Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi diye adını değiştirdiği Doğu Türkistan’da “mesleki eğitim merkezleri” adı altında faaliyet gösteren tartışmalı eğitim kamplarından kurtulup ülkesine dönen Kazak Müslümanlar, kamplarda tutuldukları sürede işkence gördüklerini, dövüldüklerini ve kendilerine bilinmeyen maddeler enjekte edildiğinini belirtti.
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde “mesleki eğitim merkezleri” adı altında faaliyet gösteren tartışmalı eğitim kamplarından çıkabilen bazı Kazaklar yaşadıklarını anlattı.
BBC’nin haberine göre, ülkesine dönen Kazak Müslümanlar, kamplarda tutuldukları sürede işkence gördüklerini, dövüldüklerini ve kendilerine bilinmeyen maddeler enjekte edildiğini söyledi. Haberde, kampta uzun süre kaldığı belirtilen kişilerin görüntülü röportajlarına ve ifadelerine yer verildi.
Kazaklar ve Uygur Türkleri ile diğer Müslüman azınlıkların yüzyıllar boyunca Çin-Kazakistan sınırında özgürce yaşayıp hareket ettiği vurgulanan haberde, son dönemde Çin’in İslamiyet’e yönelik kısıtlamalarının devam ettiği belirtildi.
Bu kamplarda 17 ay tutulduğu belirtilen Dursunbey, “Beni bir zindana yani yerin altında bir yere kapattılar. Ceplerimi kontrol edip cüzdanımı ve kemerimi aldılar, yerin 20 metre altında bir odaya götürdüler. Demirden bir sandalyeye, ellerimi kollarımı ve vücudumu zincirlediler.” diye konuştu.
Dursunbey, serbest bırakılmasının ardından polise kayıt yaptırmasının istendiğini anlattı. Kendisinden Çin polisinin kullandığı gibi bir şapka takmasını, bir güvenlik görevlisi gibi kurşun geçirmez bir yelek giymesini, kalkan ve cop kuşanmasını istediklerini anlatan Dursunbey, “07.00’dan 20.00’a kadar devriye gezdik. Bize yiyecek vermediler ve ödeme yapmadılar.” diye konuştu. Dursunbey, kabuslar gördüğünü, Çin’de kendisine yapılanları düşündüğünü dile getirerek, “Hala korkuyorum. Hala kalbim acıyor.” dedi.
Eşinin 25 Ocak 2017’de Çin sınırını geçtiğini dile getiren Gülnur adlı Kazak kadın da “Eşimi, telefonunda WhatsApp uygulaması yüklü olduğu gerekçesiyle gözaltına aldıklarını söylediler. Çin, bir babayı çocuklarından ayırdı.” ifadesini kullandı.
Gülnur, eşinin serbest bırakıldığını ancak pek çok Kazakistanlı gibi ev hapsinde tutulduğuna inandığını söyledi.
Eğitim merkezi olduğu öne sürülen zorunlu kamplarda 4 ay kalan Orinbey de kamplardaki yetkililere Kazakistan’a ne zaman döneceğini sorduğunu ve “Çinceyi öğrendiğinde!” cevabını aldığını aktardı.
Orinbey, “Ellerini havaya kaldır dediler, ben de kaldırdım. Üzerime su döktüler. Su mu yoksa başka bir şey miydi bilmiyorum ama bağırdım ve bayıldım. Kendime zarar vermek istediğim zamanlar oldu. Ölmek istemedim ama olanlardan dolayı intiharı düşündüm. Ölmek tüm ızdıraplara son verecekti.” dedi.
Çin’in bu kamplarında 15 ay tutulan Gülzira da “Binanın girişinde Çince ve Uygurca meslek okulu yazıyordu ama okul değildi, kamptı, hapishaneydi. Üç ay sonra bize bilinmeyen madde enjekte ettiler. Reddetmemiz halinde daha zorlu bir kampa gönderileceğimizi söylediler.” dedi.
Fabrikada eldiven diktiğini kaydeden Gülzira, şunları söyledi:
“Nereye giderseniz gidin köy polisinden izin almanız gerekiyor. Bunu yapmazsanız, hükümete karşısınız ve bir kampa geri gönderileceksiniz anlamına geliyor. Beni Çinlileştirmeye çalışmalarına rağmen inancımı içimde sakladım. Kazak ve Müslüman kimliğim değişmedi. Allah beni korudu. Kazak olmakla gurur duyuyorum. Bir vatanım olmasından gurur duyuyorum.” ifadelerini kullandı.
İngiltere’deki Çin Büyükelçiliği, bu tür iddiaların “tamamen söylenti” olduğunu savundu ve kamplarda “eğitim görenlerin” şu an serbest olduğunu iddia etti.
Binlerce Kazak Müslüman’ın hala kayıp olduğu öne sürülürken, aileleri, videolar çekerek bu kişilerin kayıp olduğuna ilişkin tanıklık ediyor ve fotoğraflarını paylaştıkları yakınlarının en son nerede ve ne zaman görüldüğünü soruyor.
Çin, kamplardan “mezun olanların” tamamının iş hayatında “desteklendiğini” öne sürse de kamplardan çıkan kişiler, zorla çalıştırıldığını söylüyor.
Çin’de 500 binin üzerinde Kazak vatandaşının yaşadığı tahmin ediliyor. 2017’den bu yana binlerce Kazak’ın, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki tartışmalı kamplarda tutulduğu iddia ediliyor.
Washington merkezli sivil toplum kuruluşu Çin İçin Vatandaş Gücü Girişimleri Kurumu, Ağustos 2019’da “Sincan’daki Zorla Çalıştırılan Mahkumlar” konulu panel düzenleyerek, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde uyguladığı zorla çalıştırma politikalarını ele alan bir rapor paylaşmıştı. Raporda, “Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki muhalifleri cezalandırmak için çok sayıda çalışma kampı kurdu. Bu sebeple, yerel ve uluslararası tekstil sektöründe büyük rol oynayan Sincan’da üretilen pamuk, Çin’in toplam pamuk üretiminin yüzde 84’üne tekabül eder hale geldi.” ifadeleri yer almıştı.
Pekin’in “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırdığı ancak uluslararası kamuoyunun “yeniden eğitim kampları” şeklinde tanımladığı yerlerde Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre en az 1 milyon Uygur Türkü’nün kendi rızası dışında tutulduğu tahmin ediliyor.
Pekin yönetimi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kaç kamp bulunduğuna, bu kamplarda kaç kişinin olduğuna ve ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermiyor.
Çin’in, bölgede yaşayan Müslüman Uygurlara, Çince dil eğitimi ile mesleki ve kültürel kurslar verdiğini öne sürdüğü kampların durumu hakkında net verileri paylaşmaması, uluslararası kamuoyunda derin kaygılara yol açıyor.
Çin hükümet raporu basına sızdı
Kasım ayında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşananlara ilişkin Çin yönetimine ait 403 sayfalık resmi belge basına sızmıştı. New York Times tarafından yayımlanan belgede, Çin yönetiminin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki güvenlik birimlerine, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verdiği detaylı talimatlar dikkati çekmişti.
Belgenin 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslamiyet’in yayılmasını önlemek için önlem alınması uyarılarının yer aldığı belirlenmişti.
Ajanslar