ÝKÝNCÝ DELÝL: SÜNNET


Rasulullah'ýn Sükûtu

Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in sükûtu, yani takriri onun sözü ve fiili gibi Sünnettendir. Bir kimse Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in önünde veya zamanýnda bir fiili yaparsa, Rasul de onu bilip inkâr etme imkâný olmasýna raðmen red etmeyip karþý çýkmayarak sükût eder ve ikrar ederse bakýlýr: Eðer Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in daha önceden o fiil hakkýnda bir yasaklamasý yoksa ve haram olduðu da bilinmiyorsa, Rasul’ün o fiilin failine sükût etmesi ve fiil üzerinde failini ikrar etmesi, o fiilin caiz oluþuna delâlet eder. Çünkü o fiil caiz olmasaydý, mutlaka ona karþý çýkar, reddederdi. Çünkü Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem münkere karþý susmaz. Onun sükûtu caiz oluþa delildir. Eðer Nebi daha önce o fiili yasaklamýþsa veya haram kýlýndýðý biliniyorsa, o þahsa karþý Rasul’ün susmasý, sükût etmesi tasavvur edilemez. Çünkü Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in münker karþýsýnda susmasý imkânsýzdýr.

Fakat zimmet ehlinin kiliselerine sýk sýk gitmelerine ve bunun da küfür olmasýna raðmen, Rasul’ün buna sükût etmesi, küfür fiilini ikrar ettiðine delâlet etmez. Ancak zimmet ehlinin ibadetlerinde serbest býrakýldýklarýna delâlet eder, kiliseye gitmenin caiz olduðuna delâlet etmez.

Sünnetten sayýlan sükûtun þartý þunlardýr:

1-Önceden o fiil hakkýnda bir yasaklamanýn bulunmamasý,

2-Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in önünde yapýlýp, Rasul’ün onu bilmesi ya da zamanýnda yapýlýp Rasul’ün o fiil hakkýnda bilgi sahibi olmasý,

3- Rasul’ün inkâr etme, karþý çýkma imkânýna sahip olmasý.

Bunlarýn dýþýnda kalanlar ise Sünnetten sayýlmazlar.

Rasul’ün karþý çýkmasýndan kasýt; failini engellemesi ya da azarlamasýdýr. Yoksa Rasul’ün kendisinin o fiile meyletmemesi, yapmamasý deðildir.

Nitekim Nebi’nin sofrasýnda kertenkele yenmiþ, fakat kendisi yememiþtir. Sebebi sorulduðunda þöyle demiþtir: لا وَلَكِنْ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِي فَأَجِدُنِي أَعَافُهُ   “Bu benim yaþadýðým bölgede bulunmuyor, ondan tiksiniyorum.”[1]

Rasul’ün ondan tiksinmesi, inkârdan sayýlmaz. Kertenkeleyi yiyen kimseyi engellememesi ise, ona Rasul’ün sükûtu sayýlýr. Dolayýsýyla da o fiilin caiz olduðuna delildir.

Nafi’den gelen þu rivayet de böyledir: Ýbni Ömer bir çobanýn kaval sesini iþitti. Ve parmaklarý ile kulalarýný týkadý. Bineðinin yolunu deðiþtirdi. Ey Nafi, sesi iþitiyor musun? diye sordu. Ben evet, diyordum. Ben hayýr iþitmiyorum diyesiye kadar öyle devam etti, ses kesilince ellerini kulaklarýndan çekti ve bineðini tekrar yoluna koydu. Sonra da dedi ki; Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in kaval sesini duyduðunu ve aynen böyle yaptýðýný gördüm.[2]

Bu olay, Rasul’ün o çobana inkârýný/karþý çýktýðýný göstermez, bilakis o çobana sükût ettiðini gösterir. Bu ise, kaval çalmanýn ve dinlemenin caiz olduðuna delildir. Parmaklarý ile kulaklarýný týkamasý ise, birçok mubahlardan kaçýndýðý gibi, kaval sesini dinlemekten kaçýndýðýna yorumlanýr. Týpký evinde bir dinar veya dirhem olduðu halde gecelemekten ve kertenkele eti yemekten sakýnmasý gibidir. Buna göre Rasul’ün sükûtundan kast olunan, fiilden hoþlanmadýðýný gösterse bile fiili iþleyen kimseyi engellememesidir.


[1] Buhari, K. Et’ameh, 4972

[2] Ahmed b.Hanbel