Öðrenimde Ýslâm'ýn Metodu


Öðrenim konusunda Ýslâm kültürüne ait bir metot vardýr. Bu metot üç madde de özetlenir:

1- Doðru bir kavrayýþla hakikatleri kavranacak derecede eþyalar derinlemesine incelenir, araþtýrýlýr. Çünkü Ýslâm kültürü, öðreniminde sabretmeye, tahammüle ihtiyaç duyulan, kökleri derinde olan fikri kültürdür.

Zira Ýslâm kültürü ile kültürleþmek fikri bir çalýþmadýr. Bu nedenle onu kavrayabilmek, önemli ölçüde akli çaba harcamayý gerektirir. Çünkü kültür iþi, Ýslâm kültürünün cümlelerini anlamaya, vakýasýný idrak etmeye ve Ýslâm kültürü ile vakýayý anlamada yardýmcý olacak bilgiler arasýnda baðlantý kurmaya muhtaçtýr. Bu nedenle kültürü fikri olarak almak/öðrenmek zorunludur.

Örneðin Müslüman’ýn akidesini teslimiyetçi bir yolla deðil, akýlla öðrenmesi farzdýr. Akidenin esasý ile ilgili her þeyin öðrenilmesi esnasýnda fikri ameliye/zihinsel iþlem ile öðrenilmesi gerekir.

Þer’î hükümler Kur'an ve Sünnette kendisiyle hitap edilen hususlar olduðu için, vakýadaki sorunun ve sorunla alakalý nassýn anlaþýlarak nassýn vakýadaki soruna uygulanabilmesi için Þer’î hükmün Kitap ve Sünnetten zihinsel iþlem ile istinbat edilmesi gerekir. Bu da elbette ki fikri iþlemi gerektirir. Hatta delilini bilmeden Þer’î hükmü alan cahil bir kimse bile sorunu ve onu çözecek hükmü anlamasý gerekir ki böylece karþýlaþtýðý soruna uygun hükmün dýþýnda baþka sorunla ilgili bir hükmü almasýn. Bunu gerçekleþtirebilmesi için ise elbette ki fikri iþleme ihtiyaç vardýr. Ýster müctehid olsun isterse ammi olsun bir kimsenin Ýslâm kültürü ile kültürleþebilmesi için bunu fikri olarak almasý gerekir, fikrî iþlemin ve fikrî çaba harcamanýn dýþýnda alýnamaz.

2- Bir þeyi öðrenen kimse öðrendiði þeye kendisi ile amel edecek derecede inanmasý gerekir. Yani akidesi ile ilgili olduðu sürece hiçbir þüpheye yer býrakmamasý ve öðrendiði þeyle ilgili hakikatleri kesinlikle tasdik etmesi gerekir.

Hükümler ve adab gibi akidenin dýþýndaki konularýn vakýaya uygunluðunda ise zanný galibine göre hareket eder. Ancak bunlarýn, hakkýnda en ufak tereddütte düþmediði, þüphenin bulaþmadýðý ve kesin bir þekilde itikat ettiði bir asýla dayanmasý gerekir.

Hangi halde olursa olsun öðrenen bir kimsenin öðrendiði þeyi almasýnda inanmak þarttýr. Bu inancý, ya öðrendiði þeyin aslýna olan inancýndan gelir ya da bizzat araþtýrdýðý þeye olan inancýndan gelir. Kültürün bu halin dýþýnda alýnmasý kesinlikle caiz deðildir. Özellikle seçkin bir durumda olmak için Ýslâm kültürü alýnýrsa, burda almanýn esasý itikat/inanmak olmallýdýr. Çünkü Ýslâm kültürü derin bir kültürdür. Ayný zamanda kendisi ile kültürlenen kimseyi harekete geçirecek, bozukluðu yakýp yok eden, alev alev yanan bir ateþ kadar enerjiye ve doðru yolu aydýnlatan bir nura sahiptir.

Bu fikirleri kesin bir þekilde tasdik, doðal olarak insanýn içerisinde vakýa ve bu düþüncelerle baðlantýlý eþya hakkýnda var olan mefhumlar arasýnda kesin bir baðlantý kurmayý gerektirir. Dolayýsýyla bu fikirler insaný câný gönülden bir istekle ve heyecanla inandýðý þeyi yapmaya sevk eder. Ve bu kültürü alan nefislerde bu etki çok çok fazla olur. Zira duygular fikrin taþýdýðý vakýaya doðru hareketlendirilmiþ olur. Çünkü kiþinin öðrendiði fikirlere inanmasý; duygularýný mefhumlarý ile baðlamasý bu baðlamanýn da kiþiyi harekete geçirmesi demektir.

3- Kiþi, öðrendiði kültürü hissedilen vakýadaki sorunlarý pratik olarak çözmeye yönelik bir þekilde öðrenmelidir. Varsayýmlara dayalý bir þekilde okuyup öðrenmemelidir. Ki eþyayý deðiþtirebilmesi ve tedavi edebilmesi için gerçeðine uygun olduðu gibi nitelendirsin. Böylece o, kâinatta, insanda ve hayatta var olan hissedebildiði þeyleri almýþ olur. Ýnsaný, hayatý ve kâinatý tedavi etmek, hakkýnda hüküm vermek ve böylece de alýp almama hususunda alacaðý tavrýný tayin etmek veya almak ile terk etmek arasýnda bir seçim yapmak için öðrenir. Bu nedenle Ýslâm, insanýn varsayýmlara baðlanmasýný doðru bulmaz. Örneðin Merih'te hayat olsaydý Ramazan ayýnda nasýl oruç tutulacaktý. Orada ay yoktur ki Ramazan ayý da var olsun! gibi bir mesele üzerinde araþtýrma yapýlamaz. Oysa hitap ancak yeryüzünde yaþayan insana yapýlmaktadýr. Ancak yeryüzünde yaþayan insan Ramazan ayýna þahit olur. Dolayýsýyla elbette ki oruç tutmasý gerekir. Fakat bazen ay görülmediði, hava bulutlu olduðu zaman ise; صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ فَإِنْ غُبِّيَ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانَ ثَلَاثِينَ "(Ramazan Hilalini) gördüðünüzde oruç tutun, (Þaban Hilalini) gördüðünüzde de orucu bozun Eðer hava bulutlu olur da (hilali) göremezseniz Þaban ayýný otuza tamamlayýnýz"[1] þeklindeki Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem'in hadisi ile belirtilen hüküm uygulanýr. Bu nedenle alýnan kültürün hayali veya varsayýmlara dayalý deðil pratiði olan kültür olmasý þarttýr. Hayatta pratiði ile karþýlaþýldýðý zaman, -onun güzelliðini bilmek ve zihinsel zevk almak için deðil- onunla amel etmek için öðrenilmelidir.

Öðrenimde Ýslâm'ýn metodu iþte budur. Bu metot;

- Araþtýrmada derinleþmek,

- Araþtýrma ve inceleme sonucunda elde edilen þeye inanmak,  

- Hayatta onu pratik olarak uygulamak için almaktýr.

Öðrenim metodu bu þekilde tam ve eksiksiz olarak tamamlandýðý zaman Müslüman, derin düþünce ve çok kuvvetli bir ihsas/algýlama ile hayat sorunlarýný çözecek güç sahibi bir kiþi olarak Ýslâm kültürü ile kültürlenmiþ olur. Ýslâm kültürü Müslüman’ý olgunlaþma yolunda gönüllü, serbestçe ve doðal olarak yürür hale getirir ve bu yolda yürümeye devam ettiði sürece de hiçbir güç onu bu yoldan çýkaramaz. Çünkü bu metotla elde ettiði Ýslâmî düþünceler hem kültürü olan kimseyi hem de baþkalarýný etkileyen doðru bir gerçeklik ve en faydalý bir ilaçtýr.

Üstelik bu metot, kültürleþtirdiði kimseyi çok canlý kýlar. Hayatta karþýlaþtýðý sorunlarý en ince detaylarýna inerek kolay olanýný ve zor olanýný çözmede Müslüman’a adeta olaðanüstü bir güç verir. Böylece onda aklýn kanaat getirdiði ve kalbin mutmain olduðu bir akliyat meydana gelir. Ayný zamanda onda kâmil bir iman ile dopdolu Ýslâmî bir nefsiyet oluþur. Bu akliyet ve nefsiyet kiþiyi Ýslâm'ýn istediði en üstün, yüce sýfatlarla sýfatlandýrýr. Bu akliyet ve nefsiyet ile yürümekte olduðu yolda karþýlaþacaklarý bütün zorluklarý yenebilir. Aydýn derin fikirlerden meydana gelen bu Ýslâmî kültürde var olan bu güç, bu fikirlerin Ýslâm akidesi üzerine bina kýlýnmasýndan ve insanýn Allahu Teâla ile olan baðlantýsýný idrak etmesinden kaynaklanmaktadýr.

Ýslâmî kültür ya doðrudan doðruya Allahu Teâla'dandýr ya da Allah Subhanehû ve Teala katýndan gelen Kitap ve Sünnetten istinbat edilmiþ fikirlerdir. Onda, fikir olmasýndan dolayý fikri yön bulunduðu gibi, benimsenmesi esnasýnda Allah Subhanehû ve Teala tarafýndan gelmiþ fikirler olarak kabul edilmesi ile Allah Subhanehû ve Teala ile baðlantýsýnýn idrak edilmesi açýsýndan da ayný zamanda ruhi yön vardýr. Bu nedenle onunla kültürlenen herkesi çok canlý, heyecanlý ve dev gibi pýrýl pýrýl parlayan aydýn derin düþünce sahibi bir kiþi yapar. Allah Subhenehû ve Teala’nýn rýzasýný kazanmak uðruna nefsini Allah için feda eder.

Onunla kültürlenen kimse ne istediðini, hayatta karþýlaþtýðý sorunlarý nasýl çözeceðini bilir. Çünkü o hayat mücadelesinde kendisine yönelebilecek hakikatleri önceden öðrenmiþtir. Bu nedenle ne olursa olsun ne tür sorunla karþýlaþýrsa karþýlaþsýn hayata dalar. O, aydýn düþünce, takvaya sahip ve bütün sorunlarý çözecek bilgilere sahip olmasý nedeniyle hayýr daðýtýcýsýdýr. Bu her yönüyle hayrý bünyesinde barýndýrmaktýr.


[1] Buhari, Savm, 1776