Home / News / OKUYUCUDAN / Makale / ÖZÜNÜ ARAYAN MÜSLÜMANLAR

ÖZÜNÜ ARAYAN MÜSLÜMANLAR

Asırlarca İslam ordularını yenemeyen haçlılar nihayet içerideki hain dostları sayesinde İslam Devleti Hilafeti 1924’de kaldırdılar ve bütün Dar-ûl İslam toprakları İngiltere’nin sömürgesi oldu. O günden bugüne (2019 kadar sömürgeciler değişse dahi) İslam âleminin patronu konumunda olanlar Müslümanlara bu dünyada cehennemi yaşatmaktadırlar.

İşte, nerden nereye… 13 asır boyunca dünyaya hükmeden ümmetin düştüğü şu hale bir bakın… Müslümanlar özüne dönüşü ararken önlerine çıkarılan bin bir türlü engeller…

Özünü kaybeden Müslümanlar izzetlerini de insanlıklarını da kaybetmişlerdir.

Evet, izzet ve şerefin olmadığı yerde insanlık bir şey ifade etmez. Çünkü dinden uzaklaşanlar aşağılar aşağısına düşerler. Makam, mevki, dünyaya olan meyilleri öyle gözlerini kör etmiş ki; Müslüman olmayı, İslamin hâkimiyetini İstemeyi zillet olarak görüp asıl zillet olan demokrasi ve laikliğe izzet diye sunumda bulunmaktalar.

Asırlarca dünyaya hâkim İslam Hilafet devleti iç ve dış güçlerin uğraşları sonucunda yıkıldı. Müslümanlar dünya sahnesinde tesbih taneleri gibi dağıldılar. İslam devletini yıkıp Müslümanları dağıtan zamanın büyük devleti İngiltere onlarca sınırlara böldüğü İslam coğrafyasını Dar-ûl İslam’dan Dar-ûl küfre dönüştürdü. Bununla da kalmayıp kavmiyetçilik gibi fikirlerle bu devletçikleri birbirlerine düşman etti.

Uzun bir zaman İngilizlerin sömürgesinde kalan Müslümanlar laiklik adına demokrasi adına baskı ve zulüm gördüler. 2. Dünya savaşından sonra dünya Amerikan sömürgecisinin eline geçti. İngilizler tahtan düştü ve İslam âleminde patron değiştirmek için düğmeye basıldı. İngilizlerin baskıyla yaptıramadıklarını (küfrü sevdirmeyi) Amerikalılar sinsi planlarıyla; Müslümanların başına Muhafazakâr (batı zihniyetli, Müslüman görünümlü) kişileri iktidara getirerek sevdirmeyi başardılar. İşte, Müslümanları bugünkü zillet çukuruna düşüren küfrün hâkimiyetini izzet ve onur meselesi yapmalarıdır. Bir asra yakın İngilizlerin sömürgesinde kalan Müslümanlar ikinci dünya savaşından sonra dünyanın yeni sömürge patronu olan Amerika’nın eline düştü.  İslam âlemindeki yer altı yer üstü zenginliklerin kokusunu alan Amerika İslam âlemine yöneldi. Koyun postunda kurt olarak (sözde) Müslümanların koruyucusu rolüne girdi. Şöyle bir deyim vardır; “kurnaz hırsız ev sahibini bastırır.”

Bugün de Müslümanlar Amerika’yı dost bildiklerinden evdeki asıl (Amerikancı) hırsızı göremiyorlar. Bir gerçek vardır; “kötü köpek sürüye kurt çağırır.” İslam âlemindeki liderler laiklik ve demokrasi adına, dünya menfaati ve iktidarlarını korumak için kendi ülkelerinin kaynaklarını sömürgecilere peşkeş çekiyorlar. Laik kafalar gerçekleri gizlemek için kendilerine göre sömürgecilerin düşüncelerini kendi inandıkları şekilde tarif etmektedirler. Aynen; aslından uzak “laikliği” tarif ettikleri gibi.

Bu yöneticiler İslam beldelerinde yaşayan Müslümanları laik ve demokrat yapmak istemektedirler. Kısmen de olsa bunda başarılı oldular. Müslümanlar içeriğini kavrayamadıkları demokrasi ve laikliği yüzeysel bir şekilde sever bir hale getirildi. Kendi özlerini, İslam ümmeti olma vasıflarını ve İslam’ın hayat nizamı olduğunu göz ardı ettiler. Allah Subhânehu Teâlâ’nın; يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا “Ey iman edenler!” (Bakara 104)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ Ey iman edenler, Allah’a, peygamberine, … iman ediniz…” (Nisa 136) dediği halde tam teslimiyetle iman edilmeyişinin ıstırabı çekilmektedir.

Özlerini koruyup İslam’a gereği gibi inanmış olsalardı bugün dünya farklı olurdu. Maalesef Müslümanların bir kesimi özünden uzaklaşarak, asıl gerçekleri unutup, Allah’ın kendilerine bahsetmiş olduğu izzetin yerine batılıların yanında yer alarak izzet aradılar. Bu gidişatları ise onlara zillet olarak geri döndü. Gerçekten bilmiş olsalardı izzetin ancak Allah’a Resul’üne ve Müslümanlara ait olduğunu görürler ve özlerinden taviz vermezlerdi.

Gerçek şu ki; İngilizlerin baskı ve zulmüne karşı Müslümanlar direniyordu. O dönem Müslümanlar gizli-saklı kendi özlerini korumaya çalışmışlardır.  “Kur’an okumak’ yasak dendiğinde Kitabı’nı okuyabilmek ve öğretebilmek için hapse girmeyi göze almışlardır. Ellerindekileri almaya yönelik hamleler Müslümanları biraz daha kenetliyordu, saflarını biraz daha sıklaştırıyordu. Amerikancı yöneticiler iktidara gelince “ılımlı İslam modeli” olan düşüncelerle reform yapmaya başladılar. 16 yıllık iktidarda olan, muhafazakâr gözüken AKP eli ile İslam’a ve Müslümanlara büyük saldırılar gerçekleştirdiler. Birçok alanda etkili oldular. AK Parti’nin Başakşehir İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği de yapmış, Time Türk köşe yazarı Mustafa Sabri Beşer, “Keşke Müslümanlar Hiç İktidar Olmasaydı!” başlıklı yazısında, Konda’nın sosyolojik araştırmasının sonuçları ışığında ülkede yaşanan olumsuz değişime değindi: “İşte son 10 yıldan beri Müslümanlara rahat battı. Din ve dava adına her şey daha iyiye gitmesi gerekirken maalesef tam tersi oluyor. Konda’nın son 10 yılı kapsayan araştırmasına göre; Dindarlar %55’den %51’e indi, Sofular %13’den %10’a, Türban %13’den %9’a, Mutluluk %57’den %52’ye, Evlilik %71’den %65’e düşerken, Ateist %1’den %3’e, İnançsızlar %1’den %2’ye çıktı.

Oysa söylemlere göre Müslümanlar için her şey daha iyiye gidecekti. Devlet ve toplum İslamlaşacak, İslamiyet yayılacak, dindar insan sayısı artacak, herkes daha mutlu ve müreffeh olacaktı.” (https://www.milligazete.com.tr/haber)

Amerikan ajanları İngiliz kolonisi olmayı arattılar. Örneğin; gazeteci Ruşen Çakır bir makalesinde söyle diyordu: “AKP zamanında İslam’a ve Müslümanlara yapılan adaletsizlik İngiliz siyaseti güden CHP yapmış olsaydı kıyameti koparırdı muhafazakâr gazeteciler bugün ise hepsi de AKP’nin zulmünü görmezden gelerek suca ortak olmaktadır.” https://medyascope.tv/2019/01/23/mucahit-bilici-ile-islamiyet-ve muslumanlarin-ozgurluk-demokrasi-adalet-gibi-kavramlarla-iliskisi-uzerine-soylesi/

Evet, dönem dönem çok ağır baskılara Müslümanlar boyun eğmedi. Afganistan’la başlayan Suriye ile devam eden katliam Müslümanları yıldırmadı, bunca uğraşlara rağmen bilakis azimlerini artırdı. Öze dönüşün yollarını aramalarını hızlandırdı. Onların demokrasilerine sempatiyle bakanlar olsa da genel olarak zillete razı olmadılar.

Müslümanlar bu halden razı olmamaları gerekirken maalesef ılımlı İslam modeli, demokrasi karışımı muhafazakârlıkla tanıştılar. Amerikan’ın açtığı beyaz bayrağı gerçek sandılar ve Amerika’nın kucağına düştüler.

Amerika çirkin yüzünü ilk defa Japonya’ya attığı bombayla dünyaya göstererek korku salmıştı. İkinci deneyimini Kore’de verdi. Yeni müttefiki başta Türkiye olmak üzere diğer ülkeleri test etti. Birçok Türk askeri Kore’de Amerikan çıkarlarını korumak için öldü. Tabi ki Türkiye bu hareketi ile Amerika’dan iyi not aldı. Karşılığında NATO’ya girdi. NATO Varşova paktına karşı kurulmuştu. Yani ideolojiler savaşı için vardı. İslam’dan sonra komünist ve kapitalizm savaşı soğuk savaş seviyesinde sürdü ve nihayetinde oda bitti. Bitiş nedeni de; Amerika Rusya’nın Afganistan’a saldırmasını fırsat bilip Taliban’a yardım etmesiyle hem Müslümanların sempatisini kazanacaktı hem de Rusya’yı dağıtacaktı ve de öyle oldu. Rusya dağıldı, Amerika azda olsa Müslümanların sempatisini kazandı. Ama bu kısa sürdü.

Şunu da vurgulamadan geçmeyelim; Müslümanlar özlerini ararken önlerine çıkan engellerden bahsetmiştik. Bazı gelişmeler Amerika ve bütün küffarın kalbinde olanı açığa çıkardı. 1995 yılı Nisan ayında NATO Genel Sekreteri W. Cleas, İttifak’ta gerçekleştirilen konsept değişikliğini açıklarken bu kuruluşun nasıl bir Haçlı ruhu ve misyonu taşıdığını şöyle anlatmıştır: “Komünizmin çöküşünden sonra yeni düşman İslam’dır. (https://www.gunisigigazetesi.net/turkiye8217nin-islam8217a-karsi-8217hacli-sefer-makale,4126.html)

Amerika her gittiği yere Türkiye’yi götürmektedir. Afganistan, Somali, Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi. Amerika’nın bu girişimleri el bette ki sömürüsüne ortak etmek için değildir. Nedeni; Türkiye İslam âleminde koçbaşı rolündedir. Ilımlı İslam modeli ancak Türkiye eliyle pazarlanabilirdi. İslam âleminde Türkiye’nin bir geçmişi vardı. Asırlarca Müslümanlara Hilafetle liderlik etmiş, kıtalar fethetmiş ağabey rolündedir. Geçmişteki rolünü günümüzde kullanmak isteyen Amerika bu yolla İslam âleminde fikri ve siyasi işlerini yürütmek istiyor.

İngiliz modeli olan baskı zulüm küfrü sevdiremedi. Fakat 90 yıllarda İngiltere menfaati bir olunca düşmanı Amerika ile beraber BOP projesini devreye soktular. Projeye göre; 22 tane İslam ülkesinin sınırları değişecek, İslam reformu yapılacak, İsraillin güvenliği sağlanacaktır. Bu projenin devreye girmesi için halkın seveceği bir şahsiyet olması lazımdır. İşte küfür bunları düşündüğü içindir ki Müslümanların içerisinde birçok kurumları vardır. Öyle ya; halkı Müslüman olan bir topluma Müslüman olmayan biri nasıl küfrü, demokrasiyi, laikliği kabul ettire bilir ki?!. Onun için halkın önce sempatisini kazanması için bir şeyler tertiplendi. Önce Menderes’le başladılar. Menderes’le İslam âlemine İsrail Yahudi’sini Filistin topraklarında bir hançer gibi saplanmasını kabul ettirdiler. İşgalci Yahudiler devlet (!) olarak kabullendirildi. Ümmetin sempatisini elinde tutması için de Menderes’le Türkçe ezandan yeniden Arapça ezana geçiş yapıldı. İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker Celal Bayar’a bu konuda şöyle diyor: “Paşam neden ezani Arapça yaptınız” deyince ne cevap vermiş; “İşte siz anlamadınız, Müslümanlar balon gibi şiştiler biz patlamasınlar diye balonun havasını aldık.https://www.aa.com.tr/tr/demokrasinin-infazi-27-mayis/milletin-adami-adnan-menderes/1157202

Yaptıkları yapacaklarının garantisidir ve yaptılar da. Yani Müslümanlar özlerini ararken önlerine çıkan bu gibi durumu n siyasi yönünü keşfedemediler. Müslümanlar Ezanın Arapçaya dönüştürülüşün iksirine kapıldıkları süreçte arkasından üstü kapalı başka şeyler geldi.  Müslümanları cezalandırmak için Atatürk’ü koruma kanunu (141,142,163) çıkartılması bunlardan bir tanesidir.

Amerika Müslümanların hassasiyetini bildiği için başka bir adamını devreye koydu. Lozan’da; “one minute” çıkışıyla İsrail Yahudi’sini karşısına çıkan Recep Tayyip Erdoğan bir anda dünya Müslümanlarının sempatisini kazanıverdi. (http://www.gunes.com/gundem/tam-9-yil-once-bugun-bir-milletin-dirilisi-basladi-egemen-guclere-one-minute-haykirisi-848188)

Tarihe daha sonra Yahudi’den özür dileyen bir lider olarak değil de zafer kazanmış bir kahraman olarak geçti. İşte Müslümanlar hiç bir liderde görmedikleri heybeti Erdoğan’da gördüler. Hemen hakkında birçok methiyeler düzdüler. Ümmetin sempatisini kazandı, mazlumların yanında gözüktü. Böylece Müslümanlar Erdoğan gibi olmayan liderlerini eleştirmeye başladılar. Buda Erdoğan’a bazı kazanımlar getirdi. Ve Erdoğan bunları fırsata çevirmesini bildi. Bir doğru bütün yalanları kapatır oldu. Dünya Müslümanları her yapılanın her söyleneni doğru sanır oldular. Bundan dolayı da Müslümanlar zillette olmayı kahramanlık sayıyorlar.

Müslümanlar istenen kıvama gelmiş, ajanlar sayesinde demokrasi, laiklik sevilmiş ve toplumca benimser olmuştur. İktidarlara artık muhafazakârlar gelmeye başlamıştır. Yani İngiltere’nin egemenliği başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede bitmiş yerine Amerikan egemenliği başlamıştır. Böylece artık İngilizlerin çizmiş olduğu haritaları değiştirme zamanı da gelmiştir. İlk değiştirme Irak işgaliyle başlanmış oldu. Amerika bu planlarını yürütmek için de “Ya bendensiniz ya da onlardan” diyerek dünyaya terör estirerek korku saldı. Makamını kaybetmekten korkanlar Amerika’ya “emrindeyiz” diyerek bağlılıklarını bildiriyorlar. Kendi halklarına da “ya benimlesiniz ya da terörle” diyerek cezalandırıyor. Böylece istenen ne varsa gerçekleşmiş oluyor. Bütün bunların eseri olarak ta Afganistan, Irak, Libya yemen Suriye, Tunus, Cezayir ve birçok ülke kan ve gözyaşları altında.

Amerika bunları yaparken yalnız değildir, yanında bulunan bazı ülkeler var. Örneğin; Türkiye ve Erdoğan var. Çünkü Erdoğan 2000’li yıllarda verdiği söz karşılığında büyük ödül olarak BOP eş başkanlığını aldı. İşte bugün bu gözyaşlarının arkasında BOP vardır. BOP birçok ülkeyi yaktı, yıktı, kan ve gözyaşı getirdi.

Bu olayların bir tuzak olduğunu gören samimi Müslümanlar bunun farkına vardılar ve Suriye devrimiyle kaybolan özlerini bulabilmek için gayretlerini ortaya koydular.  Hilafet devletinin olmazsa olmaz olduğunu ümmete duyurmaya çalıştılar. Duyurdular da… Dünyanın bütün ülkelerinden Müslümanlar Suriye’ye akın ettiler emperyalistlere karşı savaşmaya gittiler. Müslümanların özlerine olan samimiyetinden korkan, kendileri için büyük tehlikeyi gören Amerika ve ajanları gecikmeden devreye girdi. Amerika Afganistan’da yaptığı oyunu Suriye’de de yaptı. Afganistan’da Rusları yenmek için Taliban diye bir örgüt oluşturdu ve işi bitince yok etti. Suriye’de de İşid diye bir örgüt kurdu, piyasaya İslam devleti adı altında sundu ve Müslümanlara büyük darbe vurdu. Afganistan’da savaşmaktan ağzı yanan Amerika Suriye’de masaları kullandı. Para Suud, Katar ve diğer Arap ülkelerinden geldi. İhanetin büyüğü Türkiye ile gerçekleştirdi. İran, Rusya ve müttefikleri ile de yaktı-yıktı. Suriye’yi yerle bir ettiler.

İşte BOP’un niçin kurulduğu ortada, Eş Başkan’ın kime çalıştığını da âyan-beyan… Amerika’nın planı ajanları sayesinde tıkır tıkır çalışıyor.

Evet, İngilizler inkılaplar adına milyonlarca Müslümanı yok ettiler.  Ama Müslümanlar yine de özlerine sahip çıkmaya çalışıyorlardı. Ta ki muhafazakâr parti ve liderler iktidara gelene kadar. Fakat iktidar koltuğuna oturan abdestli, namazlı, takkeli (bizden olmayan ama bizden gibi gözüken) liderler olunca iş değişti. Bunlar Müslümanlara izzetlerini kaybettirdiler, demokrasi, laiklik adına İngilizlerin yapamadığını sevdirerek yaptılar. Bunu da Erdoğan gibilerle başardılar. Erdoğan; “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız.” (https://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-dan-dunya-kadinlar-gunu-programinda-aciklamalar-1868148) diyerek Amerika’nın ılımlı İslam modelini hayata geçirmiş oldu.

Erdoğan ve onun gibiler özünü arayan Müslümanlara engel oldular. Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını dost ilan ettiler. Kısacası Müslümanların arayışlarına engel olmak için her türlü oyun oynandı ve bunda da kısmen başarılı oldular.

İşte küfür tek millettir, menfaatleri bir olursa İslam’a karşı hepsi birdir ve hemen dost oluverirler.

Allah’ın izni ile Hilafet artık uzaklarda değil. Onun esintisi âlemin üzerine düştü. Onlar BOP gibi nice planlar kursalar da hepsi yok olmaya mahkûmdur. Müslümanlar özlerinden bir parça olan Hilafeti artık solumaya başladılar. Hilafet olmadan öze dönüş olmaz, dünya ve ahiretleri kurtulmaz.

Müslümanların hem Allah’ın indindeki mesuliyetlerinden kurtulmaları, hem de dünyadaki şu zilletten kurtularak izzete kavuşmaları ve böylelikle dünya ve ahirette kurtulanlardan, ebedi saadete kavuşanlardan olmaları için, İslâm nizamını yeniden hayata hâkim kılacak ve Allah’ın hükümleriyle hükmedecek olan Hilâfet devletinin kurulması için ihlasla çalışmaları, mücadele etmeleri şarttır. Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“De ki, babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan Rasulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise Allah’ın emrinin (dünyada belaların ve ahirette azabın) gelmesini bekleyin. Allah fasık kavmi (Allah’tan ve Rasulünün ve onun yolunda cihad etmekten başka şeyler tercih eden yoldan çıkmış, sapmış kavmi) hidayete erdirmez.” (Tevbe 24)

Mehmet Fanidar

Ayrıca...

bu-ramazan-ayi-hilafetsiz-gecen-son-ramazan-olsun

Bu ramazan ayı hilafetsiz, buruk geçen son ramazan olsun

İslam, hayat dolu bir nizamdır. Onda durgunluk, diğer dinlerdeki gibi kapalılık söz konusu değildir. Hayatın …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir