ve batının
davetçileri birden fazla evlilik hükmünü kabalık olarak tasvir
etmiş, dine hücum için bir eksiklik olarak ileri sürmüştür.
Bunları buna sevk eden şey, Allah'ın hükümlerinde bulunan herhangi
bir noksanlık değildir. Onları bu hususa sevk eden tek şey; İslâm
dinini kötülemektir. Bu misyoner hareketlerin Müslümanlar üzerinde
tesirleri olmuştur. Özellikle yöneticiler ve öğrenciler üzerinde
bu etkiler yoğunlaşmıştır. Nitekim, hâlâ İslâmi anlayış sahibi
olan birçok insan zaman zaman, güya İslâm'ı savunuyoruz diyerek,
İslâm düşmanlarının yaptıkları propagandaların neticesinde
kabul ettirdikleri batıl propagandalardan hareket ederek, İslâm'ın
emrettiği birden fazla evliliği batıl bir şekilde tevile
kalkışmaya çalışıyorlar. Bunun için Müslümanları şu hususta
uyarmak lazımdır. Güzel olan, şeriatın güzel dediği şeydir,
çirkin olan da şeriatın çirkin gördüğü şeydir. Şeriatın mübah
kıldığı şey güzeldir. Şeriatın haram kıldığı şey
çirkindir. Güzel olduğu işler anlaşılsın veya anlaşılmasın,
ister birtakım problemlere çare getirsin veya getirmesin şeriat, çok
evliliği mübah kılmıştır. Kur'an bu hususu emrettiği için yapılması
güzeldir. Birden fazla evliliği menetmek çirkinliktir. Çünkü bunu
menetmek, küfür ahkamındandır. Açıkça bilinmesi lazımdır ki
İslâm; birden fazla evliliği Müslümanlara ne farz, ne de mendub kılmıştır.
Bu, uygun gördükleri takdirde kendileri için caiz olan mübahlardandır.
Bu işin mübah olması, gerekli gördükleri zaman icra etmek üzere
insanların eline ve yetkilerine
terk edilmiş olmasındandır. Allah (c.c.) bunu onlar için mübah kılmıştır.
Ta ki kendi anlayışlarına göre uygun gördükleri kadınlarla
evlenmelerinin kendilerine haram kılınmaması temin edilsin. Birden
fazla evliliğin vacip olmayıp mübah oluşu, insan toplumlarında
cemaatın bir takım problemlerine çare olmaktadır.
|