Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi siyasi soruları dakik tespitlerle cevaplandırıyor.
Soru Cevap
Yemen’deki Gelişmeler ve Selman b. Abdülaziz’in Suudi Arabistan Kralı Olması
Soru:
Yemen ve Suudi Arabistan’da ilginç gelişmeler oldu. Husiler, San’a’yı kontrol altına aldılar. Ardından 22 Ocak 2015 günü akşam saatlerinde hükümet ve hemen sonra da cumhurbaşkanı istifa etti. Sonra 23 Ocak 2015 Cuma sabahı Suudi kralı Abdullah öldü. Yerine kral Selman b. Abdülaziz geçti. Sorum, iki şıktan oluşuyor: Birincisi: Yemen’deki olaylar, hâlâ Hizbin 01 Ekim 2014 tarihinde yayınladığı soru-cevap minvalinde mi gelişiyor? Sonra ne gibi çözüm bekleniyor?
İkincisi: Kral Abdullah’tan sonra Selman b. Abdülaziz’in kral olması, Suudi Arabistan politikasında herhangi bir değişiklik meydana getirecek mi? Yoksa aynen devam edecek mi? Bir soru yerine iki soru sorduğum için çok özür diliyorum. Allah Subhânehu ve Teâlâ mükâfatınızı artırsın.
Cevap:
Birincisi: Yemen’deki olaylar:
1- Yemen’deki olayları takip eden kimse, her şeyin aynen 01 Ekim 2014 tarihli soru-cevapta geçtiği üzere geliştiğini görür. Amerika, Yemen’de her zaman olduğu gibi küstahlık, yani baskı ve silah zoruyla hareket ediyor. Husiler, San’a ve diğer yerleri ele geçirdiler. “Halkçı devrim ve Halk Komiteleri” bahanesi altında hem tutuklayıp hem de öldürüyorlar. İngilizler, Yemen’de siyasi dehayı kullanarak iki ipte oynuyor. Birincisi: Hadi ipi. Hadi, Cumhurbaşkanı olarak bildik manevralar ile yetkilerini kullanıyor. Husiler tarafından çepeçevre kuşatılınca, anlaşma vaadiyle onları kandırıyor. Sonra da anlaşmanın uygulanmasını savsaklıyor. Husiler tarafından onun bu hinlikleri görülünceye kadar bu durum üzere devam etti. Sonra Husiler, yine onu her taraftan çepeçevre çembere aldılar. Tüm anlaşmaların uygulanması için ısrar ettiler. Sonra aniden istifa sürprizi ile karşılaştılar! Tam istikrar bulacakken yeniden sarsıldılar. Birinci eksende durum böyle.
2- İkincisi: Eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih ipi. İngilizler, Husilere Salih’in varlığını kabul ettirdiler. Husilerin içine girdi, onlarla düşman iken bir anda onların dostu oluverdi. Güçleri ile onlara yardım etti, dolayısıyla Husiler ile siyam ikizleri gibi oldular. Husilerin ondan kopmaları iyice zorlaştı. Bu ikinci eksenin amacı, olur da cumhurbaşkanı Hadi’nin manevraları fiyaskoyla sonuçlanır ve Husiler de iktidara ramak kalırlarsa, o zaman Ali Abdullah Salih ve grubu devreye girecek ve Husiler ile iktidarı paylaşacaklar. Böylece iktidar ipinde hem İngilizler hem de Amerikalılar oynayacak.
3- İşte Yemen’de şu an olanlar bunlardır. İngiltere, daha önce olduğu gibi Yemen üzerinde tam hâkimiyet kuramadı. Diğer yandan ise Amerika ve uşakları ile askeri çatışmaya girmeyi de göze alamadı. Bu yüzden ajanı Hadi ve Ali Salih yoluyla siyasi dehasını kullandı. Bu piyonlarda rollerini iyi oynadılar. Hadi, manevra alanını ve oyalama taktiğini sonuna kadar kullandı. Ardından istifa etti ve ülkenin her tarafına gösteriler yayıldı. Dolayısıyla Husiler, köşeye sıkıştılar. Darbeciler olarak anılmadan cumhurbaşkanlığı kararları ile hâkimiyetlerine meşruiyet kazandırmak isterken, bir anda darbeci haline geliverdiler. Bu sıcak gergin ortamı, özellikle de devletin merkezi San’a’daki mevcut durumu, çözümleyemiyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamında meydana gelen boşluğu dolduramıyorlar. Ali Salih’e gelince, Husiler arasına sızdığı gün ışığı kadar açıktır. İngiltere ve onun ajanları yanı sıra televizyon kanalları da Husileri kamuoyu önünde zora sokmak amacıyla Husiler ile Ali Salih’in kasetlerini servis ettiler. İnsanlar, zulüm ve kötülüklerinden dolayı Ali Salih’e başkaldırmışlardı. Şimdi onun ve Husilerin aynı karede yer almaları, Husilerin ondan kopmasını iyice zorlaştırıyor! Bu televizyon kanallarını, özellikle de el-Cezire’yi izleyenler açıkça bunu görebilirler. El-Cezire, röportajlarında Husilerin yolsuzluk ile mücadele ettikleri sözünü ön plana çıkarıyorlar. Ama boğazına kadar yolsuzluğa saplanan Ali Salih ile birlikte hareket ettiklerine vurgu yapıyorlar. Husilerin Ali Salih ile ilişkisini gösteren kasetleri yayınlıyorlar. el-Cezire, 21 Ocak 2015 tarihinde Salih ile Husi lider Abdül Vahit Ebu Ras arasında geçen bir konuşmayı yayınladı ve bu ses kaydının Husi lider yoluyla kendilerine ulaştığını söyledi. Eylül ayının sonunda Husilerin San’a’yı ele geçirmelerinin ardından geçtiğimiz Ekim ayı sonlarına doğru olduğu düşünülen bu ses kaydına göre Salih ile Husiler arasında bir koordinasyonun olduğu anlaşılıyor. Bazı röportajlarında ise el-Cezire, boğazına kadar yolsuzluğa saplanan Ali Salih ile ittifaka giren Husilerin, yolsuzluğa karşı olduklarına dair açıklamalarını sorguluyor!
4- Peki ne bekleniyor konusuna gelince, taraflardan birinin Yemen’e egemen olacak şekilde olayları kendi lehine çözümlemesi zor gözüküyor. Aksine kapitalizm yöntemi üzere uzlaşma olması kuvvetle muhtemeldir. Kapitalist yöntem, krizi sona erdirmez. Aksine taraflardan biri, lehine sorunu çözene dek sadece istirahat molası verilecektir. Sadece Hilafet, adaletle ve ihsanla krizi sona erdirebilir. Hilafetle İslam ve Müslümanlar izzet bulacak, küfür ve kâfirler de zillete düşeceklerdir. Bu, Allah’a zor değildir.
5- Özetle Yemen’de cereyan eden olaylar böyledir. 01 Ekim 2014 tarihli soru-cevapta geçen siyasi görüşümüzde bunları belirttik. Yaklaşık üç ay önce yayınladığımız görüşün doğruluğunu görmek için soru-cevapta geçen bazı noktaları size aktaracağım:
“4- İngiltere, Amerika’nın Yemen yönetiminde önemli kazanımlar elde etmek için kuvvet kullanımı konusunda ciddi ve İran araçlığıyla donatılan Husilerin de silah ve teçhizat yönünden etkili bir güç olduğunu gördü. Bunu fark eden İngiltere, Amerika ile mücadele etmek için iki eksende seyretmeye başladı. Birincisi: Husilerin etkin bir güç olmasına önlemek için elinden geleni yapmak üzere devlet başkanlığı makamını kullandı. İkincisi: Hadi iktidarı muhalifi gibi gözüken Ali Salih, Husilere ortak olması için sahneye sürüldü. Genel Halk Kongresi [Eski Yemen Cumhurbaşkanının Partisi] bayrağını taşıyan bazı destekçileri, Husilere katıldı. Ali Abdullah Salih ile temasın sürüp sürmediği hakkında sorulan bir soruya İngiliz Büyükelçisi, “Benim, Ali Abdullah Salih ile doğrudan temasım yok. Ama ona yakın partililer de dâhil olmak üzere Genel Halk Kongresi ile zaman zaman görüşmelerim oluyor. yanıtını verdi. [27.09.2014 Şarku’l Evsat] Buradan ajanı Ali Salih’e Husilerle işbirliği yapma talimatı verenin İngiltere olduğu anlaşılıyor. Zira İngiltere Büyükelçisi, Ali Salih’in partisiyle temasın sürdüğünü kabul etti. Dahası bizzat partiyi yöneten ve kontrol eden odur. Onun ne rakibi ne de muhalifi vardır. Hadi, Amerika ve yandaşlarının iktidarı ele geçirmelerini önlemek için cumhurbaşkanlığı makamını kullanmasa bile, Ali Salih’i Husilerle işbirliğine sevk eden İngiltere’nin bu manevrası, Ali Salih’i Husilerin aktif iktidar ortağı yapacaktır. Böylelikle de İngilizlerin Yemen’deki nüfuzu devam edecektir. Husilerin halk desteği olmadığı için halktan kopuk yöneticiler gibi olacaklardır.”
Sonra öncülleri, sonuçları ve doğru çözümü ortaya koyan soru-cevaba şöyle diyerek son verdik:
“C- Bu, Yemen’de olası herhangi bir çözümün, kapitalistlerin yöntemi üzere Amerika ile İngiltere arasında uzlaşıya dayalı çözüm olacağı anlamına gelir. Yönetim, taraflar arasında paylaşılacak. Uzlaşıya dayalı çözümün genellikle ömrü uzun olmaz. Bu bir çeşit, mola vermek gibidir. Amerika ya da İngiltere, dizginleri tek başına ele geçirene kadar bu böyle sürüp gidecektir. Yani Yemen’deki olaylar gel-gitleri oynayacaktır. Bazen sakinleşecek bazen de çatışan tarafların askeri ve siyasi güç dengesine göre şiddetlenecektir.
D- Yukarıda geçenlerden hareketle Yemen’deki olayların, şu iki durum dışında asla durulmayacağı, sürekli tırmanışta olacağı sonucuna varabiliriz. Birincisi: Amerika ya da İngiltere kendi lehine olayları çözümleyerek Yemen’in tek hâkim gücü olduğunda. Ki bu yukarıda da belirtildiği gibi öyle kolay değildir. İkincisi: Allah Subhânehu ve Teâlâ, bu ümmeti Hilafetle onurlandırdığında. İşte o zaman Hilafet, sömürgeci kâfirlerin nüfuzunu yerle yeksan edecek, ülkeden onların köklerini kazıyacaktır. İnsanlar arasında kötülükleri ortadan kaldıracak, küfür ve kâfirler zillete düşecek, İslam ve Müslümanlar da izzet bulacaktır. O gün müminler Allah’ın zafer vermesiyle sevinecektir.
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6] Her iki yurtta da kurtuluşa ermek için iman ve hikmet sahibi Yemen halkına bu dini ikame etmek yakışır. Şüphesiz Allah Subhânehu ve Teâlâ Salihlerin dostudur.”
Görüldüğü gibi olayların gidişatı, hâlâ 01 Ekim 2014 tarihli önceki analizimizde açıkladığımız minvalde seyrediyor.
İkincisi: Suudi Arabistan olayları:
Suudi Arabistan’da ne oldu ve ne oluyor konusuna gelince, olanları anlamak için şunları belirtmek elzemdir. İngiltere ve Amerika ile olan ilişkilerinde kral Abdullah’ın çizgisi devam ediyor mu? Yeni kral Selman’ın siyasi durum nedir? Bu sorulara cevap verebilmek için derim ki:
1- Suudi ailesinin prensleri arasında İngiliz nüfuzu ile Amerikan nüfuzu o derece birbirine girifttir ki hangi tarafın adamı güçlü ise Suudi Arabistan yönetiminde gerçek söz sahibi odur. Dolayısıyla Suudi Arabistan-İngiltere ya da Amerikan ilişkileri bu formata göre şekil alır.
2- Bu ilişkiler incelendiğinde görülür ki çoğunlukla Savunma Bakanlığında, en azından H.1382 yılından bu yana Amerikan nüfuzu baskın ve etkindir. Zira o tarihte bakan olan Sultan b. Abdülaziz, koyu bir Amerikan ajanıdır. Bakanlıktaki bu siyasi durum, 09.12.1432 yılında Savunma Bakanlığını üstlenen Selman b. Abdülaziz döneminde de öylece devam etti. Sonra Selman b. Abdülaziz, Suudi Arabistan kralı olunca, 03.04.1436 tarihi itibarıyla Muhammed b. Selman b. Abdülaziz Savunma Bakanlığı görevine atandı.
3- İngiliz nüfuzu da çoğunlukla en azından H.1382 yılından bu yana Ulusal Muhafız Bakanlığında baskın ve etkindir. Çünkü o tarihte Ulusal Muhafız Başkanı eski kral Abdullah b. Abdülaziz idi ve H.1431 yılına kadar da bakan olarak devam etti. Ondan sonra H. 1431 yılında oğlu Matab b. Abdullah b. Abdülaziz, H.1434 yılına kadar Ulusal Muhafız Başkanlığını yürüttü. 1434 yılından itibaren ise Ulusal Muhafız Vakfı, Bakanlık olarak değiştirildi. O günden bu yana Matab, Ulusal Muhafız Bakanlığında hâlâ bakan olarak görevine devam ediyor.
4- Ailenin kimin kral olacağı teamüllerine göre kralın her zaman aynı kurumdan gelmesi zorunlu değildir. Kral ya da veliaht prens, Savunma Bakanlığı, Ulusal Muhafız ya da diğer kurumlardan olabilir. Son yıllarda bilinen bir şey vardır ki yönetimde etkili kişiler bu iki kurumdan gelmişlerdir. Bu iki kurum dışındakilerin ise pek fazla etkisi yoktur.
5- Önceki kral Abdullah, Ulusal Muhafız başkanı idi ve dolayısıyla İngiliz nüfuzu Suudi Arabistan’da etkin ve etkiliydi. Ama Amerika’yı da hoşnut etmekten geri durmuyordu. Amerika ile ilişkiler kimi zaman geriliyor, kimi zaman da gerilimin dozajı düşüyordu. Fakat genel politika, Amerika ile sıcak çatışmaya girmeden İngiliz formatında idi. Daha doğrusu Amerika’nın gönlünü hoş tutmakla birlikte İngiliz yöntemi üzereydi. Yani bu yönteme göre özü ile sözü birbirinden farklıydı. Şu anki kral Savunma Bakanlığı’ndandır. Bu nedenle bu yeni kralın döneminde Amerikan nüfuzunun baskın olacağı tahmin ediliyor. Kral Abdullah, bunun bilincinde olduğu için Suudi Arabistan’da yeni bir gelenek ihdas etti. Sadece veliahttı değil, veliahttın de veliahttını belirledi. Selman b. Abdülaziz’in Amerika ile hareket ettiğini biliyordu. Bu yüzden süregelen “kral, veliahttı belirler” teamülü gereği Selman tarafından veliahttın belirlenmemesi için kral Abdullah, veliahttın veliahttını belirledi. Böylece yeni kralın, Amerikan uşaklarından birini kendine veliaht tayin etmesinin önüne geçmiş oldu. Dolayısıyla önceki kral Abdullah, erken davranarak veliahttın veliahttını belirledi. Mukrin b. Abdülaziz’i yukarıda sözü edilen amaç doğrultusunda Selman b. Abdülaziz’in veliahttı olarak atadı.
7- Mukrin b. Abdülaziz’in İngilizler ile ilişkisi herkesçe biliniyor. İngiltere’de okudu ve Cranwell’deki İngiltere Kraliyet Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Önceki kral Abdullah nazarında güvenilir bir kişiliğe sahipti. Hatta ona yakın olan Prenslerden biriydi. Önceki kralın veliahttın veliahttı adıyla yeni bir unvan ihdas etmesi, Selman b. Abdülaziz’den sonra devam edecek Amerikan silsilesinin önüne geçmek içindi. Bununla da yetinmeyen Kral Abdullah, veliahttın veliahttını azledilmesini yasaklayan bir kararname yayınlayarak bu tayini iyice perçinledi!
8- Yukarıda geçenlerden hareketle şu an ki siyasi durum aşağıdaki gibidir:
A- Yeni kral, Amerikan yanlısı iken birinci veliaht, İngiliz yanlısıdır.
B- Bu demektir ki Amerikan nüfuzu baskın olacak, İngiliz nüfuzu da bir ölçüde onunla mücadele edecektir.
C- Binaenaleyh Amerika ile Suudi Arabistan arasındaki gerginlik azalacak. Bu, sürekli düşen petrol fiyatlarına bir ölçüde etkileyebilir. Çünkü önceki kral ve perde gerisinden İngilizler, petrol fiyatlarını düşürerek Amerika’nın şeyl petrolünden istifade etmesini istemiyordu. Çünkü şeyl petrolünün maliyeti, yaklaşık 70 dolar civarında olduğu için nispeten yüksekti. Eğer petrol fiyatları düşerse, şeyl petrolünün üretimi maliyetli hale geleceği için gerek kalmayacaktı. Oysa petrolün maliyeti, yaklaşık 7 dolar civarındadır. Bunu biz, 07 Ocak 2015 tarihli önceki soru-cevabımızda detaylıca açıklamıştık.
9- Sonuç olarak İslam ve Müslüman karşıtı kâfir ülkelerinin, Müslümanların kıblesini, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e vahyin indiği kutsal toprakları, hicret yurdunu ve ilk İslam Devletinin karargâhını barındıran bir ülkede istedikleri gibi at koşturmaları gerçekten insanı derinden üzüyor. Ama unutulmamalıdır ki İslam’ın, gecesini gündüzüne katan ve Raşidi Hilafet Devletini tekrar geri getirmek için samimiyetle ve içtenlikle çalışan yiğit insanları da var. Şüphesiz Hilafet, Aziz ve Kaviyy olan Allah’ın izniyle çok yakında kurulacaktır. O gün müminler Allah’ın zaferiyle sevineceklerdir. Sömürgeci kâfirler de yurtlarına geri döneceklerdir, şayet yurtları kalırsa.
05 Rabi’-ul Âhir 1436
2015/01/25