KIVRAK ZEKÂNIN ÖZÜ Kıvrak zekâyla ilgili
birtakım ayrıntılar ve onun dinamiklerini bir tarafa bırakırsak,
kıvrak zekânın özünün, hızlı düşünme ve hızlı karar verme
işleminden ibâret olduğunu kavramış oluruz. Daha önce söz ettiğimiz
örnekte kadın, Mü’minlerin Emiri'ne: "kocasının gece kâim,
gündüz sâim olduğunu" söylüyordu. Bu sözleri seri bir
biçimde kavrayıp kadının bu sözlerle kocasını şikâyet ettiğine
karar vermek, kıvrak zekâdan doğan bir sonuçtur. Fakat Ömer (ra),
bu olayda, kıvrak zekâsını kullanmadığı için bu sözleri, kadının
kocasına bir övgüsü biçiminde algılamış; dolayısıyla hukukî
bir karar vermemişti Ömer (ra)’ın yanındaki şahıslardan biri,
kıvrak zekâsı sayesinde kadının sözlerinin övgüden değil, şikâyetten
kaynaklandığını seri bir şekilde algılamıştı. Bu sözlerle
kadının, aslında bir şikâyeti dile getirmek istediğine karar
vermiş, böylece kıvrak zekâ örneği sergilemişti.
Kıvrak zekâ; sözü
veya herhangi bir işi, eylemi, oluşu anında kavramak ve anında
karar vermekten ibârettir. İşte bu anında kavrama ve karar verme
mekanizmasına "kıvrak zekâ" diyoruz. Belki ilk bakışta
aklımıza, anında kavrama ile anında karar verme unsurlarının aynı
olduğu düşüncesi gelebilir. Fakat gerçekte kavrama, anında karar
vermeyle yapılan bir hazırlık aşamasıdır. Yukarıdaki örnekte
adamın, kadının sözlerini bir şikâyetin ifadesi olarak kavraması;
meselenin, bir şikâyetin ifadesi olduğuna karar vermesinin hazırlık
aşamasıdır. Karar vermeden önce söz, iş, oluş ve eylemin algılanması;
herhangi bir işleme girişmeyi veya bir reaksiyon göstermeyi
gerektirmeyebilir de. Eylemin algılanması, bu "kavrama"
eyleminden başka bir şey değildir. Zira karar söz konusuysa ancak
o zaman, eyleme geçmek söz konusu olur. Kıvrak zekânın temel
sonucu "kavrama" unsuru değil, "karar
verme" unsurudur. "Kavrama", salt zihinsel
bir eylemdir. Yukarıdaki örnekte adam, kıvrak zekâya sâhip
biriydi. Kadının, kocasından söz ettiğini ve bu sözlerini, Ömer
(ra)’a yönelttiğini algılamış; ardından kafasında bu sözlerin
bir şikâyetin ifadesi olduğuna dair zihinsel bir eylem gerçekleşmiş,
sonunda bir şikâyetin söz konusu olduğuna karar vermişti. Bu "karar",
bir "kavrama" sonucu doğarken "kavrama"
ise salt zihinsel bir eylemden doğmuştur. Demek ki kıvrak zekânın
meydana gelmesi için, hüküm vermeden önce anında kavramak ve anında
karar vermek gerekir. Bu nedenle kıvrak zekâ, anında kavrama
eyleminden hemen sonra, anında karar vermektir. Meselenin özünde de
bu yatmaktadır. Kıvrak zekâda ilk aşama "anında
kavramak"; hazırlık aşamasının hemen ardından gelen
ikinci aşama ise, "anında karar vermek"tir. Anında
kavrama eylemi, doğal olarak anında karar vermeyi gerektiriyorsa da
meselenin özünde, sırasıyla bahsedilen iki aşama yatmaktadır.
Bir sözü, işi, oluşu,
eylemi kavramak ne kadar önemliyse, bunlar hakkında karar vermek de
o kadar önemlidir. Zira kavranılan şey hakkında, kesinlikle bir
karara varılır. Öyleyse kavramak, meselenin temelini teşkil eder.
Yukarıdaki örnekte Ömer (ra), kadının sözlerini şikâyet olarak
algılasaydı bu sözlerin, övgü değil şikâyet olduğunu anlar ve
buna göre bir karar verirdi. Ama kadın şikâyetini, muhatabının
anlamadığı bir üslûpla dile getirmişti. Bu yüzden muhatap, kadının
sözlerini şikâyet olarak kavramamıştı. Kıvrak zekâ eylemi gerçekleşmediğinden
muhatap, bu şikâyeti algılayamamış; dolayısıyla meseleyi çözme
yönünde herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu yüzden muhatabın,
önce kadının sözlerini kavraması gerekirdi. Bu tip manzaralara,
özellikle şikâyetini açıkça dile getirmekten sıkılan ve şikâyet
edilen organ tarafından reddedilmekten korkan kişilerde sıkça
rastlanmaktadır. Kıvrak zekâ, insanların taleplerini anlaşılır
bir şekilde ortaya koymalarını sağlamak için de gereklidir. Kadının
talebi, mâruz kaldığı haksızlığın ortadan kaldırılmasıdır.
İslâm toplumunda haksızlıkları ortadan kaldıran tek merci ise, Mü'minlerin
Emiri’dir. Fakat bu merciin kadının şikâyetini algılayamaması;
kadının kocasının "gündüz sâim, gece kâim"
olarak hayatını sürdürmesine, dolayısıyla evliliğin öngördüğü
haklardan yoksun kalmasına neden olabilirdi. Kıvrak zekânın olmayışı,
bu haksızlığın sürmesine sebep olabilirdi. O halde kıvrak zekânın
özünün, çok iyi anlaşılması gerekir. Buna göre kıvrak zekânın
özünde, "anında kavrama" ve "anında
karar" verme yatmaktadır. Bu gerçek böyle algılanmadığı
takdirde ne kıvrak zekâ eylemi gerçekleştirilebilir ne adâlet sağlanabilir
ne de tehlike bertaraf edilebilir. Bu yüzden kıvrak zekâyı meydana
getirmek için kıvrak zekânın özünü, iyice kavramak kaçınılmaz
bir eylemdir.
|