Kiralama malının yani
ücretin bizzat görerek, ya da belirsizliği kaldıran vasıfla
belirli olması şart koşulur. Nesâî, Hasan’dan ücreti kendisine
bildirilmedikçe kişiyi kiralamanın kerih görüldüğünü rivayet
etti.
Ancak satılanın fiyatında
kıymet şart koşulmadığı gibi, kiralamada da değer şart koşulmaz.
Değer ile fiyat arasındaki fark şudur:
Değer,
bir şeyin maliyet miktarına uygun düşen husustur. Bu değer/paha
biçenlerin değerlendirmesine göre dengelenir. Fiyat ise,
değere ilaveten, daha fazla ya da daha az bir şekilde üzerinde
uzlaşılan husustur.
Ücretle çalışanın
ücretinin, işin değeri olması şart koşulmaz. Çünkü değer,
kiralamada bedel olmaz. Dolayısıyla ücretin, işin değerinden
daha fazla olması ve daha az olması caizdir.
Bir kişi, belirli bir
biçimde altın ya da gümüş parçalarını şekillendirmek için
birisini belirli bir ücretle çalıştırsa bu caiz olur. Çünkü onu
belirli bir iş için kiraladı. Ücretle, gümüş ya da altından
yaptığı işin ölçüde eşit olması şart koşulmaz. Çünkü ücretten
şart koşulan husus, işin karşılığı olmasıdır, işin yerine
karşılık olarak değil. Ücret ile yaptığı işin konumu arasında
bir alaka yoktur.
Para gibi alış-verişte bedel olmaya uygun olan, kiralamada da
bedel olmaya uygun olur. Yani bedel olmaya uygun olan, ücret
olmaya da uygundur. Fakat alış-verişte bedel olmaya uygun
olmayanın kiralamada bedel olması caizdir. Zira meselâ, bir sene
bir evde oturmaya karşılık bir hayvanın satılması caiz olmaz.
Fakat bir evde oturmaya karşılık bir bahçenin kiralanması sahih
olur. Çünkü alış-veriş malın mal ile değişimidir. Dolayısıyla
malın menfaat ile değişimi alış-veriş sayılmaz. Kiralama ise
böyle değildir. Zira o, bir bedel karşılığı menfaat üzerine
sözleşmedir. Bu bedelin mal olması zaruri değildir, menfaat de
olabilir.