Bir Müctehidden Bir Baþka Müctehide Geçme


Allahu Teâla bize ne bir müctehide, ne bir imama ne de bir mezhebe uymayý emretmedi. Bize ancak Þer’î hükme uymayý emretti. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in getirdiklerini almakla ve yasakladýklarýndan da sakýnmakla emrolunduk. Allahu Teâla þöyle buyurmaktadýr:

وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا   "Resul size neyi getirdiyse onu alýn sizi neden yasakladýysa onu býrakýn."[1]

Bu nedenle, Þeriata göre; þahýslara uyulmaz. Allah Subhenehû ve Teala’nýn hükümlerinden baþkasýna uymak da Þeriata göre doðru deðildir.

Fiili hayatta ise; Müslümanlar, müçtehitlerden birinin istinbat ettiði hükümleri taklit etmekte, onlarý kendilerine imam olarak almakta, hüküm istinbatýnda, ictihadlarýnda takip etmiþ olduklarý metotlarý da kendilerine mezheb olarak kabul etmektedirler. Böylece Müslümanlar arasýnda Hanefi, Malikî, Þafii, Hanbeli, Caferi, Zeydi gibi birçok mezhebler ortaya çýkmýþtýr. Bu mezheblere tabi olan Müslümanlar, eðer bu müçtehitlerin istinbat etmiþ olduðu Þer’î hükümlere tabi oluyorlarsa bu amelleri Þer’îdir. Çünkü böyle hareket etmekle Þer’î hükümlere tabi olmuþ sayýlýrlar. Eðer ortaya koyduðu istinbat yerine, hükmü istinbat eden müctehidin þahsýna tabi oluyorlarsa bu amelleri Þer’î deðildir. Çünkü böyle davranmakla Þer’î hükme tabi olmuþ sayýlmazlar. Çünkü müctehid bile olsa bir þahsýn sözü, Allah Subhenehû ve Teala’nýn Resulü Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in bize getirdiði emir ve yasaklardan deðildir. Bu nedenle bütün mezheblere uymaktan, bu mezheblere uyan kimselerin mezheb imamlarýnýn istinbat ettiði Allah Subhenehû ve Teala’nýn hükümlerine uyduklarýný anlamak gerekir. Eðer mezheblere uymaktan bu þekildeki bir anlayýþýn dýþýnda bir anlam çýkartýlýrsa, bu þekilde düþünen insanlar Allah Subhenehû ve Teala’nýn hükümlerini terk edip Allah Subhenehû ve Teala’nýn kullarý olan þahýslara tabi olduklarýndan dolayý, Allah Subhenehû ve Teala’nýn huzurunda sorumludurlar.

Mezheblerin istinbat ettiði hükümlere tâbi olmak açýsýndan durum budur. Ancak bu hükümlerin terki açýsýndan konuya yaklaþýldýðýnda bakýlýr: Bir hükmü alýr, ancak henüz o hükme göre amel etmeden önce hükmü terk ederse, kendisini Allah Subhenehû ve Teala’nýn rýzasýna ulaþtýrabileceði düþüncesine binaen tercih yoluyla baþka bir hükmü alabilir. Ancak bir müctehidin istinbat ettiði hükme göre amel ederse bu hüküm onun hakkýnda Allah Subhenehû ve Teala’nýn hükmü olur ve onu terk edip bir baþka hükmü almasý caiz deðildir. Ancak ikinci hükmü delili ile beraber almasýna karþýn birinci hükmü delilsiz olarak almýþsa veya öðrenme yoluyla ikinci hükmün delilinin birinci hükmün delilinden daha kuvvetli olduðu sabitleþir ve buna da kanaat getirirse birinci hükmü terk etmesi gerekir. Çünkü ikinci hükmün Þer’î delilinin daha kuvvetli olduðuna dair inancý ve onu doðru bulmasý, ikinci hükmü kendisi hakkýnda Allah Subhenehû ve Teala’nýn hükmü haline getirir. Týpký bir müctehidin hüküm istinbat ettiði delilden daha kuvvetli delil bulduðunda, delilin kuvvetli olmasý nedeniyle eski görüþünü terk ederek yeni görüþü almasý gibidir. Bu iki durumun dýþýnda mukallidin, taklit etmiþ olduðu hükmü terk edip bir baþka hükmü almasý caiz deðildir.

Ancak farklý bir hükümde baþka müctehidi taklit etmek mukallid için caizdir. Mukallidin bir meselede her âlime fetva sormasýnýn caiz olduðuna dair Sahabenin icmasý vardýr. Fakat mukallid kendisi için Þafii, Caferi gibi bir mezheb tayin eder ve ben falan mezhebdenim ve bu mezhebin görüþlerine baðlýyým derse bu durumda þu tafsilatlar vardýr:

Eðer taklit ettiði mezhebde ameli ile ilgili her meselenin çözümü varsa yani hüküm istinbat edilmiþse o mezhebin dýþýnda baþka bir mezhebi taklit edemez. Eðer ameli ile ilgili istinbat edilmiþ bir hüküm yoksa bir baþka mezhebi taklit etmesinde herhangi bir engel yoktur.

Ancak, bir meselede taklit etmekte olduðu hükmü terk edip bir baþka hükmü almasýnýn cevazýnda þu noktanýn açýkça bilinmesi gerekir: Mesele bir baþka mesele ile baðlantýlý olmamalýdýr, o mesele ile ilgili hükmü terk etmek bir baþka Þer’î hükme zarar vermemelidir. Eðer baþka mesele ile baðlantýsý varsa, birbiri ile baðlantýlý bütün meselelerle ilgili hükümlerin hepsini birden terk etmedikçe, yalnýzca bir meselenin hükmünü terk etmesi caiz olmaz. Çünkü onlarýn hepsi tek mesele sayýlýr. Namaz, abdest ve namazýn rükünleri gibi. Örneðin; Þafii mezhebinde olan bir kimsenin Ebu Hanife'nin “kadýna dokunmak abdesti bozmaz” sözünü taklit ederek Þafii mezhebine göre namazý kýlmasý doðru deðildir. Yine ‘ne kadar çok olursa olsun namazda ameli kesir/gereðinden fazla amel namazý bozmaz’ sözünü taklit eden kimsenin, ‘Fatihayý okumak namazýn rükünlerinden deðildir’ sözünü taklid eden kimsenin, ‘ameli kesir namazý bozar’ diyen kimseyi veya ‘Fatiha namazýn rükünlerindendir’ diyen kimseyi taklit ederek namaz kýlmasý doðru deðildir. Dolayýsýyla terki caiz olan bir hüküm, terki ile diðer Þer’î hükümlere dayanan amelleri etkilemeyen hükümdür.


[1] Haþr: 7