KÜLLÎ KAÝDELER


Ýstishab Kaidesi:
 

“Ýstishab”tan kast olunan durumun istishabý/devam etmesidir. Usül âlimleri istishabý þöyle tarif etmiþlerdir: “Birinci zamanda var olmasýna binaen ikinci zamanda da bir hususun varlýðýna hükmetmektir, yani bir hususun, geçmiþte var olmasýna binaen þimdiki zamanda da varlýðýna hükmetmektir.” Buna göre daha önceki varlýðý bilinen her hususun sonra yokluðu hakkýnda þüphe ortaya çýktýðýnda asýl olan, onun halen varlýðýný koruduðuna hükmedilmesidir. Daha önce varlýðý bilinmeyen bir hususun daha sonra varlýðý hakkýnda bir þüphe ortaya çýktýðýnda, o hususun halen var olmadýðýna hükmedilir. Dolayýsýyla sanki geçmiþteki varlýðý, þimdiki zamandaki varlýðý hakkýnda illet mesabesindedir.

Mesela; Bir kimse, bakiredir diyerek bir kýz ile evlenip onunla cinsi iliþkiye geçtikten sonra o kýzýn bekareti bozulmuþ bulduðunu iddia ederse, o kiþi ispat vasýtasý getirmedikçe iddiasý kabul edilmez. Çünkü asýl olan doðduðunda sabit olduðundan dolayý bekaretin varlýðýdýr. Dolayýsýyla o kýzýn bekar olarak varlýðý devam eder ve þimdiki zamanda da bekaretine hükmedilir.

Bir kiþi, iyi avcý olmasý þartý ile bir köpek aldýktan sonra, onun avcýlýk için iyi eðitilmemiþ olduðunu iddia ederse, bu doðru kabul edilir, çünkü asýl olan; köpeðin doðduðunda avcýlýk için eðitilmiþ olmamasýdýr. Ta ki avcýlýk öðrenesiye kadar. Onun için eðitilmiþ olmamasý devam eden haldir.

Aksi bir delil getiresiye kadar, bütün hususlarda asýl olan durum devam eder.

Ýstishab Þer’î bir delil deðildir. Aksi halde Þer’î delil olduðu kesin delil ile ispat edilmeye gereksinim duyar. Bu hususta ise kesin delil getirilmemiþtir. Ýstishab sadece bir Þer’î kaidedir, yani bir Þer’î hükümdür. Dolayýsýyla Þer’î hüküm hakkýnda zanni delil yeterlidir. Ýstishabýn Þer’î kaide olduðuna dair delil þu üç husustur:

1-Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem diyor ki:   إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ وَإِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَيَّ وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ وَأَقْضِيَ لَهُ عَلَى نَحْوِ مَا أَسْمَعُ      “Ben de sizin gibi bir beþerim. Siz davalarýnýzýn halli için bana geliyorsunuz. Bazýnýzýn hüccet yönüyle diðer bazýsýndan daha ikna edici olmasý, böylece benim, iþittiðime dayanarak onun lehine hükmetmem mümkündür..”[1]

Yani Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem kendisine zahir olana göre hüküm veriyor. Bu demektir ki, zahire hüküm bina etmektir. Zahir husus ise; geçmiþ zamanda bir þey için sabit olan hükümdür. Ýster varlýðý ister yokluðu hakkýnda olsun, ister helal ister haram olsun fark etmez. Zira bu hüküm, o husus hakkýndaki zahir olandýr. Bu iki durum, hakkýnda anlaþmazlýðýn olmadýðý hususlardandýr. Dolayýsýyla hükmün bu zahir ile olmasý gerekmektedir. Zahirin aksi iddia edildiðinde, bu iddiaya delâlet eden bir delilin olmasý kaçýnýlmazdýr. Aksi halde o þeyin geçmiþ zamanda, üzerinde bulunduðu hükmün mahalli olan durum devam eder. Yani hükmün mahalli olan, üzerinde bulunduðu zahir, Hadisin gereði olarak devam eder.

2-Ýnsan, baþlangýçta taharetin varlýðý hakkýnda þüpheye düþerse, namaz kýlmanýn ona caiz olmadýðý ve taharetin devamý hakkýnda þüpheye düþerse, ona namaz kýlmasýnýn caiz olduðu hususunda icmâ oluþmuþtur. Bu ise istishabýn kendisidir. Zira baþlangýçta abdestin olmamasý hali, kesin olarak sabit oluþla birlikte olmuþtur. Bu, taharetin oluþmasý ile þüphe halini kesintiye uðratýr ve þek halini yok eder. Taharet hali, kesin olarak sabit oluþla birlikte olmuþtur. Bu, taharetin ortadan kaldýrýlmasý ya da kaldýrýlmamasý ile þüphe halini kesintiye uðratýr. Bu, halin istishabý demektir. Bundan þu kaide çýkartýlýr: Bir husus hakkýnda kesin olarak sabit olan durumun, aksine bir delil getirilesiye kadar o husus için sabit olduðuna hükmedilir.

3-Ýlk zamanda bir hususun varlýðý ya da yokluðu hakkýnda sabit olan durumun ortadan kalktýðý ne kati olarak ne de zanni olarak ortaya çýkmadýðý sürece, zaruri olarak, onun durumunu olduðu gibi devam ettirdiði zannýnýn oluþmasý gerekir. Zan ile amel etmek ise vacibtir. Dolaysýyla varlýðý ya da yokluðu bir halde gerçekleþmiþ olan bir hususun devamýna zan etmek gerekli olur. Zann, Þer’î hususlarda tabi olunan bir hüccettir. Zira Þer’î hükümler zanný galibe bina olurlar. Bu kaide ise, bir Þer’î hükümdür. Dolayýsýyla onun hakkýnda zanný galip yeterlidir.

Ýþte bu üç husus, istishab kaidesinin kendisi ile amel edilen bir Þer’î kaide olduðuna dair bir delildir. Yani herhangi bir Þer’î kaide gibi ve herhangi bir küllî Þer’î hüküm gibi, detaylandýrýlmasý caiz olan bir Þer’î kaidedir.

Buna binaen, sabit olup da yok olduðu açýða çýkmamýþ olan bir hususun devamýna zann edilir, dolayýsýyla ayný hüküm verilir. Çünkü zahir olan odur. Ancak ilk zamanda zikredilen þekilde sabit olmayýp da ikinci zamanda devamý zannedilen husus olursa; neshin caiz olmasýndan dolayý onun Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem’in zamanýnda bizimle ilgili olarak sabit olan hükümlerden olmamasý gerekir Zira istishabdan zann hâsýl olmadýðýnda, nesh edilmelerinin caiz oluþundan dolayý varlýðýný devam ettirmeleriyle ettirmemeleri eþit olur. O zaman sübutuna karar vermek mümkün olmaz. Aksi halde tercih sebebi olmaksýzýn tercih yapmak gerekir. Dolayýsýyla Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem zamanýnda sabit olmuþ hükümlerin sübutu ve nesh edilmiþ olmamalarý sadece istishab ile hâsýl olur. Onun için asýl olan neshin olmamasýdýr. Neshin iddia edilmesi, kendisine delâlet eden delilin olmamasýný zorunlu kýlar.

Ayrýca ilk zamanda zikredilen biçimde sabit olmayýp da varlýðýný devam ettirmesi þüpheli olan bir husus olduðunda; bundan geçmiþte olanla ilgili zannýn oluþmamasýnda eþit oluþlarýndan dolayý, nikâh hakkýnda þüphe olduðu gibi boþama hakkýnda da þüphenin olmasý gerekirdi. O zaman onlar hakkýnda cinsel iliþkinin mubah kýlýnmasý ya da haram kýlýnmasý gerekirdi. Bu ise ittifakla batýldýr. Bilakis nikâh hakkýnda þüphe olmaksýzýn talak hakkýnda þüpheden dolayý cinsel iliþki mubah kýlýnýr. Çünkü asýl olan nikâhýn olmamasýdýr. Böylece bu asýl hükümle birlikte devam eder. Dolayýsýyla nikâhýn varlýðýna dair delil bulunasýya kadar cinsi münasebet helal olmaz. Nikâhlanmýþ bir kadýn hakkýnda asýl olan ise, nikâhýn varlýðýdýr. Bu durumda hüküm bu asýl ile birlikte devam eder. Nikâhýn sübutuna, talakýn olmamasýna hükmedilir. Boþanmanýn meydana geldiðine dair delil getirilesiye kadar, talak hakkýnda þüphe olsa da, cinsi münasebet onu nikâhlayana helal olur.

Bunlarýn hepsi de durumun hükümle birlikteliðini devam ettirmesi; Þer’î hükümlerin tamamý ve Þer’î deliller hakkýnda Þeriatýn getirdiði hususlardandýr. Onun için bir Þer’î kaidedir.

Buna binaen bütün hususlarda, aksine delil getirmedikçe asýl olan, istishab eder/hükümle beraber devam eder. Bir þeyin vacib ya da mendub, ya da mubah, ya da haram, ya da mekruh olduðuna dair delil getirildiðinde, bu hükmün sabit olarak varlýðýna devam ettirilir, o þey hakkýnda delil getirmeksizin baþka bir hükmün olduðu iddia edildiðinde, onun hakkýnda bir delilin olmasý kaçýnýlmazdýr. Bir delil bulunmazsa, hakkýnda delil getirilen asýl olan hüküm olduðu gibi devam eder. Bir husus hakkýnda bir hüküm sabit olduðunda, bu hüküm o husus için sabit olarak devam eder. O husus için sabit olmayan baþka bir hükmün olduðu iddia edildiðinde, ona delâlet eden bir delilin olmasý kaçýnýlmazdýr. Delil bulunmazsa, sabit olan hüküm olduðu gibi devam eder.

Ýstishab, fakih ve müçtehit için gereklidir. Onunla birçok hüküm açýða çýkar. Kurtubî dedi ki: “Ýstishab ile konuþmak, her fert için gereklidir. Çünkü o, Nübüvvet ve Þeriatýn üzerine kurulduðu bir asýldýr. Zira o delillerin halinin devamý nakledilmezse, o hususlardan bir þeyin ilmi hâsýl olmaz... Nübüvvet ve Þeriat delillerinin halinin devam etmesi, sýhati hakkýnda akýl sahiplerinin ihtilaf etmediði istishabtandýr. Onun hakkýnda hiçbir þekilde þüpheye yol yoktur.”


[1] Buhari