Hizbut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ile 15 Temmuz darbe girişimini,arkasındaki failleri, yaşanan süreci ve sonuçlarını değerlendirdiğimiz röportajı siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Islah Haber olarak 15 Temmuz’da gerçekleştirilmek istenen başarısız darbe girişimi hakkında farklı kesimlerden müslümanların görüşlerini okurlarımıza sunmaya gayret edeceğiz. Bu anlamda ilk röportajımızı Hizbuttahrir Medya sorumlusu Mahmut Kar ile gerçekleştirdik.
Islah Haber: Türkiye artık darbeler dönemini geride bıraktı deniliyordu. Ancak 15 Temmuz’da eskilere kıyasla daha kanlı bir darbe teşebbüsü yapıldı. Türkiye’deki bu darbe geleneğini nasıl okumak gerekiyor?
Mahmut Kar: Sömürgeci ülkelerin hegemonya mücadelesi verdiği Türkiye gibi ülkelerde darbe teşebbüsleri maalesef her zaman yaşanabiliyor. Ortadoğu’ya bakın, Afrika ve Güney Amerika ülkelerine bakın, bu ülkelerde 20. yüzyılda nerdeyse sabah erken kalkan darbe yaparak yönetime gelebiliyordu. Peki, bu darbelerin arkasında kim var diye sorulursa, tabi ki sömürgeci devletler var diyoruz. ABD, İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci devletler, bu ülkelerdeki yönetimlere hâkim olmak için birbirleri ile her daim çıkar mücadelesi içinde olmuşlardır. Dolayısıyla bu ülkelerdeki siyasi güce nüfuz etmiş sömürgeci bir devlete karşı, askeri gücü elinde bulunduran başka bir sömürgeci devlet darbe yapmıştır. Türkiye’de de aynı şekilde, ABD ve İngilizlerin yarım asırdır devam eden bir nüfuz yani hegemonya çatışmasına şahidiz. Çünkü maalesef Türkiye’de bu sömürgecilerin mücadele sahası haline gelmiş durumdadır. Her ne kadar darbeler dönemi bitti denilse de, sömürgeciler çıkarları için bundan sonra da darbeye yeltenmeyi düşüneceklerdir. Ta ki ABD ve İngiltere gibi bu sömürgeci devletlerle ilişkilerimizi kesmediğimiz ve yerli uzantılarını ıslah etmediğimiz müddetçe.
Türkiye’deki darbeler konusuna değinmişken şunu da ifade edelim; bu topraklarda gerçekleşen en büyük darbe, 3 Mart 1924’de Hilafet’in kaldırılması olmuştur. Evet, bu sadece Türkiye için değil tüm İslam âlemi için yapılmış en şiddetli darbedir. Bu darbenin arkasında İngilizler vardır. Çünkü Hilafet’i Lozan Konferansı sonrası onlar kaldırdı. 15 Temmuz darbe girişimine yeltenen bir avuç laik Kemalist cuntacı gibi, 1924’te de küçük bir zümre, silah, baskı ve halkı kandırarak sinsice bir darbe yaptı ve Hilafeti kaldırdı. Cumhuriyet’in getirdiği inkılâplar Müslümanların rızası ile değil, zorla uygulandı. İşte o günden bu güne geldiğimizde şunu diyebiliriz; darbeleri arkasındaki sömürgecileri görerek ve bilerek okumak gerekir.
Islah Haber: Genelde kamuoyu 15 Temmuz darbe girişimini ABD destekli görürken, Hizb-ut Tahrir darbenin arkasında İngiliz yanlısı laik Kemalistlerin olduğunu söyledi. Bunu neye dayandırıyorsunuz?
Mahmut Kar: Bakın, sizin bu sorunuza yakın tarihten bir örnek ile cevap vereyim. 24 Kasım 2015 tarihinde Rus savaş uçağı düşürüldüğünde herkes, bu hadisenin emir talimat zinciri içinde yapıldığını söyledi. Hatta dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu: ”emri ben verdim” diye resmi bir açıklamada bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise: “Rus jetini hava sahamızı ihlal ettiği için düşürdük, tekrar ihlal olursa yine düşürürüz” demişti. Hizb-ut Tahrir olarak biz, o tarihte yayınladığımız siyasi analizimizde, Rus uçağının siyasi liderlerin talimatıyla değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan farklı siyasi hedefler güden Türk ordusu içindeki bazı komutanların emriyle düşürüldüğünü söylemiştik. Bizim bu tahlilimizin doğruluğu bugün daha yeni görüldü. Rus jetini düşüren pilotlar ve birçok hava kuvvetleri generali darbe sonrasında tutuklandılar. Biz o gün; Rusya’nın Suriye operasyonlarını Amerika ile varılan anlaşma kapsamında yaptığını ve Türkiye’deki mevcut iktidarın ise Amerika’nın yaptığı bir anlaşmayı ihlal edemeyeceğini söyleyerek tahlilimizi güçlendirdik.
Şimdi yine herkes darbenin arkasında Amerika var derken Hizb-ut Tahrir olarak biz, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında İngiliz beslemesi laik Kemalistlerin olduğunu söylüyoruz. Çünkü biz Amerika ile Türkiye’deki siyasi iktidarın büyük bir uyum içerisinde hareket ettiğini, bu durumda Amerika’nın darbe girişiminde bulunması için bir gerekçesinin olmadığını söylüyoruz. Ama ülkedeki nüfuz mücadelesinde geriye düşen İngiliz yanlısı laik Kemalistler ve bunların TSK içindeki subayları, YAŞ kararları öncesinde fütursuzca ve vahşice bir teşebbüste bulundular. PDY denilen Gülen grubuna mensup bazı subaylar ise Erdoğan’a düşmanlıklarından dolayı bireysel olarak bu teşebbüse katılmışlardır. Bugüne kadar yaptığımız birçok siyasi analiz ve özellikle yakın tarihte yaşanan Rus uçağının düşürülmesi hadisesinde olduğu gibi, bu analizimizin doğru olduğu da çok kısa bir süre sonra kamuoyu tarafından görülecektir.
Şunu özellikle vurgulayayım ki, darbecilerin arkasındaki fail ister Amerika, isterse İngiltere olsun, Müslümanlar açısından durum değişmez. Çünkü bunlar sömürgeci kâfirlerdir. Ancak eğer darbenin arkasındaki devletin kim olduğunu, darbe girişiminin niçin yapıldığını, kimlerin bu işin içerisinde olduğunu göremez ve gösteremezseniz, sömürgecilerin ülkemizdeki çıkar hesaplaşmalarını sadece izlersiniz. Asıl düşman yerinde dururken, siz kendinize onların piyon ve taşeronlarını düşman edinirsiniz.
Islah Haber: Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak bu süreçte darbeye karşı nasıl bir tavır ortaya koydunuz?
Mahmut Kar: Hizb-ut Tahrir sadece Türkiye’de değil, İslam beldelerinde gerçekleşen tüm darbelere karşı olmuştur. Bu sebeple biz 15 Temmuz darbe girişimi yaşandığında hemen o gün bu darbenin vahşi bir terör eylemi olduğunu yazılı basın açıklamamız ile beyan ettik ve darbecileri lanetledik. Çünkü darbeciler TRT’de okuttukları bildiride laiklik vurgusu yaparak Müslümanlara düşmanlıklarını açıkça gösterdiler. Müslüman halka silahlarını doğrultup onları katlederek hınç ve öfkelerini ortaya koydular. Bakın, Mısır’da Sisi darbe yaptığında biz burada Türkiye’de meydanlara indik ve Mısırlı kardeşlerimize yanınızdayız dedik. “Kahrolsun Sisi, Kahrolsun Demokrasi” diyerek hem darbeye hem de demokrasiye karşı olduğumuzu haykırdık. Şimdi de aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişiminde darbeye de demokrasiye de karşı olduğumuzu söyledik, söylüyoruz.
Meydanlara inen ve darbeye direnen halk, toplumun genel duygu ve şuurunun rengini ortaya koymuştur. Bu duygu ve şuur İslam’dır, demokrasi ve laiklik değildir. Darbe sürecinde meydanlara inen demokrat, laik, Kemalist veya liberal birini gördünüz mü? Hayır! Bakın, sonraki süreçte demokrasi şenliklerine çevrilen meydanlardan bahsetmiyorum. Biz demokrasinin zaferi olarak gösterilen ve demokrasi bayramı olarak adlandırılan bu meydanlardaki toplanmalara iştirak etmedik. Ancak darbe gecesi sadece İslami hassasiyeti olan Müslümanlar sokağa indiler ve direndiler. Hizb-ut Tahrir’li gençlerde diğer Müslümanlar ile beraber bu cunta girişimine karşı çıkmışlardır. O gece Akıncı Üssüne giden ve bunlara karşı direnen kardeşlerimiz olmuştur. Yine İstanbul ve Ankara’da kardeşlerimizin ailelerinden ve akrabalarından yaralanan, hatta hayatının kaybedenler olmuştur.
Islah Haber: 15 Temmuz sonrası kamu kurumlarında büyük çaplı tasfiyeler yapılıyor ve kurunun yanında yaş da yanıyor. Bu sürecin nasıl yürütülmesi gerekir?
Mahmut Kar: Darbe girişimi sonrasında kamu kurumlarında çok yönlü, büyük ölçekli ve hızlı bir şekilde açığa almaların başlaması, esasen bu tasfiyenin daha önceden planlandığını gösterir. Aslında darbe girişimi bu tasfiye için bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Bunu resmi yetkililerde açıkladılar zaten. Ancak hükümetin, daha önce PDY yani Gülen grubunun yaptığı hatayı yapmaması lazım. Zira Gülen grubuna bağlı polis ve yargıçlar, geçmişte Ergenekon diye isimlendirdikleri torbanın içine suçlu suçsuz herkesi koydular. Öyle ki neredeyse tüm İslami cemaat ve hareketleri Ergenekon ile ilişkilendirmek için türlü türlü iftiralar ile Müslümanlara zulmettiler ve hukuk dışı yargılamalar ile insanları hapse mahkûm ettiler.
Birde şu an kamu dairelerinde çalışan memurlar belki terfi almak, belki de hoşlanmadığı birisini şikâyet etmek için adeta “Paralelci” avına çıkmış gibi haksız yere birbirlerini suçlayabilirler. Belki de bu sebeple birçok insan işinden ve aşından olabilir. Bu insanların çocukları ve aileleri var. O yüzden hak ve adaletten ayrılmamayı esas edinmek gerekir. Zira Allah Subhanehu ve Teâlâ da bunu bize tavsiye ediyor ve şöyle buyuruyor: “Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.”
Bakın şunu söyleyeyim; paralel yapının en büyük mağdurları arasında Hizb-ut Tahrir mensupları da yeralmaktadır. Bu süreçte 500’den fazla üyemiz 2000 yıldan fazla ceza ile hapse mahkûm edilmiştir. Hem de şu an tutuklanan polis ve savcıların yürüttüğü soruşturmalar ve yine kısa zaman önce tutuklanan hâkimlerin yaptığı yargılamalar neticesinde. Bu grup, medya, emniyet ve yargı eliyle ve her türlü iftira ve kumpaslarla Hizb-ut Tahrir’i karalamaya çalıştı. Ancak tüm bunlara rağmen diyoruz ki, bugün hükümet onların yaptığı gibi yapmamalıdır. Suçlu ve suçsuz ayrımı yapılmalı ve doğacak her mağduriyet asgari düzeye indirilmelidir.
Islah Haber: Ergenekon demişken şu soruyu da sormadan geçmeyelim; şu anda TSK’dan ihraç edilenlerin yerlerine, Ergenekon ve Balyoz davası sanıkları getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mahmut Kar: İktidarın bu stratejisi “düşmanımın düşmanı, benim dostumdur” stratejisidir ki bu çok tehlikeli ve yanlıştır. Zira bu sadece günü kurtarmak için alınan bir karardır. Cumhurbaşkanının ve hükümetin şunu görmesi lazım, bu darbe halkın desteği alınarak önlendi. Bu darbeyi yapan asıl beyin takımı, laik ve Kemalistlerdir. Ergenekon ve Balyoz davasından yargılananlar da aynı şekilde Laik ve Kemalist düşünceye sahiptirler. Bu kişiler şu an Cumhurbaşkanı ve iktidarı destekliyorlarsa, kesinlikle çıkarları için bunu yapıyorlar. Yoksa bu kişilerin dünya görüşleri ve Türkiye tahayyülleri değişmiş değildir. İktidarın böyle bir süreçte denize düşen yılana sarılır misali bu kesimden destek alması, gelecek adına çok büyük bir hata ve tehlikedir. Hakeza yargıdaki atamalar için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. Kurda kuzuyu teslim etmenin ne kadar vahim sonuçlar doğurduğunu, paralel devlet yapılanmasında görülmüş olmalıdır. Bu nedenle İslami kamuoyunun bu tür atamalara karşı sesini yükseltmesi gerekir diye düşünüyorum.
Islah Haber: Bu süreçten hem Müslümanların hem de siyasetçilerin çıkarması gereken en önemli ders nedir?
Mahmut Kar: Yöneticilerin çıkarması gereken ders çok açıktır, özellikle Cumhurbaşkanı’nın bu darbe girişiminden büyük dersler çıkarması gerekir. 15 Temmuz darbe girişimi göstermiştir ki Türkiye’deki Müslüman halk İslam’ı istemekte ve İslami bir yönetimle yönetilmeyi arzulamaktadır. Müslümanlar buna hazır olduklarını herkese göstermişlerdir.
Darbe sürecinde tüm sömürgeci ülkeler ise beklediler ve duruma göre hareket ettiler. Eğer darbe gerçekleşseydi emin olun ki hem ABD, hem İngiltere hem de tüm Avrupa ülkeleri darbecilerle iletişim kuracak ve işbirliği yapmak için fırsat kollayacaklardı. Maalesef bugün hem iktidar, hem de Cumhurbaşkanı bu ülkeler ile ilişkileri hala kesmiş değillerdir. Örneğin, radikal denilebilecek birçok kararın alındığı şu ortamda, darbecilerin ana üssü olan Akıncı üssü kapatılacak denildi. Ancak Müslümanlara ölüm yağdıran ve yine darbenin diğer üssü olarak belirtilen İncirlik Üssü kapatılmıyor. Eğer darbenin arkasında Amerika varsa, Amerika’nın bu üssünün de kapatılması gerekmez mi? Yine böyle bir süreçte hâlâ ABD Genelkurmay Başkanı bizim topraklarımıza nasıl ayak basabiliyor? Şu asla unutulmamalıdır; ABD ve Batı’dan dost olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu artık görmesi ve ona göre adım atması lazım.
Müslümanların bu darbe girişiminden çıkarması gereken derse gelince; bakın darbe girişimi sonrasında halk sokaklarda İslami sloganlar ile yürüyünce Batılılar hemen harekete geçtiler ve “demokrasiden taviz verilmemesi ve vazgeçilmemesi lazım” diye tepkilerini dile getirdiler. Bu şunu gösteriyor; Batılılar ve ülkemizdeki odakları, Müslümanların İslami bir kıyama kalkmasından çok korkuyorlar. Öyleyse tanklara ve silahlara meydan okuyan bu halk, darbecilerin arkasında sömürgecilerin olduğunu bilmeli ve görmelidir. Sömürgecilerin Türkiye üzerindeki emelleri sürdüğü müddetçe onların bu tür darbe girişimlerine başvuracaklarını unutmamalıdırlar. O halde Müslümanlar darbeye karşı oldukları gibi demokrasiye de karşı olmaları gerekir. Çünkü darbe kadar demokrasi de Batı merkezlilidir, İslam ümmeti ve Müslümanlar için tehlikelidir.
Yine Müslümanlar, darbe girişimine karşı meydan okuyarak aslında kendilerinde var olan gücü görmüş oldular. Eğer bu güçlerini İslam ve Raşidi Hilafet için harcarlarsa, sömürgeciler İslam ülkelerinde bir daha asla darbe girişimine yeltenemezler. Zira Raşidi Hilafet’te halk, devlet ve asker tek vücut olarak hareket eder. Çünkü Hilafet Devleti yöneticileriyle, ordusuyla ve halkıyla tek bir ümmettir. Fikirler ve duygular tektir. Tüm tebaaya hâkim olan tek kültür İslam’dır.
Allah razı olsun çok isabetli tesbitler ve önemli tavsiyeler uyarılar içeren önemli bir söyleşi olmuş Allah faydalanmayı nasib etsin Allah hepinizden razı olsun