29 Haziran 2019 Cumartesi akşamı Suriyeli muhacir bir çocuğun başka bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu iddiası İstanbul’un Küçükçekmece İlçesinde trajik olayların yaşanmasına sebep olmuştur. Sosyal medyada ortaya atılan asılsız bir iddia ile mahallede toplanan bir grup aynı mahallede yaşayan Suriyeli muhacirlere linç girişiminde bulunmuştur. Yaşanan olaylarda hiçbir suçu olmayan Suriyeli genç öğrenciler bıçaklanmış, mahalledeki işyerlerine zarar verilmiş ve yağma vakaları gerçekleşmiştir. İstanbul Valiliği’nin açıklamasında iddianın asılsız olduğu, yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı, bu provokasyona karışanlar hakkında yasal işlem başlatılacağını duyurmuştur.
İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin bazı şehirlerinde son dönemde taciz olayları çokça gündeme gelmekte, genel olarak Suriyeli düşmanı bir provokasyona dönüşmektedir. Milliyetçi ve laik zihniyetli politikacılar ise yaptıkları paylaşım ve açıklamalarıyla bu fitneyi adeta körüklemektedir. Suçun şahsiliği ilkesini hiçe sayarak bir bütün olarak muhacirleri sorumlu tutmaktadırlar. Bu zihniyet ayrıca Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin müsebbibi olarak yine Suriyelileri görmektedir. İslam’ın bizlere öğrettiği Ensar-Muhacir kardeşliğinden nasiplenmemiş bu zihniyet ve temsilcilerinin dilinde nefret söylemleri hiç eksik olmamaktadır. Bunlar asıl sorunun Suriyeli muhacir Müslümanlar olmadığını, onlar Türkiye’ye gelmeden önce de bu tür menfur taciz ve tecavüz olaylarının yaşandığını çok iyi biliyorlar. Onların bu nefret söylemi ve düşmanlığı, aslında İslam’a ve Müslümanlara yönelik hazımsızlığın bir sonucudur. Katil Esed nasıl ki Müslüman oldukları için o kardeşlerimizi Suriye’de barındırmamış, her şeylerinden mahrum ederek yurtlarından çıkarmışsa, aynı zihniyetle hareket eden Türkiye’deki laik ve milliyetçi odaklar da bu menfur yaklaşımı sergilemekten hayâ etmiyorlar.
İslam’a ve Müslümanlara yan gözle bakanların düşmanca tavırları malum iken, aynı zihniyete alan açan, göz yuman, gereken tepkiyi göstermeyen ve son zamanlarda milliyetçilikten medet uman iktidar partisi ve temsilcilerine ne demeli? Suriye devriminin güçlü olduğu dönemde Ensar-Muhacir kardeşliğinden söz eden iktidarın şimdilerde Suriyelileri kovma imasında bulunmasının, bu linç kampanyalarında bir rolü var mıdır? İstanbul seçimlerinde yaşanan hezimetin psikolojik ezikliğinin, bu tepkisizlikte etkisi var mıdır? Gerçek şu ki hükümetin Amerikan politikalarına entegre Suriye politikası tam anlamıyla bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Suriye’den gelen göç dalgasının nedenleri ve sonuçları, bir Müslümana yaraşır şekilde yönetilememiştir. Türkiye toplumu İslami değerlerden ve İslam kardeşliğinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Her millette suçlular vardır, var olacaktır, fakat bir kişinin suçunun bir aileye, topluluğa veya millete kesilmesi, asla insaf, adalet ve hakkaniyet mefhumlarıyla bağdaşmaz. İslam ile yönetimi terk edenler, kararmaya yüz tutan kalpleriyle maalesef insaftan ve insanlıktan da peyderpey uzaklaşmaya mahkûmdur. Uygulanan küfür nizamları yüzünden toplum, bozulma ve yozlaşma hâkim, haramlar ve sapkınlıklar yaygın hale geldiği bir bataklığa dönüşmüştür zaten. İşte laik düzen ve fasit rejim değişince her şey kökten değişecektir, inşaAllah.
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ “Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri (muhacirleri) severler…” [Haşr 9]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu |
www.hizb-turkiye.com |
H. 28 Şevval, 1440 |