Kur'an'ın yazısı 
                  tevkifi 
                  olup muhalefet etmek caiz değildir. Buna delil, Resulullah
                  Sallallahu Aleyhi 
                  Vesellem'e gelen 
                  vahyi yazan kâtiplerin bulunmasıdır. Vahiy kâtipleri Kur'an-ı 
                  bu yazı ile yazdılar ve Resulullah 
                  Sallallahu Aleyhi Vesellem 
                  de onların bu şekilde yazmalarını kabul etti. Resulullah
                  Sallallahu Aleyhi 
                  Vesellem'in 
                  hayatı boyunca herhangi bir değişiklik olmaksızın Kur'an'ın 
                  yazılışı bu şekilde devam etmiştir. Sahabeler de Kur'an-ı 
                  yazdıkları halde onlardan hiçbirinin bu yazı şekline muhalefet 
                  ettikleri rivayet edilmemiştir. Osman Radıyallahu Anhu 
                  hilafete geçince müminlerin annesi Hafsa 
                  Radıyallahu Anha'nın 
                  yanında muhafaza edilen sayfalardan bu yazı şekline göre 
                  mushaflar çoğaltıldı ve diğer mushafların yakılması emrolundu.
                  
                
                Aynı zamanda Kur'an'ın yazısı o 
                döneme kadar alışılagelen Arap yazısının dışında bir yazı 
                şeklini ortaya koymaktadır. Bu farklılık, Kur'an'ın yazısının 
                bir ıstılah 
                olmayıp yalnızca 
                tevkifi bir yazı 
                şekli olduğundan başka bir anlama da gelmemektedir. Bu nedenle;
                
                
                - 
                الربا 
                kelimesi Kur'an'da niçin (ا) 
                ve (ي) 
                ile değil de (و) 
                ve (ا) 
                ile beraber 
                الربوا 
                şeklinde yazıldı diye sorulamaz. 
                
                - Yine 
                مائة 
                kelimesinde (ا) 
                ilavesi varken (مئة) 
                kelimesinde ise elifin bulunmamasının,   
                
                - 
                بأييكم 
                kelimelerinin yazılışında (ي) 
                harfinin iki defa yazılmasının, 
                
                - Hacc sûresindeki 
                سعوا 
                kelimesi  elif ilavesi ile yazılmışken Sebe sûresinde 
                سعو 
                şeklinde elifsiz yazılmasının, 
                
                - Diğer ayetlerde elifle 
                عتوا 
                şeklinde yazılan kelimenin Furkan sûresinde elifsiz olarak
                
                عتو 
                şeklinde yazılmasının, 
                
                - 
                آمنوا 
                kelimesi her yerde elifle yazıldığı halde 
                  باوء, 
                جاءو, فاءو 
                kelimelerinin elifsiz olarak yazılmasının, 
                
                - Diğer ayetlerde 
                يعفو 
                şeklinde yazılan kelimenin Nisa sûresinde elif ilavesi 
                يعفوا 
                الذي ile şeklinde 
                yazılmasının; ‘sebebi nedir?’ denilemez. Bu şekilde soru 
                sorulamayacağı gibi müteşabih
                ayetlerin
                bir
                kısmında
                bazı
                harflerin 
                hazfedilmesinin/düşürülmesinin; 
                ‘sebebi nedir?’ de denilemez. 
                
                -Yusuf ve Zuhruf sûresinde
                
                قرءنا 
                kelimesindeki elif harfi düşürülürken diğer yerlerde elifle 
                yazılması da böyledir. 
                
                -Yine Fussilet sûresinde 
                سموات 
                kelimesinin yazılışında vav harfinden sonra elif harfinin 
                yazılması diğer yerlerde ise hazfedilmesi, 
                
                ميعاد 
                kelimesinin yazılışında elif mutlak olarak her zaman sabit 
                kalırken Enfal sûresinde ise elifin hafzedilmesi, 
                
                 - 
                Nerede geçerse geçsin 
                سراجا 
                kelimesindeki elif sabit kalırken Furkan sûresinde ise 
                düşünülmesi de aynıdır. 
                
                Manada ve lafızda herhangi bir 
                ihtilaf olmamakla beraber yazı yönünden tek bir kelimenin 
                yazılmasında sûreler arasındaki bu farklılık, mushafın yazısının 
                ictihada veya anlayışa dayanmayıp işitmeye/vahye 
                dönük bir olay olduğuna delalet etmektedir. İşitmeye dayalı olan 
                her şey ise tevkifidir. Sûrelerin tertibinde ihtilaf olduğu 
                nakledilirken Resulullah 
                Sallallahu Aleyhi Vesellem'in 
                gözleri önünde bu kelimelerin bu şekilde yazılmasından dolayı 
                herhangi bir ihtilaf ortaya çıkmadığı gibi ayetlerin tertibinde 
                de herhangi bir ihtilafın varlığından bahsedilmemiştir. Bu da 
                mushafın yazısının tevkifi olduğuna delalet eder. Resul 
                Sallallahu Aleyhi Vesellem'in 
                bu yazı şeklini ikrarı/kabul 
                etmesi ve bu konu üzerinde sahabenin icması, lafız ve mana 
                birliği ile beraber aynı kelimenin farklı sûrelerde farklı 
                şekillerde yazılması gibi olayların tamamı, mushaflar üzerinde 
                bulunan kelimelerin yazılış şeklinin tevkifi bu yazıya bağlı 
                kalmanın gerekli olduğunun, bu yazının dışında bir yazı ile 
                Kur'an-ı yazmanın haram olduğunun, onda değişiklik yapmanın 
                kesinlikle caiz olmadığının apaçık delildir. 
                
                Burada; “Resul 
                Sallallahu Aleyhi Vesellem 
                ümmi idi yani okuma yazma bilmiyordu. Dolayısıyla onun ikrarına, 
                kabulüne itibar olunmaz” denilemez. Çünkü Resulün yazı 
                şekillerini bilen kâtipleri vardı ve onlar kelimelerin nasıl 
                yazıldığını Resule bildiriyorlardı. Üstelik bazı hadislerde de 
                geçtiği üzere Resul 
                Sallallahu Aleyhi Vesellem 
                harflerin şekillerini biliyordu. Ayrıca, yazdıran ve yazanlar 
                aynı kişiler oldukları halde kâtipler, devlet başkanlarına ve 
                krallara gönderilmek üzere yazdıkları mektuplarda, vahy geldiği 
                zaman sahifelere yazmış oldukları Kur'an yazısının dışında 
                Arapların alışageldikleri normal yazıyı kullanıyorlardı. 
                
                
                Kur'an'ın yazımında Osman
                Radıyallahu Anhu 
                kullandığı yazıya bağlı kalmak yalnızca mushafın tamamına has 
                bir durumdur. Ancak bunun yanında, delil olarak kullanırken veya 
                eğitim amacıyla veya başka amaçlarla tahta üzerine mushafın 
                dışında farklı bir yazım ile Kur'an-ı yazmak caizdir. Çünkü 
                Resulün ikrarı ve Sahabenin icması diğerlerinde değil yalnızca 
                mushaf üzerinde gerçekleşmiştir, dolayısıyla birbirlerine kıyas 
                yapılamazlar. Çünkü mushafın yazısının tevkifi oluşu 
                herhangi bir illete bağlı değildir. İllet olmayan yerde kıyas da 
                olmaz, yapılamaz.
                
                