Kim oturmak için bir
evi kiralarsa, onun onda bizzat kendisinin oturması ve
yerine istediği başka birisini oturtması hakkı vardır. Çünkü
üzerine sözleşme yapılandan bizzat kendisinin ve
naibinin/temsilcinin faydalanması hakkı vardır. Kişinin,
üzerine sözleşme yapılandan faydalanma hususunda kendi
yerine temsilcisini oturtması, satın alınanı teslim alma
hususunda vekil tayin etmesi gibi caizdir.
Onun, evin içinde
oturan kişinin normalinde yaptığı her şeyi, -mobilya
koyması, süslemesi, yemek yapması v.b. hakkıdır. Ancak
kiralayanın kiraladığı eve, kendisinden daha fazla zarar
veren birisini oturtması hakkı yoktur. Dolayısıyla kiralayan
mesela; çamaşırcı ya da demirci değilse, eve çamaşırcıları
ve demircileri oturtmaz. Çünkü onlar eve zarar verirler. Bu,
üzerine sözleşmenin yapıldığı menfaatten daha fazla
menfaattir. Zira sözleşme bu evin benzeri için bilinen bir
menfaat üzerine yapılmıştır. Sahibine haber vererek de olsa,
kira sözleşmesinin üzerine yapıldığı menfaatten daha fazla
bir menfaati tüketmesi ona caiz olmaz.
Evin oturmak için
kiralanmasında, oturmak için olduğunun metne geçmesine gerek
yoktur. Bilakis bu hususta sözleşmenin mutlak olması
caizdir, oturma için olduğunun zikredilmesine ve sıfatına
gerek yoktur. Çünkü ev ancak oturmak için kiraya verilir.
Onun zikredilmesine ihtiyaç duyulmaz, oturmada farklılık
oluşur, onu kontrol altına almaya gerek duyulmaz.
Evi kiralayanın,
kiralama sözleşmesi müddetince evi başkasına kiraya verme
hakkı vardır. Kiralama sözleşmesi müddeti, sözleşme
metnindeki farklılığa bağlı olarak farklı olur. Kiralama,
belirli bir şey karşılığı her ay üzerine olduğunda, kiraya
veren ve kiralayandan birisinin ancak her ayın sonunda
feshetme hakkı vardır. Ancak ilk ayda, kiralama
sözleşmesinin mutlaklığına bağlıdır. Çünkü bilinir ki,
sözleşmenin ardından onun belirli bir ücret hakkı vardır.
Ondan sonraki aylarda o husustaki sözleşme eve girmeye –ki o
evde oturmaktır- bağlıdır. Eve girdiğinde ilk sözleşmede
geçen sahih olur. Eve girmezse ya da ilk ayın sonunda
sözleşmeyi feshederse, fesholur. Eve girmek ayın içine terk
edilirse, onun hakkında sözleşmenin olmaması nedeni ile
kiralama sabit olmamıştır.
“Evimi yirmi aylığına
her ay şu kadar ücret karşılığı sana kiraya veriyorum” derse
caiz olur. Çünkü süre bellidir, ücreti bellidir. İkisinden
birinin hemen sözleşmeyi feshetme hakkı yoktur. Çünkü o süre
tek bir süredir. Bir evi bir seneliğine kiralarsa, sene
dolmadan önce sözleşmeyi bozması belli olunca, ona ücretin
tamamını ödemesi zorunlu olur.
Bir kişi evini kiraya
verdiğinde, kiraya verenin, kiralayanın kullanımına
elverişli bir şekilde evi teslim etmesi zorunludur. Evin
anahtarlarını teslim etmesi, banyonun fayanslanması,
kapıların çalışması, suyun akması ve evden yararlanma imkânı
sağlayan her şeyin yapılması ya da iyileştirilmesi için
gerekli olan her şeyin sağlanması gibi. Fakat menfaatlerden
yararlanmak için, portatif merdiven, ip, kova, su saati,
elektrik sayacı gibi şeylerin temini kiralayanın üzerinedir.
Güzelleştirme ve süsleme ise ikisinden birisine zorunlu
değildir. Çünkü o olmaksızın da yararlanmak mümkündür. Evin
beyaza boyanması, kanalizasyonun ve tuvaletin temizlenmesine
gelince; kiralama esnasında bunlara gerek var ise, onu
yapmak kiraya verenin üzerinedir. Çünkü bunlar faydalanmayı
mümkün kılan hususlardandır. Eğer onlar, kiralayanın fiili
ile dolmuş ise, onları boşaltmak kiralayanın üzerinedir.
Çöplerin atılması, kiracının üzerinedir.
Kiraya veren,
faydalanmayı mümkün kılan hususlardan kendisine Şer’iatın
vacip kıldığı hususların masraflarını kiracının ödemesini
kira sözleşmesinde şart koşarsa o şart, sözleşmenin
gerektirdiğine ters oluşundan dolayı fasittir. Aynı şekilde
kiracı da kiracının yapmak zorunda olduğu şeyleri kiraya
verenin ödemesini şart koşarsa, o şart da sözleşmenin
gerektirdiğine ters düşmesi nedeni ile fasittir.
Kiraya veren ve
kiralayan ya da ikisinden birisi öldüğünde, kiralama aynı
şekilde devam eder. Çünkü kiralama, hakkında sözleşme
yapılan selamette iken ölüm ile fesh olunmayan zorunlu bir
sözleşmedir. |