Mukaddime
Bu kitap,
Hicrî 1425 yılının ilk çeyreğinin
sonu, Mîlâdî 2004 yılının ortası [H.
01.03.1425 – M. 21.05.2004] itibarıyla
Müslümanların işgâl edilmiş
beldelerinden en belirgin yedi
tanesine ait sorunları içermektedir.
Bunlar: Filistin, Keşmir, Çeçenistan,
Afganistan, Kıbrıs, Güney Sudan ve
Irak’tır.
Bu kitap,
her ne kadar târihten soyutlanamazsa
da bu beldeler hakkında yapılan bir
târih araştırması değildir. Aynı
şekilde coğrafî konulara yer vermiş
olsa da bu beldeler hakkında yapılan
bir coğrafya araştırması da değildir.
Bu kitap;
Müslümanlar
için bir hatırlatmadır ki onların
beldeleri kenarlarından kırpılmış,
daha da ötesi özünden kopartılmış, içi
dışına çıkartılmıştır.
Bu,
Müslümanlar için bir hatırlatmadır ki
diğer milletler üzerlerine üşüşmüştür.
Az oldukları için değil, bilakis dünya
sevgisi ve ölüm korku anlamında,
kendilerine Vehn isâbet ettiği
için! Yoksa sayıca çokturlar.
Yine bu,
onlar için bir hatırlatmadır ki bir
zaman baş oldukları halde bugün diğer
milletlere kuyruk olmuşlar, bir zaman
olaylara, gelişmelere liderlik edip
yönlendirdikleri halde bugün olayların
kıyısında köşesinde yer alır
olmuşlardır.
Ve bu,
onlar için bir çağrıdır ki kokuşmuş
Batılı Hadârat’ın karanlığını ve onun
iğrenç kültürünü, parıldayan aydınlık
İslâmî Hadârat’ın Nûru ile yok edip
atsınlar. Zîra Nûrun ve Aydınlığın
olduğu yerde Karanlığın yeri yoktur.
* * *
Üstelik bu
kitap, Müslümanların kulaklarını
çınlatan bir çığlıktır ki
topraklarının kaybedilmesinde şu üç
unsurun payı vardır:
Bu kayıpta
en büyük ve ilk sırada yer alan pay;
Müslümanların beldeleri üzerindeki
yöneticilerin hıyânetleri ve Sömürgeci
Kâfirleri olan dostluklarıdır.
İkinci
pay
da, Müslümanların bu yöneticileri
muhâsebe etmeyip suskun kalmaları ve
onlara karşı çıkarak
değiştirmemeleridir.
Son pay
ve kayıptaki payı en az olanı
ise açık görünür Kâfir düşmanların
payıdır.
* * *
Daha da
ötesi bu kitap, Müslümanlara bir
sesleniş ve çağrıdır ki hürlerin,
yaşlıların, çocukların, ırzları ve
nâmusları çiğnenenlerin, değişik
türleriyle iğrenç tutuklamalara mâruz
kalanların imdat feryatlarını
işitsinler.
Bu bir
çağrıdır ki damarlardaki kanlar
kaynasın, kalpler öfke ile dolsun,
azimler güçlensin, hırslar bilensin,
nefislerin bu dünyada kerîm bir hayata
ve Âhirette de ebedî nîmetlere
duydukları özlemler yükselsin.
Bu, “aklı
olan veya hazır bulunup kulak veren”
herkese yönelik bir çağrıdır ki ya
Allah [Subhânehu ve Te’alâ]
zafer nasip edinceye ya da bu uğurda
helâk oluncaya kadar azminde bir
zayıflama olmadan, gevşemeden, çelik
gibi bir azim ile Râşidî Hilâfet’i
yeniden kurmak için çalışsınlar. Her
kim böyle olursa, Allah’ın izniyle
onun mansur, muzaffer olması
kaçınılmazdır.
Yine bu bir
çağrıdır ki “ardında savaşılan ve
kendisiyle korunulan” bir Râşid
Halîfe ortaya çıkarsınlar ki
dertler daha da çoğalıp kötüleşmeden
önce ülkeleri ve Allah’ın kullarını
kurtarabilsinler.
* * *
Son olarak;
Bu,
Müslümanların işgâl edilmiş
beldelerinden akıl sahiplerine acı bir
çığlıktır:
Ey
Mu’tasım! Ey Halîfe!.. Neredesin?
وَالله
قَوِيٌّ عَزِيزٌ
Şüphesiz
Allah Kaviyy’dir
[Kuvvetlidir]
‘Azîz’dir
[İzzetlidir]
|