20 Ocak 2018 Cumartesi gecesi Türkiye’nin Afrin’e başlattığı askerî harekât Türkiye kamuoyunda adeta ABD’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veriliyormuşçasına ve kurtuluş savaşı atmosferinde sahiplenildi. Dolayısıyla PYD/YPG’yi besleyen Amerika’ya karşı Türkiye halkında ciddi düzeyde bir “Amerikan karşıtlığı” oluştu. Daha önceki yıllarda Irak ve Afganistan işgalleri sürecinde tüm İslâm beldelerinde olduğu gibi Türkiye’de de Amerikan karşıtlığında çok büyük artış olmuştu. Böylece Amerika’nın sömürgeci ve işgalci yüzü Müslümanlar tarafından açıkça bilinmişti. Ancak ABD, Obama döneminde sömürgeci yüzünü maskelemeyi başardı. Amerika bir taraftan İslâm dünyasının kanını vampir gibi gizlemeden emerken diğer taraftan genelde İslâm dünyası özelde ise Türkiye’de artan Amerikan karşıtlığından şikâyet ediyor. Biz ABD’nin bu şikâyetini Erdoğan–Trump telefon görüşmesindeki detaylardan görüyoruz. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’ın açıkça bundan yani Türkiye’deki Amerika karşıtlığından yakındığını söylüyor. Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yakınmaya nasıl cevap vermiş: “Hâlâ Türkiye’deki Amerika karşıtlığından bahsediliyor, biz böyle olsun istemiyoruz, biz Amerika ile beraber bu işleri yürütelim istiyoruz.”
Türkiye’nin Amerika ile birlikte yürütmek istediği işler hangi işler olabilir? Sömürge ve işgal işleri mi? Hayır! Çünkü Amerika emdiği kanı kimse ile paylaşmak istemiyor. Türkiye’nin ABD ile Ortadoğu’da birlikte yürütmek istediği işler, özelde Suriye genelde ise Irak ve tüm Ortadoğu’nun dizayn işleridir. Amerika katil ve bir o kadar küstah bir ülke olduğu için bölgeyi dizayn etmede sadece Türkiye ile ortak hareket etmiyor, gerektiğinde lejyoneri gibi kendisine hizmet eden vekâlet savaşçıları olan PYD/YPG’yi besliyor ve kullanıyor, gerektiğinde ise Müslümanların arasında fitne çıkarmak için IŞİD’i kullanıyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin Afrin’e yönelik başlattığı operasyonu Suriye devriminden bağımsız değerlendirmek çok büyük bir hata olur. Zira mesele sadece Türkiye’nin güney sınırını tehdit eden terör varlığının bertaraf edilmesi meselesi değildir. Mesele sadece PKK‘nın Suriye kolu olan PYD/YPG’ye karşı Türkiye’nin sınır güvenliğini koruma meselesi de değildir. Mesele Suriye devrimi ile direk ilişkilidir. Çünkü Türkiye-Suriye sınırındaki bu gelişmeler bugünün meselesi değildir. 2012’den bugüne kendi istediği çözümü hayata geçirmek için Amerika Suriye meselesinde Türkiye ile çalışıyor, İran ile çalışıyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile de çalıştı. İşte Amerika sömürge çıkarları için müttefik olduğu ülkeler ile nasıl çalışıyorsa vekâlet savaşçıları olan örgütler ile de aynı şekilde çalışıyor. Bazılarıyla direkt bazıları ile ise dolaylı ortaklıklar kurarak bunu yapıyor.
Afrin’e yönelik Türkiye’nin başlattığı operasyonu yukarıdaki izahatı esas alarak değerlendirmek gerekir. Şöyle ki: Afrin, Suriye devriminin ikinci yılında yani 2012’nin Temmuz ayında PYD/YPG’nin kontrolüne geçti. Bu bölgedeki askerî güçlerini Şam ve çevresine çekerek rejimini korumayı amaçlayan Esed güçleri, Rojova denilen bölgeden (Afrin, Cezire, Kobani) çekilirken PYD/YPG’ye buraları kendi eliyle teslim etti. Peki, Rejim Suriye’nin kuzey hattını PYD/YPG’ye neden hiç çatışmadan teslim etmiş olabilir. Çünkü hem Rejim hem de ABD, Türkiye-Suriye sınırını PKK’nın kolu olan YPG’den başka kimsenin kendi istekleri doğrultusunda koruyamayacağını iyi biliyorlardı. Esed’in PYD/YPG’ye güveni ABD’ye olan güveninden ileri gelmektedir. Zira PYD/YPG’nin ipini elinde tutan bizzat ABD’nin kendisidir. Bu gerçeği göz ardı ederek yapılan tüm değerlendirme ve analizler, atılacak tüm siyasi ve askerî adımlar Amerikan maslahatlarına fayda sağlar.
Daha önce Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başlattığında bu harekâtın, Amerika’nın Suriye çözüm planının bir parçası olduğunu ve Rejim’e yarayacağını yazmıştım. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın Halep’e kumpas harekâtı olduğunu yazdığımda tepkiler almıştım, ancak sonrasında Halep Rejim’e teslim edilince hakkım teslim edildi. Şimdi aynı şekilde Fırat Kalkanı Operasyonu’nun benzeri bir strateji ile genelde tüm kuzey Suriye özelde ise İdlib ve civarındaki muhalifler ÖSO çatısı altında Afrin Operasyonu’na yönlendiriliyor. Eğer tüm muhalifler Rejim ile çatışmayı terk edip Afrin’e yönelirse bu durum, İdlib’e yönelik Esed kuşatmasının önünün açılmasını, direnişçi İslâmi grupların gücünün zayıflamasını hazırlamış olacak. Yani Fırat Kalkanı ile Halep’te ne olduysa, Afrin Operasyonu ile İdlib’de aynı şey olacak. Halep nasıl ki Fırat Kalkanı ile Rejim’e teslim edildiyse İdlib’de aynı şekilde Zeytin Dalı ile Rejim’e teslim edilmiş olacak. Planın bu şekilde olmasını isteyen ABD, bu planın ortağı ise Türkiye’dir maalesef… Çünkü Rusya’nın ev sahipliğinde yürütülen Astana görüşmelerindeki tıkanmayı açacak ve böylece ABD’nin Suriye çözüm planına hizmet edecek Amerikan stratejisi budur. Rusya’nın öncülüğünde yapılacak Soçi Toplantısı’nın logosundaki “Suriye Bayrağı” ve “zeytin dalı” figürleri sanırım Zeytin Dalı’nın kime uzatıldığını malum ediyor.
Türkiye eğer gerçekten samimi ve kararlı ise, sınırlarını tehdit eden PYD/YPG’yi destekleyen ABD’yi dost değil düşman olarak görmelidir ve Afrin Operasyonu’nun amacını başka şekilde açıklamalıdır. Afrin Operasyonu’nun amacı, Irak ve Suriye’de fitne tohumları ekmeye çalışan, Ortadoğu topraklarını 3-5 parçaya bölmek isteyen ABD’nin bu bölücü ve işgalci planına darbe vurmak olarak açıklanmalıdır. İslâm topraklarının daha fazla parçalara bölünmesine karşı Türkiye’nin atacağı her samimi adım desteklenmelidir. Zira İslâm hukuku topraklarımızın bölünmesini değil birleştirilmesini ister. Ancak Türkiye bir taraftan bölücü örgütlere karşı savaş başlatırken diğer taraftan da bu bölücü örgütleri maşa gibi kullanan asıl bölücü ve sömürgeci devlet ile müttefiklik ve stratejik ortaklık istiyor. İşte bu apaçık tutarsızlıktır. Zira sadece güney sınırını PYD/YPG varlığından arındırmak için atılan askerî adım tutarlı bir adım değildir. Çünkü buradaki asıl terör tehdidi ABD’den gelmektedir. O halde Türkiye’de büyüyen Amerikan karşıtlığından gocunmak niye? Müslümanların teröre karşı duruşu ile nasıl övünüyorsak Amerika karşıtlığı ile de öyle övünelim. Çünkü terörün elebaşı Amerika’dır.
Kaynak: www.kokludegisim.net