Home / News / YAZARLAR / Fuad Hamidoğlu / Cameron’un Şok Teorisi!
cameronun-sok-teorisi

Cameron’un Şok Teorisi!

بسم الله الرحمن الرحيم

Fikir; insanın hem dostudur hem de aynı zamanda düşmanıdır. Belki bunu ilk okuduğunuzda çok şaşıracaksınız nasıl olur da iki zıtt şey bir arada olur diye! Acaba yanlış mı okudum derseniz? Hayır, çok doğru okudunuz. Şaşkınlığınızın daha fazla sürmemesi için hemen söyleyeyim. Fikir; insana iyi, faydalı ve onun yararına güzel şeyler kazandırırsa, hele bu durum eğer insanın en şaşkın ve bilinmezlerin içinden kurtuluşa (hidayete) ihtiyaç duyduğu anda gerçekleşirse zamanın kurtarıcısı, en önemli ve en kıymetli dostu olur ki insanın ona bırakmamak üzere sımsıkı sarılması gerekir. Müsaade ederseniz ben bu tür fikirlere ‘Lider Fikir’ demek isterim. Lakin insana yanlış, kötü, akibeti vahim ve onun zararına çok çirkin şeyler kazandırırsa işte o zaman bu fikir en tehlikeli düşmanı olur. Bu açıklama; günde defalarca okuduğumuz Fatiha süresinde geçen dua niteliğindeki  ‘اهدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ‘Bizi dosdoğru yola ilet’ ayeti ile daha ciddi bir anlam kazanır.

Yukarıda bahsi geçen ilk tip fikir çok güçlü ve sağlam olursa ‘olmazları olur’ yapar ve asla yola gelmez düşündüğünüz insanı dahi yola getirir ve onu adam eder. Diğer taraftan ikinci tip fikir ise şeytanın tuzakları ve süslemeleriyle onu saptırır ve hidayet yolundan çıkarır. Mesela insanın mutlak yaratıcısını tanıması ve dünyaya geliş gayesini açıklayan fikir çok mühim, ciddi ve sağlıklı fikir, hatta insana her hakikati anlaması için ışık tutar, yolunu aydınlatır ve yolun sonuna kadar onu doğru neticeye ulaştırır. Fakat bu fikir mutlak yaratıcıyı inkâr eden ateizme götürürse insan onun içinde boğulur, hakikattan uzaklaşır ve karanlık dihlizlere girer. Ancak her iki örnekte insanı etkileyen etken fikirdir. İslam; insana, sapık ve yanlış fikirlerin kurbanı olmaması için hidayetine ve hayırlı bir varlık olmasına çok önem vermiştir. Lakin bu; yeryüzünde yaşayan bütün insanlar tek tipli olacaklar anlamına gelmez. Zira Allah dilerse bütün insanları hidayet üzere yapabilirdi, ancak dünyaya gelişin anlamı kalmazdı. وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَاٰمَنَ مَنْ فِي الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَم۪يعاًۜ ‘Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi.’ Yunus/99. Belki bunun için bu dünyada doğru fikir arama mücadelesi insan için en meşakkatli ve zor mücadeledir.

İnsan fıtratı temiz olarak tıpkı boş saksı gibi doğar. Şayet doğduğu çağ ve dönem temiz ise güzel manzaralı ve güzel kokulu bitki gibi doğru fikirler ile büyür ve gelişir. Lakin doğduğu çağ ve dönem zehirli ve kirli ise cehennemde kafirlerin yiyeceği olan çirkin manzaralı, kuru ve dikenli bir bitki gibi zehirli fikirler ile büyür ve gelişir. Bu durum; saksının içine doldurulan toprağa bağlıdır. Eğer bu toprak (fikir) güzel kokulu bitki yetiştirmeye el verişli ise insan da ona göre yetişir. Bu iş basit ve hafife alınacak bir iş değildir. Yüz gram ağırlığında olan bir bitkinin beş sene yaşayabilmesi için belki yüz kere ve yüz kilo toprak değiştirir. İnsan da hayatı boyunca belki gömlek değiştirir gibi sürekli fikir git-gel’ini yapar.

Bu örneği vermemin sebebi saksının şekli ve rengi değil, içinde hangi ve nasıl bir bitki (insan) ekmek istediğimiz ve bunun için hangi toprak (fikir) kullanacağımız önemli. İyi tipli insan yetiştirmenin zemini ve şartları başka, şer ve kötü tipli insan yetiştirmenin zemini ve şartları başkadır. Teknik olarak aralarında müşterek husus ise, her ikisinin başarılı olup yeni fikirlerin verilebilmesi için eski fikirlerin boşaltılmasıdır. Yoksa iki zıtt fikirlerin bir arada olması imkansızdır. İslam geldiği zaman ve o ortamda yaşayan insanların cahiliyyedeki durumları ile İslam geldikten sonraki durumları arasında kıyaslanmayacak kadar köklü bir şekilde değişmiştir. Bu başarının sırrı; İslam’ın sadece sağlam ve güçlü bir fikir olduğundan değil zemin hazırlamak için doğru fikirleri vermeden önce o insanların beyinlerindeki yanlış fikirleri söküp atması idi. Zira tarih boyunca İslam; bu değişim sürecini sabırla takip ederek yeryüzünü imar eden en kaliteli insan modeli yetiştirmiştir. هُوَ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ ف۪يهَا ‘O sizi yerden var etti ve size orayı mamur hale getirme görevi verdi’ Hud/61 Siz de evinizde kullandığınız saksıya yeni bir çiçek ekmek istediğiniz zaman önce eski toprağı atıp yerine yeni toprak doldurup en son da yeni çiçeğinizi ekmiyor musunuz? Eski toprağı değiştirmeden yeni çiçeğinizi ekerseniz, uzun yaşamadan çürür. İnsan da bitki gibi doğru bir fikir alabilmesi için önce yanlış fikirlerden temizlenmesi gerekir. İslam’a göre; bütün bunların özeti insanın dünyadaki görevi Allah’a kulluktan sonra yeryüzünde başkalarına örnek olup salih bir kul olmak üzere yeryüzünü imar etmektir. Buraya kadar anlattıklarımızın tek şartı güdülen amacın doğru olmasıdır. Lakin bazen bu işlem ters işleyip yıkıcı ve kötü sonuçlar verebilir, bilhassa güdülen amaç kirli olursa. Doğru ve sağlıklı bilgi ve fikir vermek yerine yıkıcı ve yanlış fikirler vererek. Verilen bu yıkıcı ve yanlış bilgi ve fikirler bazen köklü devletin ve toplumun haritadan silinerek yok olmasına ve bunun yerine yeryüzünü tahrip ve ifsad eden insan, hatta devlet ve toplum üretmeye yol açabilir. Zira bu durum karınca yürüyüşünden daha sessiz ve yılan ilerleyişinden daha sinsidir. Yakın tarihimizden örnek vermek gerekirse, herkesin bildiği gibi İslam/Hilafet devleti 3 mart 1924 tarihinde yıkılmıştır. Bu tesbit ‘İslam alemi’ açısından doğrudur. Lakin konumuzla alakalı olarak ve Türkiye açısından bu tarihte başka tehlikeli bir olay meydana gelmiştir. Türkiye Müslümanlarının İslam ile alakalı bilgi ve fikirlerinin yeni kurulan laik sistem ve devletin tekelinde sürekli kalabilmesi için ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aynı tarihte ve Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olmasıdır. Kurumsal tarihçe başlığı altında bakın neler yazılıyor:

KURUMSAL TARİHÇE

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi, kuruluş kanunu olan 429 sayılı Kanun’da “İslam dininin itikat ve ibadet alanıyla ilgili işleri yürütmek ve dini kurumları idare etmek” şeklinde ifade edilmiştir. Ülkedeki tüm cami ve mescitlerle bunların görevlilerinin idaresi Başkanlığa verildiği gibi tekke ve zaviyelerle bunların görevlisi olan şeyhlerin idaresi de Başkanlığa verilmiştir. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması ile birlikte bunlara dair hususlar Başkanlığın görev alanından çıkarılmıştır. Kaynak: https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/1

İslam ve Müslümanların bir numaralı düşmanı olan ingilizlerle işbirliği yaparak büyük ihanet sayılan İslam/Hilafet devletini ortadan kaldıran Mustafa Kemal neden dini hizmet yapan ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’ kursun ki?! Dini kökünden kazıyan biri dini hizmet yapan kurum kurar mı hiç? Üstelik hemen aynı günde.. Bu şeytanın tuzağı olsa gerek.

İnsanın beyin ve aklını sinsi bir şekilde ‘işgal etmek’ dünya çapında devlet, uzman ve araştırma merkezleri tarafından sektör haline gelmiştir. Özellikle Batı bu konuda oldukça ileri seviyededir. Örnek olarak psikiyatrist Donald Ewen Cameron (1901-1967)’nun dehşet verici şok teorisidir. Cameron’a göre;  istediğimiz insan modeli yetiştirebilmek için önce insanın benliğinde bulunan ve birikim olan bütün eski bilgileri bilgisayar hafızası gibi tatamen boşaltmak lazım. Çünkü bu birikim yeni inşa edeceğimiz insan modeline karşı büyük bir engeldir. Ona göre ilk adım bu engeli insanın hafızasından kazıyarak silmek gerekir. Direniş göstermemesi için de insanın bütün bunlardan haberi olmaması gerekir. İlk tecrübesini de kendi hastaları üzerine ellili yallarda yapmıştır. Haberleri olmaksınız deney yaparak hastalara güya ‘Tedavi Yöntemi’ şeklinde kamufle ederek ‘Şok’ adı verilen ve (yüksek dozajlı elektrik ve çılgınlık veren ilaç vererek) insana çok acı veren (tedavi!) çalışma sistemi aracılığıyla bir insanın bütün eski bilgi, fikir ve duygularını boşaltıyordu. Eski namına herşeyi unutmaları için baygınlık geçiren hastaları daha sonra sessiz ve karanlık odalara hapsediyordu. Böylece Cameron bu dehşet verici şok teorisi sayesinden insanın bütün eski ve geçmişe dair bilgi, duygu ve fikirlerini yok etmeye çalışıyordu. Şimdi ona istediğiniz bilgi ve fikir yükleyebilirsiniz diyor psikiyatrist Donald Ewen Cameron. Cameron’a göre şimdi bu insan boş kaset gibi artık yeni bilgi, duygu ve fikirleri yüklenmeye hazır. Bu teoride en ilginç şey CIA tarafından finans edilmesidir. Zira bu teori son halini aldıktan ve verimli(!) sonuç verdikten sonra Project MKUltra olarak beyin yıkama ve davranış biçimi yok etme projesi CIA tarafından resmen benimsenmiştir.

Kıymetli okuyucular; bana bu yazının özetini iki kelime ile yapar mısınız derseniz size şunu derim: İslam/Hilafet devleti kuruluncaya kadar bugün dünya –özellikle büyük kriz ve kaoslarda- derin güçler tarafından ‘Cameron’un Şok Teorisi’ ile yönetiliyor.

Fuad Hamidoğlu

Ayrıca...

vakit-mehdiyi-bekleme-vakti-mi

Vakit; ‘Mehdi’yi bekleme vakti mi?

İnsanlar; zorluk ve sıkıntılı dönemlerde, bilhassa bu zorluk ve sıkıntılar dayanılmaz ve iyice çıkmaz bir …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir