Hükümlerle mükellef olanlar bütün insanlardýr. Bunun içindir ki
“hüküm”; ‘kullarýn fiilleriyle ilgili Þâri’nin hitabýdýr’
þeklinde tarif edilmiþtir. Þer’î hükümle teklif/sorumlu kýlmak
hususunda Müslüman ile kâfir arasýnda fark yoktur. Zira onlarýn
hepsi Þâri’nin hitabý ile muhataptýr ve Þeriatýn hükmü ile
sorumlu kýlýnmýþtýr. Bu hususla ilgili çok sayýdaki nâsslar bu
konunun delilidirler. Bu delillerin tamamý, yoruma yer
býrakmayacak þekilde; ‘Ýslâm Þeriatýnýn tamamý ile muhatap
olanlarýn –ister Müslüman olsunlar ister kâfir olsunlar fark
etmeksizin- bütün insanlar olduðuna açýkça delâlet etmektedir.
Allah’u Teâla buyurdu ki:
وَمَا
أَرْسَلْنَاكَ إِلا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا
“Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve uyarýcý olarak
gönderdik.”
قُلْ يَاأَيُّهَا النَّاسُ
إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا “De ki; Ey
insanlar! Þüphesiz ben Allah’ýn size, hepinize gönderdiði
elçisiyim.”
Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle buyurdu:
بُعِثْتُ إِلَى الأحْمَرِ وَالأسْوَدِ
“Ben, siyahýna da kýrmýzýsýna da gönderildim.”
Yani bütün insanlara gönderildim demektir. Bu hitap, tüm insanlar
için genel olup Müslüman’ý da kâfiri de kapsar.
Þöyle denilmez: “Bu hitap Ýslâm’a inanmakla ilgili bir hitaptýr,
feri hükümlerle ilgili deðildir. Çünkü risaletle ilgili bir
hitaptýr. Yani risalete imanla ilgilidir, feri hükümlerle amel
etmekle ilgisi yoktur.”
Böyle denilmez. Çünkü risalet geneldir. Ýmaný kapsadýðý gibi
risaletle gelen feri hükümlerle amel etmeyi de kapsar. Risaleti
imanla tahsis etmek, tahsis edici olmaksýzýn yapýlan bir tahsis
ediþ olur. Ayrýca hitabýn insanlara genel olarak “جميعا”
þeklinde olmasýyla Ýslâm’a iman ve sadece Müslümanlara olmasýyla
da feri hükümlerle hitap kastediliyor olsaydý, insanlarýn bir
kýsmý bir kýsým hükümlerle muhatap olurken diðer bir kýsmý muhatap
olmuyor demek olurdu. Ýnsanlarýn bir kýsmýna bir kýsým hükümlerle
hitap edip bir kýsmýnýn da bu
hitabýn kapsamý dýþýnda býrakýlmasý caiz olsaydý, bu durum
Þeriatýn getirdiði her hususta caiz olurdu. Yani imanla ilgili
Ýslâmî kaideler hakkýnda da caiz olurdu. Çünkü hükümler hakkýnda
caiz olan hükümler dýþýnda kalan hususlar hakkýnda da caiz olurdu
ki bu batýldýr. Zira رسول الله
إليكم “Allah’ýn size getirdiði elçisi” hitabý
sarih bir hitaptýr. Dolayýsýyla hitap, ona imaný kendiliðinden
doðrudan doðruya içerir. Ayrýca insanlara genel olarak risaletle
hitap edildikleri gibi Þer’î hükümlerle de hitap edilmiþtir. Bu,
Kur'an’ýn sarih nâsslarý ile sabittir.
Allah’u Teâla þöyle demiþtir:
وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ
(6)
الَّذِينَ لا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ “Zekâtýný vermeyen
müþriklerin vay haline.”
يَقُولُ الإنسَانُ يَوْمَئِذٍ
أَيْنَ الْمَفَرُّ
(10) ... فَلا صَدَّقَ
وَلا صَلَّى “O gün insan, kaçýþ nereye der.” .... “O
tasdik de etmemiþ, namaz da kýlmamýþ.”
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ
(38)
... مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ (42)
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
وَلَمْ
نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
“Her nefis kazandýklarý karþýlýðýnda rehin alýnmýþtýr.” .... “Sizi
sakara sürükleyen nedir? Derler ki; biz namaz kýlanlardan
deðildik, yoksullara da yedirmezdik.”
Ayný þekilde Allah’u Teâla insanlara topluca ibadetleri
emretmiþtir. Dolayýsýyla kâfirler de ibadetlerle emredilmiþlerdir.
Allah’u Teâla þöyle buyurdu:
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا ربكم الذي خلقكم “Ey
insanlar! Sizi yaratan Rabbinize ibadet ediniz.”
وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ
حِجُّ الْبَيْتِ “O evi haccetmesi, Allah’ýn insanlar
üzerindeki bir hakkýdýr.”
Bu ayetler, Allah’ýn kâfirleri de feri hükümlerle mükellef kýldýðý
hususunda gayet açýktýrlar. Zira bu ayetler feri hükümlerle onlara
hitap etmektedirler. Dolayýsýyla kâfirler feri hükümlerle de
mükellef olurlar. Eðer onlar feri hükümlerle mükellef olmasalardý,
feri hükümleri terk etmeleri nedeni ile Allah onlara þiddetli bir
azap vaadinde bulunmazdý.
Zira Allah’u Teâla þöyle buyurdu:
وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِكِينَ (6)
الَّذِينَ لا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ “Zekâtýný vermeyen
müþriklerin vay haline.”
Böylece Allah’u Teâla’nýn
feri hükümlerden bazý emirler ve yasaklarla kâfirlere hitap ettiði
sabit olmaktadýr. Bu durumda geri kalan feri hükümlerin de
muhatabý olmuþ olurlar.
Buraya kadar anlatýlanlara
göre; kâfirlerin usul ve fürusu ile þeriatýn tamamýyla muhatap
olduklarý, hem iman etmedikleri hem de hükümleri yerine
getirmedikleri için Allah’ýn onlara azap edeceði açýkça
anlaþýlmaktadýr.
Kâfirler hitap bakýmýndan,
hükümlerle muhatap olduklarýnda bir þüphe yoktur. Ancak bu
hükümler gereðince amel etmeleri bakýmýndan, devletin bu hükümleri
onlara tatbik etmesi ve bu konuda onlarý zorlamasý bakýmýndan bir
takým tafsilat vardýr. Þöyle ki: Herhangi bir zorlama olmaksýzýn
kendiliklerinden hükümleri yerine getirmeleri gerekiyorsa bakýlýr:
Eðer o hükümler namaz, oruç, hac, zekât ve diðer ibadetler gibi
edasýnda Þâri’nin nâssý ile “Ýslâm” þartý (Müslüman olma þartý)
konulmuþ hususlardan ise, kâfirlerin bunlarý yerine getirmeleri
caiz deðildir, bunlarý uygulamalarý engellenir. Çünkü bu tür
hükümleri yerine getirmenin þartý Müslüman olmaktýr, küfürle
birlikte bunlarýn yerine getirilmesi caiz deðildir. Ayný þekilde
borç gibi mali haklara kâfirin þahitlik yapmasý, kâfir kimselerin
Müslümanlar üzerinde yönetici olmasý veya Müslümanlar arasýnda
kadýlýk yapmasý gibi hususlar; Müslüman olma þartýnýn arandýðý ve
Þer’î nâsslarýn kâfirler tarafýndan uygulanmasýna cevaz vermediði
hükümlerdendir.
Müslüman olma þartýnýn
aranmadýðý hususlarla ilgili diðer hükümleri uygulamalarý onlara
caizdir. Mesela; kâfirlerin Müslümanlarla birlikte kâfirlere karþý
savaþmasýnda olduðu gibi. Zira savaþta, savaþçýnýn Müslüman olmasý
þart koþulmamýþtýr. Burada Müslüman olmak þart deðildir. Bu
nedenle de kâfir bir kimsenin Müslümanlarla birlikte kâfirlere
karþý savaþmasý caizdir. Ayný þekilde Müslüman olma þartýnýn
aranmadýðý mali konularda, týpta ve diðer teknik hususlarda da
durum aynýdýr.
Herhangi bir zorlama
olmaksýzýn kendiliklerinden yerine getirdikleri feri hükümler
açýsýndan durum budur. Kendileri istemeseler bile cebren mükellef
tutulduklarý hükümlere gelince; onlardaki hitap genel ve iman
þartýna baðlanmamýþsa bakýlýr: Eðer hüküm Müslüman olma þart
koþulduðu için ancak Müslüman’ýn yapmasý caiz olan hükümlerden ise
ve yerine getirmemelerine sükût edilen hükümlerden ise, onlar bu
iki durumda hükümleri uygulamaya zorlanmazlar ve üzerlerine de
zorla uygulanmaz. Bu nedenledir ki halife, Arap müþrikleri dýþýnda
kalan kâfirleri, Ýslâm’a iman etmedikleri için cezalandýrmaz.
Çünkü Allah’u Teâla þöyle
buyurmaktadýr:
لا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ
“Dinde zorlama
yoktur.”
حَتَّى يُعْطُوا
الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ
“Kendi güçleri nispetinde küçülmüþler olarak cizye verinceye
kadar...”
Ayrýca Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, Yemen’deki kâfirleri dinleri
üzeri býrakmýþ, onlardan sadece cizye almakla yetinmiþtir. Bundan
ehli kitap olmayan müþrik Araplarý istisna tutmuþtur.
Zira Allah’u Teâla þöyle
buyurmuþtur:
تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ
“Onlarla savaþýrsýnýz, ya da Müslüman olurlar.”
Bu ayetin hükmü, ehli kitap olmayan müþrik Araplara hastýr.
Nitekim ehli kitap olanlar Müslümanlarýn namazý ile mükellef
tutulmazlar ve kendi ibadetlerinden de alýkonulmazlar. Çünkü Rasul
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem Yemen’de, Bahreyn’de ve
Mecran’da Müslüman olmayanlarýn kiliselerini yýkmamýþ, kiliseleri
ve ibadetleriyle onlarý baþ baþa býrakmýþtýr. Bu, onlarýn
inançlarý ve ibadetlerinde serbest býrakýldýklarýna delâlet
etmektedir. Buna göre onlara cihad hükmü uygulanmaz ve cihada
zorlanmazlar. Çünkü cihad ayetlerinde yer alan savaþmak kâfir
cinsine karþý yapýlmaktadýr. Kâfirlerden ise kendisi ile savaþmasý
beklenmez. Ayný þekilde þarabý býrakmaya zorlanmazlar, içki hükmü
onlara uygulanmaz ve içki içtikleri için cezalandýrýlmazlar. Zira
Yemen’de Hýristiyanlar bulunduðu halde içki içmelerine ses
çýkarýlmadý. Yine sahabeler, þehirleri fethettiklerinde kâfirlerin
içki içmelerini engellemiyorlardý.
Böylece, sýhhatinde Ýslâm’ýn
þart koþulduðu veya Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in
kâfirler hakkýnda sükût ettiði ya da sahabelerin hakkýnda sükût
edilmesine icmâ ettikleri bütün hükümleri, kâfirler uygulamaya
zorlanmazlar. Bu tür hükümler halife tarafýndan üzerlerine tatbik
edilmezler.
Fakat hükümler bu þekilde
yani sýhhatlerinde Ýslâm þart koþulmamýþsa ve hükümlerin
üzerlerine tatbik edilmeyeceðine delâlet eden Þer’î bir nâss yoksa
onlardan hükümler gereðince amel etmeleri istenir, hükümler
üzerlerine uygulanýr, uymaya zorlanýrlar ve terk ettiklerinde de
cezalandýrýlýrlar. Çünkü onlar Þeriatýn hitabýndaki hükümlerle
muhataptýrlar. Ýman etmeden önce hükümle mükellef olmayacaklarýný
gösteren hükümle ilgili iman þartýyla alakalý bir nâss geçmedikçe
genel hitap genelliði üzere kalýr ve bütün hükümleri kapsar. Bu
nedenledir ki hakkýnda istisna delili bulunmayan tüm hükümlerde
kâfirden gereðince hareket etmesi istenir. Bunun delili Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in bu hükümleri kâfirlere
uygulamýþ olmasýdýr. Zira Rasulullah SallAllah’u Aleyhi
VeSSellem’in muamelatta onlara Ýslâm hükümleri ile muamelede
bulunduðu, cezalarda da iþledikleri suçlardan dolayý onlarý
cezalandýrdýðý sabittir. Enes RadýyAllah’u Anh’dan
rivayet edilmiþtir ki:
“Yahudi’nin
birisi bir cariyenin baþýný iki taþ arasýnda ezdi. Cariyeye bunu
sana kim yaptý, falan mý falan mý diye isimler soruldu. Nihayet
Yahudi’nin ismi söylenince (iþaretle), o odur dedi. Yahudi
gösterildi. Suçunu itiraf edince, Rasulullah SallAllah’u
Aleyhi VeSSellem emretti ve Yahudi’nin baþý iki taþla
ezildi.”
Ebu Seleme b.Abdurrahman ve
Süleyman b.Yesar yoluyla onlar da ensardan bazý adamlardan þu
rivayet edildi: “Nebi
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem onlarla baþlayarak
Yahudilere dedi ki:
يحلف
منكم خمسون رجلا
‘Sizden elli adam yemin etsin’ Onlar bunu reddetti.
Ensara dedi ki;
استحقوا ‘siz
hakkýnýzý isteyin’
Onlar dediler ki; ‘-ya
Rasulullah biz gayýb üzerine anlaþýyoruz.’ Bunun üzerine
Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem, (suçlu)
aralarýnda bulunduðu için Yahudilere diyet ödemeleri yükümlülüðü
yükledi.”
Cabir b. Abdullah’tan rivayet
edilmiþtir: “Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem Yahudilerden bir kadýný ve
bir adamý recm etti.”
Bu hadisler Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in iþledikleri suçlardan ötürü
Müslümanlarý cezalandýrdýðý gibi kâfirleri de cezalandýrdýðýna
delâlet etmektedirler. Bu da gösteriyor ki, kâfirler de Þer’î
hükümler gereðince hareket etmeye zorlanýrlar. Þer’î hükümler
Müslümanlar üzerine uygulandýðý gibi onlar üzerine de uygulanýr.
Muamelatta, ukubatta ve diðer hükümlerde Müslüman zorunlu
kýlýndýðý gibi onlar da zorunlu kýlýnýrlar. Bundan, Þeriatýn
muhatabý olmalarý bakýmýndan deðil de tatbik bakýmýndan istisna
kýldýðý hususlardan baþka istisna yoktur. Ýstisna edilen hususlar
ise; sýhhatinde Ýslâm’ýn þart koþulduðuna ve zorlanmadýklarýna
dair nâssýn sabit olduðu hususlardýr. Bunlarýn dýþýnda kalan
hususlar kâfirlerden de talep edilirler ve bu hususlarda
zorlanýrlar.
Buna göre kullarýn fiilleri
ile ilgili Þâri’nin hitabý genel olup kâfiri de Müslüman’ý da ayný
þekilde kapsamaktadýr. Ýslâm risaleti ile ilgili olarak gelen
Þâri’nin hitabýnýn genel olmasý nedeni ile Müslüman ile kâfir
arasýnda bu hususta bir fark yoktur. Bu hitabýn insanlar üzerine
edilmesi farziyeti de geneldir. Ýslâm’ýn otoritesine boyun eðmiþ
bulunduklarý sürece Müslümanlara tatbik edildiði gibi kâfirlere de
tatbik edilir. Ýslâm hükümlerine uymaya zorlanýrlar, terk
ettikleri zamanda cezalandýrýlýrlar, Þeriatýn istisna tuttuðu
hususlar dýþýnda bir istisna yoktur. Bu istisna;
1-Hükümlerin
edasýnda veya sýhhatinde Ýslâm’ýn þart koþulduðu hususlardýr,
2-Usul
ve furuatla ilgili hükümlerden yapmaya zorlanmadýklarý ve üzerine
bulunduklarý hal üzere kabul edildikleri hususlardýr. Bunlarýn
dýþýnda kalan hususlarda Müslümanlarla onlarýn arasýnda bir fark
yoktur.
Burada þöyle söylenilmez:
“Namaz gibi bir takým hükümleri Allah Müslümanlara tahsis
etmiþtir. Bu hükümlerin muhatabý yalnýzca mü’minlerdir. ‘Ey iman
edenler!’ þeklindeki hitap Müslümanlara hastýr. Alýþ-veriþ ve faiz
gibi genel olarak gelen hükümler ise Müslümanlar ve Müslüman
olmayanlar için geneldir.”
Böyle denilmez. Çünkü ‘Ey
iman edenler!’ ifadesinden kasýt, onlara imanlarýný
hatýrlatmaktýr, onlara has olmasý demek deðildir.
Bunun delili, Allah’u
Teâla’nýn þu sözüdür:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الْقِصَاصُ فِي
الْقَتْلَى
“Ey iman edenler!
Öldürülenler hakkýnda üzerinize kýsas farz kýlýndý.”
Ayrýca Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem,
öldürülenler hakkýndaki kýsas hükmünü Müslümanlara uyguladýðý gibi
kâfirlere de uygulamýþtýr.
Allah’u Teala þöyle buyurdu:
لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الإخِرَ
“Allah’ý ve Ahiret Gününü umanlar için...”
فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ
وَالرَّسُولِ إِنْ كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ
الأخِرِ “Allah’a ve Ahiret Gününe
inanýyorsanýz, onu Allah’a ve Rasulü’ne götürünüz.”
مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ
بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ “Ýþte sizden kim Allah’a ve
Ahiret Gününe inanýyorsa...”
Bu ayetlerin siyaký, Allah’a ve Ahiret Gününe iman etmenin
gereklerini hatýrlatýldýðýna delâlet etmektedir.
Zira yukarýda geçen ayetler þöyledir:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ
أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الأخِرَ
“Andolsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe
kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok zikredenler için güzel bir
örnektir.”
فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي
شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنتُمْ
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ “Eðer Allah’a
ve Ahiret Gününe inanýyorsanýz, herhangi bir hususta anlaþmazlýða
düþerseniz onu Allah’a ve Rasulü’ne götürünüz.”
ذَلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ
مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الأخِرِ “Ýþte
Allah’a ve Ahiret Gününe iman edenlere böyle öðüt verilir.”
Bu ayetlerin hepsinde
hatýrlatma vardýr.
Rasulullah SallAllah’u
Aleyhi VeSSellem’in þu sözü de bu kabildendir:
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ
الأخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ
“Allah’a ve
Ahiret Gününe iman eden kimse ya hayýr konuþsun ya da sussun.”
Bu delillerin tamamý imaný
hatýrlatmaktadýr. Hükümlerle sorumlu kýlýnmada, imaný þart
kýlmamaktadýr. Bunun içindir ki hitabýn
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
“Ey iman edenler!”
ifadesi ile beraber olmasý, onu Müslümanlara has kýlmaz. Bundan
maksat imanýn hatýrlatýlmasýdýr. Buna binaen teklif hitabý genel
olarak kalýp Müslümanlarý ve kâfirleri kapsar. Dolayýsýyla
kâfirler usulde de furuda da Þeriatýn genelliði ile muhataptýrlar.
Halife, Þeriatýn hükümlerinin tamamýný kâfirlerin üzerine tatbik
etmekle emrolunmuþtur. Kâfirlerin üzerine tatbik edilmeyeceðine
dair Kur'an ya da hadiste bir nâssýn geldiði hükümler ve
Müslümanlara has olduklarýna dair bir nâssýn geldiði hükümler
dýþýnda kalan bütün hükümler Müslümanlara olduðu gibi kâfirlere de
tatbik edilirler.
 |