2017 yılında İstanbul’da yapılması planlanan ancak gerekçesiz bir şekilde engellenen Hilafet Konferansı sonrası başlatılan yargılama sürecinde savcılık mütalaası verildi. Cumhuriyet Savcısı 4 kişi hakkında toplam 52,5 yıl ceza istedi.
Köklü Değişim Dergisi tarafından 5 Mart 2017’de İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan “Dünya Hilafete Neden Muhtaç?” başlıklı konferans hiçbir makul gerekçe gösterilmeden engellenmiş, konferans konuşmacıları Mahmut KAR, İlahiyatçı Yazar Abdullah İMAMOĞLU, Musa BAYOĞLU ve Köklü Değişim İstanbul Temsilcisi Osman YILDIZ hakkında yargılama başlatılmıştı.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen yargılamada bugün (27/11/2020) yapılan celsede savcılık mütalaası verildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/14381 nolu mütalaasında 4 kişi hakkında Hizb-ut Tahrir yöneticisi ve üyesi olmak ve Hilafet propagandası yapmak suçlamaları ile toplam 52,5 yıl ceza istendi.
Hizb-ut Tahrir İle İlgili AYM’nin verdiği Hak İhlali Kararları Hiçe Sayılmış
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yargılamanın yürütüldüğü 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği mütalaada, lağvedilen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Hizb-ut Tahrir hakkında daha önce verdiği hukuk dışı içtihat kararlarına vurgu yapıp ve açıkça bu içtihatları kendi mütalaası için dayanak gösterdi. Yine savcılık, 16. Ceza Dairesi’nin 5/10/2017 tarih ve 2017/5026 karar nolu Yargıtay İlamına da vurgu yaparak bu ilamda Yargıtay üyesi Mustafa Kurtaran’ın muhalefet şerhine rağmen onanan ceza kararını mütalaasına dayanak gösterdi. Savcılık Yargıtay’ın yasa ve kanunlara aykırı kararlarını esas alırken, bu hukuk dışı içtihat kararları esastan eleştiren Anaysa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir lehine verdiği toplam 7 hak ihlali kararına mütalaasında hiç yer vermedi.
Lağvedilen Yargıtay 9. ve 16. Ceza Dairesi’nin Hizb-ut Tahrir hakkında verdikleri ceza yönündeki içtihat kararları hukuk ilkelerine uymayıp niyet okumaya dayalıdır. Hizb-ut Tahrir’in cebir ve şiddeti reddettiğini, kullanmadığını kabul edip teyit eden Yargıtay, niyet okuması yaparak “ama ileride silaha başvurabilir” diyerek Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü niteliğinde kabul etmiştir. Bu ise hem hukuktaki masumiyet karinesine, hem Terörle Mücadele Kanunu’na aykırıdır hem de Anayasa Mahkemesi’nin 19.07.2018 tarihinde ve sonrasında verdiği hak ihlali kararları ile esastan çelişmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğü de Yargıtay’a Özenmiş
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen 21/02/2020 tarihli bilgi notunda ise kolluk kuvvetleri Yargıtay’a özenerek adeta öngörüde bulunmuş, Hizb-ut Tahrir’in neşriyat ve kaynaklarında cebir ve şiddeti reddettiğini ancak Hilafet Devleti’ni kurduğunda diğer ülkelerin yönetim ve halklarını fikir yoluyla ikna etmesinin mümkün olmadığını, mutlaka silaha başvurması gerektiğini yazmış. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bu bilgi notu daha önce gönderilen bilgi notları ile açıkça çelişmektedir. Çünkü daha önce Hizb-ut Tahrir hakkında mahkemelere gönderilen bilgi notlarında yorum değil sadece tespit bulunmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bugüne kadar gönderdiği bilgi notlarında Hizb-ut Tahrir hakkında tespit ettiği şey Hizb-ut Tahrir’in herhangi bir şiddet eylemine başvurmadığıdır. Durum böyle olmasına rağmen 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen son bilgi notu açıkça mahkemeye yanlış bilgi verme ve mahkemeyi yönlendirmedir. Bu aynı zamanda kanun ve yasaya aykırıdır. Bu durum Hizb-ut Tahrir mensuplarına açık düşmanlıktır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün mahkemeye gönderdiği bilgi notu hala daha emniyet güçlerinin FETÖ taktiklerini kullandığının açık göstergesidir. Zira Hizb-ut Tahrir’e en büyük düşmanlığı yapan Emniyet ve yargı içindeki Gülen grubundan olan FETÖ yapılanması aynı taktikleri daha önce de kullanmış, Müslümanların evlerine hırsız gibi girip, delil üretmeye çalışmıştır. FETÖ’nün bu kumpasları bugün mahkemeler tarafından da teyit edilmiştir. Bu suçları işleyen emniyet mensupları ise hala yargılanmaktadırlar.
Dosya Avukatları: Savcılık Mütalaası AYM Kararlarına Aykırıdır
30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü yargılama dosyasında 4 sanık avukatı bulunuyor. Sanık avukatları Kaya KARTAL, Selçuk KAR, Mehmet ALAGÖZ ve Ahmet Sait ÖNER 02 Nisan 2021 tarihinde yapılacak celsede mütalaaya karşı savunma yapacaklarını beyan ettiler. Sanıklar Mahmut KAR, Abdullah İMAMOĞLU, Musa BAYOĞLU ve Osman YILDIZ hakkında mahkemeye verilen savcılık mütalaasının TMK’ya bile aykırı olduğunu ve daha da önemlisi savcılığın dayanak olarak gösterdiği Yargıtay kararlarının Anayasa Mahkemesi’nin 2018 ve sonrasında verdiği “hak ihlali” kararları ile çeliştiğini söylediler.
___
#YargıZulmüneDurDe