İNSAN AZALARININ VE KEMİKLERİNİN DİYETİ |
|
İnsanda var olan her bir azanın ve kemiğin
diyeti sünnette açık ve net bir şekilde yer almaktadır. Ebu
Bekir Muhammed b. Amr b. Hazm, babasından o da dedesinden şunu
rivayet etmektedir:
"Rasulullah (sav), Yemen halkına bir
mektup yazdı. Bu yazıda şu hususlar yer almaktaydı: Kim,
bir mümini sebepsiz yere öldürürse ve hakkında beyyine
varsa ona kısas yapılır. Ancak öldürülenin yakınlarının
(diyete veya affa) razı edilmeleri durumunda kısas yapılmaz.
Canda yüz deve diyet vardır. Tamamı kesilmesi halinde burunda
diyet vardır. Dilde diyet vardır. İki dudakta diyet vardır.
İki yumurtalıkta (hayalarda) diyet vardır. Erkeklik
organında diyet vardır. Omurga kemiklerinde diyet vardır.
İki gözde diyet vardır. Tek ayakta yarım diyet vardır.
Me'mumede diyetin üçte biri, caifede diyetin üçte biri,
münakkilede onbeş deve, el ve ayak parmaklarının her birinde
on deve, dişte beş deve ve mudihada beş deve vardır. Kadına
karşılık erkek öldürülür. Altın sahiplerine bin dinar
vardır."
*
Bu hadise, göre azalara karşılık
uygulanacak ceza yalnızca diyettir yani erştir.
Bu cezaların detayı ise şöyledir: Kim,
bir insanda bulunan bir şeyi telef ederse diyet ödemesi
gerekir. Eğer iki şeyi telef ederse her birisi için yarım
diyet gerekir. Çünkü Rasulullah (sav)'ın Yemen halkına
yazdığı yazıda şu ifade yer alıyordu: "Tamamı
kesilmesi halinde burunda diyet vardır”, "Dilde diyet
vardır.", "Erkeklik organında diyet
vardır”, "Omurga kemiklerinde diyet vardır"
Bu organlardan insanda yalnızca bir tane bulunur. Aynı yazıda
şu hususlar da yer almaktaydı: "İki dudakta diyet
vardır”, "İki yumurtalıkta (hayalarda) diyet vardır”
"İki gözde diyet vardır" Bu organlardan ise
insan vücudunda ikişer adet bulunmaktadır. Dolayısıyla
bunlardan her birisi için yarım diyet vardır. Sulb hakkında
Kamus'ta şu ifadeler yer almaktadır: Sulb, sırtın
üst kısmından kuyruk sokumuna doğru olan kısma denir.
Bununla sırt kastedilmektedir. Denilir ki sulbdan kasıt,
sırttaki rutubeti değil organlardaki rutubeti ayırt etmek için
beyinden başlayan eğimli kısma denir. İbni Münzir'in Ali (ra)'den
rivayet ettiği şu söz de buna işaret etmektedir. Dedi ki:
"Cimayı (cinsel ilişkiyi engellediği zaman sulbde
diyet vardır" Ancak şer'i nasslar lügat anlamları
ile tefsir edilirler. Kitapta ve sünnette şer'i bir anlam
bulunmadıkça sahabenin sözlerine göre tefsir edilmezler.
Burada ise şer'i bir anlam yer almadığı için sulb
kelimesinin sözlük anlamına bakılır.
Ancak insanda dört şey vardır ki bunların
her birinde diyet vardır. Her birisi için çeyrek diyet vardır.
Bunlar, göz kapakları ve kirpiklerdir. Bir kısım organlar da
vardır ki bunlar on tanedir ve bunların her birisi için onda
bir diyet vardır. Bunlar el ve ayak parmaklarıdır. Bir
kısım organlar da vardır ki bunlar üç tane olup her biri
için üçte bir diyet vardır. Bunlar, burun delikleri ve her
iki delik arasındaki perdeden meydana gelmektedir. Vücudun
tüm organları işte böyledir. Diyetle ilgili olarak gelen
tüm hadisler incelendiği zaman hadislerin, buna delalet
ettiği görülür. Bunların detayları ise şöyledir:
Başta Bulunan Organlar
İki Göz: İki göze bir şey isabet
ettiği zaman her ikisi için de diyet vardır. Nebi (sav)'nin: "İki
gözde diyet vardır" sözü nedeniyle tek gözde
yarım diyet vardır. Yine Nebi (sav)'den rivayet edildiğine göre
şöyle buyurmaktadır: "İki gözde elli deve diyet
vardır" Gözlerin büyük veya küçük, güzel
veya çirkin, hastalıklı, şaşı veya çapaklı olmaları
nedeniyle hüküm değişmez. Her iki gözde de beyazlık varsa
ve görme noksanlığı da yoksa diyette azalma olmaz. Ancak görme
noksanlığı varsa, bozukluk oranında diyette azalma olur. Görme
noksanlığından kasıt, gözün görme bütünlüğünden 6/6
veya 9/6 oranında azalma olması değildir. Bundan kasıt, göze
bir şey isabet etmesinden önce gözde bulunan noksanlıktır.
Görme yeteneğinin kaybolması durumunda diyet gerekir. Her iki
organın yok olması durumunda diyet gerektiğine göre
menfaatlerinin gitmesi durumunda da diyet gerekir. Eğer bir
kimse başından bir darbe alır ve aldığı bu darbe ile görme
yeteneğini kaybederse saldıranın diyet ödemesi gerekir.
Çünkü onun yaptığı saldırı nedeniyle görme yeteneğini
kaybetmiştir. Ancak hemen görme yeteneğini kaybetmez tedavi görürse
ve tedavi esnasında kaybederse yine diyet ödemesi gerekir.
Çünkü onun fiili nedeniyle görme yeteneğini kaybetmiştir.
Görme yeteneğinin kaybedilmesinde ihtilaf ettikleri takdirde
ikiden çok sayıdaki uzmanların görüşüne müracaat edilir.
Durumu kavramak için uzmanların görme konumundaki gözü ve
durumunu müşahede etmeleri gereklidir. Yapılan müşahede
sonucunda görme yeteneğinin gittiği sabit olursa ve uzmanlar,
tekrar geri kazanılmasının mümkün olmadığını söylerlerse
diyet ödemek gerekir. Eğer tayin ettikleri belli bir süre
içerisinde geri kazanılabileceğini söylerlerse bu süre
beklenir ve süre bitinceye kadar diyet ödenmez. Eğer görme
yeteneğini kazanırsa suçlu diyet ödemekten kurtulur. Eğer
aleyhinde cinayet işlenen kimse görme yeteneğini tekrar
kazanmadan önce ölürse -ister tayin edilen süre içerisinde
ölmüş olsun isterse daha sonra ölmüş olsun- diyet
kesinleşir. Eğer bu süre içerisinde bir yabancı gelerek gözünü
çıkarırsa birinci kişinin diyet ödemesi gerekir. Çünkü
görme yeteneğini kaybetmiş ve henüz kazanmamıştır.
İkinciye ise hükümeti adl* vardır. Çünkü ikinci şahıs, gözünü
çıkarmış ve ışığın tekrar geri dönmesi söz konusu değildir.
Eğer bir şahsın aleyhine bir cinayet
işlenir ve bu nedenle de gözünün ışığını kaybederse hükümeti
adl vardır. Tek gözde ise Rasulullah (sav)'ın; "iki
gözde diyet vardır" hadisine göre yarım diyet
vardır. Ömer, Osman ve Ali'nin tek gözlü kimse için tam
diyet hükmünü verdikleri dolayısıyla da sahabelerin böylesi
bir olaya sukut ettikleri için Sahabe icmaının var olduğu söylenemez.
Çünkü tek gözde yarım diyetin var olduğu sünnetle
sabittir. Bu konuda Sahabe icmaının sabit olduğunu kabul
etsek bile icma, sünneti nesh edemez. Dolayısıyla Sahabe
icmaı ile amel edilemez ve sünnet delil olarak kalır.
Kulaklar: Kulaklarda da diyet vardır.
Nebi (sav)'nin Amr b. Hazm'a yazdığı mektupta yer alan: "iki
kulakta diyet vardır" hadisine göre tek kulakta
diyetin yarısı vardır. Buradan; kulağın kesilen kısmı
oranında diyet ödenmesi gerektiği şeklinde bir anlam çıkartmak
da mümkündür. Yarısına diyetinin yarısı, çeyreğine
diyetinin çeyreği vb vardır. Kulağın üst tarafından veya
alt tarafından koparılması, güzellikte ihtilaf edilip
edilmemesi durumu değiştirmez. Kulağa karşı bir cinayet
işlenir ve felç olursa yarım diyet gerekir. Eğer iki kulak
aynı şekilde bir saldırı ile karşı karşıya kalırsa her
ikisine de diyet vardır. Çünkü felç, kesmek gibidir. Kulağın
kesilmesinden dolayı diyet gerektiği gibi felce
uğratılmasından dolayı da diyet gerekir. Felçin duymayı
engellemeyeceği dolayısıyla da diyetin gerekmeyeceği söylenemez.
Zira aynı şey kulağın kesilmesinde de geçerlidir, kulak
kesildiği zaman da duyma özelliği engellenmez. Kulakların
ikisi de kesilmez fakat duyma özelliğini kaybederse her ikisi
için de diyet gerekir. Çünkü bir organın sağladığı
faydanın yok olması organın kendisinin yok olması gibidir.
Zira Muaz'dan gelen rivayet şöyledir: "İşitmede
diyet vardır." Kulaklardan birisi duyma özelliğini
kaybederse yarım diyet gerekir. Hem kulak kesilir hem de duyma
özelliğini kaybederse Rasul (sav)'ün: "iki kulakta
diyet vardır" ve "İşitmede diyet
vardır." hadisleri nedeniyle iki diyet gerekir.
Yani hem organın kendisi için hem de menfaati için de bir
diyetin var olduğu hadiste açıkça görülmektedir.
Burun: Burnun üç kısımdan müteşekkil
olduğunda şüphe yoktur. Bunlar; iki burun deliği ve bunları
birbirinden ayıran kısımdır. Burun deliklerinin arasındaki
perde de burundan bir parçadır. Öyleyse burun üç parçadan
oluşmaktadır. Burnun tamamı isabet alır ve yumuşak kısmı
kırılırsa Rasul (sav)'ün: "Tamamı
kesilmesi (koparılması) halinde burunda diyet vardır"
sözüne ve bir başka rivayette de yer alan: "Yumuşak
kısmının tamamının koparılması halinde burunda diyet
vardır" sözüne göre diyet vardır. Yalnızca
esnek olan kısmı koparılırsa Rasul (sav)'ün: "Yumuşak
kısmı koparılırsa âkl’ın yarısı vardır."
sözüne istinaden diyetin yarısı vardır. Burun deliklerinden
birisinin kopartılması halinde ise üçte bir diyet vardır.
Delikler arasında kalan engel kısım koparılırsa yine üçte
bir diyet vardır. Eğer burun bir darbe alır ve aldığı bu
darbe nedeniyle de tamamı felç olursa tam diyet gerekir.
Çünkü bu, hayatın tamamen yok edildiği kesmek gibidir.
Yalnızca burun deliklerinin bir tanesi felç olursa üçte bir
diyet vardır. Yalnızca delikler arasında kalan engelin felç
olması halinde de üçte bir diyet vardır. Burun, koku alma
özelliğini kaybederse tam diyet gerekir. Çünkü Rasulullah (sav):
"koklama (duyusun)da diyet vardır."
Eğer burun kesilir ve koklama yeteneği kaybolursa iki diyet
ödemek gerekir. Çünkü koklama burundan başka bir şeydir.
Kulakla işitme duyusu arasındaki ilişkide olduğu gibi
koklama ile buruna ait diyetler birbirleri kapsamına girmezler.
Dudaklar: Dudaklar kopartılır veya
telef olur veya felç olursa Rasulullah (sav)'ın: "iki
dudakta diyet vardır" hadisine istinaden her ikisi
için de diyet vardır. Dudaklardan birisi telef olursa diyetin
yarısı vardır. Üfürme, harfleri çıkarma, tükürme, dişleri
örtme, sıkıntı veren şeylerden ağzı koruma gibi
dudakların sağladığı birtakım faydaların ortadan
kalkması durumunda bakılır; şayet dudakların menfaatlerinin
tamamı gitmişse diyet gerekir. Eğer bu menfaatlerden
yalnızca bir tanesi gitmişse değerlendirmeye tabi tutulur ve
benzeri bir menfaate -menfaatları hakkında bilinene göre- eşdeğer
diyet takdirinde bulunulur ve ödenir. Üfürmede beşte bir
diyet vardır, sıkıntı veren şeylerden ağzın korunmasında
beşte bir diyet vardır gibi her birisi için belli değerlendirme
yapılır.
Dil: Rasulullah (sav)'ın, "dilde
diyet vardır" hadisine göre konuşma yeteneğine
sahip olan bir dilin telef olması durumunda diyet vardır.
Kişinin büyük bir kimse olup konuşabilmesi veya küçük bir
kimse olup henüz konuşamaması durumu değiştirmez. Dile
karşı bir cinayet işlenir ve sağladığı fayda kaybolursa
diyet gerekir. Dilin menfaati ise konuşmak ve tat almaktır.
Eğer yalnızca konuşma özelliğini kaybederse tam diyet
vardır. Yalnızca tad alma özelliğini kaybederse diyet
vardır. Çünkü tad alma koklama gibi bir duyudur. Ancak her
ikisini birden kaybedecek olursa her bir menfaat için diyet
vardır. Çünkü dilin faydası dilin kendisi gibi olup diyet
gerektirir. Dilin menfaati konuşmak yani kelam olduğuna göre
bunda diyet vardır. Tad olma koklama gibi bir duyu olduğuna göre
bunda da diyet ödenmesi gereklidir. Eğer dilin bir kısmı
kesilecek veya koparılacak olursa kulakta olduğu gibi kesilen
miktara göre uygulama yapılır. Dilin kesilen kısmı dikkate
alınarak kesilen miktar oranında diyet ödenir. Aynı şekilde
sağladığı faydada bir azalma olursa, uzmanların
tespitlerine göre azalma oranında diyet ödenir.
Konuşma yeteneğine sahip olan tüm diller
için durum budur. Ahras yani konuşma yeteneğinden yoksun
olan, dilsiz kimselerin dillerinde ise tam diyet gerekmez.
Çünkü konuşma yeteneğinden yoksun olan bir dil, burun veya
kulak gibi değildir, yok olması, sağladığı fayda üzerinde
etkili olmaz. Ahras olan bir dil felçli olan bir el veya ayak
gibidir. El veya ayak felçli olduğu zaman sağladığı fayda
üzerinde olumsuz yönde bir etki meydana getirir. Ahras olan
bir dil de felçli bir dile benzediğinden dolayı faydası
üzerinde etkili olur. Bu nedenledir ki ahras bir dilin diyeti,
faydası açısından konuşabilen bir dilden eksikliği
oranında tam diyetten noksan olur.
Göz Kapakları: Her gözde iki tane (alt
ve üst göz kapağı) olmak üzere her insanda dört tane göz
kapağı vardır. Bedendeki organlar hakkında Rasulullah (sav)'dan
gelen hadislerin tümünden istinbat edilen kaide ile amel
edilerek bu göz kapakları için dört diyet vardır. Zira
gelen rivayetlere göre bedende birer tane bulunan organlar
için bir diyet, iki tane bulunan organlar için yarım diyet,
ikiden dahiden daha fazla sayıda bulunanlar için ise adedi
oranında diyet vardır. Bu kurala göre göz kapakları için
de diyet vardır. Göz kapaklarının her birisi için çeyrek
diyet vardır. Göz kapakları üzerinde bulunan kirpikler için
de durum aynıdır. Bunlar kapaklardan sayılmaz, ayrı kabul
edilir. Buna göre insanda bulunan dört adet kirpik için diyet
vardır ve her bir kirpik için çeyrek diyet vardır. Bu diyet
göz kapaklarına ait olan diyetin dışında ayrı bir
diyettir.
Kaşlar: Kaşlar da gözler gibi tek
organ kabul edilmektedir. Bunların her ikisi için de diyet
vardır. Tek kaş için yarım diyet vardır. Kaşların
faydası kendisinden kaynaklanmamaktadır. Bunlar tıpkı
kulaklar gibidirler. Bu nedenledir ki telef olduğu ve faydası
gittiği zaman her ikisine de diyet vardır. Faydası gider
ancak telef olmazsa yine her ikisine diyet vardır. Kaşlar
telef olur ancak faydası kalırsa telef olan kaşlar için
diyet vardır. Özetle kaşlar tıpkı kulaklar gibidir.
Dişler: Dişlerin tamamı tek uzuvdur.
Her bir diş de bu uzuvdan bir parçadır. Ancak dişlerin
diyeti sayılarına göre hesaplanmaz. Çünkü nass her bir dişin
diyetini tayin etmiştir, dolayısıyla da nassa tabi olmak
gereklidir. Her bir dişin diyeti beş devedir. Çünkü Nebi (sav)
şöyle buyurmaktadır:
"Dişde beş deve (diyet) vardır."
*
Amr b. Şuayb'ın babasından onun da
dedesinden rivayetle Nebi (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Dişlerde beş beş vardır."
*
Bu hususta azı dişleri ile diğerleri
arasında fark yoktur. İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre
Nebi (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Parmaklar birbirine eşittir.
Dişler de birbirine eşittir. Ön dişlerle şu şu dişler
aynıdır, birbirine eşittir."
*
Ancak dişlerin tekrar geri dönüp
dönmemesine göre aralarında fark vardır. Eğer diş düşer
ve tekrar çıkmazsa beş deve diyet alınır. Eğer yerine yeni
diş çıkacak olursa diyet ödemek gerekmez. Ancak yerine
tekrar diş çıkar ancak çıkan diş, kısa veya eğri olursa
hükümeti adl vardır. Çünkü görünürde bu kusur dişe
karşı yapılan cinayetten dolayı olmuştur. Uzmanı
tarafından noksanlığı takdir etme imkanı varsa eksiklik
miktarınca diyet vardır. Aynı şekilde bir kayıp varsa ve
takdiri de mümkün ise giden miktar kadar diyet vardır. Diş
kırıldığında ise kırılan miktar kadar diyet vardır.
Saçlar: Baştaki saçlar, sakal kılları,
bıyık kılları ve kaşlardaki kıllar için diyet vardır.
Başta saç dökülmesine neden olacak bir olay olduğu zaman
duruma bakılır; saçlar tekrar bitmezse diyet gerekir. Sakal
ve bıyıktaki kıllar için de aynı durum geçerlidir. Kaşlardaki
durum da böyledir. Tek bir kaş için yani saçlar için yarım
diyet vardır. Kaşın bir kısmı gider ve bir kısmı kalırsa
veya kılların bir kısmı biter bir kısmı da bitmezse,
kulaklarda ve burun yumuşağında olduğu gibi alan takdiri
yapılır ve eksik olan kısım kadarı için diyet ödenir.
Burada saçların sık veya seyrek, güzel veya çirkin,
küçük veya büyük olmasına bakılmaz. Çünkü organlar
arasında ayırım yapılmaması burada da geçerlidir. Herhangi
bir şekilde isabet almadan önce sakalı uzuyor ve onu
kesiyorsa; ancak isabet aldıktan sonra artık sakalı
uzamıyorsa, sakalını kesmiş olan bir kimse ile sakalını
uzatmış olan kimse arasında da fark yoktur.
Çeneler: Çenelerin her ikisi için de
diyet vardır. Çenelerden birisi için yarım diyet vardır.
Çünkü insanda ikişer adet bulunup da her ikisi için de
diyetin bulunmadığı organ yoktur ve bunların her birisi için
de yarım diyet vardır. Çenelerden birisinin bir kısmı telef
olduğunda her ikisi de tam anlamıyla yok olmamıştır
denilemez. Çünkü çene ancak kırılabilir. Fakat çenede
yaralama olduğu zaman bu yaralamalar kısmında
değerlendirilir. Herhangi bir organın telef olması ise,
kırılması suretiyle olur. Her ikisi de kırıldığı zaman
diyet vardır, çenelerden bir tanesinin kırılması durumunda
ise yarım diyet vardır.
Akıl: Nebi (sav)'in Amr b. Hazma
yazdığı yazıda yer alan: "Akılda diyet vardır"
ifadesine göre aklın gitmesi, kaybolması durumunda diyet
vardır. Akıl, her ne kadar yalnızca beyinle temsil edilmeyip,
duyular, beyin ve öncül bilgilerden müteşekkil ise de
bunların tamamı beyinde toplanmaktadır. Çünkü beyin, duyu
organlarının merkezidir. Akılda meydana gelebilecek herhangi
bir hasar, beyinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de akıl,
beynin faydasını oluşturmaktadır. Beyin telef olur ve akıl
giderse diyet ödemek gerekir. Akıl gider fakat beyin yerinden
sökülmeyerek kafada kalırsa diyet gerekir. Çünkü konunun
aslı beyin değil akıldır. Duyuların, öncül bilgilerin ve
bilgiler arasında bağ kurma merkezi olma özelliğinden
dolayı aklın bir unsuru olması, durumu değiştirmez.
Delirmesi; dolayısıyla da aklının bir kısmını kaybetmesi
durumunda; uğranılan akıl kaybı oranında diyet vardır.
Hafızasını kaybettiği zaman, eşyalar hakkında hüküm
verme hususunda özürlü sayılır. Fakat ahmaklık gibi
eşyalar üzerinde hüküm verme zayıflığına duçar olursa,
noksanlık oranında diyet gerekir. Çünkü tamamı için diyet
gereken bir organın bir kısmı için de diyet gerekir.
Çarpık Surat: Çarpık surat, yüzün
bir tarafa dönmesidir. Arapça’da "sa’r" kelimesi, devenin boynunu
çevirmesinden türetilmiştir. Kim bir insana karşı cinayet
işler, yüzü bir tarafa dönecek şekilde boynunu döndürürse
diyet ödemesi gerekir. Çarpık yüzlü olmak her ne kadar
vücutta başlı başına bir organ değilse de Zeyd b. Sabitten
gelen bir rivayette: "Çarpık yüzde diyet vardır"
hadisine göre diyet ödenmesi gerekir. Sahabelerin buna muhalif
bir davranışlarının var olduğu bilinmediğinden dolayı da
icma oluşmuştur. Öyleyse organların ve akıl gibi hakkında
nass bulunan hususların dışında kalanlar için diyetle
hükmedilir. Sahabenin böyle bir hususta sukut etmesi "sukutu
icmanın" var olduğunu gösterir. Yüzün yarısının
felce uğraması da bunun gibidir. Yani bir kimse yüze vurur ve
bu nedenle de felç gelirse diyet vardır. Ancak yüze vurma
sonucunda yüzde hareketsizlik durumu olursa hükümeti adl
gerekir. Çünkü bu, yüz çarpıklığına benzememekte;
dolayısıyla da bu kapsama girmemektedir. Zira hakkında
herhangi bir nass yoktur.
Başın Dışında Kalan Organlar
Eller: Hakkında diyetin gerektiği elden
kasıt bileğe kadar olan kısımdır, yani hırsızlıkta
kesilen kısımdır. Çünkü bunun sözlük anlamı budur.
Bunun dışında bir başka anlam anlatılmak isteniyorsa,
beraberinde istenilen anlama delalet edecek bir karineye veya
bir sıfata ihtiyaç vardır. Bu nedenledir ki Allah (cc),
ayette şöyle buyurmuştur:
"Elleri dirseklere kadar."
*
Yalnızca elleri kastettiği zaman ise şöyle
buyurmuştur:
"(Kadın ve erkeğin) ellerini
kesiniz."
*
Hakkında diyet ödenmesi gereken ellerden
kasıt, bileklere kadar olan kısımdır. Ancak eller kesilmiş
ve bilekten yukarıda kalan kısımlar için bir telef olma
durumu söz konusu olmuşsa veya elin üst kısmında yada
bilekte bir kırılma varsa veya buna benzer olaylar gündeme
gelmişse; elin hem sağlam durumdaki hem de kırıldıktan veya
sakatlandıktan sonraki değerini belirlemek üzere hükümeti
adl vardır. Her iki durumda da ödenmesi gereken diyet arasında
fark vardır. Telef olma hallerinden herhangi birisi ile;
kesilmesi, felç olması, çalışamaz hale gelmesi ya da bir
başka şekilde işlevselliğini yitirmesi durumunda diyet
ödenmesi gerekir.
Ayaklar: Her iki ayak için de diyet vardır.
Çünkü ayaklar insanda birer organ konumundadır ve insanda
iki tane bulunmaktadır. Muaz b. Cebel'den rivayet edilen: "Ayaklarda
diyet vardır" hadisi gereğince de diyet ödenmesi
gerekir. Tek ayakta yarım diyet vardır. Ayaklardan kasıt ayak
bileklerine kadar olan kısımdır. Başka bir anlamda
kullanılmadığı zaman ayağın kelimesinin anlamı budur.
Ayaklar telef olduğu zaman diyet gerekir, tek ayak için yarım
diyet vardır. Topal ayakta çolak el gibi diyet vardır.
Çünkü topallıkla kastedilen anlam ayak kelimesi ile
kastedilenden farklıdır. Çolaklık ise, bilekteki
eğriliktir. Çolaklık kesimesinin taşıdığı anlam ile el
kelimesinin taşıdığı anlam da birbirinden farklıdır.
Topallık, ayaktaki bir kusur olmadığı gibi çolaklık da avuçta
bir kusur değildir. Dizde bacakta, baldırda kırılma olduğu
zaman hükümeti adl vardır. Sözlük anlamı açısından,
ayakların, ayak bileklerine kadar olan kısım için diyet
gerekir.
Parmaklar: Ellerde ve ayaklarda bulunan
parmakların her birisi için on deve diyet vardır. İbni
Abbas'tan: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"El ve ayak parmaklarının diyeti
her birisi için on devedir."
*
Yine İbni Abbas'dan gelen rivayette
Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Bu ve bu birbirine eşittir. Yani
serçe parmağı ile başparmağı (arasında
diyet açısından fark yoktur)."
*
Rasulullah'ın Amr b. Hazm'a yazdığı
yazıda ise şu ifadeler yer almaktadır: "El ve ayak
parmaklarının her birisi için on deve (diyet) vardır."
Bu deliller, parmakların her birisi için
diyetin var olduğu ve bunun da her bir parmak için on deve
olduğunda sarihtirler. Şayet el ve ayağın her birinde
bulunan beş parmaktan fazla olarak bir parmak daha varsa ve de
telef olmuşsa hükümeti adl vardır. Çünkü bu fazlalık
hadisin mantuku kapsamına girmemektedir. Parmak uçları telef
olduğu zaman duruma bakılır; başparmağın dışında kalan
her parmak ucu için bir parmağa ait diyetin üçte biri vardır.
Çünkü her parmakta üç bölüm vardır. Ancak başparmak
telef olduğu zaman ise her bir bölüm için yarım diyet
vardır. Çünkü başparmakta iki bölüm vardır. Nass, her
bir parmak için diyeti on deve olarak belirtmiştir.
Dolayısıyla parmağın bir bölümünün diyeti parmakla orantılı
olur.
Memeler: Her iki meme için de diyet vardır.
Çünkü memeler insanda iki tane bulunan organlardandır.
Hadisle amel edilerek ve istinsbat yapılarak, bir meme için
yarım diyet vardır. Bu hususta erkek memesi ile kadın memesi
arasında fark yoktur. Zira memeler kadında bulunduğu gibi
erkekte de bulunmaktadır. Ancak kadının memesinin menfaati süt
vermesidir. Dolayısıyla memeye isabet eden herhangi bir şey
nedeniyle sağladığı menfaat gider ve tekrar süt verme
özelliğini kazanamazsa sağladığı menfaat için diyet vardır.
Yani meme gittiği zaman diyet vardır, çünkü menfaati
kendisi ile birliktedir ve iç içedir. Ancak meme olduğu gibi
kalmakla birlikte menfaati giderse, giden menfaati için diyet
vardır. Memenin kesilmesi ve felce uğramasında da durum
aynıdır. Çünkü memenin felç olması bir nevi
öldürülmesi demektir. Fakat iri olan memeler kesildiği zaman
hükümeti adl vardır, zira telef olmamıştır. Meme uçları
telef olur ve süt de giderse diyet gerekir. Eğer süt
gitmezse, diyetin değeri takdir edilerek meme uçlarından
kesilen miktar kadarı için diyet gerekir.
Omurga: Omurga, sırttan kuyruk sokumuna
doğru uzanan kemiklerdir. İçerisinden beyinden kuyruk sokumuna
kadar uzanan bir kanal vardır ve omurlardan meydana
gelmektedir. Omurgada bir hasar meydana gelmesi cinsel
birleşmeyi, vücudun dik durmasını vb. hususları engeller.
Sağladığı faydanın kaybolması için omurların tamamın
telef olmasına gerek yoktur, bir kısmı zarar gördüğü
zaman bile insana sağladığı fayda gidebilir. Bu konuda erkek
ile kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Omurga, insanda
tek organ olarak kabul edilen organlar arasında yer
almaktadır. Üzerindeki omurların her birisi omurgadan bir parça
sayılır. Dolayısıyla omurga üzerinde bulunan omurların her
birisi değil bir bütün olarak omurganın kendisi bir organ
sayılır. Omurganın kendisi veya sağladığı fayda telef
olduğu zaman diyet gerekir. Omurlardan biri veya daha fazlası
zarar görür ve sağladığı menfaatin tamamı giderse diyet
gerekir. Fakat sağladığı menfaatin bir kısmı giderse
kaybolan kısmı kadarı belirlenir ve buna göre de diyet
tespit edilir. Omurlardan birisi telef olur fakat bununla
birlikte faydası gitmezse, sırttaki omurlar sayısınca
diyetin bir kısmı vardır. Cimayı engellemesi gibi
sağladığı faydaların bir kısmı kaybolur bir kısmı
kalırsa sağladığı fayda ölçüsüne göre değerlendirme
yapılır. İşte omurga hakkındaki hüküm, insanda yalnızca
bir tane bulunan organlardan birisi hakkındaki hüküm gibidir.
Rasulullah (sav)'ın Amr b. Hazma yazdığı yazıya yer alan: "Omurgada
diyet vardır" hadisi bu husustaki nassı
oluşturmaktadır.
Kaburgalar: Erkeğin kaburga kemiklerinin
tamamı tek organ sayılmaktadır. Bunlar da insanda bir tane
bulunan organlar arasında yer almaktadır. Kaburga kemikleri göğüsten
bir parça olup her biri ayrı organ değildir. Bu husustaki
hadisle amel edilerek göğüste bulunan kaburgaların hepsi için
tek diyet vardır. Kaburgaların her birisi için ise toplam
kaburga sayısı oranında diyet vardır. Kaburga kırılır
sonra da iyileşirse hükümeti adl vardır. Ancak hem
kırılır hem de telef olursa kaburga başına düşen miktarda
diyet vardır.
Kalçalar: Kalçalar için de diyet vardır.
İnsanda iki tane bulunan organlar arasında yer alan kalçaların
her birisi için yarım diyet vardır. Kalçaların iç kısmında
bulunan kemiğe kadar alındığında diyet gerekir. Ancak bir
kısmı giderse giden kısmı için diyet gerekir. Giden miktarın
ne kadar olduğu bilinmezse hükümeti adl vardır.
Anüs (kıç): Anüs herhangi bir
şekilde darbe alır ve dışkıyı tutamazsa diyet gerekir.
Çünkü bu, bir organdır. Ancak bunun sağladığı faydanın
kendisinden ayırt edilmesi mümkün değildir. Kesildiği zaman
dışkıyı tutamaz. Organ özelliğine sahip olduğu ve insanda
da bir tane bulunduğu sürece diyet vardır. Buradaki
araştırma faydası üzerindedir, hüküm de faydası
hakkındadır.
İdrar yolu (Mesane): Mesanenin idrarı
tutamaması durumunda diyet vardır. Bunun nedeni insanda bir
tane bulunan organlardan olmasıdır. Faydası tıpkı anüste
olduğu gibi kendisinden ayırt edilemez. Mesane, anüsten başkadır.
İdrar ve dışkının dışarı atılanlar cinsinden olması
nedeniyle bunların da aynı şeyler olduğu söylenemez.
Bunlar, aynı cinsten olmadıklarına göre mesele faydanın
cinsi değil, organın cinsidir. Mesane ve anüs birbirinden ayrı
ve farklı organlardır. Bu nedenle de hem mesane hem de anüs
için ayrı ayrı diyet vardır.
Erkeklik Organı: Nebi (sav)'nin, Amr b.
Hazm'a yazdığı yazıda yer alan: "Erkeklik
organında diyet vardır" ifadesi nedeniyle
erkeklik organında diyet vardır. Çünkü bu, insanda yalnızca
bir tane bulunan bir organdır. Kesilir, felç olur veya cinsi
ilişkide bulunma özelliğini kaybederse diyet gerekir.
Erkeklik organı; büyük veya küçük olsun, yaşlıya, gence
veya hadım edilmiş birisine ait olsun, iktidarsızlık
hastalığından uzak veya yakın olsun, cinsi ilişkide
bulunacak güçte olsun veya olmasın her halde diyet gerekir.
Çünkü insana ait bir organ olup faydası kendisinden
kaynaklanmamaktadır. Kim, erkeklik organını telef ederse
faydasını da gidermiş olur. Ancak bazen de organın kendisi
kalır fakat menfaati gider. Kim de mutlak surette erkeklik
organına zarar verirse mutlak surette diyet ödemesi gerekir.
Çünkü böyle yapmakla sağladığı faydanın sürekliliğini
de tamamen gidermiş olur. Kim de erkeklik organına vurur ve bu
nedenle de faydasını giderir fakat kendisi kalırsa
sağladığı faydanın diyetini ödemesi gerekir. Bu durum
darbe aldığı anda faydalanabilme özelliğine sahip olması
durumunda geçerlidir. Şayet darbe almadan önce, cinsi ilişkide
bulunma gücünü tekrar kazanması veya boşalması mümkün
olmayan yaşlı bir ihtiyar gibi faydalanabilme özelliğinden
yoksun ise diyet gerekmez. Fakat cima yapma gücü bulunup ta boşalma
gücünü kazanması mümkün değilse veya boşalma gücünde
olup da yeniden cinsel ilişkide bulunma gücünü kazanması mümkün
değilse; menfaatinden bir miktar kayıp var demektir.
Çünkü erkeklik organının menfaati, cinsel ilişkide
bulunmak ve boşalmadır. Bunlardan herhangi birisinde bir
kayıp söz konusu olduğunda kayıp oranında diyet vardır.
İktidarsız olan kimse ise sağlam kimse gibidir. Çünkü o,
cinsel ilişkide bulunabilecek güçtedir. Seyyib ise hadımın
tersidir. Hadım olan cimada bulunma gücünden yoksundur ve boşalamaz.
Bu nedenledir ki erkeklik organına vurulduğu zaman, kesilmez
veya kemiği kırılmazsa fakat değerinden bir şey eksilirse hükümeti
adl vardır, diyet yoktur. Çünkü organ gitmemiştir ve
menfaatini giderecek bir durum da yoktur.
Yumurtalar (Testisler): Nebi (sav)'nin,
Amr b. Hazm'a yazdığı yazıda yer alan: "İki
yumurtalıkta diyet vardır" ifadesi nedeniyle
yumurtalıklarda diyet vardır. Zira bunlar insanda iki tane
bulunan organlardandır ve her ikisi için de diyet gerekir.
Bunlardan birisi için yarım diyet vardır. Menfaatleri kendi
varlıklarından kaynaklanmaktadır. Kesildikleri takdirde
menfaatleri de gider ve her ikisi için diyet gerekir. Ancak
herhangi bir şekilde darbe alır ve menfaati gider fakat
kendileri kalırsa, menfaati bulunan herhangi bir organ gibi
menfaatinden dolayı diyet gerekir.
Fercin İki Dudakları: Bunlar; her iki
taraftan kadının cinsel organının kenarlarını kuşatan ve
dudakların ağzı kapattığı gibi cinsel organın üzerini
kapatan iki et parçasıdır. Dilbilimciler şöyle derler: "Göz
kapaklarındaki kirpikler gibi kadının cinsel organını
çevreleyen kıllara da şufran denir." Her ne kadar
dilbilimciler "esketeyn" kelimesini cinsel organı
kuşatan eti isimlendirmek için, "şufrayn"
kelimesini de gözdeki kirpikler gibi cinsel organın dudakları
etrafındaki kıllar için kullanmışlarsa da bunların
-kirpikler ile cinsel organın etrafındaki kılların-
konumları birbirine benzememektedir. Zira gözdeki kirpikler
aynı zamanda göz kapakları anlamına gelmektedir. Kirpikler göz
kapağının üzerindeki kıllardır. Hem kirpikler hem de göz
kapakları için diyet vardır. Çünkü bunlar birbirinden
farklı şeylerdir. Cinsel organın iki dudakları ise bu
organı çevreleyen etlerdir. Şufran ise bu dudakların
etrafındaki kıllardır. Bu kıllar, cinsel organı çevreleyen
etlerden ayrı bir parça değildir. Bu nedenle her ikisi iki
ayrı organ değil tek organ sayılırlar. Hadisten
anlaşıldığına göre cinsel organı çevreleyen dudaklar
için diyet vardır. Bunlar insanda iki tane bulunan
organlardandır. Bunlardan her birisi için yarım diyet
vardır. Bunlara karşı bir cinayet işlenir ve bunlar felç
olursa her ikisi için de diyet gerekir. Kesilmeleri halinde de
hüküm aynıdır. Bunların; kalın veya ince, kısa veya uzun
olması, bekara veya dula, sünnet edilmiş veya edilmemiş
birisine ait olması, arasında fark yoktur. Çünkü fercin
dudaklarının her ikisi de organ olup zarar görmeleri halinde
diyet vardır. Dolayısıyla durumu ne olursa olsun aralarında
fark olmaksızın hepsi hakkında hüküm aynıdır. Dikilmiş,
bağlı veya sağlam olması arasında da fark yoktur. Çünkü
dikilmiş ve bağlı olması tıpkı kulaktaki sağırlık gibi
bir kusurdur.
Dübür: Dübürde diyet vardır. Darbe
alır ve yok olursa diyet gerekir. Çünkü dübürün gitmesi
ile sağladığı fayda da gider. Darbe almasına rağmen
kesilmez, olduğu gibi kalır fakat yarılması gibi faydası
yok olursa yine diyet gerekir. Çünkü bu, insanda bir tane
bulunan organlardan olup diğer organlarda olduğu gibi diyet
gerekir.
Kemikler: Kemikler, insanda birer organ
niteliğinde olmadığı için organlarla ilgili hadislerin
kapsamına girmezler. Bu nedenle de köprücük kemikleri ve kol
kemiği hakkında hükümeti adl vardır. Çünkü bunlar birer
organ değildirler. Baldır ve bacak kemikleri, dirsek, pazu
kemikleri ve diğer kemiklerin hepsi böyledir ve bunlar hakkında
diyet yoktur, hükümeti adl vardır.
Baş ve Yüzdeki Yaralamanın Cezası
Alimler şöyle der: Şicac baştaki
yaralamalara, cerah da bedendeki yaralamalara denir. Baştaki
yaralamaların hükmü diğer yaralamalardan farklıdır.
Şicac, yüzde ve başta olur. Bunlar kendi içerisinde
şunları kapsamaktadır:
a- Mudiha: Kemiği açığa çıkaracak
şekilde başta meydana gelen yaradır.
b- Haşime: Mudihanın bir ileri
aşaması olup kemiğin kırılmasıdır. Kemiğin
kırılmasından dolayı bu ismi almıştır.
c- Münakkile: Haşimenin bir ileri
aşaması olup kemiği kırıp yerinden oynatan ve iyileşmesi için
kemik nakline gereksinim duyan yaradır.
d- Me'mume: Kemik altında veya beynin
üstünde bulunan zara kadar ulaşan yaradır. Yara, beyin
zarına kadar ulaşmışsa bu ismi alır.
Başta meydana gelen bu türden yaralamalar
hakkında diyeti belirleyen nass gelmiştir. Nebi (sav)'nin, Amr
b. Hazm'a yazdığı yazıda şu ifadeler yer almaktadır: "Mudihada
beş deve diyet vardır." Haşime de ise mudihanın
diyet ile hükümeti adl vardır. Çünkü haşime mudihadan
daha fazla miktardaki bir yaralamadır. Hakkında özel bir nass
gelmediği için mudiha hakkındaki nassa göre mudihanın
diyetini fazlalığından dolayı da hükümeti adli gerektirmiştir.
Münakkilede ise on beş deve diyet vardır. Ebu Bekir ibni
Hazm'ın babasından onun da dedesinden yaptığı rivayete göre
Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Munakkilede on beş
deve (diyet) vardır." Nebi (sav)'in Amr. Hazm'a
yazdığı yazıda yer alan: "Me'mumede üçte bir
(diyet) vardır" hadisine göre, me'mumede üçte
bir diyet vardır. Baş ve yüzdeki yaralamalarla ilgili olarak
gelen nassta yer alanlar bunlardır. Bunların dışında başta
ve yüzde yer alan diğer yaralamalar hakkında nass gelmediği
için hükümeti adl vardır.
Yaralamaların (Cerah) Cezası
Cerah, bedendeki yaralamalar için kullanılır
ve cezası da kısastır. Yani kasten olduğu zaman yalnızca
kısas uygulanır. Kasten olmadığı zaman ise diyet
miktarını belirten nassa göre diyet gerekir. Hakkında nass
bulunmayanlar için ise hükümeti adl vardır. Nass ise,
yalnızca caife hakkında gelmiştir. Ebu Bekir ibni Hazm'ın
babasından onun da dedesinden yaptığı rivayete göre Nebi (sav)
şöyle buyurmuştur: "Caifede diyetin üçte biri
(diyet) vardır." Caife, karna kadar ulaşan
yaralara denir. Kamusu'l Muhit'te şöyle denilmektedir: "Caife,
karna ulaşan yaralamadır." Kitapta ve sünnette yer
alan herhangi bir şer'i anlam bulunmadığı zaman şer'i
nasslar yalnızca sözlük anlamları ile açıklanırlar.
Burada ise caife kelimesini tefsir edecek şer'i bir anlam
bulunmadığı için sözlük anlamının esas alınması
gerekmektedir. Öyleyse caife, kamusta da açıklandığı
üzere yalnızca karında meydana gelen yaralamalara denir. Buna
göre iğne ucu kadar olsa bile karna ulaşan, yani karnın içine
giren her yaralama caife sayılır. Bunun dışında kalanlara
caife denmez. Göğüsten, sırttan, boğazdan, hayalar
arasından veya bir başka yerden iç kısma kadar ulaşan
yaralar caife sayılmaz ve bunlara caife hükmü uygulanmaz.
Çünkü caife yalnızca karna kadar ulaşan yaralara denir.
Eğer iki yerden delerse ve aralarında da bir engel varsa
üçte bir diyet gerekir.
Cinsi münasebet yoluyla açılan küçük
yara da caife gibidir. Kim küçük olan hanımı ile cinsi
ilişkide bulunur ve onu delerse üçte bir diyet gerekir.
Rivayet edildiğine göre Ömer b. el-Hattab (ra) bir yarık
meselesinde üçte bir diyet hükmünü vermiş sahabelerin buna
karşı çıktıkları bilinmediğinden dolayı da icma
oluşmuştur. Müzenniyenin zevcesinin durumu da böyledir. Eğer
küçük birisi ile zina etmiş ve ona zarar vermiş olsaydı
üçte bir diyet ve mehri misil gerekirdi. Çünkü hak
edilmeyen bir vat’ (cinsel ilişki) olayı vardır. Böyle bir
şeyi yapmaya izinli değildir ve diğer cinayetlerde olduğu
gibi telef ettiğini karşılaması gerekir.
İnsan öldürme dışında işlenen
cinayetler hakkında şer'i nasslarda takdir edilen diyetler
bunlardır. Nasslarda organlar, baş ve yüzdeki yaralamalar ve
bedende yer alan bir kısım yaralamalar hakkında diyet
miktarları belirlenmiştir. Var olan nasslar, organların
diyetinin bir kısmını belirlemiş bir kısmı hakkında ise
nass gelmemiştir. Nasslar incelendiği zaman, dil gibi insanda
yalnızca bir tane bulunan organlar hakkında tam diyetin var
olduğu, eller gibi insanda iki tane bulunan organlar hakkında
ise yarım diyet olduğu, hem ellerde hem de ayaklarda bulunan
parmakların her birisi için diyetin var olduğu görülür. Bu
incelemelere dayanarak hakkında nass gelsin veya gelmesin
organların diyetinin birbirine eşit olduğunu istinbat ettik.
Böylece tüm organların diyeti, haklarında var olan delile göre
olmaktadır.
Başta ve yüzde yer alan yaralamalardaki
diyetin takdirine gelince; bunların bir kısmı hakkında nass
gelmiş bir kısmı hakkında ise gelmemiştir. Baş ve yüzdeki
yaralamalar hakkında gelen nass, organların diyetinde olduğu
gibi başta ve yüzde vuku bulun her türlü yaralamayı değil
yalnızca isimleri belirtilen ve açıklanan yaralamalar
hakkında gerçekleşmiştir. Bu nedenle de başta yer alan her
türlü yaralamaya uygulanamaz. Caife, me'mume ve diğerleri
gibi hakkında nass bulunanlar için diyet nassa göre tespit
edilir. Hakkında nass gelmeyenler ise nassın kapsamına
alınamazlar çünkü nass, onları kapsamamaktadır. Kıyas
yapma yolu bulunmadığı için de birbirine kıyas
yapılamazlar. Bu durumda geriye yalnızca hükümeti adl
kalmaktadır. Buna göre, başta yer alan her türlü yaralama,
nassla belirtilen "şicac" kapsamında
değerlendirilemediğinden, diğerleri için hükümeti adl vardır.
Caife ve cinsi ilişki yoluyla oluşan küçük yarıklarda ise
üçte bir diyet vardır. Bunların dışında kalan
yaralamalarda ise hükümeti adl vardır.
Hükümeti adl, cinayete kurban gitmemiş bir
köle gibi cinayete kurban giden kimsenin (mecniyyünaleyh) değerini
tespit eder. İyileştikten sonra ise değerini tekrar tespit
eder. Cinayet nedeniyle onda bir eksiklik söz konusu ise uğradığı
eksiklik kadar diyet gerektiğine karar verir. İbni Münzir şöyle
demektedir: "İlim ehli kimselerden öğrendiğimize göre
hükümet kelimesinin anlamı hakkında şöyle denir: Bir
insana bir yara isabet eder ve hakkında da bilinen bir diyet
yoksa; eğer yaralanan kimse köle olmuş olsaydı ve bu yarayı
da almamış olsaydı değeri ne olurdu? diye sorulur. Eğer yüz
dinardır denilirse, bu defa yarası iyileştikten sonra bu
kimsenin değerinin ne olacağı sorulur ve öğrenilir. Doksan
beş dinar olduğu söylenirse caninin (suçlunun) beş diyet
ödenmesi gerekir. Eğer doksan denilirse on diyet ödemesi
gerekir. Daha az veya çok olması bu kurala göre tespit
edilir. Çünkü tamamı diyetin garantisi kapsamındadır,
dolayısıyla parçaları da bu kapsama girmektedir."
Değerlendirme yara iyileştikten sonra yapılır. Miktarı
tespit edilecek olan yaranın erşi; ancak, yaranın
iyileşmesinden sonra yapılabilir. Yara iyileştikten sonra
herhangi bir eksiklik söz konusu değilse caniye bir şey
gerekmez, çünkü hükümeti adl noksanlık için vardır.
|