İnsana izzet ve onurunu kazandıran hayat ölçüsüdür. Her ne olursa olsun hayat ölçüsü bir tarafa bırakılınca çok çabukça değişiveriyor. İffet kavramını öteleyen birinde namus anlayışının değişmesi gibi…
Günümüzde kahramanlık peşinde koşanların kahramanlık anlayışları da değişti. Ucuz kahramanlık… Bakıyorsunuz insan bir sözü ile hemen kahraman oluveriyor. Bazen de kahraman olabilmek için her şeyi ile hayatı boyunca yırtınıp duruyor. Ta ki yaranmak istediği kişilerin övgüsünü alasıya kadar…
İşte günümüz Müslümanların başındaki yöneticilerin hali de bu… Kafirlere yaranabilmek adına her türlü çirkefliği sergilemekten imtina etmiyorlar. Artık ihanet onlar için hayatlarının kaçınılmaz bir parçası olmuş. Bundan da ne utanıyorlar, ne ar duyuyorlar, ne sıkılıyorlar, ne de Allah’tan korkuyorlar. Şahsiyetini yitirmiş bu kişiler sömürgeci kafirlerin gözünde birer kahraman olmak, kafirlerin övgüsünü kazanmak, onlarla aynı safta buluşmak, onlara hizmette yarışmak için ihaneti hayatlarına ölçü kabul etmişlerdir.
Sömürgecilerin, kafirlerin istediği de bu değil mi? Onlar karşılarında; köleleşmiş, ihaneti seven hainler görmekten hoşnut olurlar. Ki sömürgeciler olarak kendileri kahraman olsun. Şu bir gerçek ki sömürgeci kafirler kahramanlıklarını halkına, ümmetine ihanet eden hain kişiler üzerinden gerçekleştirirler. Böyle olmasına rağmen sömürgeciler ihanet etme vasıflarından dolayı bu hainlere hiçbir zaman güven duymazlar.
Sömürgeci kafirlerin gözünde hiçbir zaman kahraman olamayan hainlerin kahramanlığı ise halkları, ezdikleri, zulmettikleri, sömürdükleri ümmet üzerinedir. Ellerindeki her türlü imkanları kullanarak ihanetlerini süsleyip zafer elde etmiş edası içerisinde kahraman kesilirler.
İhanet günümüz yöneticilerinin en önemli yol azığıdır. Onsuz ne siyaset yapabilirler ne de idarecilik!..
İhanet ve hainlik genelde hiçbir toplum tarafından sevilmeyen bir vasıftır.
İslam akidesi temelli baktığımızda, yapılan amelleri Kitap ve Sünnete göre ölçtüğümüzde ihanet ve hainlerin İslam’da yerildiği görülür. Bundan dolayı Müslümanlar arasında da sevilen bir şey değildir.
İhanet edip, hainlik yapan kişinin şahsiyeti nifak hastalığına tutulmuş, dinine olan bağlılığından uzaklaşmıştır.
İhanet eden kimseye ‘hain’ denilir. İhanet, birisine kendisini güvenilir tanıttıktan sonra, o güveni bozacak ve hakka aykırı iş yapmak demektir. İhanet, İslâm da münafıklık özelliği olarak sayılmış ve haram kabul edilmiştir.
Çünkü ihanet; emanete hıyanet etmek, ahdi bozmak, sözünde durmamak, bir şeyi eksiltmek, zulmetmek demektir. Bu işi yapana da hain denir. Hain; emanete veya söze ihanet etmek, hıyanet etmeyi dilemek, noksanlaştırmak, birini aldatmayı istemek/dilemek anlamlarına gelir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 5/183-184)
İhanet; ahdi gizlice bozarak hakka aykırı davranmak anlamındadır. İslâm dinine yapılan ihanet, Allah-u Teâlâ’ya yapılan ihanettir.
Hain; dışarıya yansıttığından başka bir şeyi içinde gizleyendir. Bir kimse içinde olanı veya gözüyle gördüğünü diliyle ifade etmezse, o andaki gerçeğe hıyanet etmiş olur. Ebu Ubeyde der ki: “Hıyanet özellikle Allah’ın insanlara farz kıldığı konularda ve kendilerine emaneten verdiği konularda karşımıza çıktığını görüyoruz.” Enfal 27’de işaret edilen de hıyanet de bu olsa gerekir. (İbnu’l-Esir, en-Nihâye fi-Garîbi’l-Hadis, s: 292)
Hıyanet; kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık demektir.” (TDK Türkçe Sözlük 642)
Hıyanet, yapılan anlaşmaya gizlide muhalefet etmek, aykırı davranmaktır. Falanca “ihanet etti”nin anlamı, falanca “emanete hıyanet etti” demektir. Onun için Allah (cc) “emanete hıyanet etmeyin” (Enfal 27) buyurdu. (Isfehânî, R. el-Müfredât, 230)
Amelin cinsine göre ihanet ve hainlik insanı günahkar kılabileceği gibi İslam dininden uzaklaşmaya yani kafir olmaya kadar da götürür.
İnsanoğlunun yaşadığı her yerde genel olarak ihanet, hainlik bir virüs gibi var olmuştur. Etki alanı sınırsız bir şekilde olup her kesime sirayet etme derecesindedir. Her kesimi ateşi ile yakıp kül edebilir. Oyunlar, saldırısı ve etkisi itibari ile korkunç neticeler doğurduğundan bu şerden genel olarak bütün insanlık uzak durmak ister.
Günümüzde İslam alemi maalesef bu virüsten dolayı komalık olmuştur. Her tarafta ihanet, her hususta ihanet, meydanlar kükreyen hain yönetici ve siyasetçilerle dolmuştur. İhaneti kendisine meslek edinenler de daha çok siyasiler arasından çıkmaktadır. Onun için bu alanda yapılan ihanet Müslümanları ve İslam alemini çok etkiliyor. Yöneticilerde hainlik en üst seviyelere çıktığı için büyük bir şaşkınlık yaşanıyor.
İslami bir nazarla baktığımızda Müslüman bir siyasetçide bu vasıflar yer edinemez diyoruz. İman edenle ihanet ve hainlik yan yana asla duramaz. Allahu Teala şöyle buyurdu:
Şüphesiz ki Allah, iman edenlerden (azgın müşriklerin gaile ve saldırısını) savar; şüphesiz ki Allah hainliği sanat edinip nankörlüğü benimseyen hiç kimseyi sevmez. (Hacc 38)
İman etmeyen kişi için veya münafık biri için böyle bir sorun yoktur. Batıda bu daha çok yaygın olabilir. Çünkü onların ilkelerinde menfaatçiler vardır. Siyasetlerinden tutun hayattaki her alanda ihanet ve hainlik menfaat getirileri için birer araç olarak kullanılır. Peki Müslüman bir şahsiyet bunu nasıl yapabilir ki?!.
Kur’an’ın ifadesi ile şunu biliyoruz ki; hainler hayatlarında asla başarılı olamazlar. Allahu Teala bu konuda şöyle buyurdu:
“Bütün bunları şu gerçeği kesinlikle bilsin diye (söylüyorum) ki, ben gıyabında ona ihanet etmedim, üstelik Allah da hainlerin tuzağını asla başarıya ulaştırmaz.” (Yusuf 12/52)
Buradan şunu anlıyoruz; ihanet eden ve hain olanlar Allah’a ve ahiret gününe, yaptığını her şeyin hesabını günün birinde vereceğine inanmayanlar yapar. Ama Yusuf (as) gibi Allah korkusu ile ahirette hesabı düşünen biri bunu asla yapmaz.
İslam’a ve ümmete tuzak kuran hainlere meyledip taraf olmak sönmek üzere olan ateşe odun taşıyıp alevleri canlandıran gibidir. Çıkarlar ve menfaatler gözetilerek asla onlara destek olunmamalıdır.
Sömürgecilerin İslam aleminde varoluş nedenlerinin başında ihanet ve hainlik gelmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de ihanete meyilli şahsiyetlerin kafirle işbirliği yapması ile İslam alemi tam bir kaos yaşamaktadır. Bu temel üzerine yürütülen çalışmalardan dolayı devletlerarası her türlü siyasi, askeri, kültürel ilişkiler tamamen sömürgeci kafir devletlere çıkar sağlamıştır. Bu tür ilişkilerin içerisi tümüyle ihanet doludur. Allah’ın gönderdiklerini unutup bu ilişkiler üzerinden siyaset yürütmekse hainliktir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
“Biz sana, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hüküm verebilesin diye hakikatin ifadesi olan bu Kitabı indirdik, sakın hainlere taraf olma.” (Nisa 105)
Evet, siyasette hangi makamda bulunursa bulunsun kişi bir emanet almış demektir. Bu emanetleri korumaksa ancak Allah ve Resulünün gösterdiği şekilde olur. Eğer gereği gibi korumuyor, Şer’i hükümlerden kaynaklanan hakkını vermiyorsa bu ihanettir, bunu yapanda haindir.
“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin, bile bile aranızdaki emanetlerinize de hıyanet etmeyin!” (Enfal 27)
Evet, ne yazık ki bizden gözüküp bizden olmayan, düğüm üstüne düğüm çalan siyasiler türedi. Bunlar bizim inançlarımıza sahipmiş gibi gözüküp arkadan hile ve desiselere başvuruyorlar. Yüzümüze gülüp katil Amerika’yı, Rusya’yı, İsrail işgalci varlığını, batılıları dost ediniyorlar. Yalanları ile münafıklığın alameti olan ikiyüzlülük yapıyorlar. Sanki onlara düşmanmış gibi meydanda bağırıp-çağırıyorlar. Fakat onların yanlarına varınca alçalıp-küçülerek biz sizdeniz diyorlar. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
“… O dönemde yalancı adam doğrulanacak, doğru adam yalanlanacak, hain adama güvenilecek, güvenilir adam hainlikle itham edilecek ve kamu işinde rüveybıda adam söz sahibi olacaktır. (Rüveybıda nedir? Sorusunu: Önemsiz, bilgisi kıt adam, diye cevapladı).”(Sünen-i İbn-i Mace)
İhanet edenler korkak olur. Çünkü onlar ancak dünyalarını düşünürler. Bundan dolayı da ümmete sürekli bahanelerle geliyorlar. Bu konuda alim İbn-i Cevzî’nin güzel bir sözü var. Şöyle diyor:
“Hainler korkak, salihler cesur olur.” (Meşhurların-Son-Sözleri Ibn-i-Cevzi 982)
İhanetin, hainliğin pazarlığı olmaz. Şu bilinmeli ki; Allah ihanet etmeyi meslek haline getirenleri asla sevmez.
“Günah işleyerek nefislerine hainlik edenlerden taraf mücadeleye kalkışma; çünkü Allah hainlikte ileri gitmiş olan günahkârı sevmez.” (Nisa 107)
Ayrıca Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllarda yalancılar tasdik, doğru söyleyenler tekzip edilecektir. Keza o yıllarda haine itimat edilecek, emin kimseye de hainsin denilecek.” (İbn-i Mâce)
Peki, Müslümanlar olarak Allahu Teâla’nın sevmediğini bizler nasıl sevebilir ve onlara hangi gerekçeler göstererek destek verebiliriz?! Bu Allah’ı kızdırmaz mı?!.
İhanet ve hainliğin panzehiri ise köklü bir iman, akidevi zaviyeden meselelere köklü bakış, siyasi bir irade ve İslam şahsiyeti ile yoğrulmuş temiz kişiliktir. İhaneti bu gözle görecek olan, hainleri deşifre edecek olan ancak böylesi bir şahsiyettir.
İslam ümmeti bu gün dik duruşa sahip cesur şahsiyetler arıyor. Ebu Musa şöyle diyor;
“Ben ehlime yalan söylemekten hoşlanmam, aksi takdirde onlarda bana yalan söylerler. Onlara ihanet etmem, yoksa onlarda bana ihanet ederler.” (Kitabü-zühd A. Hanbel c.2 s.292)
Bizler biliyoruz ki Kur’an’ın deyimiyle;
“Onlar Allah’ı ve inananları aldatmaya çalışırlar, oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değildirler.” (Bakara, 9)
Evet, sonuç olarak; Allah korkusuna sahip bir Müslüman dinine ve İslam ümmetine ihanet etmez ve hainlik yapmaz. Aksine ihanetin ve hainlerin karşısında dik duruş sergiler. Onların tuzaklarını, hilelerini ortaya çıkartarak İslami hayatı/hilafeti yeniden tesis etmek için canla-başla çalışır.
Allah inanan tüm Müslümanları ve de dava adamlarını ihanet ve hainlikten uzak kılsın. (Amin)
Tahir Şanlı