Nebilerin Günah İşlememeleri


İslâm akidesi; Allah Subhenehû ve Teala’ya, meleklerine, kitaplarına, resullerine, ahiret gününe, "Kaza ve Kader"e, hayrının ve şerrinin Allah'tan geldiğine inanmaktan ibarettir demek bunların dışında inanılması gereken şeyler yoktur demek değildir. Bunlar esastırlar. Bunların dışında nebilerin “ismeti”/günah işlememeleri gibi akide ile ilgili fikirler de vardır. Nebilerin ismeti, nebilere iman konusuna dâhildir.

Nebilerin ismetinin delili nakli değil aklidir. Çünkü nebinin nübüvveti ve resulün risaleti gönderildikleri insanlar tarafından hissedilebilir mucizelere dayanan bir delille aklen sabittir. Bu nedenle nebilerin ismeti hususu da aklen sabit olmalıdır. Çünkü ismet, resullerin ve nebilerin nübüvvetinin sabit olmasının gerektirdiklerindendir. Şüphesiz resullerin ve nebilerin ismeti meselesi akli bir konudur. Çünkü onların resul ve nebi oluşları Allah Subhenehû ve Teala 'dan aldıklarını tebliğ etmekte masum/günah işlemekten korunmuş olmalarını gerektirmektedir. Tek bir konuda bile günah işlemelerine imkân olursa elbette ki bu her mesele de çatlaklar getirir. Bu durumda da risalet ve nübüvvet tamamen yok olur gider. Bir şahsın Allah Subhenehû ve Teala’nın nebisi veya Allah tarafından gönderilen bir resul olduğunun sabit olması, onun Allah'tan aldıklarını tebliğ de masum olması demektir. Onun tebliğ etmedeki ismeti kesindir. Dolayısıyla nebi ya da resulün masumiyetini inkâr etmek, getirdiği risaleti ve nübüvvetini inkâr etmek sayılır. Bu nedenle her nebi ve resul tebliğde hatadan korunmuştur. Çünkü nebinin ve resulün tebliğdeki masumiyeti onların sıfatlarındandır. Her nebide ve resulde ismet sıfatının bulunmasını akıl kesinlikle gerekli görmektedir.

Nebilerin ve resullerin Allah Subhenehû ve Teala’nın emrettiği ve yasakladığı fiiller açısından masumiyetleri, onların kesinlikle ağır suçları işlememeleri esası üzere akli delile dayanmaktadır. Kesinlikle ağır suçları işlemezler. Çünkü ağır suçlardan birini yapmak günah işlemek demektir. İtaat parçalanmadığı gibi masiyet/günah işlemek de parçalanmaz. Herhangi bir günah işlenirse bu durum tebliğe de zarar verir, risaletle ve nübüvvetle çelişir. Bu nedenle resuller ve nebiler Allah Subhenehû ve Teala’dan aldıklarını tebliğde masum oldukları gibi büyük günahları işlemekten de masumdurlar.

Küçük hatalar açısından masum olup olmamaları hususunda ise alimler ihtilaf etmişlerdir. Bir kısım alimler bu tür fiillerden dolayı masum değildirler, çünkü bunlar masiyet sayılmaz demektedirler. Bir kısım alimler ise küçük olanlardan da masum olurlar, çünkü küçükler de masiyet sayılır demektedirler.

Doğru olan ise, kesinlikle yapılması veya yapılmaması istenenler, yani bütün farzlar ve haramlar açısından tamamen masum olduklarıdır. Yani nebiler ve resuller ister büyük olsun ister küçük olsun vacib/farz olan bir fiili terk etmekten ve haram olan bir fiili de işlemekten tamamen uzaktırlar. Diğer bir ifade ile masiyet olarak isimlendirilen ve masiyet olduğu doğrulanan her fiili işlemekten uzaktırlar. Bunların dışında mekruhları işlememeleri veya mendupları terk etmemeleri ve evla olana aykırı fiillerden dolayı masum değillerdir. Çünkü bu tür fiiller nübüvvet ve risalet vazifeleri ile çelişmemektedir. Bu nedenle mekruh olan bir fiili yapmaları veya mendub olan bir fiili terk etmeleri herhangi bir günahı gerektirmediği için bir sorun oluşturmaz. Mübah olanların bazısını yapıp bazısını yapmamaları gibi evla olana aykırı bir fiili yapmak onlar için caizdir. Çünkü bunlar bütün yönleriyle masiyet kelimesinin mefhumu içerisine girmemektedir. Akıl bunu zorunlu kılmaktadır, onların resul ve nebi oluşları bunu gerektirmektedir.

Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem hakkında akli delilden başka nakli deliller de gelmiştir. Kur’an’ı Kerim’den olan bu deliller Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem’in kerih görülen bir şey yapmadığı, hatta yapmakta olduğu her şeyin farz ya da mendup, ya da mübah olarak Allahu Teala’dan vahiy olduğuna delalet etmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurdu:     

 أتبع إلا ما يوحى إلي "Ben ancak bana vahyolunana tabi olurum." 1

قل إنما أتبع ما يوحى إلي من ربي “Deki: Ben ancak bana Rabbimden vahyolunana tabi olurum.” 2    

Ayrıca Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem Müslümanlar için örnektir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: 

وما آتاكم الرسول فخذوه وما نهاكم عنه فانتهوا “Resul size ne verdiyse onu alın. Sizi neden nehyettiyse ondan kaçının.” 3 

قل إن كنتم تحبون الله فاتبعوني يحببكم الله ويغفر لكم ذنوبكم “Deki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin.” 4

Resul’ün Sallallahu Aleyhi Vesellem fiileri ile hüküm çıkartmak hakkında geçerli olan, sözleri hakkında da geçerlidir. Zira hepsi de Allah Subhenehû ve Teala’nın emrine uyarak vahiyledir. Onun için Resul’ün fiileri haram ya da mekruh olmaz. Fakat onlar evla olana ters düşebilir. Çünkü evla olana ters düşmek mübahlardan bir mübahtır.

Ancak, resullerin ve nebilerin ismet sıfatı, onların vahiy ile nebi ve resul olmalarından sonraki dönemleri için geçerlidir. Resul ya da nebi olmadan önceki dönemleri hakkında diğer insanlar için mümkün olan, onlar için de mümkündür. Çünkü ismet sıfatı, nübüvvet ve risalet içindir.

 


1 En’am: 50

2 A’raf: 203

3 Haşr: 7

4 Ali İmran: 31