Ýslâm Þeriatý âlemlere rahmet
olarak gelmiþtir. Allah’u Teâlâ Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in
gönderilmesi hakkýnda þöyle dedi:
وَمَا
أَرْسَلْنَاكَ إِلاَ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
Kur'an-ý Kerim’in konumu hakkýnda da þöyle dedi:
وَنُنَزِّلُ مِنْ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ
لِلْمُؤْمِنِينَ “Biz
Kur’an’dan mü’minlere þifa ve rahmet olaný indirdik.”
Rasul’ün “rahmet” olmasý ve Ku’an’ýn “þifa” ve “rahmet” olmasý,
bunlarýn hepsi, Þeriatýn kullar için rahmet olarak geldiðine
delâlet etmektedir.
Ancak Þeriatýn rahmet olarak
gelmiþ olmasý, Þeriattan kaynaklanan neticedir, Þeriatýn
konulmasýna “sevk eden” deðildir. Yani Allah’u Subhanehu
Teâlâ bize Þeriatý koymasýndaki hikmetinin, ondan onun
kullar için rahmet olmasý neticesinin çýkmasý olduðunu
bildirmiþtir, Þeriatýn konulmasýna sevk edenin onun rahmet
olmasý olduðunu deðil. Buna binaen Þeriatýn insanlar için rahmet
olmasý; Þeriat koyucunun, Þeriatýn konulmasýnda hedeflediði
gayesi olmaktadýr, Þeriatýn kendisinden dolayý konulduðu sebep
deðil.
Buna delil; Þeriatýn rahmet
oluþuna delâlet eden ayetlerin nâssýdýr. Zira Allah’u Teâlâ
diyor ki;
وَمَا
أَرْسَلْنَاكَ إِلاَ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
وَنُنَزِّلُ مِنْ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ
لِلْمُؤْمِنِينَ “Biz Kur’an’dan mü’minlere þifa ve rahmet olaný indirdik.”
Bu nâsslar, illetlik ifade
etmezler. Zira bu Allah’u Teâlâ’nýn Firavun’un Musa ile durumu
hakkýndaki þu sözü gibidir:
فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا
“Nihayet Firavun’un ailesi onu kendileri için bir düþman ve tasa
olsun diye yitik çocuk olarak aldý.”
Allah’u Teâlâ Müslümanlara
meleklerle yardým etmesi hakkýnda þöyle dedi:
وَمَا
جَعَلَهُ اللَّهُ إِلاَ بُشْرَى
“Allah bunu sadece müjde olsun ... diye yapmýþtýr.”
وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْء
وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسلمينٍ
“Bu Kitabý da sana, her þey için bir açýklama, Müslümanlar için
hidayet, rahmet ve müjde olarak indirdik.”
فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا
لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
“O (Cebrail),
Allah’ýn izni ile Kur’an’ý senin kalbine önceki kitaplarý
doðrulayýcý ve mü’minler için hidayet ve müjde olarak
indirmiþtir.”
Bütün bunlarda kast edilen;
Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in
ve Kur’an’ýn gönderilmesinden hâsýl olan neticedir ki o da,
insanlar için rahmet olmasýdýr.
Allah’u Teâlâ’nýn Kur’an
hakkýndaki;
ما هو
شفاء ورحمة “þifa
ve rahmet olan”
sözü, netice bakýmýndan Þeriat için bir vasýftýr, Þeriatýn
konuluþu için bir illet deðil. Bu konu ile ilgili ayetlerin hiç
birinin sîgasýnda illetlendirme bulunmaz. Zira onlarýn bütün
sîgalarý illetlendirmeye delâlet etmemektedir. Onun için illiyet
nefyedilir, ayetler delâlet edilenleri üzere kalýrlar. Ayetlerin
delâlet edileni ise; Þeriatýn konulmasýnda Allah’ýn hikmetinin,
Þeriatýn rahmet olmasýdýr. Böylelikle illetlendirme nefyedilir,
dolayýsý ile illetlilik nefyedilir. Buna göre Þeriatýn âlemlere
rahmet oluþu, Þeriatýn konulmasýnýn illeti deðil, sadece
Þeriattan hâsýl olan netice olmaktadýr.
Þöyle denilmez: “Bu ayetler
Þeriatýn illetini açýklayan ayetleri bize bildirmesi gibi,
Þeriat koyucunun Þeriattan maksadýný bize bildirmiþlerdir. Onun
için Þeriat için illet olurlar.”
Böyle denilmez. Çünkü bu
ayetler, her ne kadar bize Þeriat koyucunun, Þeriatýn
konulmasýndaki kastýný ve hedefini bildirseler de, onlarýn
Þeriatýn konulmasýna iten olduklarýný bize bildirmemiþlerdir.
Zira “gaye” ile “sevk eden” arasýnda fark vardýr.
Ayetler bize Þeriattan netice
olarak çýkmasý mümkün olan gayeyi bildirmiþlerdir, fakat bize
Þeriatýn konuluþuna iteni edeni bildirmemiþlerdir. Þeriatýn
konulmasýna sevk edene yani Þeriatýn konulmasýna itene delâlet
eden ne Kitap’tan ne
de Sünnet’ten nâss bulunmamaktadýr. Var olanlarýn tamamý sadece
Þeriatýn gayesine delâlet eden nâsslardýr. Bu ise, illetliði
ifade etmez, dolayýsýyla illet olmaz. Buna binaen, Þer’î
nâsslarda, Þeriatýn konuluþunun illetine delâlet eden herhangi
bir nâss yoktur. Nâsslarda var olan sadece Þeriattan netice
olarak çýkan gayeye delâlet etmektedir. Bu ise Þeriatýn
maksatlarýdýr. Þeriatýn bütünlüðü için, onun kullara rahmet
oluþunun ondan bir netice olarak çýkmasýndan baþka bir maksat
yoktur.
Bu Þer’î maksatlar; bütün
olarak Þeriatýn maksatlarýdýr. Yani bir bütün olarak Ýslâm
Dininin maksatlarýdýr, bizzat her hükmün maksadý deðil. Zira
onlara delâlet eden delilde gayet açýktýr ki, netice olarak
çýkan rahmet, sadece bir bütün olarak Þeriattan
neticelenmektedir, bizzat her hükümden deðil. Zira diyor ki;
وما
أرسلناك إلا رحمة
“Seni ancak rahmet olarak gönderdik.”
Yani risalet rahmettir. Yine diyor ki;
نزل
من القرآن ما هو شفاء ورحمة
“Kur’an’dan ... þifa ve rahmet olaný indirdik.”
Buradaki
من
–Min, beyan içindir. Yani “Kur’an’ý þifa ve rahmet olarak
indirdik” demektir. Bu ayetin manasý; “Kur’an’ýn bir kýsmýný
þifa ve rahmet olarak indirdik” deðildir. Zira burada mefhumu
muhalefet; “Kur’an’ýn bir kýsmý öyle deðildir”. Bu ise, Þeriatýn
kendisine ters düþmektedir. Bunun batýl oluþuna dair akli ve
Þer’î delil getirilir. Böylece þifa ve rahmet Kur’an’ýn tamamý
olur, bir kýsmý deðil.
Böylece rahmetin, Þeriatýn
tamamýndan güdülen gaye olduðuna dair sarih þekilde delil
gelmiþtir. Bu delilde rahmetin bizzat her hükümden ya da her
Þer’î nâsstan güdülen gaye olduðuna dair herhangi bir delâlet
yoktur. Onun için Þeriat koyucu bir vakitte, bir bütün olarak
Þeriatýn maksatlarýný açýklarken ayný zamanda bizzat bazý
hükümlerin konulmasýndaki maksadýný da açýklamýþtýr. Mesela
insanlarýn ve cinlerin yaratýlýþý hakkýnda þöyle demiþtir:
وَمَا
خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي
“Ben insanlarý ve
cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.”
Bundan baþka daha birçok hükümlerde de maksadýný açýklamýþtýr.
Allah’u Teâlâ bazý hükümlerin konulmasýndaki maksadýný
açýklarken, bir bütün olarak Þeriatýn konulmasýndaki maksadýný
açýklamýþ olmaktadýr. Dolayýsýyla belirli bir hükmün
konulmasýnda Allah’ýn maksadý bir bütün olarak Þeriatýn
konulmasýndaki maksadý olmaz. Bir bütün olarak Þeriatýn
konulmasýnda Allah’ýn maksadý, bizzat her hükümdeki maksadý
olmaz. Bilakis Allah’ýn maksadý, delâlet ettiði konu hakkýndaki
delilden bilinir, baþkasýna önem verilmez. Zira delilin
delaletinde durulur.
Buna binaen, bir bütün olarak
Þeriatýn maksatlarý, Allah’ýn Þeriatýn konulmasýndaki
hikmetidir, Þeriatýn konulmasýnda hedeflenen gayedir. Bu maksat,
Þeriatýn âlemler için rahmet olmasýdýr, Þer’î hükümlerden bizzat
her hükmün maksadý deðildir. Bilakis o, Þer’î hükümlerin
tamamýnýn maksadýdýr yani, bir bütün olarak Þeriatýn maksadýdýr.
Allah’u Teâlâ, Þeriatýn
konulmasýndaki maksadýný açýkladýðý gibi, hükümlerin birçoðunda
bizzat her hükmün konulmasýndaki maksadý da açýklamýþtýr.
*
Nitekim hacc ile ilgili olarak Allah’u Teâlâ haccýn
konulmasýndaki maksadýný, insanlarýn kendilerine ait bazý
yararlara þahit olmalarý olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ “...Kendilerine ait bir
takým yararlarý yakinen görmeleri için.”
*
Ýçki ve kumarýn haram kýlýnmasýndaki maksadýnýn, içki ve
kumardan dolayý insanlar arasýnda kin ve düþmanlýðýn meydana
gelmemesi olduðunu açýklamýþtýr. Allah’u Teâlâ þöyle demiþtir:
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمْ
الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ
“Þeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranýza düþmanlýk ve kin
sokmak ... ister.”
*
Rüzgârlarý göndermekteki maksadýnýn yaðmuru müjdelemek olduðunu
açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:
وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ
رَحْمَتِهِ “Rüzgârlarý rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O’dur.”
*
Ýnsanlarý ve cinleri yaratmasýndaki maksadýnýn onlarýn Kendisine
kulluk etmeleri olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي
“Ben insanlarý ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye
yarattým.”
*
Annesinin denize attýðý Musa’yý, Firavun ailesinin denizden
almasýný saðlamasýndaki maksadýnýn Musa’nýn onlara düþman olmasý
olduðunu açýklamýþtýr. Allah’u Teâlâ þöyle demiþtir:
فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا
“Nihayet Firavun’un ailesi onu kendileri için bir düþman ve tasa
olsun diye yitik çocuk olarak aldý.”
*
Müslümanlara meleklerle yardým etmesindeki maksadýnýn, onlara
müjde olmasý olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:
وَمَا
جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ “Allah bunu, sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatýþsýn diye
yapmýþtýr.”
*
Hayatý ve ölümü yaratmasýndaki maksadýnýn, insanlarý sýnamak ve
imtihan etmek olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:
الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ
أَحْسَنُ عَمَلاً “O ki, hanginizin daha güzel davranacaðýný sýnamak için ölümü ve
hayatý yaratmýþtýr.”
*
Dindeki maksadýnýn, kullara baský yapmak deðil, fakat üzerlerine
nimetini tamamlamak ve onlarý arýndýrmak olduðunu açýklamýþtýr:
Þöyle demiþtir:
مَا
يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ
يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ
“Allah size herhangi bir güçlük çýkarmaz, fakat sizi tertemiz
kýlmak/arýndýrmak ve size nimetini tamamlamak ister."
وَمَا
جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ
“Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”
*
Orucu farz kýlmaktaki maksadýnýn, onlarýn muttaki olmalarý
olduðunu açýkladý. Þöyle dedi:
كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ
قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Oruç, sizden önce gelip geçmiþ ümmetlere farz kýlýndýðý gibi size de
farz kýlýndý. Umulur ki muttaki olursunuz.”
*
Namazdaki maksadýnýn, onlarý hayâsýzlýk ve kötülükten alýkoymasý
olduðunu açýkladý. Þöyle dedi:
إِنَّ
الصَّلاَةَ تَنْهَى عَنْ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ
“Muhakkak ki namaz, hayâsýzlýktan ve kötülükten alýkoyar.”
*
Beyt-ul Haram’ý Müslümanlar için kýble yapmasýndaki maksadýnýn,
onlar aleyhinde insanlarýn bir delilinin olmamasý olduðunu
açýkladý. Þöyle dedi:
وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلاَ
يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ
“Nerede olursanýz olunuz, yüzünüzü o yana çevirin, ki insanlarýn
aleyhinizde bir delili bulunmasýn.”
*
Zemzem suyunun içilmesindeki maksadýnýn, onu içenin içtiðinden
þifa bulmasý olduðunu açýkladý. Onun için Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi:
مَاءُ
زَمْزَمَ لِمَا شُرِبَ لَهُ
“Zemzem
suyu ne için içilirse onun için olur.”
*
Kadýnýn halasý ya da teyzesi v.b. üzerine nikâhlamanýn haram
kýlýnmasýndaki maksadýnýn, akrabalýk iliþkilerinin koparýlmamasý
olduðunu açýkladý. Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem
þöyle dedi:
لا
تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ عَلَى عَمَّتِهَا وَلا الْعَمَّةُ عَلَى
بِنْتِ أَخِيهَا وَلا الْمَرْأَةُ عَلَى خَالَتِهَا وَلا
الْخَالَةُ عَلَى بِنْتِ أُخْتِهَا وَلا تُنْكَحُ الْكُبْرَى عَلَى
الصُّغْرَى وَلا الصُّغْرَى عَلَى الْكُبْرى فإنكم إن فعلتم ذلك
قطعتم أرحامكم
“Kadýn; halasý,
teyzesi, kardeþinin kýzý, kýz kardeþinin üzerine nikâhlanmaz.
Zira eðer bunu yaparsanýz akrabalýk iliþkilerinizi kesmiþ
olursunuz.”
Ýþte böyle, Þeriat Koyucu,
hükümlerdeki birçoðunda maksadýný açýklamýþtýr. Ancak burada
açýkladýðý maksadý, sadece hükümden netice olarak çýkan gayedir,
hükmün konuluþuna sevk eden deðil. Yani Allah’u Teâlâ’nýn bu
hükmün konulmasýndaki hikmeti, açýkladýðý hususun o hükümden
netice olarak çýkmasýdýr. Zira Allah’u Teâlâ bize bu hükmün
konulmasýndaki hikmetinin, hükümden onu tatbik eden için filanca
hususun netice olarak çýkmasý olduðunu haber vermiþtir.
Þeriat Koyucunun hükümden
maksadý, hükmün kendisinden dolayý konduðu sebepten –hem sîga
bakýmýndan hem de ikisinden her birisinin vakýasý bakýmýndan-
baþkadýr.
Sîga bakýmýndan baþka
olmasýna gelince: Allah’u Teâlâ’nýn ;
وَمَا
خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي
“Ben insanlarý ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye
yarattým.”
sözü;
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ
“Kendilerine ait bir takým yararlarý yakînen görmeleri ... için”
sözü ve yaratýlýþýn aslý hakkýndaki þu;
الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ
أَحْسَنُ عَمَلاً “O
ki, hanginizin daha güzel davranacaðýný sýnamak için ölümü ve
hayatý yaratmýþtýr.”
sözü v.b. Bu ayetlerden herhangi bir ayetin sîgasý; yaratmaya
sevk edenin Allah tarafýndan sýnanmak olduðuna, haccýn
konulmasýna sevk edenin insanlarýn kendilerine ait bir takým
yararlarý görmeleri, insanlarý ve cinleri yaratmaya sevk edenin
Allah’a kulluk etmeleri olduðuna delâlet etmektedir. Fakat bu
iþten hâsýl olan gayenin filan olduðuna yani bu iþin neticesinin
filan olduðuna delâlet etmemektedir. Dolayýsýyla bu ayetler ve
benzerlerinde var olan, sevk eden deðildir. O sadece gaye veya
netice yani akibettir. Zira Allah’u Teâlâ, bundaki maksadýnýn,
onun akibetinin filan olmasý olduðunu açýklamýþtýr.
Sevk edene delâlet eden
ayetler böyle deðildir. Zira onlarýn sîgalarý, o ayetlerde gelen
hususun, hükme sevk eden ve hükmün konulmasýna iten olduðuna
delâlet ederler. Allah’u Teâlâ’nýn þu sözlerinde olduðu
gibi:
لِكَيْ لا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ
أَدْعِيَائِهِمْ “Ki
evlatlýklarý, karýlarýyla iliþiklerini kestiklerinde
(o kadýnlarla evlenmek
isterlerse) mü’minlere bir güçlük olmasýn.”
كَيْ
لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الآغْنِيَاءِ مِنْكُمْ
“Mallar sadece içinizde zenginler arasýnda dolaþan bir devlet
olmasýn.”
لا
يُؤَاخِذُكُمْ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ
يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمْ
“Allah sizi yeminlerinizdeki laðvden
(kasýtsýz yeminden)
dolayý sorumlu tutmaz. Fakat baðlanmýþ olduðunuz
(yemin kastý ile yaptýðýnýz)
yeminden dolayý sizi sorumlu tutar.”
Bu ayetlerden her biri, onda
zikredilenin hükmün gayesi deðil de hükme sevk eden olduðuna
delâlet etmektedir. Zira “zenginler arasýnda dolaþan mal
olmamasý”, Allah’ýn bu hükmü koymasýnýn sebebidir, sadece
Allah’u Teâlâ’nýn hükmün konulmasýndaki gayesini bildirmesi
deðildir. Ayný þekilde birinci ayetteki “evlatlýklarýn boþanmýþ
eþleri ile evlenmek hususunda bir sýkýntý olmamasý” ikinci
ayetteki “yeminlerin baðlanmasý/kesinleþmesi”, hükmün
konulmasýna sevk edendirler, hükmün konulmasýndaki gaye
deðildirler. Yani hükümden hâsýl olan netice deðildirler
Bu izahat, bu hükmü koymaya
sevk eden sebebi açýklayarak gelmiþ olan ayetlerin her birisinin
sîgasý bakýmýndan idi.
Gaye ve sevk edenin her
birisinin vakýasý bakýmýndan izaha gelince: Gaye; Allah’ýn
hikmetidir, bir hükümden çýkmasý mümkün olan neticedir. Sevk
eden böyle deðildir. Zira o, netice deðildir, sadece hükmün
konuluþ sebebidir. O, hükümden önce ve hükümle beraber
mevcuttur, hükmün neticesi deðildir. Dolayýsýyla Allah’u Teâlâ,
belirli bir hükmü koymasýndaki gayesinin filan olduðuna delâlet
eden bir þey söylediðinde, bu sözün manasý, maksadýný açýklamak
olmaktadýr, hükmün konuluþ sebebini açýklamak deðil. Allah’u
Teâlâ, bu hükmün konuluþ sebebinin filanca olduðuna delâlet eden
bir þey söylediðinde de bu sözün manasý, hükmün kendisinden
dolayý konulduðu þeyin açýklamasý olmaktadýr, hükmündeki
maksadýný açýklamak deðil. Sebebin açýklanmasý ile gayenin
açýklanmasý arasýnda büyük fark vardýr.
Bu bir yöndendir. Bir baþka
yönden ise izahat þöyledir: Allah’u Teâlâ’nýn herhangi bir
hükmün konulmasýndaki hikmetini yani gayesini açýklamasýnýn
manasý, bu gaye mutlaka gerçekleþecek demek deðildir. Bilakis
gerçekleþebilir de gerçekleþmeyebilir de. Zira Allah, bir hükmün
konulmasýndaki hikmetini açýkladýðýnda, bu demek deðildir ki;
Allah’ýn hükmünden maksadýnýn gerçekleþmesi gerekir. Bilakis
bunun manasý sadece; hükümdeki maksadýnýn, hükümden filancanýn
netice olarak çýkmasýdýr, filancanýn hükümden netice olarak
çýkmasýnýn gerekmesi deðildir. Bunun için Allah’ýn hükmünden
hikmeti, bazen gerçekleþir bazen gerçekleþmez.
*
Buna örnek Allah’u Teâlâ’nýn
hacc hakkýndaki þu sözüdür:
لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ “Kendilerine ait bir takým yararlarý yakînen görmeleri ... için.”
Milyonlarca insanýn, kendilerine ait bir menfaati/yararý
yakinen görmeksizin haccettikleri görülüp bilinen bir
husustur.
*
Allah’u Teâlâ’nýn þarap ve kumar hakkýndaki þu sözü:
إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمْ
الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ “Þeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranýza düþmanlýk ve kin sokmak
... ister.”
Ýçki ve kumar müptelasý olan birçok kiþinin arasýna þeytan kin ve
düþmanlýk sokmamaktadýr.
*
Rasulullah
SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in
þu sözü:
مَاءُ
زَمْزَمَ لِمَا شُرِبَ لَهُ
“Zemzem suyu ne
için içilirse onun için olur.”
Birçok insan bir takým þeylere niyetle zemzem suyu içiyor, fakat
o neticeler gerçekleþmiyor.
Bunlar delâlet ediyor ki,
Allah’ýn haber verdiði her husustaki ya da koyduðu bir hükümdeki
maksadýnýn gerçekleþmesi için bir zaruret yoktur. Bilakis o,
maksadýnýn filan olduðuna dair Allah’ýn haber vermesidir, bunun
gerçekleþmesinin gerektiðini haber vermesi deðildir.
Dolayýsýyla, Allah’u
Teâlâ’nýn filan maksadýný, “hükme sevk eden” yapmak doðru olmaz.
Zira o, hükme illet olmaz. Bilakis o, hükümden Allah’ýn
hikmetinin açýklanmasýdýr. Bu ayetlerde Þeriat koyucunun filanca
maksadýnýn hükme sevk eden olmasý yani Þer’î illet olmasý caiz
olsaydý, “kin ve düþmanlýðýn sokulmasý” þarap ve kumarýn haram
kýlýnmasýnýn illeti olup, bu illet bulunduðunda þarap/içki ve
kumar haram olurdu, aksi halde haram olmazdý. “Sýhhat” orucun
illeti olup, bu illet bulunduðunda oruç konulurdu, aksi halde
konulmazdý. Yakinen faydalar görmek, haccýn illeti olup, o var
olduðunda hacc da var olurdu, aksi halde var olmazdý. v.b. Bu
doðru deðildir. Onun için Þeriat koyucunun hükümden maksadý yani
gayesi, hükme sevk eden olmaz. O sadece hükümden Allah’ýn
hikmetidir, hükmün uygulanmasýndan hâsýl olan neticedir.
Buna binaen; Allah’ýn,
konulmasýndaki gayesini açýkladýðý hükümlerden maksatlarý,
Allah’ýn bu hükümlerdeki hikmetleridir, bu hükümlerin illetleri
deðil. Onun için o maksatlara kýyas yapýlmaz, onlarda geçen
manalara kýyas yapýlmaz. Bu maksatlar, her hükmün bizzat
kendisine hastýrlar, geçiþli deðildirler. Bu maksatlar bazen
meydana gelirler, bazen meydana gelmezler. Bunlarýn Þer’î
illetler ile ve kýyasla bir alakasý yoktur. Bilakis onlar,
hükümlerden Allah’ýn hikmetleridirler.
Þu bilinmelidir ki; Allah’ýn
hükümden hikmeti, O’nun hükmünün konulmasýndaki maksadý ve
gayesidir. Dolayýsýyla onu Þeriat Koyucunun bizzat kendisinin
açýklamasý kaçýnýlmazdýr. Ta ki onun Þeriat Koyucunun gayesi
olduðu bilinsin. Yani ister bir bütün olarak Þeriatýn maksatlarý
olsun ister ise, bizzat her hükmün maksatlarý olsun, Þeriatýn
maksatlarý; ya lafýz ve mana olarak ya da mana ve Rasul’ün ifade
etmesi þeklinde Allah’tan vahiyle gelen Þer’î bir nâss onlarý
getirmedikçe, Þer’î maksatlar sayýlmazlar. Dolayýsýyla onlarý,
vahiyle gelmiþ bir nâss getirmediðinde Þer’î maksatlardan yani
Allah’ýn hikmetlerinden sayýlmasý caiz olmaz. Çünkü onlarýn
hükümden ya da Þeriattan Allah’ýn hikmeti ve maksadý olmasý, onu
Allah’u Teâlâ’nýn kast etmesi demektir. Vahiy vasýtasýyla gelen
bir nâssla Allah bildirmedikçe Allah’ýn hikmetini bilmek akla ve
Þeriata göre imkânsýzdýr. Onun için o maksatlarýn, Allah’ýn
vahiyle gelen bir nâss ile gelmesi kaçýnýlmazdýr. Onlar nâssla
gelmediðinde, -Allah’ýn onu bize bildirmemesinden dolayý- Þeriat
koyucunun maksadý ve hikmeti sayýlmazlar. Onlara kýyas yapýlmasý
caiz olmaz.
Bütün bunlardan açýða çýkýyor
ki; ne olursa olsun Þer’î maksatlar, hükmün konulmasýndaki
gayedir, hükümden oluþmasý mümkün olan neticedir. Ne olursa
olsun bu netice, Þer’î illet deðildir, sadece Allah’tan bir
haberdir. Dolayýsýyla bir takým hükümleri deðil, bir takým
þeyleri haber vermesi cinsinden olur. Zira Þer’î nâsslardan
kýssalarýn, haberlerin, öðütlerin/ibret derslerinin, irþadlarýn
hikmetleri alýnýr. Bunlardan baþkasý olmasý doðru olmaz. Bunlar
teþrî koymaya, hüküm çýkartmaya hiçbir þekilde dâhil olmazlar.