Haber:
Türkiye güçlerinin “Barış Pınarı” operasyonu ile Tel Ebyad’a saldırması ve ölenlerin ve yerinden edilmiş insanların sayılarının artış göstermesi ile Türk Savunma Bakanlığı’nın Çarşamba günü “Barış Pınarı” harekâtının başlamasından bu yana Kürt güçlerinin saflarında ölenlerin sayısının 342’ye ulaştığı şeklindeki açıklaması çakışmaktadır.
Öte yandan, Suriye Demokratik Güçleri, Türk askeri operasyonunun başlamasından bu yana 29 üyesinin öldürüldüğünü itiraf ettiği gibi Türkiye’nin bombalaması sonucu dokuz sivilin öldürüldüğünü de vurguladı.
Türkiye güçleri ile Suriye Muhalif Silahlı Kuvvetleri daha önce Suriye’de sekiz kilometre derinliğe ulaşmalarının yanı sıra Tel Abyad ile Ras el-Ayn çevresindeki 15 köyün kontrolünü ele geçirmişti.
İnsani olarak Birleşmiş Milletler, Suriye’nin kuzeyinde üst üste üç gün boyunca devam eden askeri operasyonların, yaklaşık 100.000 insanın evlerinden göç etmesine neden olduğunu vurguladı. (El-Cezire – Ajanslar)
Yorum:
Müslümanların Allah’ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini unutarak düşmanlarına hizmet etmek için birbirleriyle savaşmaları gerçekten üzücüdür:
إذا التقى المسلمان بسيفيهما فالقاتل والمقتول في النار
“İki Müslüman kılıcıyla karşılaştığında, öldüren de ölen de cehennemdedir.” Denildi ki: Ey Allah’ın Resulü! katili anladık da, ya maktul niçin cehenneme gider? Dedi ki:
لأنه كان حريصاً على قتل صاحبه
“Çünkü, o da -bütün gücüyle- arkadaşını öldürmek için çaba gösteriyordu.”
Yine bazı Müslümanların Kürtlere karşı işlediği suçlardan dolayı Erdoğan’ı desteklemeleri de üzücüdür. Zira Allah, elini Müslümanların kanına bulaştırmayı yasaklamıştır. O halde neden elini ve kalbini ona bulaştırıyorsun?! Çünkü bir münkere razı olan da ona ortak olan gibi aynı günahı ve aynı cezayı hak etmektedir…
Ayrıca bazı Müslümanların, iki, üç ve daha fazla ölümcül hatalı hareketlere ve davranışlara düşüp bunları tekrar etmesi gerçekten üzücüdür.
Kürtler eskiden beri aynı hatayı yaptılar, ancak hatalarından da ders almadılar ve bu ülkelerin çıkarlarını ve isteklerini gerçekleştirmek için sadece bu ülkelerin elinde istedikleri gibi oynadıkları bir oyuncak olarak kaldılar. Dolayısıyla onlar, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından bu yana, kendilerine aldatmadan başka bir şey vaad etmeyen ve temenni de bulunmayan aldatıcı devletlerden yardım istediler. Aynen Lozan Konferansı’nda kendilerine özerklik ve bağımsızlık sağlayıp sonra onları terk eden İngiltere’nin onlara yardım etmesinde olduğu gibi. Sonra İngiltere, Irak’a baskı uygulamak ve İngiltere’ye bağlı monarşiyi yok eden Cumhuriyet sistemine saldırmak için onları kullandı ve ardından da 1975 yılında onları terk etti.
Sonra Amerika onları DAEŞ ile savaşta kullandı, ardın da onları öldürmek ve yok etmek için çalışan Türkiye’ye bıraktı.
Kafir sistemlerin yanında izzet arayanlar sadece zilletlerini artıracağı gibi onlardan yardım talep edenler de sürekli hezimete uğrayacaklardır.
Kürtler, Amerika’nın kendilerini terk edip Türkiye’nin de kendilerine saldırmaları durumunda DEAŞ mahkumlarını serbest bırakmakla tehdit ettiler ve gerçekten de onları serbest bıraktılar.
Görünen o ki Kürt liderler, kendi halklarına karşı düşmanlarıyla işbirliği yapan yöneticileri olan ülkelerle gizli anlaşma yapıyorlar. Nitekim Türkiye’nin onlara saldırdığı ve Amerika’nın da kendilerini terk ettiği bir sırada onlar, Amerika’nın sağladığı ağır silahlarla değil, hafif silahlarla savaşıyorlar. Bu ise bir yandan Kürt hainlerin kendilerini Suriye rejimine iade etmeleri için Türklere darbe indirmeyi ve diğer yandan da Avrupalıları korkutmak için IŞID unsurlarını serbest bırakmayı kabul ettiklerini göstermiyor mu?
Moskova, diyalog ve Esed’in kucağına geri döndürmek için Suriye Kürt Demokratik güçlerinin yolunu açmaya hazırlandı.
Ayrıca İran Cumhurbaşkanı şunları söyledi: ABD kuvvetleri bölgeyi terk etmeli ve Kürt kuvvetleri de Suriye ordusunun yanında olmalıdır.
DEAŞ’a gelince; Amerika Avrupa’ya onların vatandaşlıklarını kabul etmelerini teklif etti ancak Avrupa onları kabul etmeyi reddetti. Bu yüzden Avrupa’yı tehdit etmek için onların serbest bırakılması ve başka bölgelerde kullanılması süreci kaçınılmaz olmuştu.
Ayrıca Türkiye, 3.6 Milyon Suriyeli mülteciyi geri göndermeye çalışıyor ki böylece 30 kilometre derinliği ve 460 kilometre uzunluğu olan bir alanda Türkiye ile Kürtler arasında bir engel olsunlar.
Savaş uluslararası gizli anlaşma ile gerçekleşti. Zira Türkiye, Çarşamba günü ABD, Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, NATO ve BM Genel Sekreteri’ne operasyon hakkında bilgi verirken, birkaç Arap ve Avrupa ülkesi operasyonu reddettiler.
Yine Suriyeli grupların, Müslümanlara karşı savaşmaları için kendi tasarrufu altında olmaları amacıyla kendilerini silahlandıran ve finanse eden Türkiye rejiminin silahlı askerlerine dönüşmek adına mücrim rejimi devirmek ve Allah’ın şeriatını uygulamak için ortaya çıktıkları hedefi terk etmeleri de üzücüdür.
Devrimin başlangıcında Allah Azze ve Celle adına muhlis bir şekilde çıktıkları için zafer onlara çok yakındı. Ancak onlar, sınav karşısında sebatkar olamadılar ve kirli siyasi paranın bataklığına düştüler. Bu yüzden zafer onlardan uzaklaştı ve ardında da rejimin ve yeryüzünün zorbaları karşısında zillete düştüler.
Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya şikayet;
Allah’ım, Müslümanlara hakkı hak olarak göster, ona uyanları rızıklandır, onlara batılı batıl olarak göster ve ondan kaçınanları rızıklandır. Allahumme Amin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Necah Sebatin