Ey Müslümanlar! Kâfirlere Teşebbuhe (benzemeye) Özenmeyiniz:
Âlemlerin yaratıcısı ve rabbi olan Allah’a hamd olsun. Allah cc in nizamı din-i İslam’ın tebliğcisi Şanlı Resul sav e aline ashabına ve onların nurlu yolunda Müslümanca yaşayabilmek zilletten izzete çıkmak için mücadele veren Resul sav. Davasını dava bilen fedakâr cesur İslam ümmeti ve evlatlarına da salat ve selam olsun
Bugün yaşadığımız hayata diyecek bir şey bulamadım fetret devri dedim. Hz peygamberin Ehli kitaba fetret döneminde gönderildiği bildirilirken de Allah cc şöyle buyurmaktadır.
Ey Kitap Ehli! Resullerin arasının kesildiği bir dönemde size gerçekleri açıklayan resulümüz geldi. “Bize herhangi bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi.” demeyesiniz diye, müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Allah, Her Şeye Gücü Yetendir. (Maide 19)
Fetret denilince hepimizin aklına, Hz. İsa (a.s.)’ın getirdiği dinin bozulması ile Resulûllah Efendimize (a.s.m.) vahyin tebliği arasında geçen dönem gelir. Ancak, bu tabir bir peygamberin getirdiği dinin nurundan haberdar olmayan her fert ve her dönem için kullanılabilir. Bu dönemde yaşayan insanların sorumluluk sınırları hakkında itikat mezhepleri arasında az da olsa farklılık görülüyor.
Maturudî ve Eşarî imamları, “…Biz bir resul gönderinceye kadar tazip etmeyiz. (azap verici olmayız).” (İsra, 17/15) mealindeki âyet-i kerimede geçen “resul” ifadesine farklı izahlar getirmişler. Burada şu açıklığı getirelim ibadete ait hükümler akıl ile bilinemeyeceğinden bu konuda fetret ehline bir sorumluluk terettüp etmez. Yani fetret, iman için değil amel için geçerlidir. Fetretin terim anlamına temas edilmiştir. Müfessirler, iki peygamber arasında gecen süreye fetret adının verilmesini insanları ilahi emirlere uygun olarak yaşamaya sevk eden sebeplerin zayıflamasıyla açıklamışlardır. Kısacası Osmanlıda da iki halifenin arasında kalan boşluğa da fetret devri denir. Öyleyse 1920 den bugüne 100 senelik bir zamana siz söyleyin ne denir. Hep vakalar ayni değilimdir fetret devirlerinde.
Ey Ümmet-i Muhammed işte vakamız ortada neden biz kuranda bahsedilen Müslümanlar gibi olamıyoruz. Olamadığımızda her vakada olduğu gibi bugün Filistin’de Müslümanlar yok edilirken 2 milyar Müslüman nerde, hani kardeştik ya nerde bu kardeşler. Kâfirler kuranda geçtiği gibi vasıflarını korurken biz neden kuranda gecen Müslüman vasıflarında değiliz.
Müslümanlar her ne kadar yasamış oldukları gayri İslami hayatı benimseseler de maalesef ki İslam’da istenen hayat bu değildir. Zillet içinde olmak, zelil olmak, hakir olmak, sefil olmak, Müslümanlar için ne acı sıfatlardır. İşin daha acı yönü, bugün Müslüman olarak adlandırılan toplumların, bu sıfatların küfrün, hâkim olduğu fetret dönemine ait bir hayat sürmeleridir. Bir daha peygamber gelmeyeceğine göre fetret devrinde yaşamaları Ümmet veya Müslüman olduğunu söyleyenlere zül değil midir bu hayat. Gerçekten bugün ümmet olduğunu söyleyen Müslümanlar kuranda gecen Müslümanlarsa müminlerse elbette ki.
Allah’ın yardımı vaciptir. Ama bugün bu ümmet kuranda gecen ümmetten çok uzaktadır. Neden kâfirler kuranda geçtiği gibi kâfirliklerini gösteriyorlar da biz Müslümanlar neden kuranda geçtiği gibi bir Müslüman olamıyoruz. Buyurun bir bakalım. Kuranda gecen Müslümanlara.
Ümmet-i Muhammed’in sıfatlarını, karakterini ve özelliklerini izah edebiliriz. Ümmet: Bir Peygambere inanıp bağlanan cemaat, taife demektir. Çoğulu: Ümem’dir.
Abdullah b. Abbas (r.a) ve Katâde (r.a.)’e göre ümmet: Tek din üzerinde birleşen insanlar? demektir.
Abdullah İbn Mes’ud (r.a.): Ümmet, hayrı gösterendir, demiştir. akidesi, hedefi ve usulü bir olan insan topluluğu hayat örnekleri var: Rasulullah (s.a.s.). Onların bir tek hayat nizamları var: İslâm. Onların bir tek hayat düsturları var: Kur’ân-ı Kerim. Ve onlar, bir tek Ümmetin mensuplarıdırlar: Ümmet-i Muhammed. Onlar, bir tek Millet ve bir tek ümmettir… Ebu Said el-Hudri (r.a.)’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
Her kim, Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, Peygamber olarak da Muhammed’e razı olursa, o kimseye cennet vacip olur.
Bugün İslam ümmeti çok acı vahim bir durumda adeta koma hali yaşamaktadır. Onların bu hale gelmelerinin nedeni Allah’ın dini olan İslam’ın onların hayatlarına tatbik edilmiyor oluşundandır. Amellerindeki ölçülerin kaynağı heva ve hevesleri olduğundan Müslümanlar bugün bu bataklığa düşmüşlerdir.
Peygamberimiz ahir zaman ümmeti hakkında şöyle buyurdu:
“Ahir zamanda ümmetim üzerine şiddetli bir belâ zuhur eder. Bundan ancak Allah’ın dinini tanıyıp, anlayıp, tasdik eden ve onun için eli, dili ve kalbi ile mücadele edenler kurtulur.”
Bugün Yahudi varlığı ümmetin başındaki en büyük bela değilimdir. Ve bugün Ümmet dünyanın dört bir yanında ayağa kalkmışken onların başındaki kendilerinden olmayan yöneticiler, Yahudiler Filistinli Müslümanları yok ederken nerdeler. Evet, ümmet kavramı birçok mana içerse de bu kavramlara uyanlar ümmet vasfına haiz olurlar. İslam hayat nizami değil deyip te demokrasiyi benimseyen Hayatına Allah’ı karıştırmayan, giyiminde kuşamında sınır tanımayan, sanki bu can kendinin gibi hoyratça harcayan daraldığında Allah diye yalvaran sudan kurtulunca Allah’ı tanımayan insanlar nasıl olurda ümmet olur. Hayvanlar gibi güdüleriyle hareket eden akletmeyen bu insanlara nasıl ümmet denir. Bugün yaşadığımız hayata fetret devri demek daha uygun değil midir.
Müslümanlar kendi akidelerindeki değerleri kaybedip uydurdukları değerlere sahip oldular bidatlar hayata hâkim oldu kimi kuranı kabul etmez kimi sünneti, kimi kuran yeter der kimi sünnet olmazsa olmaz der. İşte bu akil tutulması olduğu surece bu ümmet zilletten kurtulamaz. Onun için diyorum ki 1300sene sonra fetret devri yine hortladı 1920de hilafet devleti yok edilince kuran ve sünnetten uzaklaşıldı. Çünkü hükümleri tatbik edecek devletleri yok devletin varlığı yaptırıcı ve caydırıcı özelliğe sahipti bunun içindir ki bu insanlığın düzelmesi için ya bir peygamber gelmesi gerekir ki maalesef peygamber gelmeyecek.
Gelecek olan ilahi nizamı tekrar hayata geçirecek olan ancak 2.rasidi hilafettir. 2.Rasidi hilafete bugün dünden daha çok ihtiyaç vardır. Çünkü tuz koktu hilafet devleti olmayınca Müslümanlarda akide bozuldu, insanlık bozuldu, küfür rejimi hayata hâkimdi Mekke’de olduğu gibi bugünde Müslümanlar cahiliyede yaşıyorlar.
Bugün Filistin’de her şey açığa çıkmıştır, küfür tek millet olmuş Müslümanlar parça parça olmuşlar. Akideyi dünya islerinden ayrı tutarsan yani devletsiz olursa işte günümüzdeki gibi olur. Bütün küffar toplanır Filistin’de olduğu gibi Müslümanları yok ederler.
Devletin niçin olduğunu anlamak gerekmez mi “Halife kalkandır onun arkasında savaşılır korunudur” diye buyrulmuştur. Öyleyse neden ümmeti, Müslümanların devleti yok, neden kalkanları yok, işte bunun içindir ki 2 milyar ümmet var demek bir şey ifade etmez.
Devlet olmazsa olmazlardandır. Bugün 2 milyar Müslümanın birinci meselesinin devlet olması gerekirdi. Ve o mücadelenin ölüm kalım meselesi olması gerekir.
Ey Müslümanlar artık uyanma zamanı gelmedi mi? iman ettiğiniz peygamberin davasına sahip çıkmayacak mısınız? Hükümleri hayata geçirecek İslam’ı âleme taşıyacak olan 2. Rasidi Hilafet devleti için çalışmayacak mısınız.
Devlet o ki akideyi koruyan, yaşatan ve âleme taşıyandır. Devlet o durki cehennem kapılarını kapatan cennet kapılarını açandır.
Evet, bugün İslam’a en çok zarar veren batıl fikirlerle donatılmış Müslümanlardır. Çünkü kendi akidelerini tanımıyorlar. Müslüman bir toplum olmasından dolayı Müslüman olmuşlardır. Kendi hissi emarelerle Müslüman olmamışlardır. Yani akli bir iman esas alınmamıştır ki harcanması kolay oluyor. Çünkü veraset mali değersiz olur. Bugün akide veraset olarak kaldı zamanın Müslümanlarına; Kuranı sever ama güzel bir kap içinde, duvara asılıyken sever. Kuranın hükümlerini ayaklar altına alan hükmünü yok sayanlara sempati duyar ve destekleriz sonra kuranı ve peygamberi sevmek ne kadar abes değil mi, işte günümüz Müslümanı ve ümmeti budur.
Gerçekte Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini bize rabbimiz bildirdi.
1. Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
2. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
3. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.
4. Onlar ki, zekâtı öderler.
5. Onlar ki, ırzlarını korurlar.
Evet, Allah cc Müslüman ve mümini tanımlamıştır. Buna uymazsa bu ayette geçtiği gibi değilimdir
6. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
Bugün haddi aştık mı, aşmadık mı, neremiz bu sıfatlara uyuyor. Terazi burada buyurun.
Bugün artık kâfirler dininizi söndürmekten ve sizi dinden döndürmekten ümitlerini kesmiş durumdadırlar. O halde onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. (Maide 3)
Bugün kâfirler İslam’ı söndürebilmekten umutlarını kestiler onun için başka şeytanlıklara baş vuruyorlar. Dini eğip bükmeye çalışıyorlar. Aveneleriyle İslam’a uydurulmuş din diyebilmektedirler Müslüman olduğunu söyleyen münafıklar. Bugün en çok onlar dini bozmaya çalışmaktadırlar.
Size geldiklerinde “İnanıp güvendik” derler, oysa kâfir girerler, kâfir çıkarlar. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir. (Maide 61)
Müslümanlar hallerini değiştirmez ise Allah cc. yeni bir kavim dünyaya getirir.
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. (Maide 54)
İşte bugün Müslümanlar Allah’ın varlığını kabul ediyor, hükümlerini kabul etmiyor. Ben Müslümanım ama şeriat zamanımız için değildir diyor. Çünkü kavramları değiştirdiler. Önce din kavramını değiştirdiler sonra ahlak kavramını sonra namus kavramını yani İslamiyet’i reform me ettiler biz İslam’a uymazsak İslam bize uyar mantığı hâkim oldu dini her çağa uyarladılar. Kapitalizm anlayışını insanlara empoze ederken komünist akidesindeki Allahsız yasam tarzını benimsetmeye çalışıyorlar. Ve böylece yeni bir toplum meydana getirmeye çalışılıyor. Müslümanlar arasında Allah’ın varlığı tartışılır hale gelirken Allahsız yaşam tarzı kabul görmektedir. Allah var ama işimize karışmasın mantığı hâkim oldu, Din için, namus için, yani pire için bir yorganı yakan bir toplum nasıl oldu da bu kadar revizyona uğradı. Tamamen sistematik değişmiş bati kültürüyle hipnoz edilmiş bir toplum haline getirilmiştir. (Kim bir kavme benzerse oda onlardan hadisi nasıl da uyuyor bu vakaya.)
Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gâvurdan seçilmiyor ki
Şekil Avrupalı tarz Avrupalı
En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medeniyetlik ölçüsü
Cilve Avrupalı naz Avrupalı.
A. Karakoç
Kendimiz yapıyoruz bütün günahları şeytana ve zamana atıyoruz gerçek şu ki zaman hiç değişmedi, yalnız değişen insanların egolarıdır. Gerçekte ise elzem olan insanların fıtratına dönmeleri.
Ey Müslümanlar darul küfürden darul İslam’a hicret etmeyecek misiniz? Bugün yaşadığımız fetret devrinden kurtulmak istemez misiniz? Bugün yaşadığımız dünya darul küfürdür yani Mekke’dir, Yönetim biçimi kapitalizmdir. Allah cc var deyip te yok gibi yaşam biçimidir. Nasıl ki hava soğuyunca gölge veren ağaç unutulduğu gibi kapitalizmi bulunca ümmet İslam’ı unutur mu oldu. Demokrasi ve laiklikle Müslümanları morfinledirler, ümmeti İslam’dan ve Hilafetten umutsuzluğa düşürdüler. Öyle bir toplum oluştu ki kendi celladına âşık bir toplum. Allah var deyip te yok gibi yaşayan bir toplum tabi bu olumsuzlukta Müslümanların payı çoktur çünkü Müslüman gibi yaşamadık. Hans ın yaptığını Hasan’a tercih ettik. Ben Müslümanım yeter mantığı hakim oldu.
Bir kavim nefislerindekini değiştirmeden Allah o kavmin halini değiştirmez. (Rad11)
Ey Müslümanlar
Bir toplum nasıl kalkınır elbette ki duygu, düşünce ve fikirle kalkınır. Bugün ise sağlam bir fikir ve düşünce yok insanlarda ferdiyetçi yaşam biçimini seçmişler. İslam’dan öncede günümüz vakaları vardı.
Cahiliye âdetlerine bulaşan ve bunu din telakki ederek yaşam biçimi olarak sürdürmeye çalışan olduğu gibi değişik fikirlerde Mekkelilerin yansıra, aynı toplumda yaşayan ancak cahiliye adetlerinden pek çoğuna bulaşmayan insanlar da mevcuttu.
Zulmün, küfrün, ahlaksızlığın ve cehaletin yaygın olduğu söz konusu toplumda, yani Mekke’de her türlü kötülüğün hâkim olduğu bir ortamda erdemli insanların da olduğu görülmektedir. Bu erdemli insanlar, Dün olduğu gibi bugünde vardır. Bugünde dün olduğu gibi bu durumdan rahatsız olan vardır. Mekke’de hemşerilerinden pek çoğununum aksine kız çocuklarının diri diri gömülmesini tasvip etmiyorlar, putlara
tapmadıkları gibi bu işi yapanları da yadırgıyorlardı. İnsanlarla muamelelerinde dürüst, ilkeli ve adil idiler. Söz konusu erdemli kişilerden bir kısmı dinî düşüncelerle böyle davranırken (mesela Hanifler gibi) Bugünde aynı vakalarla karşılaşmıyormuyuz. Fetret devrindeki erdemli insanlar bugünde mevcuttur.
Müslümanlar arasında da İslam davası için çalışanlar vardır.
“Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz.” (Ankebût: 69)
“Müminler yalnız Allah’a güvenip bağlansınlar.” (Tevbe: 51)
Akidesine sahip çıkanlar vardır.
Müslümanlar İslam’a sahip çıkarlar hem de dün olduğu gibi yine kalkınırlar. Nasıl ki fetret devri bitip yerine İslami bir devir olmuşsa bugünde olacaktır. Çünkü güneşin olduğu yerde gölge olmaz, dumanın olduğu yerde ateş var demektir. Bugün ümmetin ne kadar fikri ve düşüncesi bozulmuşta olsa öyle Müslümanlar var ki Allah’ın emrine Resul sav’ in metoduna da bağlıdır. Resul sav’in davasını dava bilip onun davasının ölüm kalım meselesi olduğunu idrak eden ayni fikir, aynı düşüncede olan Müslümanların davasıdır. İşte o gün fetret devrinde peygamber ve kitap gönderen Allah bugünde tekrar yeryüzüne hilafeti hâkim kılarak fetret devrini bitirecektir. Bunu bize haber veren Allah ve Resulüdür.
Sonra da Nübüvvet Metodu üzere (Raşidi) Hilâfet olacaktır. (Ahmed)
(Kâfirlere ve zalim düzenlere karşı) Sakın gevşeklik göstermeyin, üzüntüye girmeyin (ümitsizliğe düşmeyin). Eğer gerçek mü’minlerden olursanız zaten en üstün sizsiniz. (Ve galip geleceksiniz.) (Ali imran 139)
Mehmet Yıldız