MUSTAFA KEMAL’İN ANKARA’YI KENDİSİNE MERKEZ EDİNMESİ
Böylelikle, ikinci defa Parlamento ve kanun yoluyla
yönetimi ele almak için teşebbüse geçti. Eski esas üzerine, yani Halifenin
hükmüne bağlı Osmanlı bir Parlamento seçimi yapmak için hazırlıklara
başlandı. Lakin Başvekil Ali Rıza kendisinin zayıf olduğunu, halkın
meylinin Mustafa Kemal tarafında bulunduğunu hissettiğinden onunla
anlaşmayı tercih etti. Bahriye Nazırı Salih Paşa'yı Anadolu'ya gönderdi.
18 Ekim 1919 dan itibaren Amasya'da Tenfiz Komitesiyle beraber toplantılar
yapıldı. Günlerce devam etti. Nihayet Salih Paşa, komite üyeleriyle
hükümetin arasını bulmaya muvaffak oldu. İleri sürülen ilk teklif; saltanat
veya Hilâfete dokunmamak meselesiydi. Teklif hemen kabul edildi. Sonra
İstanbul temsilcisi, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin kararlarını olduğu gibi
kabul etti. Tenfiz Komitesinin feshi meselesinde şiddetli münakaşalar oldu.
Bunun üzerine yeni Parlamento toplandıktan sonra feshin meclis tarafından
kararlaştırılması işi askıya alındı.
Bundan sonra Mustafa Kemal, ikametgah
ve merkez edinmek için Ankara'ya çekildi. Şehre girişi esnasında
karşılamak için hazırlıklar yapılmıştı. Geleceği günün sabahı, onu
karşılamaya katılmak için çiftçiler işlerini bırakmışlar, dervişler,
üzerinde Kuran ayetleri yazılı yeşil bayraklarla beraber kafile halinde
karşılamaya çıkmışlardı. Gelir gelmez tezahürat yapıldı. Kadınlar
şenlikler yaptılar. Tekbir ve tahlil (la ilahe illallah) sesleri arasında
muzaffer bir komutan gibi şehre girdi ve orada yerleşti.
Yeni seçimler sonunda Ankara'dan Mebus
seçildi. Bir çok Mebuslar Ankara'ya gelip hazırlık toplantıları yaptılar.
Bu toplantılarda meseleler münakaşa edildi, Parlamentonun İstanbul’da
toplanmasına, üyeleri resmen Mebus olduktan sonra Tenfiz Komitesinin dağılmasına
karar verildi, Fakat Mustafa Kemal iki fikre de şiddetle itiraz etti. Ve şöyle
dedi:
"Parlamentonun adalete bağlılığının derecesi ve
siyaseti belirinceye kadar komite devam etmelidir. Parlamentonun başkente
gitmesi ise, delice bir ahmaklıktır. Eğer bunu yaparsanız düşmanın
himayesi altına girmiş olursunuz. Memlekete İngilizler hakim, pek gecikmeden
sizin işlerinize müdahale ederler, belki de sizi yakalayıp hapse atarlar. Hür
olabilmesi için Parlamento burada toplanmalıdır."
Fakat bütün mebuslar başkentin İstanbul olduğundan
Parlamentonun orada açılmasında, memleketin gerçek yöneticisi ve
Müslümanların halifesi olan Sultan Vahdeddin’in gölgesi altında kalmakta
ısrar ettiler. Mustafa Kemal buna sükut ederek kabullenmiş göründü, lakin
kendisi Ankara'da kaldı ve İstanbul’a gitmedi. Ankara Mebuslarının
katılımıyla bir toplantı yaparak, onlara talimatlar verdi. Onlardan gıyaben
kendisinin Meclis Başkanı seçmelerini istedi.
21 Aralık 1919 da Padişahın hitabesiyle Parlamento açıldı.
Arkasından Başkan seçimine geçildi. Mebuslar Mustafa Kemal'i kabul etmeyip
Rauf Beyi Başkan seçtiler. 20 Ocak 1920 de ise Meclis Erzurum ve Sivas
Kongrelerini tasvip eden ve "Misak-ı Millî" diye meşhur olan
kararı aldı. Türklerin çoğunluğu teşkil ettiği bütün memleketlerde tam
bir istiklal ve hürriyet istedi. İstanbul ve Marmara kıyıları
boşaltılacak, İmparatorluğun diğer yerlerinde referanduma baş
vurulacaktı.
Bu sıralarda Avrupa devletleri, Osmanlı Hükümetine İstanbul ve
Boğazların Sultanın tasarrufu altında kalması gerektiğine dair bir nota
verdiler. Mustafa Kemal ve taraftarları bunu kendi siyasetlerinin zaferi
şeklinde tefsir ettiler. Ve adil bir sulh şartlarını içeren bir barış
anlaşması ile Avrupalılarla anlaşmaya varılabileceğini söylediler. Bu sırada
Mustafa Kemal, Ali Rıza Paşa Hükümetini düşürüp onun yerine tam anlamıyla
millî bir hükümet kurmak için çalışıyordu. Bu hususta Mebuslara çok
ısrar etti. Bütün gayretlerini sarfetti. Fakat Mebuslar bundan sakınıp onun
sözüne kulak asmadılar. Bunun üzerine aklı başından oynadı. Meşru
yollardan Hükümeti ele alıp Hilâfet’i, Cumhuriyete değiştirme
emellerinin suya düştüğünü anladı. Kuvvet yoluyla hükümeti ele
alabilmek için tekrar ihtilal hareketini alevlendirmeye başladı.
|