TEÂDÜL VE TERÂCÝH


Deliller, bazýsýnýn diðer bazýsýna bir üstünlüðü olmadýðý halde çeliþirlerse buna “teâdül” denir. Bazý delillerin diðer bazýlarýna bir üstünlüðü olduðunda ise buna “terâcih” denir. Teâdül, kati iki delil arasýnda asla olmaz. Ayný þekilde kati delil ile zanni delil arasýnda da, kati zanniye üstün olduðu için teâdül meydana gelmez.

Ýki zanni delil arasýnda yani iki ahad haber arasýnda teâdülün olmasýna gelince; her ne kadar mantýki kýyas, caiz olduðuna delâlet etse de, delillerin vakýasý, delillerde bir teâdülün olmadýðýna ve zanni delillerde de kesin olarak teâdülün olmadýðýna delâlet etmektedir. Üstelik teâdülün caiz olmasýnýn söylenmesi, delilin iþlevini yok eder.

Mantýki varsayým þudur: Ýki adil kiþinin birisinin bir þeyin varlýðýný diðerinin de yokluðunu haber vermesi imkânsýz deðildir. Buna binaen teâdülün olmasý caiz olmaktadýr.

Teþri gerçeði böyle deðildir. Zira bütün þartlar, konumlar ve durumlarda eþit olduklarý sürece bir adil kimsenin bir þeyin varlýðýný haber vermesi ve diðer adil kimsenin ise o þeyin yokluðunu haber vermesi, sadece tek bir halde, nesih halinde vukuu bulur. Nesih ise teâdül cinsinden deðildir.

Buna binaen, teâdül zanni delillerde vaki deðildir. Teâdülün zanni deliller arasýnda imkânsýz oluþuna dair delil þudur: Müçtehidin ikisi ile amel etmesi ya da ikisini terk etmesi ya da birisi ile amel etmesi bakýmýndan iki zanni delil teâdül olsaydý, onlardan her birisi ile amel etmek, çeliþkilerin birleþtirilmesini gerektirirdi. O iki delilden birisi ile amel edilmezse, konuluþlarý abes olur ki bu Allah katýnda imkânsýzdýr. O ikisinden birisi ile amel edilirse, bakýlýr: Onu amel için biz seçmiþ isek, bu dinde arzuya göre davranma ve söz söyleme olur. Onu biz seçmiþ isek, o haramýn mubah kýlýnmasý hakkýnda mubah kýlma emaresinden dolayý bir tercih olur ki bunun batýl oluþu sabit olmuþtur. Bunun için iki zanni delil arasýnda teâdül olmaz, þeriata göre caiz olmaz. Dolayýsýyla deliller arasýnda teâdül kesinlikle yoktur.

Tercih” ise lügatte, meylettirmek ve üstün kýlmaktýr. Usulcülerin ýstýlahýnda ise; kendisi ile amel etmek için iki delilden birisini diðerine karþý kuvvetli kýlmaktýr. Sahabelerin Aiþe RadýyAllah’u Anha’nýn haberini Ebu Sa’îd El-Hudrî’nin haberine guslün gerekmesi meselesinde tercih etmeleri gibi. O haber, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözüdür:             إِذَا الْتَقَى الْخِتَانَانِ وَجَبَ الْغُسْلُ     “Ýki sünnet yeri bir araya geldiðinde gusül vacib ulur.”[1]    Ebu Sa’îd El-Hudrî’nin haberi ise, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözüdür:   إِنَّمَا الْمَاءُ مِنَ الْمَاءِ    “Su ancak su ile (meni ile) gerekir.”[2]  Bu tercih ise, Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in eþlerinin bu husustaki fiilini yabancý erkeklerden daha iyi bilmelerine binaen olmuþtur. Dolayýsýyla bu, tercihe baðlanmanýn caiz oluþu hakkýnda bir icmâdýr.

Tercih, zanni delillere ya da ahad haberlere tahsis edilir, kesin delillerde olmaz. Zira kati ile kati arasýnda ve kati ile zanni arasýnda tercih olmaz. Zanni deliller arasýnda tercih yapmak için ana hatlar þunlardýr:

1- Ýki nâss çeliþtiðinde, onlardan her birisi ile amel etmek imkânsýz olduðunda ancak birisi diðerine tercih edilir. Bir yönden de olsa amel etmek imkâný olduðunda tercih edilmez. Çünkü delillerin iþlevsel olmalarý tamamýyla ihmal edilmelerinden evlâdýr. Zira delilde asýl olan, delille amel olmasýdýr, delilin ihmal edilmesi deðil. Ýki delilin birlikte iþlevsel yapýlmasý birisinin ihmal edilmesinden evlâdýr. Buna örnek:

  Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi:   أَلا أُخْبِرُكُمْ بِخَيْرِ الشُّهَدَاءِ الَّذِي يَأْتِي بِشَهَادَتِهِ قَبْلَ أَنْ يُسْأَلَهَا    “Size þahitlerin hayýrlýsýný haber vereyim mi? O kimse, çaðrýlmadan þahitlik yapmaya gelen kimselerdir.”[3]     Bu, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözüyle çeliþmektedir: ثُمَّ يَفْشُو الْكَذِبُ حَتَّى يَحْلِفَ الرَّجُلُ وَلا يُسْتَحْلَفُ وَيَشْهَدَ الشَّاهِدُ وَلا يُسْتَشْهَدُ “...Daha sonra yalan yaygýnlaþacak. Hatta bir adamdan yemin etmesi istenmeden yemin edecek, þahitliðe çaðrýlmadan þahitlik edecektir.”[4]             Bu durumda birinci Allah’ýn hakkýna yorumlanýr, ikincisi kullarýn hakkýna yorumlanýr.

2-Ýki nâss kuvvet ve genellikte eþit olduklarý halde çeliþkilerinde ve o ikisinden sonuncusu bilindiðinde, sonraki gelen öncekini nesh eder. O ikisinden hangisinin önceki hangisinin sonraki olduðu bilinmezse, ikisi zanni iseler, birisi diðerine tercih edilir. Fakat iki kati delil arasýnda çeliþki olmaz. Çünkü kati delillerde teâdül olmaz.

Ýki delilden birisi kati, diðeri zanni olmasý ya da birisi genel diðeri özel olmasý bakýmýndan;

Ýki delil kuvvet ve genellikte eþit olmazlarsa, burada tercih meydana gelir. Ýkisi birisinin kati diðerinin zanni olmasý bakýmýndan kuvvette eþit olmadýklarýnda, kati olan tercih edilir, zanni olan terk edilir. Ýster o ikisi genel olsun ister özel olsun. Kati olan genel ve zanni olan özel olursa, zanni olan ile amel edilir.

Ýki delilden birisi diðerinden kesin olarak daha özel olmasý bakýmýndan;  Ýki delil genel ve özel oluþta eþit olmazlarsa, o zaman özel olan genel olana tercih edilir ve iki delilin arasý birleþtirilerek onunla amel edilir.

Ýki delil arasýnda genellik ve özellik bir yönden olup bir yönden olmamasý bakýmýndan;   Ýki delil genel oluþta eþit olmazlarsa, o zaman tercih edilenle amel etmek için bir yönden ikisi arasýnda tercih yolu aranýr. Çünkü özel oluþ, üstün oluþu gerektirir. Burada o iki delilden her birisi için diðerine yeðlenmesi söz konusu olur. Bunlara örnek:

- Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözü:  مَنْ نَسِيَ صَلاةً أَوْ نَامَ عَنْهَا فَلْيُصَلِّهَا إِذَا ذَكَرَهَا    “Kim bir namaz vakti uyuyakalýr veya unutup vaktini geçirirse, hatýrladýðýnda onu kýlsýn”[5]    Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in bu sözü ve mekruh vakitlerde namaz kýlmaktan nehyetmesi arasýnda bir yönden özellik ve genellik vardýr. Çünkü birinci haber vakitler hakkýnda geneldir, kaza namazlarý hakkýnda özeldir. Ýkinci haber ise namaz hakkýnda geneldir, kerahat vakitleri hakkýnda özeldir. Burada birinci þekilde olduðu gibi tercih yoluna gidilir.

3- Hükmün tercih edilmesi, þu hususlarla olur:

a- Aslýn hükmünü devam ettiren haber, o hükmü kaldýran habere tercih edilir. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözü gibi: مَنْ مَسَّ ذَكَرَهُ فَلْيَتَوَضَّأْ   “Kim cinsel organýna dokunursa, abdest alsýn.”[6]   Hâlbuki merfu olarak/açýkça Rasule isnad edilerek þu hadis de rivayet edilmiþtir:   سَأَلَ رَجُلٌ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيَتَوَضَّأُ أَحَدُنَا إِذَا مَسَّ ذَكَرَهُ قَالَ  إِنَّمَا هُوَ بَضْعَةٌ مِنْكَ أَوْ جَسَدِكَ    Kiþi cinsel organýna dokunduðunda abdest almasý gerekir mi? diye sorulduðunda Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi: O sadece senden bir et parçasýdýr.”[7]

Böylece geçersiz kýlma haberi tercih edilir. Çünkü hükmü devamlý kýlan hükmü kaldýrana tercih edilir. Bu, iki sebepten dolayýdýr:

Birincisi: Hükmü kaldýran ile amel etmek onu nesh etmektir. Bu ise, neshi açýklayan iki karine olmadýkça caiz olmaz. Burada da neshe delâlet eden bir karine yoktur.

Ýkincisi: Hükmü devamlý kýlan haber ile amel etmek, onun geçersiz olduðu zannýný oluþturan bir amelin olmayýþýndan dolayý namazýn sýhatini þüphesiz kýlar. Hükmü kaldýran ile amel etmek böyle deðildir. Zira o, geçersiz kýlar zannýný oluþturan bir fiilin varlýðýndan dolayý namazýn sýhatini þüpheli kýlar. Sýhatin þüphesiz olmasý, sýhatin þüpheli olmasýnýn önüne geçirilir. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi:  دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَرِيبُكَ  “Seni þüpheye düþüreni terk et, seni þüpheye düþürmeyene bak.”[8]

b- Haram kýlmaya delâlet eden haber, mubah kýlmaya delâlet eden habere tercih edilir.

Bu, ihtiyatý almak, haram kýlmaya dair hükmü almayý gerektirir. Çünkü fiil eðer haram ise, onun iþlenmesi zarar verir. Eðer mubah ise, onu terk etmekte zarar yoktur. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözü de buna delildir:    دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَرِيبُكَ   “Seni þüpheye düþüreni terk et, seni þüpheye düþürmeyene bak.”[9]

c- Haram kýlmaya delâlet eden haber, vacib kýlmaya delâlet eden habere denktir.

Zira birisi bir þeyi haram kýlmayý gerektiren, diðeri vacib kýlmayý gerektiren iki delil ileri sürüldüðünde teâdül durumundadýrlar. Yani tercih sebebi olmadýkça birisi ile amel edilmeyecek derecede eþit seviyede olurlar. Çünkü haram kýlan haber, fiilin yapýlmasýna ceza vermeyi içermektedir. Vacib kýlan haber de fiilin terk edilmesine ceza vermeyi içermektedir. Böylece eþit olmaktadýrlar. Onlardan birisini tercih etmek, tercih sebebinin olmasýný gerektirir. Kesin olarak tercih sebebi olmadýðýnda haram kýlma hükmü vacib kýlmaya tercih edilir. 

d- Vacib/farz kýlmaya delâlet eden haber mubah kýlmaya delâlet eden habere tercih edilir.

Yani birisi vacib kýlmayý gerektiren diðeri mubah kýlmayý gerektiren iki delil ileri sürüldüðünde vacib kýlmaya delâlet eden delil, mubah kýlmaya delâlet eden delilin önüne geçilir. Çünkü vacib kýlmaya delâlet eden delil, haram kýlmaya delâlet eden delile denktir. Haram kýlma hükmü mubaha tercih edildiðine göre, vacib de mubaha tercih edilir.

e- Haram kýlmaya delâlet eden haber, mekruh kýlmaya delâlet eden habere tercih edilir.

Çünkü mekruh, kesin olmayan bir þekilde fiilin terk edilmesinin talebidir. Haram kýlmak ise, kesin bir þekilde fiilin terk edilmesinin talebidir. Kesinlik, kesin olmayanýn önüne geçirilir.

f- Vacib/farz kýlmaya delâlet eden delil, mendub kýlmaya delâlet eden delile tercih edilir.

Çünkü vacib fiilin yapýlmasýnýn kesin bir þekilde talebidir, mendub ise fiilin yapýlmasýnýn kesin olmayan bir þekilde talebidir. Kesinlik, kesin olmayanýn önüne geçirilir.

g- Nefyedici delil, ispat edici delile tercih edilir.

Zira birisi ispat edici olarak diðeri nefyedici olarak/yok olduðunu belirterek gelmiþ iki delil bulunduðunda, nefyeden ispat edene tercih edilir. Bu, þu örnekte olduðu gibidir: Bilal, Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in eve selam vererek girdiðini haber verdi. Usâme ise eve selam vermeden girdiðini haber verdi. Usâmenin haberi tercih edilir.

h- Bir haddi nefyeden delil, onu ispat eden delile tercih edilir.

Bir haddi birisi nefyeden diðeri ispat eden iki delil bulunduðunda, birinci delil tercih edilir. Buna delil þu üç husustur:

Birincisi: Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözüdür:    ادْرَءُوا الْحُدُودَ عَنِ الْمُسْلِمِينَ مَا اسْتَطَعْتُمْ   "Elinizden geldikçe hadd cezalarýný Müslümanlardan defedin. "[10]

Ýkincisi: had zarar verir. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem ise þöyle dedi:  لا ضَرَرَ وَلا ضِرَارَ   “Zarar vermek de yoktur zarar görmek de yoktur.”[11]

Üçüncüsü: Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözüdür: فإن الإمام  أَنْ يُخْطِئَ فِي الْعَفْوِ خَيْرٌ مِنْ أَنْ يُخْطِئَ فِي الْعُقُوبَةِ  “Þüphesiz ki imamýn affetmekte hata etmesi, cezalandýrmakta hata etmesinden daha hayýrlýdýr.”[12]

4- Ahad haberi, illeti istinbat ya da kýyas yoluyla elde edilmiþ olan kýyasa tercih edilir.

Çünkü haber, tâtil edilmesinde hükme delaleti zâhir vahiydir. Ýstinbat veya kýyas yoluyla elde edilen illet, vahiyle gelenden olduðu anlaþýlandýr. Nâsstan delaleti zahir olan, delâlet edilenden anlaþýlanýn önüne geçirilir. Açýk illet ya da nâssýn kendisinde açýkça delâlet ettiði illet, içerisinde geldiði nâssýn hükmünü alýr.

***


[1] Müslim, K. Akdiyye, 3244

[2] Müslim, K. Hayz, 519

[3] Müslim, K. Akdiyye, 3244

[4] Tirmizi, K. Fitne, 2091

[5] Dâremi, K. Slâh, 1201

[6] Ebu Davud, K. Tahârat, 154

[7] Ahmed b. Hanbel, Müs. Medineyyîn, 15693

[8] Ahmed b. Hanbel, B. Müs. Mükessirîn, 12092

[9] Ahmed b. Hanbel, B. Müs. Mükessirîn, 12092

[10] Tirmizi, Ebu Hanife’nin Müsned’inde de geçti.

[11] Ýbni Mace, K. Ahkâm, 2332

[12] Tirmizi, K. Hudûd, 1344