Roma Hukukunun Ýslâm Fýkhýný Etkilediði Ýddiasýnýn Saçmalýðý


Ýslâm'a kin besleyen ve Müslümanlara buðz eden bazý müsteþrikler/oryantalistler, ilk zamanlarda Müslümanlarýn giriþtikleri fetihler sonucunda, Müslümanlarýn Roma hukukundan ve kanunlarýndan büyük çapta etkilendiklerini iddia etmektedirler. Roma hukukunun, Ýslâm fýkhýnýn kaynaklarýndan birini meydana getirdiðini ve bazý hükümlerinin Roma hukukundan alýndýðýný söylediler. Bu iddiaya göre Tabiin asrýnda ve onlardan sonraki dönemde istinbat edilen Þer’î hükümler, Müslümanlarýn Roma hukukundan almýþ olduklarý Romalýlara ait hükümler imiþ. Bu oryantalistler, Ýslâmî fetihlerin yapýldýðý dönemde Þam ve civarýnda, Filistin ve Beyrut sahilleri boyunca Kayseriye'de (Bizans’ta) Roma hukukunun okutulduðu okullarýn bulunduðunu söyleyerek bu iddialarýný delillendirmeye çalýþtýlar. Ayný þekilde Þam bölgesinde Roma sistemine göre hareket eden ve Roma kanunlarýna göre hükmeden mahkemelerin bulunduðunu ve Ýslâmî fetihlerin yapýlmasýndan sonra da bu mahkemelerin belli bir zaman devam etmesinin, Müslümanlarýn bu mahkemeleri kabul ettiklerinin ve onlardan bir þeyler aldýklarýnýn, Roma sistemine ve hukukuna göre hareket ettiklerinin göstergesi olduðunu iddia ettiler. Bu iddialarýný desteklemek maksadýyla da kendilerinden bir takým varsayýmlar ortaya atarak þöyle dediler:

"Müslümanlar gibi birazcýk olsun medeniyetten nasibini almamýþ bir kavmin Bizans’ýn hâkimiyeti altýnda bulunan Þam topraklarý gibi medeni þehirleri fethettikleri zaman ne yapacaklarýný ve ne ile hükmedeceklerini düþünmeleri, sonra da Roma kanunlarýndan alýntýlar yapmalarý gayet doðaldýr."

Ardýndan da Ýslâmî fýkhýn bazý bölümleri ile Roma hukukunun ve kanunlarýnýn bazý bölümleri arasýnda karþýlaþtýrma yaptýðýmýz zaman, her ikisi arasýnda bir benzerliðin var olduðunu, hatta benzerlikten de öte "iddia edene delil getirmek, inkâr edene de yemin etmek düþer" gibi bazý hükümler, "fýkýh" ve "fakih" kelimeleri gibi kavramlar, olduðu gibi Roma hukukundan alýndý dediler. Hatta bu müsteþrikler daha da ileri giderek "Ýslâm fýkhýnýn Talmud'dan hükümler aldýðýný, Talmud'un da bu hükümleri Roma hukukundan aldýðýný" söylediler. Bu durumda onlarýn iddialarýna göre Ýslâm fýkhý, doðrudan doðruya Þam medreselerinde okutulan ve mahkemelerinde uygulanan Roma hukukundan, Talmud'dan nakledilerek Talmud aracýlýðý ile Roma hukukundan alýnmýþ olmaktadýr.

Bunlar iftiralardan ve karalamalardan öteye geçmeyen herhangi bir delile dayanmadan müsteþriklerin ileri sürdükleri iddialardýr. Müsteþriklerin bu iddialarý bir kaç sebepten dolayý boþ ve çürüktür.

1. Ne müsteþrikler ne de baþkalarý, Müslüman fakihlerin veya fakihlerin dýþýndakilerin ne tenkid ne teyid ne alýntý yoluyla Roma hukukuna veya kanununa herhangi bir iþarette bulunduðunu söyleyemez. Hiçbir kimse az veya çok onlardan herhangi bir alýntý yapmamýþtýr. Bu da böyle bir þeyin söz konusu olmadýðýna delalet etmektedir. Bazý Müslümanlar Yunan felsefesini tercüme ettiler. Fakat Roma hukukuna ait deðil bir kitabý, herhangi bir kelimeyi veya bir cümleyi dahi tercüme etmemiþlerdir. Bu da, yalnýzca fetihlerin yapýlmasýyla Roma hukukunun kökünden kazýndýðýný göstermektedir.

2. Müsteþriklerin, Þam bölgesinde Roma hukukunu okutan ve Roma kanunlarý ile hükmeden birçok mahkemenin var olduðunu söyledikleri dönemde Þam bölgesi, birçok müçtehit, âlim, kadý ve hakimle doluydu. Roma kanunlarýndan ve hukukundan etkilenme olsaydý doðal olarak etkilenme ilk önce bunlarda olmasý gerekirdi. Fakat biz, yazýlý olarak bizlere ulaþmýþ olan bu kiþilere ait fýkýhta Roma hukukundan herhangi bir etkilenmenin ve bahsin varlýðýna rastlamamaktayýz. Bilakis onlarýn fýkýhlarý Kitaba, Sünnete ve Sahabenin Ýcmasýna dayanmaktadýr. Þam bölgesinde yaþayan müçtehitlerin en meþhuru Ýmam-ý Evzai'dir. Ýmam-ý Evzai, Þam bölgesinde Roma hukukunun okutulduðu okullarýn en büyüklerinin yer aldýðýný iddia ettikleri Beyrut'ta yaþadý, hayatýnýn tamamýný orada geçirdi ve vefat etti. Görüþleri birçok muteber fýkýh kitaplarýnda toplandý. Ýmam-ý Þafii'nin el-Ümm isimli eserinin yedinci cildinde Evzai'ye ait birçok hükümler yer almaktadýr. Bu kitabý okuyan herhangi bir kimse Evzai'nin Roma hukukundan yerle gök arasý kadar uzak olduðunu görecektir. Hatta Evzai'nin mezhebi ve onun hakkýndaki rivayetler incelendiði zaman Evzai'nin Ehl-i Hadis mezhebinden olduðu ve Hadise reyden daha fazla itimat ettiði açýkça görülecektir. Evzai'nin benzeri daha birçok fakihlerin durumu da böyledir. Eðer herhangi bir etki olmuþ olsaydý bu fakihlerde etkisini göstermesi gerekirdi.

3. Müslümanlar, Allahu Teâla'nýn bütün insanlara Ýslâm Þeriatý ile hitap ettiðine ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in bütün insanlara gönderildiðine inanýrlar.

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا " Biz seni uyarýcý ve müjdeci olarak bütün insanlara gönderdik."[1]

Ýslâm Þeriatýna inanmayan herkesi kâfir sayarlar. Ýslâm hükmünün dýþýndaki herhangi bir hükmün küfür hükmü olduðuna, alýnmasýnýn da haram olduðuna inanýrlar. Bu nedenle Ýslâm inancýna sahip olan bu ve inancýna göre hareket eden bir kimsenin Ýslâm hükmünün dýþýnda herhangi bir hükmü almasý mümkün deðildir. Özellikle de Ýslâmî fetihlerin yoðun olduðu ilk asýrlarda Müslümanlar Ýslâm risaletini taþýyorlar ve Ýslâm Davetini götürmek için ülkeleri fethediyorlardý. Onlar, halkýný küfürden kurtarmak için ülkeleri fethederken, kökünden kazýyýp atmak ve yerine Ýslâm hükmünü koymak için geldikleri yerleri, küfür hükümlerini almak için fethettikleri nasýl söylenebilir?

4. Müslümanlarýn ülkeler fethettikleri zaman medeniyet bakýmýndan fethettikleri ülkelerden daha aþaðý bir seviyede olduklarý iddiasý da doðru deðildir. Bu iddia doðru olsaydý Müslümanlar kendi hadaratlarýný terk eder ve fethettikleri ülkelerdeki hadaratlarý alýrlardý. Çünkü zayýf ve güçsüz fikir deðil, güçlü fikir daha etkilidir. Üstelik Bizans'ýn hâkimiyeti altýnda bulunan topraklarda taþýnmakta olan hayat hakkýndaki fikirlerin, Ýslâm ile çeliþtiði de herkes tarafýndan bilinen bir gerçektir. Müslümanlar, fethettikleri ülkelerin halklarýný Ýslâm'a inanmaya zorlamamýþlar, yalnýzca onlardan cizye almakla yetinmiþlerdir. Fakat Ýslâmî fikrin gücü ve Ýslâm hadaratýnýn yüceliði, Roma fikirleri ve hadaretýna üstün gelerek onu ortadan kaldýrmýþtýr. Ve bu topraklarda yaþayan insanlar Ýslâm akidesine inanarak Müslüman olmalarý ve gönül rýzasýyla Ýslâm'a göre bir hayat yaþamalarý, Ýslâm fikirlerinin Roma hukukunun ve düþüncelerinin kökünü kazýdýðýna ve yerini aldýðýna delalet etmektedir. Ýþte konuþan bu vakýa, Roma hadaretýnýn Ýslâm hadaretýndan daha güçlü olduðunu ve Ýslâm fýkhýnýn Roma hukukundan etkilendiði iddiasýný ortaya atan müsteþrikleri yalanlamaktadýr.

5. Fýkýh ve Fýkýhçý kavramlarý hem Kur'an'da hem de Hadisi þerifler de kullanýlmaktadýr. Bu kavramlarý Müslümanlar, Roma kanunlarý ile karþýlaþmadan önce bilmiyor deðillerdi. Zira Allahu Teâla þöyle demektedir:

 فَلَوْلا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ    "Her Müslüman fýrkadan bir grup cihada gitsin, bir grup da kalsýn ki dinde fakih olsun. Kardeþleri döndüklerinde öðrendiklerini onlara öðretsinler."[2]

Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem de bir Hadiste þöyle demektedir:

مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ    "Allah kime hayýr murad ederse onu dinde fakih kýlar"[3]

Yine Yemen'e gönderdiði zaman Resul’ün Muaz'a ne ile hükmedeceksin? sorusuna Muaz'ýn Allah Subhenehû ve Teala’nýn Kitabý ile sonra Resulünün Sünneti ile sonra da görüþümle ictihad ederim cevabý fýkhýn ta kendisidir. Sonra gönderdiði diðer valiler ve çeyrek asýrdan biraz fazla süre içerisinde Sahabenin verdiði hükümler de fýkhýn ta kendisidir. Hal böyle iken "fýkýh" ve "fakih" kelimelerinin Roma'dan alýndýðý nasýl iddia edilebilir?

"Ýddia edenin delil getirmesi, inkâr edenin de yemin etmesi gerekir" sözü Romalýlarla herhangi bir iliþki kurulmadan önce Resulün söylediði bir söz olup Ömer'in Basra Valisi Ebu Musa'ya yazdýðý bir mektupta geçmektedir. Ömer'in, Romalýlarla herhangi bir iliþkiye girmediði ise bilinen bir olaydýr. Müslümanlar bu kavramlarý Ýslâm'ýn doðuþundan beri söyledikleri halde, "fýkýh" ve "fakih" kelimelerini, "iddia edene delil, inkâr edene de yemin vardýr" kuralýný, Müslümanlarýn Romalýlardan aldýklarý nasýl söylenebilir?

Bütün bunlardan Ýslâm fýkhýnýn Roma hukukundan etkilendiði safsatasýnýn kesinlikle aslý olmadýðý anlaþýlmaktadýr. Bu iddialar Müslümanlara olan öfkelerinden ve kinlerinden dolayý için için kendini yiyen Ýslâm düþmaný müsteþriklerin uydurmalarý ve tuzaklarýdýr.

Ýslâmî fýkhýnýn Talmud'dan alýndýðý iddiasýna gelince; Bu iddianýn batýllýðý asýlsýzlýðý, efendimiz Musa ve Ýsa Aleyhisselam'a inen Tevrat ve Ýncil'i tahrif eden, ellerinde var olan kitaplarýn ise kendilerinin yazdýðý Tevrat ve Ýncil olduðu ve Allah'tan gelen asýl kitaplar olmadýðý, ellerindeki Tevrat ve Ýncil'in tahrif edilmiþ yalanlarla dolu kitaplar olduðuna dair Kur'an'ýn Yahudilere karþý yaptýðý saldýrýlardan açýkça anlaþýlmaktadýr. Yahudilere karþý Kur'an'ýn baþlattýðý bu saldýrýnýn içerisine, onlarýn kitaplarýndan bir parça olan Talmud da girmektedir. Çünkü Talmud, Allah Subhanehû ve Teala katýndan deðildir. Dolayýsýyla Talmud'dan herhangi bir þeyi almak Ýslâm'la çeliþir. Üstelik Yahudiler Müslümanlardan ayrý kabileler olup Müslümanlarla beraber yaþamýyorlardý. Onlarla Müslümanlar arasýnda devam eden aralýksýz savaþlar sonucunda Müslümanlar onlarý aralarýndan çýkarmýþlardýr.

Gerçek olan ve hissedilen vakýaya göre de Ýslâm fýkhý Kitab'a ve Sünnete veya Kitap ve Sünnetin iþaret ettiði delillere göre istinbat edilmiþ hükümlerdir. Bir hükmün aslý Þer’î delile dayanmazsa Ýslâmî hükümlerden sayýlmadýðý gibi Ýslâm fýkhýndan da sayýlmaz.


 


[1] Sebe: 28

[2] Tevbe-122

[3] Buhari, Ýlm, 69, Merdâ, 5213; Müslim, Zekâh, 1719, Ýmârah, 3549; Tirmizi, Ýlm, 2569; Ýbni Mace, Mukaddime, 216; Ahmed b. Hanbel, Müs. Benî Hâþim, 2654, Bakî Müs. Mukessirîn, 6896, Müs. Þamiyyîn, 16234; Malik, Câmia, 1400; Daremi, Mukaddime, 226

 

* * * * *