HÜKÜMLERLE MÜKELLEF OLANLAR


Hükümlerle mükellef olanlar bütün insanlardýr. Bunun içindir ki “hüküm”; ‘kullarýn fiilleriyle ilgili Þâri’nin hitabýdýr’ þeklinde tarif edilmiþtir. Þer’î hükümle teklif/sorumlu kýlmak hususunda Müslüman ile kâfir arasýnda fark yoktur. Zira onlarýn hepsi Þâri’nin hitabý ile muhataptýr ve Þeriatýn hükmü ile sorumlu kýlýnmýþtýr. Bu hususla ilgili çok sayýdaki nâsslar bu konunun delilidirler. Bu delillerin tamamý, yoruma yer býrakmayacak þekilde; ‘Ýslâm Þeriatýnýn tamamý ile muhatap olanlarýn –ister Müslüman olsunlar ister kâfir olsunlar fark etmeksizin- bütün insanlar olduðuna açýkça delâlet etmektedir.

Allah’u Teâla buyurdu ki:     وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا  “Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve uyarýcý olarak gönderdik.”[1] قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا   “De ki; Ey insanlar! Þüphesiz ben Allah’ýn size, hepinize gönderdiði elçisiyim.”[2]

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle buyurdu: بُعِثْتُ إِلَى الأحْمَرِ وَالأسْوَدِ    “Ben, siyahýna da kýrmýzýsýna da gönderildim.”[3]   Yani bütün insanlara gönderildim demektir. Bu hitap, tüm insanlar için genel olup Müslüman’ý da kâfiri de kapsar.

Þöyle denilmez: “Bu hitap Ýslâm’a inanmakla ilgili bir hitaptýr, feri hükümlerle ilgili deðildir. Çünkü risaletle ilgili bir hitaptýr. Yani risalete imanla ilgilidir, feri hükümlerle amel etmekle ilgisi yoktur.”

Böyle denilmez. Çünkü risalet geneldir. Ýmaný kapsadýðý gibi risaletle gelen feri hükümlerle amel etmeyi de kapsar. Risaleti imanla tahsis etmek, tahsis edici olmaksýzýn yapýlan bir tahsis ediþ olur. Ayrýca hitabýn insanlara genel olarak “جميعا” þeklinde olmasýyla Ýslâm’a iman ve sadece Müslümanlara olmasýyla da feri hükümlerle hitap kastediliyor olsaydý, insanlarýn bir kýsmý bir kýsým hükümlerle muhatap olurken diðer bir kýsmý muhatap olmuyor demek olurdu. Ýnsanlarýn bir kýsmýna bir kýsým hükümlerle hitap edip bir kýsmýnýn da bu hitabýn kapsamý dýþýnda býrakýlmasý caiz olsaydý, bu durum Þeriatýn getirdiði her hususta caiz olurdu. Yani imanla ilgili Ýslâmî kaideler hakkýnda da caiz olurdu. Çünkü hükümler hakkýnda caiz olan hükümler dýþýnda kalan hususlar hakkýnda da caiz olurdu ki bu batýldýr. Zira  رسول الله إليكمAllah’ýn size getirdiði elçisi” hitabý sarih bir hitaptýr. Dolayýsýyla hitap, ona imaný kendiliðinden doðrudan doðruya içerir. Ayrýca insanlara genel olarak risaletle hitap edildikleri gibi Þer’î hükümlerle de hitap edilmiþtir. Bu, Kur'an’ýn sarih nâsslarý ile sabittir.

Allah’u Teâla þöyle demiþtir: وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ (6) الَّذِينَ لا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ    “Zekâtýný vermeyen müþriklerin vay haline.”[4] يَقُولُ الإنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ (10) ... فَلا صَدَّقَ وَلا صَلَّى   “O gün insan, kaçýþ nereye der.” .... “O tasdik de etmemiþ, namaz da kýlmamýþ.”[5]

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ (38) ... مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ (42) قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ   وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ    “Her nefis kazandýklarý karþýlýðýnda rehin alýnmýþtýr.” .... “Sizi sakara sürükleyen nedir? Derler ki; biz namaz kýlanlardan deðildik, yoksullara da yedirmezdik.”[6]

Ayný þekilde Allah’u Teâla insanlara topluca ibadetleri emretmiþtir. Dolayýsýyla kâfirler de ibadetlerle emredilmiþlerdir.

Allah’u Teâla þöyle buyurdu: يَاأَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا ربكم الذي خلقكم    “Ey insanlar! Sizi yaratan Rabbinize ibadet ediniz.”[7]  وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ  “O evi haccetmesi, Allah’ýn insanlar üzerindeki bir hakkýdýr.”[8]

Bu ayetler, Allah’ýn kâfirleri de feri hükümlerle mükellef kýldýðý hususunda gayet açýktýrlar. Zira bu ayetler feri hükümlerle onlara hitap etmektedirler. Dolayýsýyla kâfirler feri hükümlerle de mükellef olurlar. Eðer onlar feri hükümlerle mükellef olmasalardý, feri hükümleri terk etmeleri nedeni ile Allah onlara þiddetli bir azap vaadinde bulunmazdý.

Zira Allah’u Teâla þöyle buyurdu: وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ (6) الَّذِينَ لا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ    “Zekâtýný vermeyen müþriklerin vay haline.”[9]

Böylece Allah’u Teâla’nýn feri hükümlerden bazý emirler ve yasaklarla kâfirlere hitap ettiði sabit olmaktadýr. Bu durumda geri kalan feri hükümlerin de muhatabý olmuþ olurlar.

Buraya kadar anlatýlanlara göre; kâfirlerin usul ve fürusu ile þeriatýn tamamýyla muhatap olduklarý, hem iman etmedikleri hem de hükümleri yerine getirmedikleri için Allah’ýn onlara azap edeceði açýkça anlaþýlmaktadýr.

Kâfirler hitap bakýmýndan, hükümlerle muhatap olduklarýnda bir þüphe yoktur. Ancak bu hükümler gereðince amel etmeleri bakýmýndan, devletin bu hükümleri onlara tatbik etmesi ve bu konuda onlarý zorlamasý bakýmýndan bir takým tafsilat vardýr. Þöyle ki: Herhangi bir zorlama olmaksýzýn kendiliklerinden hükümleri yerine getirmeleri gerekiyorsa bakýlýr: Eðer o hükümler namaz, oruç, hac, zekât ve diðer ibadetler gibi edasýnda Þâri’nin nâssý ile “Ýslâm” þartý (Müslüman olma þartý) konulmuþ hususlardan ise, kâfirlerin bunlarý yerine getirmeleri caiz deðildir, bunlarý uygulamalarý engellenir. Çünkü bu tür hükümleri yerine getirmenin þartý Müslüman olmaktýr, küfürle birlikte bunlarýn yerine getirilmesi caiz deðildir. Ayný þekilde borç gibi mali haklara kâfirin þahitlik yapmasý, kâfir kimselerin Müslümanlar üzerinde yönetici olmasý veya Müslümanlar arasýnda kadýlýk yapmasý gibi hususlar; Müslüman olma þartýnýn arandýðý ve Þer’î nâsslarýn kâfirler tarafýndan uygulanmasýna cevaz vermediði hükümlerdendir.

Müslüman olma þartýnýn aranmadýðý hususlarla ilgili diðer hükümleri uygulamalarý onlara caizdir. Mesela; kâfirlerin Müslümanlarla birlikte kâfirlere karþý savaþmasýnda olduðu gibi. Zira savaþta, savaþçýnýn Müslüman olmasý þart koþulmamýþtýr. Burada Müslüman olmak þart deðildir. Bu nedenle de kâfir bir kimsenin Müslümanlarla birlikte kâfirlere karþý savaþmasý caizdir. Ayný þekilde Müslüman olma þartýnýn aranmadýðý mali konularda, týpta ve diðer teknik hususlarda da durum aynýdýr.

Herhangi bir zorlama olmaksýzýn kendiliklerinden yerine getirdikleri feri hükümler açýsýndan durum budur. Kendileri istemeseler bile cebren mükellef tutulduklarý hükümlere gelince; onlardaki hitap genel ve iman þartýna baðlanmamýþsa bakýlýr: Eðer hüküm Müslüman olma þart koþulduðu için ancak Müslüman’ýn yapmasý caiz olan hükümlerden ise ve yerine getirmemelerine sükût edilen hükümlerden ise, onlar bu iki durumda hükümleri uygulamaya zorlanmazlar ve üzerlerine de zorla uygulanmaz. Bu nedenledir ki halife, Arap müþrikleri dýþýnda kalan kâfirleri, Ýslâm’a iman etmedikleri için cezalandýrmaz.

Çünkü Allah’u Teâla þöyle buyurmaktadýr: لا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ “Dinde zorlama yoktur.”[10] حَتَّى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ   “Kendi güçleri nispetinde küçülmüþler olarak cizye verinceye kadar...”[11]

Ayrýca Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, Yemen’deki kâfirleri dinleri üzeri býrakmýþ, onlardan sadece cizye almakla yetinmiþtir. Bundan ehli kitap olmayan müþrik Araplarý istisna tutmuþtur.

Zira Allah’u Teâla þöyle buyurmuþtur: تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ     “Onlarla savaþýrsýnýz, ya da Müslüman olurlar.”[12]

Bu ayetin hükmü, ehli kitap olmayan müþrik Araplara hastýr. Nitekim ehli kitap olanlar Müslümanlarýn namazý ile mükellef tutulmazlar ve kendi ibadetlerinden de alýkonulmazlar. Çünkü Rasul SallAllah’u Aleyhi VeSSellem Yemen’de, Bahreyn’de ve Mecran’da Müslüman olmayanlarýn kiliselerini yýkmamýþ, kiliseleri ve ibadetleriyle onlarý baþ baþa býrakmýþtýr. Bu, onlarýn inançlarý ve ibadetlerinde serbest býrakýldýklarýna delâlet etmektedir. Buna göre onlara cihad hükmü uygulanmaz ve cihada zorlanmazlar. Çünkü cihad ayetlerinde yer alan savaþmak kâfir cinsine karþý yapýlmaktadýr. Kâfirlerden ise kendisi ile savaþmasý beklenmez. Ayný þekilde þarabý býrakmaya zorlanmazlar, içki hükmü onlara uygulanmaz ve içki içtikleri için cezalandýrýlmazlar. Zira Yemen’de Hýristiyanlar bulunduðu halde içki içmelerine ses çýkarýlmadý. Yine sahabeler, þehirleri fethettiklerinde kâfirlerin içki içmelerini engellemiyorlardý.

Böylece, sýhhatinde Ýslâm’ýn þart koþulduðu veya Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in kâfirler hakkýnda sükût ettiði ya da sahabelerin hakkýnda sükût edilmesine icmâ ettikleri bütün hükümleri, kâfirler uygulamaya zorlanmazlar. Bu tür hükümler halife tarafýndan üzerlerine tatbik edilmezler.

Fakat hükümler bu þekilde yani sýhhatlerinde Ýslâm þart koþulmamýþsa ve hükümlerin üzerlerine tatbik edilmeyeceðine delâlet eden Þer’î bir nâss yoksa onlardan hükümler gereðince amel etmeleri istenir, hükümler üzerlerine uygulanýr, uymaya zorlanýrlar ve terk ettiklerinde de cezalandýrýlýrlar. Çünkü onlar Þeriatýn hitabýndaki hükümlerle muhataptýrlar. Ýman etmeden önce hükümle mükellef olmayacaklarýný gösteren hükümle ilgili iman þartýyla alakalý bir nâss geçmedikçe genel hitap genelliði üzere kalýr ve bütün hükümleri kapsar. Bu nedenledir ki hakkýnda istisna delili bulunmayan tüm hükümlerde kâfirden gereðince hareket etmesi istenir. Bunun delili Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in bu hükümleri kâfirlere uygulamýþ olmasýdýr. Zira Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in muamelatta onlara Ýslâm hükümleri ile muamelede bulunduðu, cezalarda da iþledikleri suçlardan dolayý onlarý cezalandýrdýðý sabittir. Enes RadýyAllah’u Anh’dan rivayet edilmiþtir ki:

Yahudi’nin birisi bir cariyenin baþýný iki taþ arasýnda ezdi. Cariyeye bunu sana kim yaptý, falan mý falan mý diye isimler soruldu. Nihayet Yahudi’nin ismi söylenince (iþaretle), o odur dedi. Yahudi gösterildi. Suçunu itiraf edince, Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem  emretti ve Yahudi’nin baþý iki taþla ezildi.[13]

Ebu Seleme b.Abdurrahman ve Süleyman b.Yesar yoluyla onlar da ensardan bazý adamlardan þu rivayet edildi:Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem onlarla baþlayarak Yahudilere dedi ki: يحلف منكم خمسون رجلا    ‘Sizden elli adam yemin etsin’ Onlar bunu reddetti. Ensara dedi ki; استحقوا   ‘siz hakkýnýzý isteyin’ Onlar dediler ki; ‘-ya Rasulullah biz gayýb üzerine anlaþýyoruz.’ Bunun üzerine Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, (suçlu) aralarýnda bulunduðu için Yahudilere diyet ödemeleri yükümlülüðü yükledi.[14]

Cabir b. Abdullah’tan rivayet edilmiþtir: Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem Yahudilerden bir kadýný ve bir adamý recm etti.[15]

Bu hadisler Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in iþledikleri suçlardan ötürü Müslümanlarý cezalandýrdýðý gibi kâfirleri de cezalandýrdýðýna delâlet etmektedirler. Bu da gösteriyor ki, kâfirler de Þer’î hükümler gereðince hareket etmeye zorlanýrlar. Þer’î hükümler Müslümanlar üzerine uygulandýðý gibi onlar üzerine de uygulanýr. Muamelatta, ukubatta ve diðer hükümlerde Müslüman zorunlu kýlýndýðý gibi onlar da zorunlu kýlýnýrlar. Bundan, Þeriatýn muhatabý olmalarý bakýmýndan deðil de tatbik bakýmýndan istisna kýldýðý hususlardan baþka istisna yoktur. Ýstisna edilen hususlar ise; sýhhatinde Ýslâm’ýn þart koþulduðuna ve zorlanmadýklarýna dair nâssýn sabit olduðu hususlardýr. Bunlarýn dýþýnda kalan hususlar kâfirlerden de talep edilirler ve bu hususlarda zorlanýrlar.

Buna göre kullarýn fiilleri ile ilgili Þâri’nin hitabý genel olup kâfiri de Müslüman’ý da ayný þekilde kapsamaktadýr. Ýslâm risaleti ile ilgili olarak gelen Þâri’nin hitabýnýn genel olmasý nedeni ile Müslüman ile kâfir arasýnda bu hususta bir fark yoktur. Bu hitabýn insanlar üzerine edilmesi farziyeti de geneldir. Ýslâm’ýn otoritesine boyun eðmiþ bulunduklarý sürece Müslümanlara tatbik edildiði gibi kâfirlere de tatbik edilir. Ýslâm hükümlerine uymaya zorlanýrlar, terk ettikleri zamanda cezalandýrýlýrlar, Þeriatýn istisna tuttuðu hususlar dýþýnda bir istisna yoktur. Bu istisna;

1-Hükümlerin edasýnda veya sýhhatinde Ýslâm’ýn þart koþulduðu hususlardýr,

2-Usul ve furuatla ilgili hükümlerden yapmaya zorlanmadýklarý ve üzerine bulunduklarý hal üzere kabul edildikleri hususlardýr. Bunlarýn dýþýnda kalan hususlarda Müslümanlarla onlarýn arasýnda bir fark yoktur.

Burada þöyle söylenilmez: “Namaz gibi bir takým hükümleri Allah Müslümanlara tahsis etmiþtir. Bu hükümlerin muhatabý yalnýzca mü’minlerdir. ‘Ey iman edenler!’ þeklindeki hitap Müslümanlara hastýr. Alýþ-veriþ ve faiz gibi genel olarak gelen hükümler ise Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar için geneldir.”

Böyle denilmez. Çünkü ‘Ey iman edenler!’ ifadesinden kasýt, onlara imanlarýný hatýrlatmaktýr, onlara has olmasý demek deðildir.

Bunun delili, Allah’u Teâla’nýn þu sözüdür: يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkýnda üzerinize kýsas farz kýlýndý.”[16]

Ayrýca Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, öldürülenler hakkýndaki kýsas hükmünü Müslümanlara uyguladýðý gibi kâfirlere de uygulamýþtýr.

Allah’u Teala þöyle buyurdu: لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الإخِرَ   “Allah’ý ve Ahiret Gününü umanlar için...”[17] فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ “Allah’a ve Ahiret Gününe inanýyorsanýz, onu Allah’a ve Rasulü’ne götürünüz.”[18] مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ   “Ýþte sizden kim Allah’a ve Ahiret Gününe inanýyorsa...”[19]

Bu ayetlerin siyaký, Allah’a ve Ahiret Gününe iman etmenin gereklerini hatýrlatýldýðýna delâlet etmektedir.

Zira yukarýda geçen ayetler þöyledir: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الأخِرَ     “Andolsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok zikredenler için güzel bir örnektir.”[20] فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ   “Eðer Allah’a ve Ahiret Gününe inanýyorsanýz, herhangi bir hususta anlaþmazlýða düþerseniz onu Allah’a ve Rasulü’ne götürünüz.”[21] ذَلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ “Ýþte  Allah’a ve Ahiret Gününe iman edenlere böyle öðüt verilir.”[22]

Bu ayetlerin hepsinde hatýrlatma vardýr.

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözü de bu kabildendir: مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ    “Allah’a ve Ahiret Gününe iman eden kimse ya hayýr konuþsun ya da sussun.”[23]

Bu delillerin tamamý imaný hatýrlatmaktadýr. Hükümlerle sorumlu kýlýnmada, imaný þart kýlmamaktadýr. Bunun içindir ki hitabýn يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواEy iman edenler!” ifadesi ile beraber olmasý, onu Müslümanlara has kýlmaz. Bundan maksat imanýn hatýrlatýlmasýdýr. Buna binaen teklif hitabý genel olarak kalýp Müslümanlarý ve kâfirleri kapsar. Dolayýsýyla kâfirler usulde de furuda da Þeriatýn genelliði ile muhataptýrlar. Halife, Þeriatýn hükümlerinin tamamýný kâfirlerin üzerine tatbik etmekle emrolunmuþtur. Kâfirlerin üzerine tatbik edilmeyeceðine dair Kur'an ya da hadiste bir nâssýn geldiði hükümler ve Müslümanlara has olduklarýna dair bir nâssýn geldiði hükümler dýþýnda kalan bütün hükümler Müslümanlara olduðu gibi kâfirlere de tatbik edilirler.


[1] Sebe’: 28

[2] A’raf: 158

[3] Ahmed b. Hanbel Müs. Kufiyyîn, 18902

[4] Fussilet: 6-7

[5] Kýyamet: 10,31

[6] Müddesir: 38, 42-44

[7] Bakara: 21

[8] Ali Ýmran: 97

[9] Fussilet: 6-7

[10] Bakara: 256

[11] Tevbe: 29

[12] Fetih: 16

[13] Buhari

[14] Ebu Davud

[15] Müslim

[16] Bakara: 178

[17] Ahzab: 21

[18] Nisa: 59

[19] Bakara: 232

[20] Ahzab: 21

[21] Nisa: 59

[22] Bakara: 232

[23] Buhari, Müslim K. Ýman, 67