ABD’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakması yönündeki ısrarından geri adım atmasını Sputnik’e değerlendiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, “Esad Amerika’nın dolaylı, Rusya ve İran’ın doğrudan desteği olmadan halkına dayanarak kendi başına ayakta kalabiliyorsa; buyursun kalsın. Ama kalamıyor” diye konuştu.
ABD’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevi bırakması yönündeki ısrarından geri adım atması; Washington ve Moskova’nın IŞİD’e karşı stratejik işbirliğine gitmesi durumunda Ankara’nın Suriye politikasının nasıl etkileneceği sorusunu da gündeme getirdi.
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley‘in, ABD Başkanı Donald Trump dönemiyle birlikte ülkenin Suriye politikasında önemli değişikliğe gidileceği sinyali niteliğindeki “Önceki yönetimin yaptığı gibi Esad üzerinde yoğunlaşamayız” açıklamasını Sputnik’e değerlendiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Yasin Aktay, Washington’un önceliğinin en başından beri Esad’ın gitmesi yönünde olmadığını ifade etti.
‘ABD’NİN ÖNCELİĞİ BAŞINDAN BERİ ESAD’IN GİTMESİ YÖNÜNDE DEĞİLDİ’
Aktay “ABD, Esad’ın gitmesi yönünde söylemsel bir tavır içerisinde bulunmuş olsa da; ABD’nin fiili tavrı kısa bir süre içinde Esad’ın desteklediği, hatta sahaya sürdüğü güçlerle ya savaşmak ya ittifak etmek yönünde oldu. PYD de Esad’ın sahaya sürdüğü ve onun müttefiki olan bir güç. İlk taksitte Esad’ın silahlarını kullanan bir örgüt” dedi.
ABD’nin PYD ile işbirliğini sürdürdüğünü hatırlatan Aktay, Ankara’nın NATO üyesi olan ABD’nin “terör örgütüyle” ortak hareket etmesine yönelik itirazlarını yineledi.
‘BİR TERÖRİSTLE DİĞER TERÖRİSTİ DEFEDEMEYECEĞİNİ GÖRMESİ GEREKİYOR’
Aktay “Bir NATO ülkesi, 60-70 tane ülkenin ittifakına sahip bir ülke kalkacak bir terör örgütüyle Suriye’yi kurtaracak. Herkes güler buna; bunun gerçeklik ve geçerliliği olmadığını görmek için çok büyük bir stratejist de olmaya gerek yok. Şu anda yapması gereken aslında basit bir değerlendirme yapmak ve bir teröristle başka bir teröristi defedemeyeceğini görmesi gerekiyor. Gerçek dostları ve sahadaki müttefikleriyle dayanışma halinde olması gerekiyor” dedi.
“Esad’ın gitmesi” yönündeki ısrarların ise Türkiye’ye değil Suriye toplumuna ait olduğunu savunan Aktay “Bu, Hitler gitsin mi kalsın mı tartışması yapmak gibi bir şey. Soykırımlar uygulamış, insanlık suçları işlemiş bir insanın kalıp kalmamasını tartışmakla aynı şey. Üstelik de onu (Esad yönetimi) ayakta tutan uluslararası destekler iken. Esad’ın kendi başına ayakta duracak gücü de yok ama halen vazgeçilmez biri olarak görülüyor. Esad Amerika’nın dolaylı, Rusya ve İran’ın doğrudan desteği olmadan halkına dayanarak kendi başına ayakta kalabiliyorsa; buyursun kalsın. Ama kalamıyor” diye konuştu.
‘ÇÖZÜM SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNDE’
Milli Gazete yazarı Mustafa Kaya ise, Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu politikasıyla ilgili doğru adımlar atmasının, bölge ülkeleriyle mutabakat alanını genişletmesine ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü merkeze alan bir yaklaşım geliştirmesine bağlı olduğunu savundu.
Türkiye’nin Arap Baharı’nın başlangıcından bu yana Batılı ülkelerin önceliklerini merkeze alan politika uyguladığını ifade eden Kaya, Türkiye’nin Astana görüşmeleri kapsamında İran ve Rusya’yla ortak çözüm bulmaya çalışmasının “doğru ama geç kalınmış bir adım olduğuna” vurgu yaptı.
Kaya, “Astana toplantısı da 6-7 sene geç gerçekleşmiş olması Türkiye için zaman kaybıydı. Bugün de farklı kartların açıldığını görüyoruz. Türkiye Amerika’yla yakınlaşmış olsa Amerika’nın İran’la mesafesi sorun olarak ortaya çıkıyor. Türkiye, Rusya ve İran’la daha kolay konuşacak gibi algılıyoruz ama bu sefer Rusya’nın Amerika’yla şu anda yürüttüğü bir yakınlaşma, bir araya gelme çabaları var. Türkiye bu durumda daha önce Amerika’ya karşı Rusya’yı; Rusya’ya karşı bazen Amerika’yı; Amerika’ya yakınlaşarak kendi pozisyonunu tahakküm etmeye çalışıyordu. Şu anda Türkiye’nin Amerika ve Rusya’nın yakınlaşması ve İran’ın hafif yalnızlığa itiliyor gibi durumu da Türkiye’nin maalesef kısa vadede doğru adımlar atması ihtimalini zayıflatıyor” dedi.
‘ÖZERKLİK TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDER’
Suriye’nin yeni anayasa görüşmelerinde özerklik de gündeme alınmasının bölgesel bir aktör olarak Türkiye’nin durumunu daha zor bir noktaya taşıdığını söyleyen Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık Barzani’nin yaptığı açıklamayı da BM Genel Sekreteri’nin yaptığı açıklamayı da beraber duyduk. Yakın zamanda Irak’ın kuzeyinde referandum olacağına dair şuanda artık resmi ağızlar her şeyi açık açık ifade etmeye başladı. Suriye’nin kuzeyinde de böyle özerk bir bölge oluşturulsa; Irak’ın kuzeyinde bağımsız, Suriye’nin kuzeyinde özerk; bunun devamında artık Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eder bir durum oluşabilir, bunu maalesef görebiliyorum. Ve Amerika ve Rusya’nın aynı noktada buluşmasına mutlaka farklı açılımlarla, farklı dış politik yaklaşımlarla, farklı diplomatik ataklarla Suriye’nin toprak bütünlüğünü mutlaka sağlayacak bir noktaya getirmesi gerekir. Aksi takdirde, Türkiye’nin tezleri tamamen zayıflar.”