İSLAMÎ İNTİFADANIN KÜRESEL STRATEJİK MİSYONU Tarih boyunca halklar ve ümmetler, çeşitli sebeplerden ötürü farklışekillerdegerçekleştirdikleri birtakım başkaldırılarla insanlık tarihine damgalarınıvurmuşlardır. Bunlar, ya çıkar çatışmalarından ya da insanoğlunun hayatına yön veren ve kendilerinden nizamların çıktığı aklı akidelerden hangisinin hayat sahasına tatbik edilmesi gerektiği hususu üzerinde ortaya çıkan anlaşmazlıklardan ötürü meydana gelmiştir.
Mevzubahis başkaldırılara, genel mahiyette intifada adı verilmektedir. İntifada sözlükte; silkinmek, ayağa kalmak ve başkaldırmak anlamlarına gelmektedir. Fikren düşüşte olan, ilmen gerileyen, yönünü ve hayattaki asıl gayesini unutan toplumlar ve ümmetler genellikle içgüdüsel bir reaksiyon göstererek silkinmek, ayağa kalkmak ve kendi vahim durumlarına karsıbaşkaldırmak için harekete geçerler.
Toplumların ve ümmetlerin tarihteki bu intifadaları, kendi haklarınıçiğneyen her türlü dış etkene karşıgerçekleştirilmiş olmakla birlikte aynı zamanda kendilerine ait olan hakların sömürülmesine sebep olan, düşünmemetodlarını bozarak fikren onlarıdüşüşe sürükleyen, ilmen onları gerileten, onların yönlerini saptıran ve hayattaki asıl gayelerini ifsad eden bozuk ideolojilere karşı da gerçekleştirilmiştir.
İnsanlık tarihinin en önemli intifadaları, Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın yüce Kitabı Kur’an-il Kerim’de çokça zikredilmiştir. Nitekim bu intifadalar, Kur’an’ın ifadesiyle “kıssa” olarak isimlendirilmişlerdir. Kur’an’daki kıssalar, meydana gelmiş olaylarıanlattığı için “gerçek kıssa’lardır:
إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ
“İşte(İsa hakkındaki) “gerçek kıssa” (el-kasasu’l-hakku) budur.” (Âl-i İmrân, 62).
Ayrıca, RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘in şahsında bütün insanlığa hitaben, Kur’an’ın vahyedilişinin bir sebebininde geçmiş toplumların diriliş ve uyanış haberlerinin anlatılmasının olduğu bildirilmektedir:
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَذَا الْقُرْآنَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ
“(Ey Muhammed!) Biz sana bu Kur’an’ıvahyetmekle (geçmiş toplumların haberlerini) en güzel şekilde sana anlatıyoruz. Gerçek su ki; Sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmiyordun.” (Yûsuf, 3)
Kur’an, kıssaların gerçeğinianlattığı, yani insanlık tarihinde meydana gelmiş olaylarıanlattığı için ondaki kıssalara hikâye denilmez. Çünkü hikâye; meydana gelmemiş fakat vukua gelmesi muhtemel olayları temsil yoluyla anlatır. Kur’an’ın anlattığı kıssalar ise, bazımüsteşriklerin iddia ettiği gibi, tarihî hakikatlerle ilgisi olmayan, sırf öğüt vermek maksadıyla söylenmiş hikâyeler değildir. Kur’an’ın anlattığı kıssalar; tarihî hakikatleri, batılın hakka karsı kadim düşmanlığını ve buna mukabil toplumların ve ümmetlerin de batıla karsı sergiledikleri intifadalarıgeçmişlerin haberleri olarak bizlere anlatılır:
كَذَلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاء مَا قَدْ سَبَقَ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًا
“Böylece sana geçmişlerin haberlerinden bir miktar anlatıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir zikir (ibret verici olaylarıtaşıyan bir kitap) verdik.” (Tâhâ, 99)
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى
“Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidâyetleriniarttırmıştık.” (Kehf, 13)
Tarihte yasamış toplumlar ve ümmetler için söz konusu olan, bugünün toplumları ve ümmetleri için de söz konusudur. Meselâ; inkârcıların ve zalimlerin acı sonları Kur’an’da, Firavun ve ordusunun denizde boğulmasına yol açan zulümleri anlatılmak suretiyle gözler önüne serilir. Yine sıkıntılara göğüs gererek, Allah’a olan iman ve tevekkülünü kaybetmeyen kimselerin, sonuçta büyük mertebelere ulaşacakları ve sabırlarının mükâfatını görecekleri Hz. Yûsuf kıssasında en güzel şekilde anlatılır.
Kur’an’da geçen kıssalarda esas gaye; “tarihî bilgi vermek olmadığı için, yer ve zaman belirtilerek teferruata girilmez. Esas gaye;“çeşitli toplumların tarihlerindeki birtakım özellikleri belirtmek, diğer peygamberlerin hayatında, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in hayatında karşılaştığı olaylara benzeyen hadiseleri açıklamak, hak ve hakikatin daima galebe çaldığını, daima üstün geldiğini göstermek, Peygamber’e ve Mü’min’lere teselli vermek, her Peygamberin karşılaşmışolduğu muhalefetin eninde sonunda yıkıldığını ve eridiğini tarihî misallerle tespit ederek Mü’min’lerin azmini kuvvetlendirmektir.”(1)
Kur’an’da zikredilen kıssalar, “Peygamber kıssaları” ifadesi ile değil, “Peygamberlerin haberleri; “Enbâü’r-rusul” tabiri ile geçer:
وَكُلاًّ نَّقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاء الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ وَجَاءكَ فِي هَذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
“Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz (ki kavmindengördüğün haksız davranışlara karsı kalbin kuvvet bulsun, ruhun açılsın). Bunda da sana hak ve inananlar için bir öğüt ve ibret gelmiştir.” (Hûd, 120)
Kur’an’da Hz. Âdem, Nuh, Hûd, Sâlih, İbrahim, İsmail, İshak, Lût, Yakub, Yûsuf, Şuayb, Mûsâ, Dâvud, Süleyman, İdris, Lokman, Zu’lkifl, İlyas, Üzeyr, Eyyub, Yûnus, Zekeriyyâ, Yahyâ, İsa Aleyhisselam, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem‘in kıssaları geçmektedir.
Geçmişlerin Haberleri: Kur’an’da;‘geçmişlerin haberleri’ (20/Tâhâ, 99) ifadesiyle; Zülkarneyn, Ashâbu’l-Kehf, Ashâbu’l-Uhdûd, Ashâbu’l-Fîl, Ashâbu’r-Ress, Ashâbu’l-Eyke, Âd, Semûd, Lût, Nuh kavimleri kastedilir.
Kur’an-il Kerim’de geçmiş Peygamberlerin haberlerinin anlatıldığı Kıssalar çoğunlukla, birer fert olan Peygamberlerin ve Onlara iman eden Ümmetlerinin batıla karşı sergiledikleri duruş ve batılın bayraktarlarına karşıgerçekleştirdikleri intifadalar olarak, RasulullahAleyhi SalatuVesselam‘ın sahsında bizlere vahyedilmiştir. İntifadaların kendilerine yapıldığı karşı tarafın “batıl” olarak lanse edilmesinin sebebi de, kesin bilgiye dayanan ilahi vahye karşı durmalarıdır. Nitekim Allah Azze ve Celle söyle buyuruyor:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
“Yoksa onlar hâlâ cahiliyye hükmüylemi yönetilmek istiyorlar. Halbuki kesin bilgiyle iman eden bir toplum için, hükmü Allah’tan daha güzel olan kimdir.” (Maide, 50)
Kesin bilgiyle iman eden bütün toplumlar ve ümmetler, intifadanın ruhunu idrak etmiş bir şekilde, kesin bilgiyi insanlara götürmek adına mallarını ve canlarını kesin bilginin sahibi Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ uğrunda feda etmişlerdir. Bu hususta Allah CelleCelaluhu söyle buyuruyor:
إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunlayapmışolduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.”(Tevbe, 111)
Kesin bilginin önemini anlayan ve o bilgiye dayanan nizamın insanoğlu için yegâne bir hayat sistemi olduğunu idrak eden insanlar, tarih boyunca bu uğurda birçok defa intifada gerçekleştirerek insanlık tarihine isimlerini altın harflerle yazmışlardır. Bunun en güzel örneğini, kesin bilgiye -Kur’an’a ve Sünnet’e- dayanan, bütün insanlık alemini kapsayan, cihan şümul (evrensel) bir yapıya sahip olan ve son din olan İslam’ın hayat sahnesine çıkısı, yükselişi ve hayata hakim oluşunda görebiliriz. İslam aynı zamanda, kesin bilgiye iman eden toplumlara ve ümmetlere intifadanın gerçekleştirilme merhalelerinin nasıl olacağını, intifadanın misyonunun ve stratejisinin ne olmasıgerektiğini gösteren yegâne bir örnektir. Nitekim RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘in hareket metodunda, intifada sürecini ve bu süreçlerde nasıl davranılmasıgerektiğini net bir şekilde görmemiz mümkündür. Çünkü O’nun metodu da, kesin bilgiye yani ilahi vahye dayanmaktadır. Bu yüzdendir ki; gerçekleştirilecek intifadanın temel stratejisinin de, RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘in metoduna göre hareket etmek olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, bu şekilde hareket etmek de bütün Müslümanlara farzdır. Bu hususta Allah Azze ve Celle söyle buyuruyor:
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızıbağışlasın.” (Âl-i Imrân, 31).
Ayrıca bu intifadanın bir kitle eliyle gerçekleştirilmesigerektiği ve mevzubahis kitlenin ne gibi özelliklere sahip olduğunu da yine Rabbimiz bizlere söyle tarif etmektedir:
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“İçinizde hayra (İslam’a) davet eden, marufu (iyiliği) emreden ve münkeri(kötülüğü) nehyeden bir hizb (kitle) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Âl-i Imrân, 104)
İslami hayatın yeniden başlatılmasına davet etmek, marufu emretmek ve münkerinehyetmek hususları yöneticileri de kapsadığı için, intifadayıgerçekleştirecek kitlenin “siyasî mücadele” vermesi gerekmektedir. Yine, Allah Subhanehu ve Teâlâ söyle buyuruyor:
ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ
“Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütleçağır ve onlarla en güzel şekildemücadele et!” (Nahl, 125)
Bu da, intifadayıgerçekleştirecek kitlenin “fikrî mücadele” ile hareket etmesi gerektiğini ortaya koyar.
İntifadaların insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu, hakkı idrak eden kesimin batılda ısrar edenlere karşı sergiledikleri bir duruşolduğunu, tarihteki intifadaların en önemli ve sahih olanlarının Kur’an’da zikredildiğini ve zikredilişlerinin temel sebeplerinin neler olduğunu, en son sahih intifadanın ise RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘ingerçekleştirdiğiİslamiİntifadaolduğunu ve bu intifadanın bütün zamanlarda tatbik edilebilir olduğunu kısaca anlatmaya çalıştık.
Günümüz dünyasında Müslümanlarındüşmüş oldukları vahim duruma karşın gerçekleştirmeyeçalıştıkları intifadalar ise herkesçe malumdur.
3 Mart 1924 yılında Hilafet Nizam’ınınbin bir hile, desise ve cebir kullanılmak sureti ile Müslümanların elinden alınmasının ardından İslami Ümmet zillete duçar kaldı. Devletleri tek iken, birçok parçaya ayrıldı. Yönetim sistemleri tek ve kesin bilgiye -Kur’an’a ve Sünnet’e- dayanan bir işleve sahip iken, nitelik ve nicelik açısından sınırlı bir yapıda olan insan aklının ortaya koyduğu laik beşeri sistemler ile değiştirildi. Bayrakları tek iken, bezden farksız ve bozuk beşeri ideolojik fikirleri yansıtan birçok bayrakları oldu. Bunların neticesinde; İslami Ümmetin hakları yenildi, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sömürüldü, kanları bir damla petrol uğrunda hiçe sayıldı, tertemiz iffetleri neciskafirler tarafından kirletildi, mübarek toprakları (Filistin gibi) kafirler tarafından gasp edildi, işkencelerle ve mukaddesatlarına yapılan hakaretlerle onurlarıçiğnendi ve onlara yapılan katliamlarla soykırımlara maruz bırakıldı…
Müslümanların karşı karşıya kaldıkları bu durumlar, onlarıçoğu kez dirilişe ve uyanışa yani intifadalar gerçekleştirmeye yöneltti. Hilafetin ilgasına tepki olarak Şeyh Said’in gerçekleştirdiği intifada, sahih intifadalara bir örneklik teşkil etmektedir. Fakat Müslümanların gerçekleştirdikleri intifadaların çoğu sahih bir işleve sahip olmamakla birlikte, sahih yapıya sahip olan intifadaların ise batılılar ya da batılıların aveneleri tarafından çalındığı ya da beşeri sistemlere devşirildiği görülüyor. Oysaki Ümmetin gerçekleştirmesi gereken intifada; İslam’ın evrensel yapısıyla bir paralellik içermesi, sahih olması için bulunduğu vakıadan etkilenmeden vakıayıdüşüncenin temel konusu olarak belirleyip çözüm için kesin bilgiye yani Kur’an’a ve Sünnet’ebaşvurulması ve en önemlisi de RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘in metodunu değişmez bir prensip olarak ele alınması hususları ile bir insicam içerisinde olması gerekir.
İslami Ümmetin bu vasıflara sahip bir intifada gerçekleştirmesiebetteki farzdır. Bir de bu intifadanın boyutunun, misyonunun ve stratejisinin ne olmasıgerektiğinibarizleştirmek gerekmektedir. Bilindiği üzere RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellemtaşıdığırisalet -ideoloji- gereği, çalışmasını bir devlet kurmakla sınırlandırmıştı. Nitekim kesin bilgiye dayanan risaleti, ancak bir devlet eliyle alemlere nur ve hidayet olarak götürülebilir. İşteİslami Ümmetin sahih intifadasının temel misyonu da bu olmalıdır. Yani Müslümanların gerçekleştirecekleri intifadanın temel misyonu, Nübüvvet minhacı (Peygamber metodu) üzere Rasidî/Hakikî Hilafeti yeniden inşa etmek olmalıdır. İntifadanın boyutu ise, İslam’ınevrenselliğiyle paralel bir yapıda olmalıdır. Yani intifadanın misyonunungerçekleştirilmesi için, küresel bir boyutta hareket edilmelidir. Ayrıca bu intifadanın temel stratejisi gereği yapılacak çalışma, fikrî ve siyasî mücadeleye dayanmalıdır.
“Rasidî Hilafet Devleti’ni kurmak” misyonunu vazgeçilmez bir prensip olarak addetmek suretiyle gerçekleştirilmesi gereken intifadanın sürecinin ve bu süreçlerde ki merhalelerin nasıl olmasıgerektiğini Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem‘in hareket metodundan almak gerekir demiştik. RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘ingerçekleştirdiği intifadanın nasıl şekillendiğiniincelediğimizde, Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem‘inbaşlattığı intifada da toplumsal bir değişim ve dönüşüm projesini kendisine esas aldığını görürüz. O Sallallahu Aleyhi Vesellembulunduğu toplumu intifada sürecinin bir parçası haline getirmek için, onların sahip oldukları fikirlerinin ve o fikirlerden kaynaklanan duygularının kesin bilginin ortaya koyduğu fikirler ve duygularla değişmesi için çalışmıştı. Zira Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem toplumun üzerine bina edildiği esasın; Akide, Akidenin taşıdığı fikirler ile duygular ve ondan (akide’den) kaynaklanan nizamlar olduğunu ortaya koyduğu projede beyan etmişti. Dolayısıyla İslami fikirler ile İslami duygular egemen olduğu ve insanlar üzerine İslami nizam tatbik edildiği zaman, fikirlerin ve duyguların sürekliliğinin ve tanzim ediciliğinin ortaya çıkacağı bir İslami toplumun vücuda geldiğini de yine aynışekilde toplumsal değişimdönüşüm projesinde beyan etmişti. Ayrıca insanlar arasında ki alâkaları meydana getirenin ancak maslahat olduğu, bu maslahat üzerinde fikirlerin birleştirilmesi, aynı çerçevede duyguların birleştirilmesi, dolayısıyla hoşnutluğun ve öfkenin birleştirilmesi ve çözüm getiren nizamın bir olması halinde muayyen bir toplumun ortaya çıkacağını da bizlere beyan etti. İşteRasulullahSallallahu Aleyhi Vesellembu şekilde, kesin bilginin batıla egemen olması için bir intifada gerçekleştirdiğini ve toplumun bu intifadanın bir parçası olması için hareket ettiğini görmekteyiz.
Yaptığımız bu değerlendirmelerden ortaya çıkan sonuç ise; İslami Ümmetin yukarıda dillendirdiğimiz zulümlere karşıgerçekleştireceği intifadanın misyonunun, kendilerini bir kalkan gibi koruyacak bir Halifeyi nasbetmek ve Hilafet Nizamını yeniden hayat sahasına ikâme etmek olduğudur. Bu intifadanın stratejisinin de, fikrî ve siyasî mücadele vermek suretiyle RasulullahSallallahu Aleyhi Vesellem‘in toplumsal değişimdönüşüm projesine göre hareket etmek olduğu görülmektedir. Yine aynışekildegerçekleştirilecek olan intifadanın boyutu da; bölgeci bir çalışma ile intifadayı sınırlandırmak değil, bir beldeden intifadayıbaşlatmak ve sonra bütün Müslümanların bu intifadaya katılımlarınısağlamak için intifadayı evrensel bir boyuta taşımak olmalıdır.
Notlar: (1- MehmedSofuoglu, Tefsire Giris, s. 97)
Hacı KAYA