Cemaat ve Hükümetin arasında uzun zamandır hissedilen uyumsuzluk ve kargaşanın boyutu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershanelerin ve özel etüt merkezlerinin kapatılmasına yönelik yasa tasarısının belli olmaya başlamasının ardından, iyice şiddetlendi.
Hükümetin medya araçları ile Gülen Cemaatine ait olan medya araçları arasında adeta medya savaşı başlamış oldu. Ardından Fethullah Gülen tarafından ard arda açıklamalar geldi. Fethullah Gülen, herkul sitesi üzerinden yayınlanan ilk dershanelerin kapatılmasıyla ilgili kanun taslağı ile alakalı yorumu şu şekilde oldu:
“Her fırsatta “kardeş” olduğunu söyleyen, aynı safta yer tutan ve hizmet erlerinin yüzüne gülen bazı kimseler tarafından bir kısım planların yapıldığı ve uygulamaya konulacağı yazılıp çiziliyor. Biz, müminlerin bu kadar kötülük yapabileceklerine ve garazlara bina ettikleri icraatla milletin geleceğine kastedebileceklerine inanmak istemiyoruz. İnanmak istemiyor ve hala “Bu işte bir yanlışlık var!” diyoruz.” (15.11.2013)
Bu tartışmalar yoğun bir şekilde sürerken ana muhalefet partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu süpriz bir şeklide ABD ziyareti gerçekleştirmiş olması akla CHP-Cemaat ve CHP-ABD yakınlaşmasını oluyor sorularını gündeme getirdi. Tayyip Erdoğan’nın has ABD adamı olmuş olması, acaba Mısır’da Muhammed Mursi örneğinde olduğu gibi tasfiye veya terbiye operasyonumu tertipleniyor sorusunu akla getirdi. Bu ziyaretin dershane tartışmalarından 15 gün sonra gerçekleşmiş olması ve CHP’nin genel başkanı düzeyinde 37 yıl sonra ilk kez böyle bir ziyareti tertiplemiş olması dikkat çeken başka bir unsur.
Kılıçdaroğlu, ABD’ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Fethullah Gülen ile ABD’ye bu seyahatinizde bir görüşme olacak mı? Partinizden bir heyet görüşecek mi?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Gündemimizde böyle bir konu yok” yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu’nun ‘gündemimizde böyle bir konu yok’ demiş olması ve görüşeceğini reddetmemiş olması, böyle bir görüşmenin olacağına bir işaret olarak yorumlanabilir. Ve nitekim öylede oldu.
ABD ziyaretinde heyette bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, havaalanında açıklamalarda bulundu. Bir gazetecinin, “Türkiye’de cemaat olarak adlandırılan grubun temsilcileriyle bir araya geldiniz. O görüşme nasıl bir havada geçti?” sorusunu Loğoğlu, şöyle cevapladı:
“Keşke o görüşmede basın da olsaydı. ABD’de ağırlığı olan bir sivil toplum kuruluşu. Bu grubun davetini kabul etmemek için bir neden yoktu. Türkiye’de tartışılan cemaatle ilgili konular uzaktan yakından gündeme gelmedi. ABD’de bu grubun alt kuruluşları var. Kongre üyeleri, iş dünyası ve başka alanlardaki kişilerle yaptıkları faaliyetleri anlattılar. Bu konuda brifing verdiler. Son bölümde de özellik dış politika bağlamında bazı sorular sordular. Genel başkanımız da onları yanıtladı.“
Loğoğlu, “Dershanelerin kapanmaması konusunda bir destek istediler mi ya da siz seçimlerde onlardan destek istediniz mi?” sorusuna, “Dershanelerin d’si bile gündeme gelmedi. Biz zaten destek aramak için gitmedik. Davet ettiler, görüşmeye gittik. İnsani bir sohbet oldu” yanıtını verdi.
Bu açıklamalardan CHP-Cemaat yakınlaşmasının gerçekleştiğini görmemiz mümkün. Konuyu Gezi olaylarına ve hatta seçim ile ilişkilendirilmiş olması yine bunu çağrıştıran başka bir ayrıntı.
CHP’nin ABD ile yakınlaştığını çağrıştıran Loğoğlu’nun şu cümleleri ise yine oldukça ilginç:
“Amerikalılar, ilk defa CHP’yi genel başkan düzeyinde, onun ağzından, onun görüşleriyle, onun ifadeleriyle tanıma fırsatını buldular. Ve anladılar ki, Türkiye’de sadece iktidar partisinden müteşekkil bir tablo yok. Ona alternatif olan ve onun dışında, onun yarattığı sorunlara ilişkin düşünce ve çözüm önerileri de olan bir siyasal parti varlığını ve bir siyasal parti başkanının ilkesel duruşunu gözlemlediler.”
Sanki AKP’ye alternatif olmanın gayret ve uğraşının içinde olduğunu ve ABD’yi ikna etmenin yollarını arıyormuşçasına bir CHP portresini görüyoruz. Yine devamında Loğoğlu şunları dile getirdi:
“Genel başkanımızın verdiği cevaplar onlar üzerinde çok ciddi etki yaptı. Yeni CHP ve genel başkanını ilgiyle karşıladılar. Bu ziyaretten memnunuz. Kapsamlı, derinlemesine görüşmeler yapıldı. Bütün temaslar sonucunda ilk defa Türkiye’nin iktidar partisinden ibaret olmadığını, iktidara talip bir CHP olduğunu gördüler. ‘Çok geç geldiniz. İyi ki geldiniz. Zamanı önemli. Sizi sık sık burada görmek istiyoruz’ dediler.“
Artık bu açıklamadan sonra ABD-CHP ve hatta Cemaat arasında bir alakanın var olduğunu ve onlarca bir tezgahın kurulduğunu görmek mümkün. Yine Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisinde, 1996’da Erdoğan’ı liderliğe hazırlayan, 2000’de de “Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan politikasını yazan CIA’nın ünlü ismi eski Ankara Büyükelçisi Abramowitz’le basına kapalı bir toplantı yapması yeterince ilginç.
Bir başka ayrıntı ise Kılıcdaroğlu’nun İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Sir Peter Westmacott ile bir araya gelmiş olması ve Westmacott’un konutunda kendisiyle kahvaltıda basına kapalı olarak buluşması.
Sir Peter Westmacott’u biraz tanıyalım. Peter Westmacott AKP iktidarının ilk 4 yılında Ankara’da Büyükelçilik yaptı. Babası 1. Dünya savaşından sonra Ortadoğu haritasını cetvelle çizen ekipten birisi idi. Bu İngiliz siyasetçinin babasına isnaden yapmış olduğu şu açıklamada gerçekten de biz Müslümanların şuan ki konumunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor:
“Artık babamın bir zamanlar cetvelle çizdiği Ortadoğu haritasındaki sınırların dağılması, silinmesi, yeniden çizilmesi süreci başlamıştır”.
Oğul Westmacott yeni Ortadoğu haritasını şöyle tarif ediyor: “Yeni sınırlar aynı mezhep, aynı etnisiteden olanların yaşam coğrafyalarına çerçeve olacak. Farklı inançların, mezheplerin, etnisitelerin aynı sınırlarda yer aldıkları cetvelle çizilmiş devletler geçerliliğini yitirmekte”.
Evet, daha sonra ABD-CHP-Cemaat planını devreye sokmak için düğmeye basılıyor ve 17 Aralık 2013 tarihinde Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu diye adlandırılan büyük çaplı bir operasyon yapılıyor. Bu operasyonun ilginç olan yönü ise İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın oğulları, üst düzey bürokratlar ve ünlü işadamlarının gözaltına alınmış olması. Yapılan operasyonda hükümettin ve ona bağlı olan devlet birimlerinin bunda haberdar olmaması ilgi çeken bir başka mesele.
Buna karşı hamle olarak hükümette emniyet ve değişik birimlerde görevden alma veya yeni atamalar gerçekleşti. Bu arada gözaltına alınan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan‘ın evinde ayakkabı kutularına konulmuş 4,5 milyon dolar nakit para bulunduğu bildiriliyor.
Hükümetin yolsuzluk ve rüşvet operasyonu karşısında göstermiş olduğu refleks ile alakalı F. Gülen’in şuana kadar yapmış olduğu tavırlarından farklı olarak çok şiddetli bir şekilde beddua etti. Yürütülen operasyonla ilgili kendilerine yöneltilen eleştirilere cevap veren Fethullah Gülen, ‘İlk kez bunları söylüyorum’ diyerek başladığı konuşmasında öyle bir beddua etti ki…
“Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar, Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin.”
Şimdi insan gerçekten bu sözleri sarfeden bu zatın evvelce İsrail, Papa veya komünist Gezi eylemcileri için sarfetmiş olduğu söylemleri ile kıyasladığında gerçekten de hayret etmemiş olmaması mümkün değil. Yine Müslümanları katleden ve yıllardır zulmeden onlarca hain yönetici hakkında, örneğin Beşşar, Kerimov veya gebermiş olan Kaddafi hakkında buna benzer bir demeç verdiği bilinmiyor.
Tüm bu çatışmalar karşısında Tayyip Erdoğan’ın hükümet elden mi gidiyor endişesi ve korkusu salmış iken ve karşısında bulunan F. Gülen cemaatinin menfaat ve derin yapılanma hırsı, sadece kafir batı ülkelerini sevindiriyor. Olan yine biz Müslümanlara oluyor ve akıllanmayan biz Müslümanlar bu şekilde devam ettikçe bu ve benzeri olayların devam etmesi mümkün görünüyor.
Rabbim Müslümanların bulunmuş oldukları bu gafletten tez zamanda uyanmalarını ve Kur’an ve Sünnet’in buyurmuş olduğu şeri devletimiz olan ikinci Raşidi Hilafet Devleti bizlere nasip ve müessir eylesin. Allah (c.c.)’nun şu kavli ile konuma son vermek istiyorum:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini anın. Hani siz birbirinize düşmandınız Allah gönüllerinizi birbirine yaklaştırdı da O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz Allah sizi oradan kurtardı. Doğru yola erişmeniz için Allah size ayetlerini böyle açıklıyor.” (Ali İmran:103)
Kardeşiniz Mehmet Aydın