ÞERÝATIN MAKSATLARI


Ýslâm Þeriatý âlemlere rahmet olarak gelmiþtir. Allah’u Teâlâ Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in gönderilmesi hakkýnda þöyle dedi:    وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ   “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[1] Kur'an-ý Kerim’in konumu hakkýnda da þöyle dedi:    وَنُنَزِّلُ مِنْ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ   “Biz Kur’an’dan mü’minlere þifa ve rahmet olaný indirdik.”[2]    Rasul’ün “rahmet” olmasý ve Ku’an’ýn “þifa” ve “rahmet” olmasý, bunlarýn hepsi, Þeriatýn kullar için rahmet olarak geldiðine delâlet etmektedir.

Ancak Þeriatýn rahmet olarak gelmiþ olmasý, Þeriattan kaynaklanan neticedir, Þeriatýn konulmasýna “sevk eden” deðildir. Yani Allah’u Subhanehu Teâlâ bize Þeriatý koymasýndaki hikmetinin, ondan onun kullar için rahmet olmasý neticesinin çýkmasý olduðunu bildirmiþtir, Þeriatýn konulmasýna sevk edenin onun rahmet olmasý olduðunu deðil. Buna binaen Þeriatýn insanlar için rahmet olmasý; Þeriat koyucunun, Þeriatýn konulmasýnda hedeflediði gayesi olmaktadýr, Þeriatýn kendisinden dolayý konulduðu sebep deðil.

Buna delil; Þeriatýn rahmet oluþuna delâlet eden ayetlerin nâssýdýr. Zira Allah’u Teâlâ diyor ki;    وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ  “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[3] وَنُنَزِّلُ مِنْ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ   “Biz Kur’an’dan mü’minlere þifa ve rahmet olaný indirdik.”[4]

Bu nâsslar, illetlik ifade etmezler. Zira bu Allah’u Teâlâ’nýn Firavun’un Musa ile durumu hakkýndaki þu sözü gibidir: فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا  “Nihayet Firavun’un ailesi onu kendileri için bir düþman ve tasa olsun diye yitik çocuk olarak aldý.”[5]

Allah’u Teâlâ Müslümanlara meleklerle yardým etmesi hakkýnda þöyle dedi: وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلاَ بُشْرَى   “Allah bunu sadece müjde olsun ... diye yapmýþtýr.”[6] وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْء  وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسلمينٍ    “Bu Kitabý da sana, her þey için bir açýklama, Müslümanlar için hidayet, rahmet ve müjde olarak indirdik.”[7] فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ  “O (Cebrail), Allah’ýn izni ile Kur’an’ý senin kalbine önceki kitaplarý doðrulayýcý ve mü’minler için hidayet ve müjde olarak indirmiþtir.”[8]

Bütün bunlarda kast edilen; Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in ve Kur’an’ýn gönderilmesinden hâsýl olan neticedir ki o da, insanlar için rahmet olmasýdýr.

Allah’u Teâlâ’nýn Kur’an hakkýndaki;  ما هو شفاء ورحمة  “þifa ve rahmet olan” sözü, netice bakýmýndan Þeriat için bir vasýftýr, Þeriatýn konuluþu için bir illet deðil. Bu konu ile ilgili ayetlerin hiç birinin sîgasýnda illetlendirme bulunmaz. Zira onlarýn bütün sîgalarý illetlendirmeye delâlet etmemektedir. Onun için illiyet nefyedilir, ayetler delâlet edilenleri üzere kalýrlar. Ayetlerin delâlet edileni ise; Þeriatýn konulmasýnda Allah’ýn hikmetinin, Þeriatýn rahmet olmasýdýr. Böylelikle illetlendirme nefyedilir, dolayýsý ile illetlilik nefyedilir. Buna göre Þeriatýn âlemlere rahmet oluþu, Þeriatýn konulmasýnýn illeti deðil, sadece Þeriattan hâsýl olan netice olmaktadýr.

Þöyle denilmez: “Bu ayetler Þeriatýn illetini açýklayan ayetleri bize bildirmesi gibi, Þeriat koyucunun Þeriattan maksadýný bize bildirmiþlerdir. Onun için Þeriat için illet olurlar.”

Böyle denilmez. Çünkü bu ayetler, her ne kadar bize Þeriat koyucunun, Þeriatýn konulmasýndaki kastýný ve hedefini bildirseler de, onlarýn Þeriatýn konulmasýna iten olduklarýný bize bildirmemiþlerdir. Zira “gaye” ile “sevk eden” arasýnda fark vardýr.

Ayetler bize Þeriattan netice olarak çýkmasý mümkün olan gayeyi bildirmiþlerdir, fakat bize Þeriatýn konuluþuna iteni edeni bildirmemiþlerdir. Þeriatýn konulmasýna sevk edene yani Þeriatýn konulmasýna itene delâlet eden ne Kitap’tan ne de Sünnet’ten nâss bulunmamaktadýr. Var olanlarýn tamamý sadece Þeriatýn gayesine delâlet eden nâsslardýr. Bu ise, illetliði ifade etmez, dolayýsýyla illet olmaz. Buna binaen, Þer’î nâsslarda, Þeriatýn konuluþunun illetine delâlet eden herhangi bir nâss yoktur. Nâsslarda var olan sadece Þeriattan netice olarak çýkan gayeye delâlet etmektedir. Bu ise Þeriatýn maksatlarýdýr. Þeriatýn bütünlüðü için, onun kullara rahmet oluþunun ondan bir netice olarak çýkmasýndan baþka bir maksat yoktur.

Bu Þer’î maksatlar; bütün olarak Þeriatýn maksatlarýdýr. Yani bir bütün olarak Ýslâm Dininin maksatlarýdýr, bizzat her hükmün maksadý deðil. Zira onlara delâlet eden delilde gayet açýktýr ki, netice olarak çýkan rahmet, sadece bir bütün olarak Þeriattan neticelenmektedir, bizzat her hükümden deðil. Zira diyor ki;  وما أرسلناك إلا رحمة  “Seni ancak rahmet olarak gönderdik.” Yani risalet rahmettir. Yine diyor ki;  نزل من القرآن ما هو شفاء ورحمة  “Kur’an’dan ... þifa ve rahmet olaný indirdik.” Buradaki من –Min, beyan içindir. Yani “Kur’an’ý þifa ve rahmet olarak indirdik” demektir. Bu ayetin manasý; “Kur’an’ýn bir kýsmýný þifa ve rahmet olarak indirdik” deðildir. Zira burada mefhumu muhalefet; “Kur’an’ýn bir kýsmý öyle deðildir”. Bu ise, Þeriatýn kendisine ters düþmektedir. Bunun batýl oluþuna dair akli ve Þer’î delil getirilir. Böylece þifa ve rahmet Kur’an’ýn tamamý olur, bir kýsmý deðil.

Böylece rahmetin, Þeriatýn tamamýndan güdülen gaye olduðuna dair sarih þekilde delil gelmiþtir. Bu delilde rahmetin bizzat her hükümden ya da her Þer’î nâsstan güdülen gaye olduðuna dair herhangi bir delâlet yoktur. Onun için Þeriat koyucu bir vakitte, bir bütün olarak Þeriatýn maksatlarýný açýklarken ayný zamanda bizzat bazý hükümlerin konulmasýndaki maksadýný da açýklamýþtýr. Mesela insanlarýn ve cinlerin yaratýlýþý hakkýnda þöyle demiþtir:  وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي  “Ben insanlarý ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.”[9] Bundan baþka daha birçok hükümlerde de maksadýný açýklamýþtýr. Allah’u Teâlâ bazý hükümlerin konulmasýndaki maksadýný açýklarken, bir bütün olarak Þeriatýn konulmasýndaki maksadýný açýklamýþ olmaktadýr. Dolayýsýyla belirli bir hükmün konulmasýnda Allah’ýn maksadý bir bütün olarak Þeriatýn konulmasýndaki maksadý olmaz. Bir bütün olarak Þeriatýn konulmasýnda Allah’ýn maksadý, bizzat her hükümdeki maksadý olmaz. Bilakis Allah’ýn maksadý, delâlet ettiði konu hakkýndaki delilden bilinir, baþkasýna önem verilmez. Zira delilin delaletinde durulur.

Buna binaen, bir bütün olarak Þeriatýn maksatlarý, Allah’ýn Þeriatýn konulmasýndaki hikmetidir, Þeriatýn konulmasýnda hedeflenen gayedir. Bu maksat, Þeriatýn âlemler için rahmet olmasýdýr, Þer’î hükümlerden bizzat her hükmün maksadý deðildir. Bilakis o, Þer’î hükümlerin tamamýnýn maksadýdýr yani, bir bütün olarak Þeriatýn maksadýdýr.

 

Bizzat Her Hükmün Maksadý:
 

Allah’u Teâlâ, Þeriatýn konulmasýndaki maksadýný açýkladýðý gibi, hükümlerin birçoðunda bizzat her hükmün konulmasýndaki maksadý da açýklamýþtýr.

* Nitekim hacc ile ilgili olarak Allah’u Teâlâ haccýn konulmasýndaki maksadýný, insanlarýn kendilerine ait bazý yararlara þahit olmalarý olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:  لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ   “...Kendilerine ait bir takým yararlarý yakinen görmeleri için.”[10]

* Ýçki ve kumarýn haram kýlýnmasýndaki maksadýnýn, içki ve kumardan dolayý insanlar arasýnda kin ve düþmanlýðýn meydana gelmemesi olduðunu açýklamýþtýr. Allah’u Teâlâ þöyle demiþtir:  إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمْ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ   “Þeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranýza düþmanlýk ve kin sokmak ... ister.”[11]

* Rüzgârlarý göndermekteki maksadýnýn yaðmuru müjdelemek olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:  وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ “Rüzgârlarý rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O’dur.”[12]

* Ýnsanlarý ve cinleri yaratmasýndaki maksadýnýn onlarýn Kendisine kulluk etmeleri olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:  وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي  “Ben insanlarý ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.”[13]

* Annesinin denize attýðý Musa’yý, Firavun ailesinin denizden almasýný saðlamasýndaki maksadýnýn Musa’nýn onlara düþman olmasý olduðunu açýklamýþtýr. Allah’u Teâlâ þöyle demiþtir:   فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا    “Nihayet Firavun’un ailesi onu kendileri için bir düþman ve tasa olsun diye yitik çocuk olarak aldý.”[14]

* Müslümanlara meleklerle yardým etmesindeki maksadýnýn, onlara müjde olmasý olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:  وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ   “Allah bunu, sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatýþsýn diye yapmýþtýr.”[15]

* Hayatý ve ölümü yaratmasýndaki maksadýnýn, insanlarý sýnamak ve imtihan etmek olduðunu açýklamýþtýr. Þöyle demiþtir:  الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً     “O ki, hanginizin daha güzel davranacaðýný sýnamak için ölümü ve hayatý yaratmýþtýr.”[16]

* Dindeki maksadýnýn, kullara baský yapmak deðil, fakat üzerlerine nimetini tamamlamak ve onlarý arýndýrmak olduðunu açýklamýþtýr: Þöyle demiþtir: مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ  “Allah size herhangi bir güçlük çýkarmaz, fakat sizi tertemiz kýlmak/arýndýrmak ve size nimetini tamamlamak ister."[17]  وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ    “Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”[18]

* Orucu farz kýlmaktaki maksadýnýn, onlarýn muttaki olmalarý olduðunu açýkladý. Þöyle dedi:   كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Oruç, sizden önce gelip geçmiþ ümmetlere farz kýlýndýðý gibi size de farz kýlýndý. Umulur ki muttaki olursunuz.”[19]

* Namazdaki maksadýnýn, onlarý hayâsýzlýk ve kötülükten alýkoymasý olduðunu açýkladý. Þöyle dedi:  إِنَّ الصَّلاَةَ تَنْهَى عَنْ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ   “Muhakkak ki namaz, hayâsýzlýktan ve kötülükten alýkoyar.”[20]

* Beyt-ul Haram’ý Müslümanlar için kýble yapmasýndaki maksadýnýn, onlar aleyhinde insanlarýn bir delilinin olmamasý olduðunu açýkladý. Þöyle dedi: وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلاَ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ “Nerede olursanýz olunuz, yüzünüzü o yana çevirin, ki insanlarýn aleyhinizde bir delili bulunmasýn.”[21]

* Zemzem suyunun içilmesindeki maksadýnýn, onu içenin içtiðinden þifa bulmasý olduðunu açýkladý. Onun için Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi:    مَاءُ زَمْزَمَ لِمَا شُرِبَ لَهُ     “Zemzem suyu ne için içilirse onun için olur.”[22]

* Kadýnýn halasý ya da teyzesi v.b. üzerine nikâhlamanýn haram kýlýnmasýndaki maksadýnýn, akrabalýk iliþkilerinin koparýlmamasý olduðunu açýkladý. Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem þöyle dedi:   لا تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ عَلَى عَمَّتِهَا وَلا الْعَمَّةُ عَلَى بِنْتِ أَخِيهَا وَلا الْمَرْأَةُ عَلَى خَالَتِهَا وَلا الْخَالَةُ عَلَى بِنْتِ أُخْتِهَا وَلا تُنْكَحُ الْكُبْرَى عَلَى الصُّغْرَى وَلا الصُّغْرَى عَلَى الْكُبْرى فإنكم إن فعلتم ذلك قطعتم أرحامكم  “Kadýn; halasý, teyzesi, kardeþinin kýzý, kýz kardeþinin üzerine nikâhlanmaz. Zira eðer bunu yaparsanýz akrabalýk iliþkilerinizi kesmiþ olursunuz.”[23]

Ýþte böyle, Þeriat Koyucu, hükümlerdeki birçoðunda maksadýný açýklamýþtýr. Ancak burada açýkladýðý maksadý, sadece hükümden netice olarak çýkan gayedir, hükmün konuluþuna sevk eden deðil. Yani Allah’u Teâlâ’nýn bu hükmün konulmasýndaki hikmeti, açýkladýðý hususun o hükümden netice olarak çýkmasýdýr. Zira Allah’u Teâlâ bize bu hükmün konulmasýndaki hikmetinin, hükümden onu tatbik eden için filanca hususun netice olarak çýkmasý olduðunu haber vermiþtir.

Þeriat Koyucunun hükümden maksadý, hükmün kendisinden dolayý konduðu sebepten –hem sîga bakýmýndan hem de ikisinden her birisinin vakýasý bakýmýndan- baþkadýr.

Sîga bakýmýndan baþka olmasýna gelince: Allah’u Teâlâ’nýn ;  وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالآنسَ إِلاَ لِيَعْبُدُونِي   “Ben insanlarý ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattým.”[24]   sözü;   لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ    “Kendilerine ait bir takým yararlarý yakînen görmeleri ... için”[25]   sözü ve yaratýlýþýn aslý hakkýndaki þu;   الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً   “O ki, hanginizin daha güzel davranacaðýný sýnamak için ölümü ve hayatý yaratmýþtýr.”[26] sözü v.b. Bu ayetlerden herhangi bir ayetin sîgasý; yaratmaya sevk edenin Allah tarafýndan sýnanmak olduðuna, haccýn konulmasýna sevk edenin insanlarýn kendilerine ait bir takým yararlarý görmeleri, insanlarý ve cinleri yaratmaya sevk edenin Allah’a kulluk etmeleri olduðuna delâlet etmektedir. Fakat bu iþten hâsýl olan gayenin filan olduðuna yani bu iþin neticesinin filan olduðuna delâlet etmemektedir. Dolayýsýyla bu ayetler ve benzerlerinde var olan, sevk eden deðildir. O sadece gaye veya netice yani akibettir. Zira Allah’u Teâlâ, bundaki maksadýnýn, onun akibetinin filan olmasý olduðunu açýklamýþtýr.

Sevk edene delâlet eden ayetler böyle deðildir. Zira onlarýn sîgalarý, o ayetlerde gelen hususun, hükme sevk eden ve hükmün konulmasýna iten olduðuna delâlet ederler. Allah’u Teâlâ’nýn þu sözlerinde olduðu gibi:          لِكَيْ لا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ  “Ki evlatlýklarý, karýlarýyla iliþiklerini kestiklerinde (o kadýnlarla evlenmek isterlerse) mü’minlere bir güçlük olmasýn.”[27] كَيْ لاَ يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الآغْنِيَاءِ مِنْكُمْ    “Mallar sadece içinizde zenginler arasýnda dolaþan bir devlet olmasýn.”[28] لا يُؤَاخِذُكُمْ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمْ    “Allah sizi yeminlerinizdeki laðvden (kasýtsýz yeminden) dolayý sorumlu tutmaz. Fakat baðlanmýþ olduðunuz (yemin kastý ile yaptýðýnýz) yeminden dolayý sizi sorumlu tutar.”[29]

Bu ayetlerden her biri, onda zikredilenin hükmün gayesi deðil de hükme sevk eden olduðuna delâlet etmektedir. Zira “zenginler arasýnda dolaþan mal olmamasý”, Allah’ýn bu hükmü koymasýnýn sebebidir, sadece Allah’u Teâlâ’nýn hükmün konulmasýndaki gayesini bildirmesi deðildir. Ayný þekilde birinci ayetteki “evlatlýklarýn boþanmýþ eþleri ile evlenmek hususunda bir sýkýntý olmamasý” ikinci ayetteki “yeminlerin baðlanmasý/kesinleþmesi”, hükmün konulmasýna sevk edendirler, hükmün konulmasýndaki gaye deðildirler. Yani hükümden hâsýl olan netice deðildirler

Bu izahat, bu hükmü koymaya sevk eden sebebi açýklayarak gelmiþ olan ayetlerin her birisinin sîgasý bakýmýndan idi.

Gaye ve sevk edenin her birisinin vakýasý bakýmýndan izaha gelince: Gaye; Allah’ýn hikmetidir, bir hükümden çýkmasý mümkün olan neticedir. Sevk eden böyle deðildir. Zira o, netice deðildir, sadece hükmün konuluþ sebebidir. O, hükümden önce ve hükümle beraber mevcuttur, hükmün neticesi deðildir. Dolayýsýyla Allah’u Teâlâ, belirli bir hükmü koymasýndaki gayesinin filan olduðuna delâlet eden bir þey söylediðinde, bu sözün manasý, maksadýný açýklamak olmaktadýr, hükmün konuluþ sebebini açýklamak deðil. Allah’u Teâlâ, bu hükmün konuluþ sebebinin filanca olduðuna delâlet eden bir þey söylediðinde de bu sözün manasý, hükmün kendisinden dolayý konulduðu þeyin açýklamasý olmaktadýr, hükmündeki maksadýný açýklamak deðil. Sebebin açýklanmasý ile gayenin açýklanmasý arasýnda büyük fark vardýr.

Bu bir yöndendir. Bir baþka yönden ise izahat þöyledir: Allah’u Teâlâ’nýn herhangi bir hükmün konulmasýndaki hikmetini yani gayesini açýklamasýnýn manasý, bu gaye mutlaka gerçekleþecek demek deðildir. Bilakis gerçekleþebilir de gerçekleþmeyebilir de. Zira Allah, bir hükmün konulmasýndaki hikmetini açýkladýðýnda, bu demek deðildir ki; Allah’ýn hükmünden maksadýnýn gerçekleþmesi gerekir. Bilakis bunun manasý sadece; hükümdeki maksadýnýn, hükümden filancanýn netice olarak çýkmasýdýr, filancanýn hükümden netice olarak çýkmasýnýn gerekmesi deðildir. Bunun için Allah’ýn hükmünden hikmeti, bazen gerçekleþir bazen gerçekleþmez.

* Buna örnek Allah’u Teâlâ’nýn hacc hakkýndaki þu sözüdür:          لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ    “Kendilerine ait bir takým yararlarý yakînen görmeleri ... için.”[30]   Milyonlarca insanýn, kendilerine ait bir menfaati/yararý yakinen görmeksizin haccettikleri görülüp bilinen bir husustur.

* Allah’u Teâlâ’nýn þarap ve kumar hakkýndaki þu sözü:  إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمْ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ   “Þeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranýza düþmanlýk ve kin sokmak ... ister.”[31]      Ýçki ve kumar müptelasý olan birçok kiþinin arasýna þeytan kin ve düþmanlýk sokmamaktadýr.

* Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in þu sözü: مَاءُ زَمْزَمَ لِمَا شُرِبَ لَهُ “Zemzem suyu ne için içilirse onun için olur.”[32]    Birçok insan bir takým þeylere niyetle zemzem suyu içiyor, fakat o neticeler gerçekleþmiyor.

Bunlar delâlet ediyor ki, Allah’ýn haber verdiði her husustaki ya da koyduðu bir hükümdeki maksadýnýn gerçekleþmesi için bir zaruret yoktur. Bilakis o, maksadýnýn filan olduðuna dair Allah’ýn haber vermesidir, bunun gerçekleþmesinin gerektiðini haber vermesi deðildir.

Dolayýsýyla, Allah’u Teâlâ’nýn filan maksadýný, “hükme sevk eden” yapmak doðru olmaz. Zira o, hükme illet olmaz. Bilakis o, hükümden Allah’ýn hikmetinin açýklanmasýdýr. Bu ayetlerde Þeriat koyucunun filanca maksadýnýn hükme sevk eden olmasý yani Þer’î illet olmasý caiz olsaydý, “kin ve düþmanlýðýn sokulmasý” þarap ve kumarýn haram kýlýnmasýnýn illeti olup, bu illet bulunduðunda þarap/içki ve kumar haram olurdu, aksi halde haram olmazdý. “Sýhhat” orucun illeti olup, bu illet bulunduðunda oruç konulurdu, aksi halde konulmazdý. Yakinen faydalar görmek, haccýn illeti olup, o var olduðunda hacc da var olurdu, aksi halde var olmazdý. v.b. Bu doðru deðildir. Onun için Þeriat koyucunun hükümden maksadý yani gayesi, hükme sevk eden olmaz. O sadece hükümden Allah’ýn hikmetidir, hükmün uygulanmasýndan hâsýl olan neticedir.

Buna binaen; Allah’ýn, konulmasýndaki gayesini açýkladýðý hükümlerden maksatlarý, Allah’ýn bu hükümlerdeki hikmetleridir, bu hükümlerin illetleri deðil. Onun için o maksatlara kýyas yapýlmaz, onlarda geçen manalara kýyas yapýlmaz. Bu maksatlar, her hükmün bizzat kendisine hastýrlar, geçiþli deðildirler. Bu maksatlar bazen meydana gelirler, bazen meydana gelmezler. Bunlarýn Þer’î illetler ile ve kýyasla bir alakasý yoktur. Bilakis onlar, hükümlerden Allah’ýn hikmetleridirler.

Þu bilinmelidir ki; Allah’ýn hükümden hikmeti, O’nun hükmünün konulmasýndaki maksadý ve gayesidir. Dolayýsýyla onu Þeriat Koyucunun bizzat kendisinin açýklamasý kaçýnýlmazdýr. Ta ki onun Þeriat Koyucunun gayesi olduðu bilinsin. Yani ister bir bütün olarak Þeriatýn maksatlarý olsun ister ise, bizzat her hükmün maksatlarý olsun, Þeriatýn maksatlarý; ya lafýz ve mana olarak ya da mana ve Rasul’ün ifade etmesi þeklinde Allah’tan vahiyle gelen Þer’î bir nâss onlarý getirmedikçe, Þer’î maksatlar sayýlmazlar. Dolayýsýyla onlarý, vahiyle gelmiþ bir nâss getirmediðinde Þer’î maksatlardan yani Allah’ýn hikmetlerinden sayýlmasý caiz olmaz. Çünkü onlarýn hükümden ya da Þeriattan Allah’ýn hikmeti ve maksadý olmasý, onu Allah’u Teâlâ’nýn kast etmesi demektir. Vahiy vasýtasýyla gelen bir nâssla Allah bildirmedikçe Allah’ýn hikmetini bilmek akla ve Þeriata göre imkânsýzdýr. Onun için o maksatlarýn, Allah’ýn vahiyle gelen bir nâss ile gelmesi kaçýnýlmazdýr. Onlar nâssla gelmediðinde, -Allah’ýn onu bize bildirmemesinden dolayý- Þeriat koyucunun maksadý ve hikmeti sayýlmazlar. Onlara kýyas yapýlmasý caiz olmaz.

Bütün bunlardan açýða çýkýyor ki; ne olursa olsun Þer’î maksatlar, hükmün konulmasýndaki gayedir, hükümden oluþmasý mümkün olan neticedir. Ne olursa olsun bu netice, Þer’î illet deðildir, sadece Allah’tan bir haberdir. Dolayýsýyla bir takým hükümleri deðil, bir takým þeyleri haber vermesi cinsinden olur. Zira Þer’î nâsslardan kýssalarýn, haberlerin, öðütlerin/ibret derslerinin, irþadlarýn hikmetleri alýnýr. Bunlardan baþkasý olmasý doðru olmaz. Bunlar teþrî koymaya, hüküm çýkartmaya hiçbir þekilde dâhil olmazlar.


[1] Enbiya: 107

[2] Ýsra: 82

[3] Enbiya: 107

[4] Ýsra: 82

[5] Kasas: 8

[6] Enfal: 10

[7] Nahl: 89

[8] Bakara: 97

[9] Zariyat: 56

[10] Hacc: 28

[11] Maide: 91

[12] A’raf: 57

[13] Zariyat: 56

[14] Kasas: 8

[15] Enfal: 10

[16] Mülk: 2

[17] Maide: 6

[18] Hac: 78

[19] Bakara: 183

[20] Ankebut: 45

[21] Bakara: 150

[22] Ýbni Mace, K. Menâsýk, 3053

[23] Ebu Davud, K. Nikâh, 1768

[24] Zariyat: 56

[25] Hacc: 28

[26] Mülk: 2

[27] Ahzab: 37

[28] Haþr: 7

[29] Maide: 89

[30] Hacc: 28

[31] Maide: 91

[32] Ýbni Mace, K. Menâsýk, 3053