“Tüm dünya bilmeli ki Kasım Süleymani’nin öldürülmesi bizi yıkamaz. ABD bilmeli ki ben ve çocukları sonuna kadar dik duracağız. Kanının tek damlasından asla vazgeçmeyeceğiz. Bölgedeki bütün direniş grupları babam Kasım Süleymani’nin intikamını alacaklardır. Özellikle amcalarım Hasan Nasrallah, Abdülmelik Husi, Beşar Esad kanını yerde koymayacaktır…”
Bu sözler geçen gün öldürülen Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani’nin kızının ağzından çıkanlar. Kimileri buna “bir direnişçinin kızının sözleri ancak bu kadar güzel olur” diyebilir ama ben “bir itiraf bu kadar açık seçik olabilir” diyorum.
Toplanan öfkeli kalabalığa bir komutan edasında bu sözleri sarf ederken hiç çekinmeden, dümdüz bir şekilde Esed’in arkasında olduklarını söyleyen bu hanımefendi, yıllardır gizli kapaklı bir şekilde korumaya çalıştıkları Esed’e olan tavırlarını değiştirirler mi bilemem ama olanları tevil etmekte bayağı zorlanacakları çok açık. İran’ın Suriye’deki pozisyonu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Biz aslında yıllardır bunu anlatmaya çalışıyoruz ama en üst düzeydeki komutanın kızının bunu söylemesi (bir etkisi olur mu bilemem) elbette ki daha farklı olmalı. Zira İran’ın Suriye’deki varlığının sadece siyasi değil, aynı zamanda mezhepsel bir birliktelik olduğunun da gün yüzüne çıkması demektir bu.
Esed için “zalim” dedikleri halde İran konusunda ikircikli davrananlar şimdi İran’ın gerçek yüzünü görecekler mi yoksa yine kafalarını kuma gömüp tevil etmeye devam mı edecekler hep beraber göreceğiz.
Yine açıklanması daha doğrusu anlaması zor olan bir durum da bu zatın ölümüne sevinenlerin İsrail, Suudi Arabistan, İngiltere ve ABD yandaşı olduğu suçlaması. Siz hayatı iki kutuplu sayıyorsunuz diye herkesin böyle görmesi gibi bir zorunluluk mu var? Sizin yanınızda olan bu bloğun karşıtı olmadığı gibi sizin karşınızda olan da onların yanındadır gibi bir algı, gerçeğin üstünü örtme daha doğrusu gerçeği çarpıtmanın ta kendisi değil de nedir? Durup Müslümanlar neden bu olaya seviniyor diye düşünmek varken, kolaya kaçıp “bunlar ABD, İngiltere, Suudi Arabistan ve İsrail yanlısı” diyerek işin içinden çıkarak her şeyi halletmiş mi olacaksınız? Buyurun meydan ortada. Bu saydığınız bloktan herhangi bir üst düzey ismi hatta komplesini öldürün, şuan sevindiğimizden daha fazla sevinelim. Bunu test etmek bedava.
Elbette topraklarımızdan bu işgalciler çıkmadan rahata kavuşmayacağımızı biliyoruz ama İran’ın bu işgalcilerden bir farkının olmadığını da biliyoruz. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de yaptıklarının diğer işgalcilerin yaptıklarından bir farkının olmadığını da biliyoruz. Zalimin Hans, Trump, Netenyahu olması ile Ahmet, Mehmet, Ali, Süleymani olması arasında bir fark olmadığını da biliyoruz. “Bizim zalimimiz sizin zaliminizden iyidir” anlayışının Allah katında bir geçerliliğinin olmadığını da biliyoruz. Yine büyük zalim dururken küçük zalimleri görmezden gelelim anlayışının da gayri insani ve gayri İslami olduğunu da biliyoruz çünkü zalimin/zulmün büyüğü-küçüğü olmaz. Ve önemlisi mahşerde hiçbir gerçeğin çarpıtılamayacağını, tevil edilemeyeceğini biliyoruz. Herkesin yapıp ettiklerinin karşılığını tas tamam göreceği bir yerin olduğuna iman ediyoruz. “Rabbim, ben aslında şu gerekçelerle bu cürümleri işledim” demenin mazeret sayılmayacak bir hesap gününün olduğuna hem iman ediyor hem de hamd ediyoruz.
Son olarak, ey Zeynep; elbette ki bu amcaların babanın intikamını alacaklar. Ama İsrail veya ABD’den değil, daha fazla Müslümanı katlederek. Mazlumların, mustazafların, mahrumların üzerine bombalar yağdırarak, insanları ölüm ve hicret arasında zorlayarak. Yalın ayak, per perişan bir şekilde bu karda kışta yollara sürerek çok güzel intikam alacaklar! Teoride her zamanki gibi İsrail’i haritadan silecekler ama pratikte Suriye’yi, Yemen’i, Irak’ı daha fazla yakıp yıkarak intikam alacaklar.
Ömer Arslan, Haksöz-Haber