Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 tarihinde ise ilk saldırısını gerçekleştirmişti. Çok geçmeden bu küçük ama PYD ve onunla beraber ABD için oldukça stratejik olan kent dünyanın gündemine oturmuştu. Sonrasında ise bugünün penceresinden baktığımızda belki de şaşıracağımız ilginç hadiseler gerçekleşti. Erdoğan Kobani’ye Türkiye sınırından geçerek PYD ile İŞİD’e karşı savaşmak için yüzlerce ÖSO ve Peşmerge milislerinin Suriye’ye geçmelerini sağladı. Hatta değişik haber ajansların haberlerine göre 1300 ÖSO muhalifin Kobani’ye gönderildiği dahi söyleniyor. Örneğin BBC Türkçe ’de şu haber yer almıştı:
BBC Türkçe’ ye konuşan PYD (Demokratik Birlik Partisi) Eş başkanı geçişi doğruladı.
Kobani Kantonu Savunma Bakanı Yardımcısı Öcalan İso ise BBC’ye, Çarşamba günü Kobani’ye geçen ÖSO mensubu sayısının 50’den daha az olduğunu söyledi.
Kendisinin de Kobani’de olduğunu söyleyen El-Akidi, ‘bütün savaşçıları tek bir seferde sokmaları mümkün olmadığı için bu sabah Ayn el-Arab’a bir grup savaşçıyı soktuklarını’ belirtti.
Kaç ÖSO mensubunun Kobani’ye girdiğiyle ilgili soruya El-Akidi, “Yaklaşık 200” cevabını verdi.
“Bu savaşçılar ÖSO içindeki belirli bir gruba mı ait” sorusuna cevaben El-Akidi, “Hepsi ÖSO bayrağı altında savaşıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta PYD’nin 1300 ÖSO mensubunun Kobani’ye geçişini kabul ettiğini söylemiş ancak PYD bunu yalanlamıştı. (bbc.com / 24 ekim 2014)
Yine 200 e yakın Peşmerge milisinin Habur kapısından Türkiye girerek Kobani’ye gitmelerine izin verildi. O zamanlar Kobani 2012 yılında Esad’ın kuzey Suriye’den askerlerini çekerek özerklik ilan etmesine izin verilen üç kantondan biriydi. Süreci tekrar hatırlayacağımız üzere şu önemli gelişme adeta Rojava’nın (batı Kürdistan’ın) doğmasını sağladı. 18 Temmuz 2012 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam ve ikinci büyük kenti olan Halep’de büyük patlamalar ve saldırılar gerçekleşti. Şam’da Ulusal Güvenlik Binasına bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda Savunma Bakanı Davut Raciha, Bakan Yardımcısı Asıf Şevket, Cumhurbaşkanı Esad’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Hasan Turkmani ve Ulusal Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Hişam Bahtiyar hayatlarını kaybetti. Bu olaylar karşısında Esad kuzeydeki askerlerini büyük şehirleri korumak için güneye çekmek zorunda kaldı. Ardından Türkiye Suriye sınır boyu pek çok gümrük kapısı evvela ÖSO daha sonra İŞİD‘in eline geçerken, Rojava’nın belli başlı kentleri de PYD/YPG kontrolüne girmeye başladı. 19 Temmuz 2012 günü Suriye Kürtleri Kobani’ye siyasal ve askeri olarak hakim oldu.
Üç kanton olarak bundan takriben 6 sene önce oluşan hatta oluşturulan kantonların batı kanadını Afrin bölgesi doğu bölgesini Cizre bölgesini teşkil ederken merkezini Kobani bölgesi teşkil etmekteydi. Bu üç kantonun birleştirilmek istenmesi aşikardı. Buna o zamanlar ve aslında daha sonra da ABD ve bölgedeki müttefikleri İran, Türkiye, Esad ve Rusya sonuna kadar destek oldular. Ardından İŞİD bahanesi ile ABD Suriye’nin kuzeyinde PYD’yi iyice güçlendirdi ve kendi emellerine alet etmeye başladı. Bu arada İran ve Rusya’da Suriye askerlerine destek olarak Suriye’nin batısında bulunan kentlere Hama, Homs, Şam’ın doğusu olan Guta ve tabiki Halep’e kısmen hakim olan muhlis muhaliflere saldırı tertipledi. Çatışmaların yapıldığı Suriye’nin batısındaki yerlerde kısmen başarılı neticeler elde edilse de belirli bölgelerin ve şehirlerin kurtarılması zor gözüküyordu. Zor olan şehirlerin ilki Halep ve ikincisi ise İdlib’di. Hama ve Homs ise adeta abluka altına alınarak ve hem havadan acımasızca bombalanarak hem de her türlü gıda ve ilaç imkanlarını keserek boşaltılmaya mahkum edildi. Lakin bu 3 yıl denendiği halde Halep için mümkün olmadı. Sonrasında Türkiye devreye sokuldu ve 24 Ağustos 2016 tarihinde Cerablus’dan başlayarak güneyde Halep’in kapısı olarak anılan El Bab’a kadar batı tarafında ise Azez‘e kadar süren bir Fırat kalkanı operasyonu başladı. Cerablus Kobani arası takriben 37 km. Öyleyse neden Koban’i değilde operasyon Cerablus yani suni sınır olarak çizilen Fırat nehrinin batısında başlatıldı? Bunun cevabını verebilmemiz için şu kısa tarihsel hadiseleri hatırlatmamız gerekiyor.
15 Temmuz 2016 tarihinde başarısız darbe girişimi
24 Ağustos 2016 tarihinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye ziyareti
24 Ağustos gecesi Fırat kalkanı operasyonu
20 Eylül 2016 tarihinde ise Erdoğan’ın ABD ziyaret
14 Aralık 2016 tarihinde ise Halep’in düşüşü.
Şimdi ise bu hadiseleri birbiri ile bağlayarak anlamaya çalışalım. 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminden sonra Erdoğan bulamadığı büyük bir fırsatı buldu ve ayak bağı olan generalleri, subayları ordudan tasfiye etti. Bu askeri birimlerde ağırlıklı olarak Kemalist ve ulusalcılar ile beraber FETÖ örgütüne mensup olanlar da vardı. Ne hikmetse bu olaydan takriben 5 hafta sonra Jeo Biden Türkiye gelir ve adeta Fırat Kalkanı operasyonuna start verircesine o gece Fırat kalkanı operasyonu başlar. Sanki 15 Temmuz başarısız darbe girişimi olması beklenilmiş ve Türkiye dışında operasyon yapılmasına sıcak bakmayan adeta Misak-ı Milli sınırlarına hapsolmayı kendisine şiar edinmiş Kemalist‘ci gürühunun ordudan tasfiye edilmesi beklenmiş gibi. Sonrasında sanki yapılan operasyon neticelerini patronu ile ele almaya gidiyormuşçasına 20 eylül 2016 tarihinde Erdoğan ABD’ye uçuyor. Ve belki de orada detaylı bir şekilde ele alınan Halep ihanet operasyonu olan Fırat kalkanının detayları ele alınıyor. Ve netice muhaliflerin 3 yıl gibi uzun bir zaman elinde tuttukları Halep düşüyor.
Evet tüm bunlardan sonra bundan 7 gün önce yani 19 ocak 2017 muhaliflerin elinde bulunan ve hala alınamayan İdlib için düğmeye basıldı ve Afrin operasyonu başlatıldı. Buna paralel olarak ise İdlib ve civarı yoğun bombardımana maruz kaldığı görülmekte. Büyük olasılıkla bu saldırı önümüzdeki günlerde daha da yoğun bir şekilde devam edecek ve İdlib’in civarında bulunan mücahitler, ki takriben 30 bini kuzeye doğru yol aldığı dile getiriliyor, Afrin operasyonu için kuzeye çağrılacak. Gelmeyen muhlis mücahitler ise Nusra Cebhesi veya yeni adı ile Heyet Tarir Şam gibi guruplar gerekirse sivillerle beraber bombalarla katledilecek. İdlib’de sivil halk ise Afrin PYD’den temizlendikten sonra Afrine yönlendirilecek. Maalesef kafirler İslam beldelerini adeta satranç tahtası misali hamlelerini uşakları vasıtası ile yapmaktadırlar. Lakin bu biiznillah onların son hamleleri olacak ve Rabbimizin vadi tahakkuk ettiğinde onlar ile beraber uşakları da çok ağır bedel ödeyecekler.
Kardeşiniz Mehmet Aydın
26.01.2018