ÇABA
VE KIVRAK ZEKÂ Yavaş düşünmeye karşı
tek çözümün, her şeyden önce çaba göstermek olduğunu söylemiştik,
Fakat burada sadece "çaba" yetmez. Zira kıvrak zekâ,
düşünme ve zekâdan meydana gelmesine karşın zeki olmayanlar veya
zekâ düzeyleri düşük olanlar da kıvrak düşünebilirler. Ayrıca
hızlı bir biçimde düşünme, mutlaka kıvrak zekâyı meydana
getirecek diye bir kural da yoktur. Bu nedenle çabaya dayalı olarak
hızlı düşünmeyi sağlamakla, kıvrak zekânın ortaya çıkarılacağını
sanmak, fazlasıyla iyimser olmak ve fazlasıyla abartmaktır. Bir kadının,
Ömer bin Hattab'a yaptığı şikâyet, buna verilebilecek en iyi kanıttır.
Bir kadın Ömer (RA)’a, kocasını şikâyet etmişti. Ancak kadın,
şikâyetini açık bir üslûpla değil de ancak kıvrak düşünebilen
kişinin anlayabileceği şekilde ifade etmişti. Kadın, Ömer (RA)’a
şöyle demişti: "Kocam gece kaim, gündüz saimdir"
(kocam gecesini ibadetle, gündüzünü ise oruç tutmakla geçiriyor)
Kadının bu sözleri üzerine Ömer (RA), "Ne kadar hayırlı
bir koca!" diye karşılık vermişti. Kadın gittikten
sonra, zekâ düzeyi Ömer'inkinden daha düşük olan ve daha yavaş
düşünen bir şahıs Ömer (RA)'a, "Kadın, kocasını şikâyet
ettiği halde hakkında âdil bir karar vermedin." demişti.
Ömer (RA), bu adama, "Nasıl yani?" diye sormuştu.
Adam, "Kadının kocası, gecesini ibadetle gündüzünü oruçla
geçiriyorsa, ona nasıl vakit ayırabilir ki?" demişti. Ömer
(RA), bu adamın sözlerini tasdik edip şikâyeti gidermeye, çözmeye
çalışmıştı. Böyle bir pozisyonda Ömer (RA), kıvrak zekâyla düşünememişti.
Dolayısıyla hızlı düşünmeden istifâde etmemişti.
Demek ki "çaba"nın
temeli, hızlı düşünmeye dayansa bile eğer bu "çaba"dan
kıvrak zekâ hedefleniyorsa, başka bir faktöre daha ihtiyaç vardır
ki, o da ortaya atılan delillerin, kıvrak zekâya uygun kanıtlarının
olmasıdır. Aslında ortaya atılıp tekrarlanan kategorilere ayrılan
her şeyin, kıvrak zekâyı gerçekleştirdiği doğrudur. Fakat "seri
düşünme"yi değil de, mutlak anlamda kıvrak zekâyı gerçekleştirmek
için ortaya atılan delillerin, bu işlevi yerine getirip getirmediğini
göz önünde bulundurmak gerekir. "Kıvrak zekâ, seri bir şekilde
düşünmenin verdiği bir sonuçtur" şeklinde ortaya atılan
bir tez doğrudur. Ancak mutlaka böyle bir sonuç doğacak diye bir
şey de söz konusu değildir. Demek ki seri düşünmeye getirilecek
bir çözüm, kıvrak zekâyı da var edebilir. Ancak iki kavram arasında,
zorunlu bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. Zira hızlı düşünme, kıvrak
zekânın doğmasına ön ayak olabilir, fakat böyle bir sonuç gerçekleşmeyebilir
de. Kıvrak zekâ, hızlı düşünmenin özelliklerini ve rengini
kavrama hızına bağlıdır. Sözgelimi şair, bir emîre şu meşhur
methiyesini söylemiş:
"Ömer"
gibi gelişi var onun, "Hatem" kadar cömert
"Ahnef"
kadar hoşgörülü, sabırlı, "İyas" kadar zeki
Böyle bir seremoniye
tanık olan bir kişi emîrin, bu niteliklerden daha yücesine lâyık
olduğunu söyleyince şair, hemen bu kişinin sözlerinin ne anlama
geldiğini anlamış ve emîrin, şiirde geçen kişilerden daha
cesur, daha cömert ve daha zeki olduğunu söylemesi gerektiğini algılamıştır.
Kıvrak zekâsı sayesinde, söylediği beyitleri açıklayıcı
nitelikteki şu beyitleri sıralamıştır:
İnkâr etme onu (emîri)
başkasına benzetmemi.
Ve serserice bir teşbih
olarak algılama
Cömertlik ve yiğitlik
hakkında yapılan.
Allah benzetmemiş mi
koca nurunu,
Kandil ile lambaya.
Görüldüğü gibi şair,
kıvrak zekâsı sayesinde ilk beyitte söylediklerini, sonraki iki
beyitte açıklama yoluna gitmiştir. Şair, son iki beyitte ilk söylediği
mısraların, emîrin kişiliğinin noksan olduğunu ortaya koymadığını;
dolayısıyla yanlış anlaşıldığını îma etmiştir. Zira ifade,
gerçek değil temsilîdir, benzetmedir, semboliktir. Her şeyden büyük
olan Allah, "temsil"i, küçük nesnenin büyük nesneye
benzetilmesi şeklinde takdir etmiştir. Eğer şair, kıvrak zekâ
veya idrak etme hızına sahip olmasaydı; emîri methetmek istediği
halde onu yerme riskiyle karşı karşıya kalırdı ki, bunun
bedelini de hayatıyla ödeyebilirdi. Şairin, olayı hızlı bir şekilde
kavraması, kıvrak düşünmesini sağlamıştır.
Kıvrak zekâ, hızlı
kavramaktan doğar. Ancak her hızlı kavrama, kıvrak zekâya dönüşümü
sağlamayabilir de. Yukarıdaki örnek -hızlı kavramaya sahip bir kişi
olduğu halde Ömer bin Hattab'ın, kadının şikâyetinin özünü
anlayamaması- hızlı idrakin, her zaman kıvrak zekâya dönüşümü
sağlayamadığının kanıtıdır. Fakat yukarıdaki beyitlerde şairin
hızlı kavraması, kıvrak zekâya dönüşümü gerçekleştirebilmiştir.
İşte vuku bulmuş olan bu olaylar da açıkça gösteriyor ki kıvrak
zekâ, ancak hızlı kavramaktan doğar. Kıvrak zekâ oluşturulmak
isteniyorsa, her şeyden önce hızlı kavramanın meydana getirilmesi
gerekir. Burada "çaba"nın önemi ortaya çıkıyor.
Özetle; hızlı kavrama eyleminin kıvrak zekâyı oluşturup oluşturmadığı,
verimli olup olmadığı, ortaya atılan bütün unsurların algılanabilir
olmasına ve muğlaklıktan kurtarılmasına bağlıdır. Ömer (RA)’ın
yanında bulunan şahıslardan biri, eğer kıvrak düşünmeyip kadının
sözlerinin bünyesinde taşıdığı anlamı kavramasaydı Ömer (RA),
kadının şikâyetini anlayamazdı. Aynı şekilde şair, söylediği
ilk beyite karşı tepki gösteren adamın ne demek istediğini
anlamasaydı, hemen sonra söylediği iki beyitle, karşı karşıya
kaldığı kritik durumu düzeltemezdi. Burada hem kıvrak zekâya hem
de kıvrak zekâyı oluşturan iş, oluş, eylem ve sözlere "dikkat
etme" zorunluğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çabadan,
doğrudan doğruya "hızlı düşünme" değil de "Kıvrak
Zekâ" elde edilmek isteniyorsa, çabanın yanında daha başka
fonksiyonların da göz önünde bulundurulması gerekir. Buna örnek
olarak; kişinin önüne bireyin, toplumun veya ülkenin geleceğiyle
ilgili bir tezin ortaya atılması verilebilir. Sözgelimi Mısır
gibi bir ülkenin geleceğini ele alalım. Bu ülkenin geleceğini
tahlil etmek için, insanların geçim düzeylerini veya toplum olarak
ezilmişliklerini göz önünde bulundurmak yetmez. İnsanların kıvrak
zekâya sahip olmalarını sağlamak için ileri sürülen bu hususlar
yeterlidir denilse de insanlar, hemen Sosyalizmi seçecektirler. Çünkü
Sosyalizm, üretimle geçim düzeyini eşit hale getirmeyi ve "sosyal
adaletsizliği giderme” sloganını öne çıkarmaktadır.
Böylesi kıvrak zekâ
metodu, verilmek istenen mesajın tam tersi gibi bir görüntü
verebilir. Fakat yukarıdaki cümlelere bu ülke insanının, Müslüman
olduğunu; İslâm dininin ne çok zengin ne de çok fakir bir yaşam
biçimini tasvip etmediğini; sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması
için dini değerlerin veya insanların sahip oldukları yanlış seçimin
söz konusu olabileceğini ve bu durumda kıvrak zekânın, gerçek
sonucu vermeyeceğini de eklemek gerekir. Bu nedenle Mısır'da yaşayan
insanların, Müslüman oldukları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Aynı şekilde Fransa gibi bir ülkenin geleceği için İslâm, bir
çözüm projesi olarak sunulduğunda sunulan teze, o ülkenin gerçeklerini
de eklemek gerekir. Kıvrak zekânın etkin ve verimli olması için,
bu gibi ayrıntılar çok önemlidir. Bu bağlamda "çaba"nın,
seri bir biçimde düşünmeyi sağladığı söylenebilir fakat, kıvrak
zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı kesinkes sağladığı
söylenemez. Kıvrak zekâyı veya verimliliği olan bir kıvrak zekâyı
meydana getirmek için, ortaya atılan teze "dikkat"
etmek gerekir. Bu da tezin, eksik yönlerini tayin ederek veya Ömer (RA)’a
kocasını şikâyet eden kadın örneğinde olduğu gibi olayın,
olgunun arka planını algılayarak gerçekleştirilebilir.
|