Müslümanlara has olduğunu
belirten bir nâss gelmedikçe feri hükümlerle mükellef olmakta
İslâm şart değildir.
Bu nâsslar ya;
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا
اللَّهَ
“Ey iman edenler! Allah’a
yaraşır şekilde karşı takvalı olun!”
جَاهِدْ الْكُفَّارَ
“Kâfirlerle cihat et.”
وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى
الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً
“Allah kâfirlere Müslümanlar üzerinde asla bir yol
vermeyecektir.”
Bu ya ayetlerde olduğu gibi
sarih olur, ya da bir kısım feri hükümlerden muaf tutulmalarında
olduğu gibi delâlet yoluyla olur. Kâfirlerin namazdan muaf
tutulmaları, İslâm’ın (Müslüman olmanın) namazın şartlarından
olduğuna delâlet eder.
Müslüman olmanın gerekli
olduğu belirtilen hususlarda “İslâm” teklif şartlarından
birisidir. Fakat bunun yanı sıra, Müslüman ile kâfir farkı
gözetilmeyen teklif için genel şartlar vardır. Bu genel şartlar;
buluğ, akıl ve kudret/gücü yetmek
şartlarıdır. Buna göre mükellef olmanın şartı; buluğa ermiş
olmak, akıl sahibi ve sorumlu kılındığı hususları yerine
getirebilecek güçte olmaktır.
Ali Kerremullahi
Vechehu yoluyla rivayet edilmiştir ki Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem şöyle buyurmuştur:
رفع
القلم عن ثلاثة
عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتَّى
يفيق وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يبلغ
“Kalem
üç kişiden kaldırıldı: 1-Uyanıncaya kadar uyuyandan, 2-Aklı
başına gelinceye kadar mecnundan, 3-Buluğa erinceye kadar
çocuktan.”
Allah’u Teâla şöyle dedi:
لا يُكَلِّفُ
اللَّهُ نَفْسًا إِلا وُسْعَهَا
“Allah hiçbir nefse taşıyamayacağını yüklemez.”
رفع القلم
“Kalemin kaldırılması” teklifin kaldırılması demektir. O
mükellef değildir ve hükümlerle muhatap değildir, demektir.
لا
يكلف الله “Allah
yüklemez” ayeti
her ne kadar nefy/olumsuzluk bildirse de aynı zamanda nehy/yasaklama
anlamını da içermektedir.
Rasulullah SallAllah’u
Aleyhi VeSSellem’ın şu sözü de bunu teyit etmektedir:
وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ
مَا اسْتَطَعْتُمْ
“Size bir şeyi
emrettiğimde onu gücünüz yettiğince yerine getirin.”
Şöyle denilmez: “Allah,
çocuğa ve deliye zekâtı, nafakayı ve tazminatları farz
kılmıştır. Öyle ise çocuk da mükelleftir. Çünkü Allah onu bazı
hükümlerle mükellef tutmuştur.” Böyle söylenmez. Çünkü bu
görevler çocuğun ve mecnunun fiili ile ilgili değildir, onu malı
ve mali sorumlulukları ile ilgilidir. Malı ve zimmeti/mali
sorumlulukları teklif mahallindedir. Bu ikisi hakkında Şâri’nin
hitabı mal ve zimmet ile alakalıdır, fiille alakalı değil. Onun
içindir ki bu ikisinden kalem kaldırılmaz. Teklif hitabından
kalemin kaldırılması, fiille alakalıdır. Üstelik kalemin
kaldırılması açık bir gaye ile de sınırlandırılmıştır. Nâsslarda
yer alan şu ifadelerde olduğu gibi:
حتى
يبلغ “Buluğa
erinceye kadar”
حتى
يفيق “Aklı
başına gelinceye kadar”. Bu tabirler illetlendirilmeyi ifade
etmektedir. İlleti ise; “çocuk olmak” ve “aklın olmamasıdır”.
Malda ve zimmette bu hususlar söz konusu olmadığından istisna
yoktur.
Şöyle denilmez: “Sorumlu
tutulduğu hususu yerine getirmeye gücü yetmeyen kimseyi sorumlu
kılarak Allah muhal/imkânsız ile sorumlu kıldı. Zira indirdiği
hususlara Ebu Leheb’in iman etmesini emredip ardından da onun
iman etmeyeceğini bildirmesi iki zıttın aynı anda bir araya
getirilmesi anlamına gelir ki bu durumda Allah imkânsız olanla
yani kişiyi gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmuş olur.”
Böyle denilmez. Çünkü Ebu Leheb’in iman etmeyeceğine dair haberi
henüz indirmeden önce indirdiklerine iman etmekle sorumlu
tutmuştur. Daha sonra Allah onun inanmayacağını bildirdi. Onun
inanmayacağını haber vermesi, imanın gerekli olduğuna delâlet
eden delilden sonra geldiği için tasdik etmekle sorumlu
kılındığı hususlardan değildir.
Bu açıklamalar hükümlerle
teklif/sorumlu kılmanın prensip şartları açısındandır. Tekliften
sonra kendisi ile mükellef kılınan hükümlerin kaldırılması,
teklif şartlarından değil de teklif kılındığı hükmün terk
edilmesi için mubah kılınmış özürlerden kaynaklanmaktadır. Bu
nedenledir ki zorlanan, hata eden ve unutan kimselerden
–başlangıçta mükellef olmadıklarından değil- sorumlu
tutuldukları hususları yerine getirmemelerindeki vebal
kaldırılmıştır. Böylelikle özürler teklif şartlarından olmaz.
Zira Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem şöyle demiştir:
إن الله
وَضَعَ عَنْ أُمَّتِي الْخَطَأَ وَالنِّسْيَانَ وَمَا
اسْتُكْرِهُوا عَلَيْهِ
“Allah
Ümmetimden hata, unutma ve üzerinde zorlandıkları hususlar
(dan dolayı
hesaba çekilme)
kaldırdı.”
رفع القلم “Kalem
kaldırıldı” ifadesi ile
وَضَعَ عَنْ أُمَّتِي
“Ümmetimden kaldırıldı” ifadesi arasında bir fark dikkati
çekmektedir.
رفع
القلم “Kalem
kaldırıldı” ifadesi; teklif kaldırıldı, sorumluluk yoktur,
demektir.
وَضَعَ عَنْ أُمَّتِي
“Ümmetimden kaldırıldı” ifadesi ise; ümmetimden hesaba
çekilmenin kaldırılması anlamına gelir. Bu ise teklifin
kaldırılmasını gerektirmez.
Şeriata göre muteber olan zorlama; ikrahı mülci (çaresiz bırakan
zorlama) ile terk etmekten başka bir yolu kalmayacak bir şekilde
bir fiile zorlanmaktır. Eğer ikrah “mülci” şeklinde değilse
muteber değildir. Zorlama, “ızdırar”/zorunlu olma, çaresiz kalma
sınırına ulaşınca herhangi bir vebali yoktur. Zorlama, ızdırar
sınırına ulaşmaz ise, o seçenekli durumdadır. Onun için
sorgulanır, hesaba çekilir.