Home / News / YAZARLAR / Mehmet Yıldız / Ne kadar engeller konursa konsun tari̇h tekerrür edecek İslam haki̇m olacak

Ne kadar engeller konursa konsun tari̇h tekerrür edecek İslam haki̇m olacak

Sonra onlara, önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Ve sen onların ekserisini şükredici bulmayacaksın.” (A’raf suresi, 16-17
 Buhârî ve Müslim’in beraberce naklettiği bir hadîste Peygamber Efendimiz (sav): “(Akıllı ve olgun) Mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz.” (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) buyurmuştur. Tarihten ders alamayanlar onu tekrar etmeye mahkumdur. George Santayana Tarih tekkerrürden ibarettir” derler. Geçmişimiz tekrarlardan mı oluşuyor? İnsanlar hayatın tekrarlanmadan ibaret olduğunu düşünmüştür. Gerçekten de her gün, saat, dakika bir dizi tekrar gibidir. Değişen sadece görünümdür, olaylar aynı kalır. Aynı kalan tarihte vurgulanan şey hayatın sıradan gidişatı değildir. Bu sözde tarihte yapılan hatalar kast edilmektedir. Yani tekrar eden aslında hatalarımızdır.

Hatalarınızdan ders almadıkça aynı hatayı yapmaya devam edersiniz. İnsan için geçerli olduğu kadar insanlık için de geçerlidir. Şöyle bir tarihe baktığımızda hata görmek zordur. Çünkü başarıları yazmış, hataları göz ardı etmişizdir. Sadece mağlup devletlerin hataları kaydedilmiştir. Muzaffer olan hatalarını görmek istemiyor ve kendi hatalarını da başkasının üzerine atıyor. İnsan ders almadığı için tarihin tekerrürden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu minval uzerinden gecmis tarihe baktigimizda görünen gerçekler bizlere şunu göstermektedirki yolun sonu gözüktü.

   MÜSLÜMANLAR ARTIK ÂMENTÜ’NÜN BEDELİNİ ÖDEMEK İSTİYORLAR.

 Âlemlerin Rabbi Rahman ve Rahim olan Allah’ıma ucu bucağı bulunmayan, sayılara gelmeyen hamdler takdim ederim. Yaşanabilecek en güzele rehberlik eden Aziz Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya ailesine ashabına gelmiş – gelecek tüm Müminlerin üzerine salât ve selam olsun.

  • Her kim, Rahmân’ın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, ona arkadaştır. Evet seytan ve şeytanlaşmış insanlar dediğini yapiyor ve kıyamete kadarda yapmaya devam edecekler bazen sağından bazen solundan bazen, islamla bazen demokrasi ile bazen laiklikle bazen cumhuriyetle, bazende başkanlıkla şeytan şeytanlığını yapmaya devam ediyor. Allah cc buyuruyor ki şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar. Ama onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Zuhruf 37. Hani insana, kâfir ol der de insan kâfir oldu muydu, şüphe yok ki der, ben senden tamâmıyla uzağım, şüphe yok ki ben, âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım. Hasr 16.

Yine rasul sav in bize haber verdiğine göre tarih tekrar tekerrür edecek bu zillet bitecek ve islam hayata hakim olacaktır inşallah.

  • Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, ısırıcı krallık/melikler dönemi olacak. Sonra Allah dilediğinde onu da kaldıracak. Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, zorba diktatörlük olacak oyleyse sona yaklasilmistir.gorunen dag kilavuz istemez davaya sahip cikma zamani degilmi                                        

Asırlar sonra müslümanlar kafirlerin konumuna düştüler izzetten zillete asırlarca dünyaya hükmedenler yanliş duygu düşünce fikirlerinden dolayi zillete düçar oldular. Heybetlerini kaybettiler pusuda bekleyen hayinlerin ihanetine yenik düştüler. Şimdide battıkça batıyorlar. Kurtulma umutlari varken yanlış fikirler yüzünden batmaya devam ediyorlar. Batılıların müslümanların önüne koydukları kurtuluş reçetesi verilen ilaçlar müslümanların uyuşturmaktan başka işe yaramiyor. Batıdan ithal edilen batı menseli insan beyninden çıkan demokrasi laiklik vb müslümanları uyutmaya ve öldürmeye devam ediyor. Kuranın bildirdiği bir olay, kıssa varya hani cinler sülaymanın asasının çürüyüp kırılmasından sonra süleymanın olduğu anlaşılınca başı boş kalan cinler insanlığa musallat olmuşlar ve insanların saptırmaya devam etmektedirler. İşte tarih tekerrür ediyor müslümanların 1900 lu yılların başında asaları kırıldıktan sonra durum ortadadır. Pusuda bekleyen insan cinleri bastonsus insan buldular yani meydani boş buldular insanlığı fesada vermeye devam ediyorlar. İşte müslümanlar yenik düştüler mağlup oldular kan kaybediyorlar. Hani bir deyim vardır denize düşen yılana sarılır denir işte bugünde müslümanlar denize düştüler yılana sarıldılar. (Demokrasi, lailklik vb insan aklından çıkan sistemlere sarıldılar, evet neden denize düştük diye bakmadılar ve kendilerini bu hale (denize) düşürenler yine kurtarmaya çalışır gibi gözüktüler ve müslümanlara yılan attılar (demokrasiyi attılar) laikliği gösterdiler kurtuluş bundadir dediler. Allah cc şöyle buyurmaktadır. Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve geleceklerini (Demokrasiyi,laikliği) süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana uğrayanlardı. Fussilat 25. Müslümanlarda denizde boğulmaktansa yılana ehveni şer mantığıyla demokrasiye sarildilar evet boğulmadılar denizde ama hayat denizinde yok oldular yok olmayada devam ediyorlar. Anlamadılar kendilerini denize atan da kurtaranda onlar. İşte o yılanı (demokrasiyi) aldıkları zaman zillete düşmüş ve küfrün sömürgesi olmuşlardı ve müslümanlar bitmişlerdi heybetleri gitmiş izzetleri kaybolmuş asalak bir hale gelmişler her konuda zikirde ve fikirde dışa bağımlı olmuşlar kısacası kurtarıcı diye ellerini verdikleri kafirler bunları müslümanları kolunuda kopardılar dünya denizinde sürükleyip durmaktadırlar. Artık bugün müslümanların başında bulunan hayin yöneticiler artık emparyalistlerin söylemlerini dediklerini kabul edelim hani türkçede bir deyim varya ısıramadığın eli öpeceksin diye kafirlerin elini öptürmeye çalışmaktadırlar. Kendi akidelerini unutturdular kendi akidelerini küçümser oldu müslümanlar. Hep başkalarında suç ararken kendi suçlarını unuttular. Asıl suçlu müslümanlardır, kendileridir çünkü kendilerine güç veren ideolojilerini unuttular. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar. Ama onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Zuhruf37. Hayran oldukları batı kültürünü ve hadaratını benimser hale geldiler. Evet tarih tekerrür ediyor bir zamanlar müslümanların bileğini bükemeyenler necis diye huzura kabul edilmeyenler yüz senedir müslümanların başında bulunan ajan yöneticiler kafirlerin huzuruna girerken ceketini düğmelemektedirler ağalari koltukta otururken ajanları ellerinin bağlayip şey bekler gibi emir alıyorlar işte kendi sahip olduğun akidenin kiymetini bilmezsen birileri zilleti tattırır aşağıların aşağısına inenrsiniz. Böylece müslümanlarada bataklığı unutturup sineklerle uğraşmak kaldı. Şu bir gerçekki firavunu fravun yapan kendisi değil yanındaki dalkavuklardır efendiliği değil zilleti tercih edenlerdir izzeti allahin yanında değilde kafirlerin yanında arayanlar elbetteki günü geldiğinde yikilacaklardır. Çünkü güneş balcıkla suvanmaz. Hak geldi batıl zayil oldu yok olmaya mahkumdur. Pusuda bekleyen ihanet çeteleri kokuşmuş sistemin bekasi için müslümanları her türlü pisliklerle suçlamaya devam etmektedirler. Dünyadaki bütün pis işleri müslümanlar yapıyor gibi lansa etmektedirler. Bunun acı yanı ise gercekten, bu pis işlerinede müslümanları ortak yapmalarıdır. Müslümanlar kendi akidelerini amentulerini unutmuşlardır. Ama onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Zuhruf 37. Onun için dostlarının düşmanlarını tanımaz hale geldiler. İşte müslümanların hali ortdadir bende müslümanım ama demokratim laikim diye biliyor küfre sahip çikabiliyor yani bugün sistem demokrasi müslümanların sayesinde bekasini sürdürmektedir. Sistem zaten taşları bağlayıp köpekleri salmis meydanlara sisteme dokunan yanıyor yani yukarda geçtiği üzere firavun kendini firavun yapmadı yanında bulunan yalakalar dalkavuklar köleler firavun yaptılar. Bugünda çağın firavunlarını firavun yapanda ayni yalakalardır. Şu bir gerçekki neler yaparsa yapsınlar yırtık büyük yama tutmuyor artık yara derindedir ilaç fayda etmiyor. Kendi yaptıkları putlarını yemeye başladılar demokrasi özgürlük dediler, serbet piyasa dediler bakın Türkiyenin düştüğü duruma bütün müslümanların konumu aynıdır Amerikanın başkanı Suud kıralına ne diyor biz olmasak siz hiçsiniz diyerek bütün ajanlarına göz dağı veriyor müslümanların başındakiler. Fakat huzurumuza geldiklerinde ise o arkadaşına, “Keşke aramızda iki doğu mesafesi kadar mesafe olsaydı! Meğer sen ne kötü bir yoldaşmışsın!” der. Zuhruf 38. Ve ajanlar bu demeçten nasibini almaya başladılar Suud hemen Japonya ile yapılan 200 milyarlık anlaşmayı iptal etti Erdoğan yargıya müdahale etti papaz salı verildi yani bütün ajanlar anladı mesajı. Evet yara gün güne azmaktadır bir gün siyasi kriz birgün ekonomik kriz dunyada huzur yok insanlar mutlu değil ahlaken çökmüs bütün değerler ayaklar altında ömürlerini uzatmak için uzatmalara oynuyorlar her türlü ahlaksızlıkları yapmaktadırlar. Şeytan nasıl gerçekleri bildiği halde inat edip gizlediyse bugün şeytanlaşmış insanlar aynı işi yapmaktadırlar, Hani bir zamanlar Musa kendi milletine; “Ey milletim!” demişti. “Neden beni incitip üzüyorsunuz, oysa siz gerçekten benim, Allah’ın peygamberi olduğumu biliyorsunuz.” Ne zamanki onlar haktan batıla meyledip saptılar, Allah da onların kalplerini hakkı kabul etmekten uzak tutup, eğik hale getirdi. Allah ilâhî yasaları çiğneyen ve Allah’ın yolundan dışarı çıkan toplumları doğru yola iletmez. İşte bu hastalığın tedavisini bildikleri halde küfürde ısrar etmektedirler. Evet zillete düşmenin nedenleri saymakla bitmez bunun içinki insanın fıtratına uygun olmayan her sey bir kriz demektir. Dünyayı yöneten batıl sistem kapitalizim insanın fıtratıyla uyuşmuyor, çünkü insan yaratıldığında temiz yaratılmıştır sonradan kirletilmiştir, hastalık sonradan bulaşmıştır. Hani Hz Ömer ra ne güzel demişti Allahu teala bizi islam ile aziz kildi eğer biz onun (allahın) aziz kıldığı İslamdan başka bir izzet ararsak talep edersek Allah cc bizi tekrar zelil eder. Şimdi bakalım müslümanların durumuna nasılda vakaya uygun değilmi izzet nerde müslümanlar nerde İslami bırakıp izzeti kafirlerin yanında arayanlar dünyanızda ahiretinizde helak olmaktadır. İşte bugün müslümanların başında bulunanlar kafirlere taş çıkartırcasına rekabet ediyorlar misyonerlik asırlar boyunca gayri müslümler müslümanlara özel misyonerlerle Hırıstıyan yapmak için çalıstılar ve de başarolıda oldular ama yetmedi müslümanları cahil bıraktılar ve günümüzde ise müslümanim diyenlere yaptirmaktadirlar küfrün misyonerliğini müslümanların başında bulunan müslüman gözüken lavresler yapmaktadır hemde müslümanların seçtiği misyonerler yapmaktadırlar. Müslümanlar neden laik (kafir) olmadıklarına şaşıran, kendi halklarına küfrü sevdirmek için canla başla çalışmaktadırlar. Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. Nisa 115. Bir müslümana küfrü sevdiremezsin ama demokrasi ve laikliği sevdirirsin müslüman bunun kafirlik olduğunu anlamaz olmuştur davet sevdiğinden gelmiştir küfür süslü gösterilmiş gerçekler kapatılmış yalanlar öne çıkmıştır. İşte müslümanlar akidelerini, amentülerini kaybettiklerinin bedelini ödemektedirler. Şuraya bir katkı yapalım bir makalede okudum ihsan fazlı oğlunun makalesi şöyle diyor. Kişisel kanaatim, çağdaş Müslümanların en önemli sorunu –tabi bunun gerekçeleri var- Âmentulerinin bedelini ödemeye hazır olmamalarıdır. Bunun için, yükün altına girmekten kaçınmalarıdır. Bunun nedeni nedir? Bunun üzerine biraz sonra duracağım.

Hâlbuki Âmentu basit bir hadise değil arkadaşlar. Bizim hayat görüşümüzün ilkelerini veren, yaşamamıza anlam katan ilkeleri inşa eden bir yapıdır. Bu o zaman bize şunu gösteriyor: Çağdaş Müslümanlar olarak, bizim bir hayat görüşümüz –ben dünya görüşümüz kavramını hayat görüşümüz olarak değiştirdim- yok. Şimdi bu hayat görüşü/Âmentu o kadar önemli ki, İslam öncesi câhiliye toplumunda okuma-yazma bilen; bilebildiğimiz kadarıyla Kureyş’de on kadar adam var. Biri de –çok ilginçtir- Ebû Cehil’dir. Ebû Cehil diyoruz; ama adamın İslam öncesi künyesi Ebû’l-Hikme…

Sorumuz şu: Hikmetin babası, nasıl cehâletin babasına dönüşüyor? Şimdi bu adam, Kelime-i Tevhîd ya da Şehâdet getirerek siyâsî, toplumsal ve iktisâdî statüsünü devam ettirebilirdi. Hatta İslam toplumunda, Hz. Peygamberin yanında çok önemli bir konum kazanabilir ve dahası Hz. Peygamberden sonra İslam “devletinin” yönetimini de üstlenebilirdi. Buna hem asaleten, hem zekâ açısından, hem birikim açısından müsaitti. Ama Ebû Cehil Kelime-i Şehâdet getirdiğinde, Âmentu dediğinde ne türlü bir yükü yüklenmesi gerektiğini, ne tür şeylerden vazgeçmesi gerektiğini bildiği için dürüstçe davrandı; çok dürüst bir insandı. Onun bedelini ödedi; kendi Âmentusünün bedelini ödedi. Tasavvufta, Şeytan kemal mertebesinde görülür; niye? Çünkü Şeytan işini kemâl mertebesinde yapar; en iyi şekilde yapar. Şeytan da kendi Âmentusünün bedelini öder; ödüyor; ödeyecek de…

Değerli arkadaşlar, inançsız –imanı illa dinî düşünmeyin- imansız hiçbir insan yoktur; merak etmeyiniz. Her insanın inançları vardır. İnanç olmadan, imkân olmaz; bedel olmadan hiçbir imkân, mümkün olamaz. Benim aforizmam şudur: İman imkân verir, bedel mümkün kılar. Eğer bedel ödememişsek, o imkânı mümküne dönüştüremeyiz; hiçbir şey gerçekleştiremeyiz. Onun için bu dünya –biraz önce dedim- Âmentulerinin bedellerini ödeyenlerindir; bu, ister Moğol olsun, isten Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, fark etmez.

Bir Âmentunün bedelinin ödendiği nerede görünür kılınır? Bunun delili nedir? Bu nokta çok önemlidir: Kısaca, bir teklif ve temsil sahibi olmaktır.

Eğer bir Âmentu, teklife dönüşmemişse, yaygınlaşamaz; ve bir Âmentu, ona tabi insanlar tarafından temsil edilmiyorsa, yine karşılık bulmaz. İnançlarımızı, itikadımızı, imanımızı ne kadar teklife dönüştürüyoruz? İnsanlara ne teklif ediyoruz? Ve dahi günlük hayatımızda bu teklifi kendi nefsimizde ne kadar temsil edebiliyoruz? Nazarî konuşmayacağım dedim. Onun için bir tecrübemi aktararak konuyu açık kılmaya çalışmak istiyorum: Batı Almanya’da bir uluslararası çalıştayda katılımcı bir Alman profesörün dinlenme esnasında söylediği bir cümleyi paylaşacağım. Yaklaşık 11 günlük bir çalıştaydı ve birbirimizi yeterince tanımıştık. Çalıştaya doğal olarak lisansüstü öğretim gören bazı öğrenciler de dinleyici olarak katılmıştı ve aralarında Türk öğrenciler de mevcuttu. Bir olaydan sonra bana şunu söyledi Profesör:

“İhsan Bey! Burada 3 milyon Türk yaşıyor. Bana neyi teklif ediyorlar bende olmayan ki, Müslüman olayım?”

Bakınız bu nokta çok önemli. Oradaki 3 milyon insanın, Almanlara teklif edeceği bir şey yok. Niye? Diyelim ki var; varsa da tekliflerini temsil edemiyorlar; çünkü teklif basit bir biçimde sadece sözel olmaz, bir temsille birlikte olur; bir temsilin ona eşlik etmesi gerekir.

Ne olduğunuzu temsil edemiyorsanız, ne olmadığınızı insanlara ispat etmeye çalışırsınız: “Ben şöyle değilim, ben böyle değilim…” Bu kadar uğraşacağına, ne olmadığını anlatmaya çalışacağına, ne olduğunu göstersene! Onu, eline-diline, yazına-çizine, davranışına yansıtsana. O zaman bu kadar uğraşmana gerek kalmaz… Evet rabbimin su ayeti geldi aklıma bugün müslümanlar genelde aynı konumdadırlar. Hep yapmadığımiz şeyleri başkalrından istiyoruz neden yapmadığınız şeyi istiyorsunuz. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. Saff 2.

Evet bu makalede geçtiği gibi biz elimizde olmayan bir şeyleri satmaya çalışiyor islam kendi hayatimizda yok iken birilerine davet götürmek ne kadar doğru artık düşünmek lazımdır. Hak geldi batıl yok oldu diye bilmek için hakka tabi olmak gerekmezmi bugün müslümanlar dilleriyle söylediklerini kalpleriyle tasdik etmiyorlar küfrün savunucu durumuna düştüler kendilerini sorgulamalılar dillerinde olanı kalplerine indirmeliler ve kalplerine olanida amele dönüştürmeliler bugün müslümanlar rabbimin buyurduğu gibi SAFF-2: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?

İşte müslümanlar başlarına gelenleri başkalarında arayacaklarına kendilerinde arasalardı nasıl olurdu. Evet bugün müslümanlar kendi akidelerini temsil edemez oldular. Unuttular diyorum birgün olur hatırlaya bilirler veya birileri bir gün gelir hakkı hakim kılmak için kendi amentülerinin bedelini ödemeye başlarlar ve tarihte hep olmuştur. Ve nihayet kıyamete kadar amentülerinin bedelini ödeyecek müslümanlar olacağını bildiren naslar vardir. Evet müslümanlar Unutulan amentüyu (akideyi) artık hatırlama zamanı geldi ve geçiyor. Tarihte bir çok olaylar olmuş rasul sav aralarında iken mağlup olmuşlardı bugünde tarih tekekrrür ediyor mağlup oldular ama, o gün olduğu gibi bugünde mağlupte olsalar ezilmişte olsalar yurtlarından sürülmüş olasalarda ellerinde bulunan değer onlara hatırlatır öze dönüş onlari zilletten izzete çıkarır aslına dönerler işte rasul sav  Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, ısırıcı krallık/melikler dönemi olacak. Sonra Allah dilediğinde onu da kaldıracak. Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, zorba diktatörlük olacak öyleyse sona yaklasilmistir. Gorunen dag kilavuz istemez davaya sahip cikma zamani degilmi. Artık davayı taşıma zamanıdır hani bir deyim vardirya un var şeker var neden helva yapan yok işte bunu diyemeyiz çünkü kıtap ve sünnetin oldupu yerde elbette müslümanlarda vardır yani helva yapacakta vardır vede olması lazım olduğunu bizi yaratan buyurmaktadir. Ateş var üzerini kül kapatmış külü üfleyecek birileri olmasi lazımdır. Çünkü Allah cc zaferi müslümanlara, müminlere vaat etmiştir. Bir gayri müslüm biri müslümana diyorki neden Allah müslümanlara yardim etmiyor sizin kuran yalan söylüyor diyorda müslümanda ona şöyle diyor bekleyin görün Allahın istediği müminlere vaat gerçekleşecektir diyor. Yani tarih tekrar tekerrür edecek ki rasul sav haber verdiğine göre Peygamberlik Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda kalacak, sonra Allah dilediğinde onu kaldıracak. Sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, Peygamberlik metodu üzere Raşidi Hilafet olacak. Sonra Allah dilediğinde onu kaldıracak. Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, ısırıcı krallık/melikler dönemi olacak. Sonra Allah dilediğinde onu da kaldıracak. Daha sonra Allah’ın dilediği zamana kadar aranızda, zorba diktatörlük olacak. Sonra Allah dilediğinde onu da kaldıracak. Daha sonra aranızda Peygamberlik metodu üzerinde, Raşidi Hilafet olacak.” dedi ve sustu. Demek oluyorki bir zaman gelecek müslümanlar amentülerinin bedelini ödeyecek Allahın emrini yerine getirmek için canla başla çalışacak ? (Sizden hayra davet eden, marufu emreden, münkerden nehyeden bir ümmet (topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Ali İmran 104 . Önce vakaa tesbit ettilerki müslümanların vakası ortada İslâm ümmetini düşmüş olduğu şiddetli çöküntüden kalkındırmak küfür fikirlerinden, düzenlerinden içine düşdüğü bu son derece bozuk vakıadan, yuvarlanip çakıldığı bu oldukça düşük seviyeden ve altında yorgun ve bitkin düştüğü prangalardan, İslam ümmetini kurtarip kalkındırmayı düşünüyor. Kâfir devletlerin egemenliğinden, sömürgesi/nüfuzundan kurtarmak gayesiyle kurulmuş kinayicilarin kinamasindan korkmayan müslümanlar var artik Allah, sizlerden îmân edip sâlih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halîfe kıldığı gibi onları

da yeryüzünde Halîfe kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam’ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri)

bu korkularını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak

koşmazlar. Her kim de artık bundan sonra inkâr ederse işte onlar fâsıkların ta kendileridir. [Nur 55] İşte bu ayetleri kendilerine destur edinen müslümanlar İslâm akidesine dayanan, İslâmî fikirleri, hükümleri ve çözümleri benimseyen ve izlediği metodu Resulullah (SAV)’in metodu olan müslümanların(siyasi)partileri vardir. Zira o (partinin) kitleleşmiş cemaatın yapacağı yukarıda zikredilen ayetin belirlediği iş; -İslâm’a davet, marufu emretmek ve münkerden nehyetmek-, müslümanların yerine getirmeleri gereken bir farzdır. Bu farz  bir çok ayet ve hadislerde de sabit olmuştur. Nitekim Resulullah (SAV) buyurdu ki:Nefsim elinde olan Zat’a yemin ederim ki, ya marufu emir ve münkerden nehyedersiniz yahut Allahu Teâlâ size azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarırsınız, lâkin duanız kabul olunmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Ensar, 22212) ) ( Allaha cagiran salih amelde bulunan ve gercekte ben müslümanlardanim diyenden daha guzel sozlu kim vardir.) Diyen allaha soz veren müslümanların ayak sesleri yakinlari birak uzaklardan taaaaaa maliden duyulmuya basladi allahin vadi haktir allah vadinden caymaz gerceklesecektir ama bugün ama yarin  bugüne kadar haber verilenler mujdeler hep gercek oldu buda olacaktir. Haber veren hevasindan konuşmayandır. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. necm3 Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti 4 – O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir

Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti Necm – 5)

 Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş îmânlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, îmân edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin. hasr 10.(1) *Allah’ım sabır kalelerimizi sağlamlaştır, faniliğini algılamakta zorlandığımız dünyada bizleri her zaman tevekkül zırhıyla zırhlandır.

*Allah’ım söz ve fiillerinde samimi, suskunluklarında münzevi ve adımlarında muttaki olmanın kararlılığını lütfet bilincimize…

*Allah’ım bizlere bir vücudun âzâları gibi olma bilincini bahşet…

*Allah’ım kapıldığımız dünyanın faniliğini, ölümün aniliğini, hesabın şeditliğini bizlere hatırlamayı nasib et…

*Allah’ım bu ümmete zalimlerin, kâfirlerin ve işbirlikçilerinin tasallutundan kurtulup tek bir devlet tek bir halife etrafında daha önce başardığı gibi dünya sahnesinde izzet ve şeref dolu senin rızana lâyık bir tarih yazmayı lütfet.

Ayrıca...

Kimlik

Allahü Teâlâ’ya hamd eder, O’ndan yardım dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allah …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir