Home / News / HABER / DAVA / Terörist Değil Müslümanım
islam devleti default

Terörist Değil Müslümanım

Suçum İslami içerikli bildiri dağıtmak.

“Ben terörist değil Müslümanım” diyen Marşap “Hizb-ut Tahrir davalarında bilakis cezalar ağırlaştırılıyor. Çözüm süreci adı altında KCK’lılara bile gösterilen muamele biz Müslümanlardan esirgeniyor” dedi.

47 yaşında 3 çocuk sahibi bir baba, çevresi tarafından sevilen 24 yıllık saygın bir esnaf, karakolun önünden geçmemesine, mahkeme yüzü görmemesine rağmen terörist olarak damgalanıp yargı zulmüne maruz kalmış bir mağdur; Musa Marşap.

BEN TERÖRİST DEĞİL, MÜSLÜMANIM

Rasulullah sav’in metodunu takip ederek silahlı mücadeleyi kesinlikle benimsemeyen bir kitle olan Hizb-ut Tahrir’de terör denilecek ne silah, ne baskı, ne de cebir bulunmadığını belirten Musa Marşap; “Bugün Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında terör olarak tanımlanan hiçbir faaliyetim yok. Ama yargılamalara baktığımız zaman Hizb-ut Tahrir terör örgütüdür” diyor.

SUÇ; BİLDİRİ DAĞITMAK, DELİL; İSLAMİ KİTAPLAR

Suçunun bildiri dağıtmak, Hilafet’i istemek, delillerin ise; İslami kitaplar, ayet, hadis notları aldığı ajandası olduğunu belirten Musa Marşap, şöyle devam ediyor: “Ayrıca suçum 2005 yılında İstanbul’da Hizb-ut Tahrir tarafından yapılan basın açıklamasında tekbir getirmek, lailahe illallah demekti.”

ERGENEKONCULAR SERBEST HİZB-UT TAHRİRLİLER İÇERİDE

Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’nın Hizb-ut Tahrir’in bugüne kadar silahlı bir eylem ve mücadelesinin olmadığına dair raporlar yayınladığı halde Ergenekoncular, KCK’lılar tahliye edilirken, Hizb-ut Tahrirlilerin cezaevine atıldığını belirten Musa Marşap; “Hizb-ut Tahrir davalarında bilakis cezalar ağırlaştırılıyor. Çözüm süreci adı altında KCK’lılara bile gösterilen muamele biz Müslümanlardan esirgeniyor” diyor.

‘Hizb-ut Tahrir’e yapılan yargı zulmüne dur de’ kampanyası kapsamında; ‘Ben terörist değil, Müslümanım’ videosuyla dikkatleri üzerine çeken Musa Marşap ile arkadaşımız K. Bahaeddin Carda neden terörist olmadığını ve kendisine yapılan yargı zulmünü konuştu:

-Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 Adım Musa Marşap. Ankara Keçiören’de yaşıyorum. 47 yaşında 24 yıllık esnafım. 24 yaşında hem çalışıp hem okuyan bir oğlum, 19 yaşında ilahiyat öğrencisi bir kızım ve 11 yaşında İmam Hatip’e giden bir oğlum var.

 BEN TERÖRİST DEĞİLİM

-Neden ‘Ben terörist değil, Müslümanım’ başlıklı bir video çektiniz?

Bu videoyu bir Hizb-ut Tahrir’li olarak sesimi devlete, yargıya, insanlara duyurmak ve ‘Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmüne dur de’ kampanyasına destek olmak için çektim.

 SUÇUM İSLAMİ İÇERİKLİ BİLDİRİ DAĞITMAK

-Bir Hizb-ut Tahrir’li olarak yargı tarafından nasıl bir zulme maruz kaldınız?

Ben Hizb-ut Tahrir üyesi olmak suçlamasıyla 3-4 sefer yargılandım. Yargılanma nedenim olarak gösterilen eylemim ise camilerde beyan dağıtmaktı. İçeriğinde İslami tebliğ cümlelerinin bulunduğu aynı zamanda yaşanan toplumsal, siyasi vb problemlerin çözümünün Hilafet olduğundan bahseden beyanlardı bunlar.

SABAHIN 6’SINDA OPERASYON

-Sonra süreç nasıl gelişti?

2004 yılında 3 sefer arka arkaya yakalandım. O dönem Cuma namazı çıkışlarında beyan dağıtıyorduk. Farklı camilerde 3 değişik zamanda alındım ve üçünde de savcı tarafından serbest bırakıldım. Çünkü o dönem AB Uyum Yasalarından dolayı Hizb-ut Tahrir terör kapsamından çıkarılmıştı. Tabi son bırakılışımda savcı tarafından Hizb-ut Tahrir’in yeniden terör kapsamına alındığını öğrendim. Daha sonra sabah saat 6 gibi evimden alındım ve tutuklanarak cezaevine gönderildim.

4 DOSYA 22,5 AY CEZAEVİ

-Cezaevinde ne kadar kaldınız?

4 dosyam var, 22,5 ay cezaevinde kaldım. Yine 22,5 ay cezası olan bir dosyamda Yargıtay’da. Ayrıca terör örgütü propagandasından aldığım bir ceza da var.

AMACIM İNSANLARA İSLAMİ BİR ÇÖZÜM SUNMAKTI

-Bu beyanları dağıtmaktaki amacınız neydi?

 İnsanlara İslami bir çözüm sunmaktı. Cumhuriyet kurulduktan sonra Müslümanların zihinlerinden silinen Hilafet kavramını gündem etmek, ümmetin kurtuluşunun Hilafet’te olduğunu ifade etmekti.

HİZB-UT TAHRİR’DE NE SİLAH, NE BASKI, NE DE CEBİR OLUR

-Peki, üyesi olmakla yargılandığınız Hizb-ut Tahrir nedir? Ne yapar?

Kısaca belirtecek olursam; 1953 yılında kurulmuş Allah’ın indirdikleriyle hükmedecek bir devlet kurmak amacı taşıyan, dünyanın 50 küsür ülkesinde faaliyet gösteren, Rasulullah sav’in metodunu takip ederek silahlı mücadeleyi kesinlikle benimsemeyen bir kitledir. Onun için Hizb-ut Tahrir’de ne silah olur, ne baskı olur, ne de cebir olur. Yani bugün Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında terör olarak tanımlanan hiçbir faaliyeti Hizb-ut Tahrir’de göremezsiniz. Ama yargılamalara baktığımız zaman Hizb-ut Tahrir terör örgütü olarak yargılanır. Örneğin, yargılamalar esnasında mahkeme salonuna gelen yakınlarımızın kapıda ‘Hizb-ut Tahrir silahlı terör örgütü davası’ yazdığını görerek görüşe geldiklerinde bize bildirmeleri beni çok şaşırtmıştı. Çünkü benimle birlikte yargılanan onlarca arkadaşımdan hiçbirinde ne silah bulundu ne de benzer bir şey.

EMNİYETİN LEHTE RAPORLARI VAR

Ayrıca devletin kurumlarından Emniyet Genel Müdürlüğü, Hizb-ut Tahrir’in bugüne kadar silahlı bir eylem ve mücadelesinin olmadığına dair rapor yayınladı. Hatta emniyetin terör listesinde Hizb-ut Tahrir’in adı yoktur. Aynı şekilde İçişleri Bakanlığı’nın da benzer raporları var. Fakat burada benden çok çevreme, yakınlarıma korku vererek ‘sizin yakınınız silahlı terör örgütü üyesi’ mesajı verilmek isteniyordu.

DELİL İSLAMİ KİTAPLAR, AYET, HADİS NOTLARI

-Terör suçlaması için ciddi delillerin olması gerekli değil mi? Sizi suçladıkları deliller nelerdi?

 Dağıttığım beyanlar, İslami kitaplar, ayet-hadis notları aldığım ajandam. Ayrıca 2005 yılında İstanbul’da Hizb-ut Tahrir tarafından yapılan basın açıklamasında tekbir getirmek, lailahe illallah demekti suçum. Hatta bundan dolayı mahkeme İstanbul’da görülüyor diyerek Kandıra F Tipi Cezaevi’ne gönderildim. Ağır Ceza ve Asliye Hukuk arasında gidip gelen uzun yargılama sürecinden sonra ceza aldım. Polislere, savcılara, hakimlere defalarca anlatmamıza, onlar da çok iyi bilmesine rağmen terörle yargılandım ve terörist damgası yedim.

 NE POLİS YÜZÜ BİLİRDİM NE DE MAHKEME

-Daha önce herhangi bir suçtan dolayı karakola gittiniz mi? Ceza aldınız mı?

 Hayır kesinlikle. Ne polis yüzü bilirdim ne de mahkeme. Ben 24 yıllık elektronik üzerine çalışan bir esnafım. Çevresinde sayılan, sevilen, itibar edilen insalardanım. Onca şeyler yaşamama rağmen halen öyleyim elhamdulillah.

 ‘BU ADAM GERÇEKTEN, ADAM GİBİ ADAM’

-Yargılanma ve cezaevi süreçlerinden sonra çevrenizdeki insanların size tepkisi nasıl oldu?

 Terörist damgası yediğim için küçük bir azınlıkta olsa bazı insanlar çevremden uzaklaştı. Selamı bile kesenler oldu. O dönem cezaevine girmeden önce dini konularda sohbet ettiğimiz imam arkadaşım bile yolunu değiştirip dükkanımın önünden bile geçmedi. Fakat tam tersi durumlarda oldu. Bir gün bir müşteri ile dükkanda alış veriş esnasında pazarlık ediyorduk. O müşteri bana ‘bak kardeşim ben seni tanıyorum ve seviyorum sen iyi bir insansın bu fiyatı böyle yap’ dedi. Öyle söyleyince ben anladım ki, bu şahıs beni gıyabımda tanıyor ve seviyor. Bu çok hoşuma gitmişti. Yine bu son günlerde yaşadığım bir örnekte, müşterimin biri dükkanın kalabalık benim de meşgul olduğum bir sırada diğer müşterilere beni işaret ederek; ‘daha geçen sefer terzinin dükkanında dokuz-on kişi oturduğumuzda herkes aynı şeyi söyledi; bu adam gerçekten, adam gibi adam…’ dedi. Bunu duyduğumda gerçekten onurlandım. Yani böyle şeyler de yaşadım.

İŞİMİN DÜZENİ BOZULDU

-Peki, sonuçta esnafsınız bir aileniz var. Ne gibi mağduriyetler yaşadınız?

İşimin düzeni bozuldu. Şimdi tek başına çalışıyorum. Halbuki yanımda çalıştırdığım insanlar vardı. O dönem hem cezaevinde olduğum süre hem de Yargıtay tarafından onanan dosyam nedeniyle gidip teslim olmayışımdan dolayı işimin başında olamamam nedeniyle zorluklar çektim.

ADAM ÖLDÜRSEM; ‘YAPTIM BİR HATA’ DERDİM

-Nasıl yani?

İnsan inanmadığı bir şeyi yapmak istemiyor. Mesela ben adam öldürüp; ‘yaptım bir hata ya da bu hak etti yaptım. Gidip cezamı çekeyim’ diyeceğim bir şey yapmadığım için mahkeme kararının Yargıtay tarafından onanmasından sonra gidip teslim olmayı düşünmedim. Böyle olunca kaçak durumuna düştüm. Her ne kadar bir Müslüman olarak cezaevi ortamını bir medreseye çevirerek değerlendirseniz dahi orası kalınacak bir yer değil. Böyle olunca düzenim bozuldu, evimin nafakasını çıkaramaz oldum. Patronluk yapmış biri olarak gidip başkalarının yanında ağır işlerde çalıştım.

AKRABALARIMDAN DAİMA DUA ALDIM

-Aileniz ve yakın akrabalarınızdan destek gördünüz mü?

Ailem daima yanımda ve destekçimdi. Akrabalarım ise beni çok iyi tanırlar, şahsiyetimi bilirler ve severler. Dolayısıyla onlardan daima dualar aldım. Allah razı olsun ben cezaevindeyken akrabalarımın yardımı oldu. Ben cezaevindeyken üniversite okuyan büyük oğluma amcam harçlık gönderiyordu. Kayınbiraderim aynı şekilde destek oldu.

BEN TERÖRİST OLSAYDIM KOMŞULARIM BENİ BU EVDE BARINDIRMAZLARDI

-Komşularınızın bu olaylar karşısında size tepkisi nasıl oldu?

Komşularım, ailem cezaevine ziyarete geldiği zaman sürekli dua ettiklerini söyleyerek ‘biz onu seviyoruz, yaptığı işi destekliyoruz, biz yapamıyoruz’ şeklinde selamlar gönderirlerdi. Ben 13-14 senedir bu evde oturuyorum. Bu süre zarfında cezaevine girdim çıktım. Onlar beni fikren, zikren tanıyorlar, biliyorlar. Eğer ben terörist olsaydım komşularım beni bu evde barındırmazlardı.

ERGENEKONCULAR SERBEST HİZB-UT TAHRİRLİLER İÇERİDE

-Son dönemde müebbetle yargılanan Ergenekon, Balyoz vb davalarından tahliye olanlara rağmen Hizb-ut Tahrirli Müslümanların binlerce yılla yargılanıyor ve cezaevine atılıyor olması yargının bir çifte standardı ya da çelişkisi mi?

İnsanlar bize; ‘sizde Müslümansınız hükümettekilerde Müslüman, size bir kolaylık olmuyor mu? Siz de cezaevinden çıkıyorsunuz’ şeklinde soruyorlar. Hayır, bu böyle olmuyor. Kanunlar birebir bize uygulanıyor ve cezaevinden de cezamızı çekip çıkıyoruz. Ergenekon, Balyoz vb davalardan yargılananlara kolaylık gösterilip tahliyeler yaşanırken Hizb-ut Tahrir davalarında bilakis cezalar ağırlaştırılıyor.

KCK’LILARA BİLE GÖSTERİLEN MUAMELE MÜSLÜMANLARDAN ESİRGENİYOR

-Daha önce kaç yılla yargılanıyordunuz? Şimdi kaç yılla yargılanıyorsunuz?

10 sene önceyle bugün arasında çok büyük fark var. Üyelik suçlamasıyla daha önce 22,5 ayla yargılanırken bugün üyelikten 7,5, yöneticilikten 15 yılla yargılanıyoruz. Bir de hakimlerin takdir hakkı varken Hizb-ut Tahrir’li Müslümanlara bu takdir, indirim hakkı kesinlikle kullanılmıyor. Sanki Hizb-ut Tahrir’liler her gün adam öldürenler gibi muamele görüyor. Çözüm süreci adı altında KCK’lılara bile gösterilen muamele biz Müslümanlardan esirgeniyor.

AYM ÇİFTE STANDART UYGULUYOR

-O zaman Müslümanlar için önemli ve güzel gelişmeler, rahatlamalar olduğu söylemi doğruyu yansıtmıyor mu?

Kesinlikle böyle bir şey yok. Ben böyle bir şey yaşamadım. Sadece başkaları için çıkarılan yasalardan bizde istifade ettik. ‘Siz yararlanamazsınız’ diyemediler. Bunu deme hakları olsaydı derlerdi belki de. Dolayısıyla bize hiçbir şekilde bir kolaylık gösterilmedi. Eğer öyle olsaydı silah kullanmadığım, baskı ve şiddeti benimsemediğim halde bugün halen terörle yargılanmazdım.

 Diğer KCK, Balyoz, Ergenekon vb davalardan yargılananların, özellikle kelli felli olanların Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurular karara bağlanırken biz Hizb-ut Tahrir’lilerin başvuruları bekliyor, karara bağlanmıyor. Yine cezaevinde olan kardeşlerimizin itirazlarına bile öncelik tanınmıyor.

KANUNLAR ZAYIF VE GÜÇSÜZLERE

Bu durum bana Mekke döneminde yaşananları hatırlatıyor. Orada da kanunlar zayıf ve güçsüzler üzerine tatbik edilirken güçlülere tatbik edilmezdi. Güçlü bu ülkede de kayırılıyor fakat güçsüzlere kanun neyse o uygulanıyor.

 ‘BEN FİKRİMİ SÖYLEMEKTEN BAŞKA NE YAPTIM’

-Bu durumun Müslüman yöneticiler eliyle gerçekleşiyor olmasını nasıl değerlendirirsiniz?

Ben hem Sincan F Tipi hem de Kandıra F Tipi Cezaevi’ndeyken iki kere şahit oldum. O zaman Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; ‘Bugün cezaevlerinde fikrinden dolayı bulunan kimse yok’ şeklinde açıklama yapıyordu. Ve ben kendi kendime ‘ben fikrimi söylemekten başka ne yaptım’ şeklinde kendi kendime soruyordum. Aslında bizim halimiz bu sözü yalanlıyordu. Bu nedenle bu ülkede mazlum; kanunların tamamıyla üzerine tatbik edildiği kişidir.

ADALET HERKESE LAZIM

-Son söz olarak buradan çağrıda bulunacağınız kurum ya da kişiler var mı?

Bu ülkede herkesin başına her şey gelebiliyor. Nitekim yaşadıklarımız ve son dönem gelişmeler bunu gösteriyor. Bu yüzden adalet herkese lazım. Adalet herkesi kapsayan bir mekanizma olmalı. Bunu gerçekleştirecek yapı da İslam’ın hayata hakim olduğu Hilafet düzenidir. Ben bu yüzden Hizb-ut Tahrir ile birlikteyim ve terör olarak adlandırılacak hiçbir amelim yok ve terörist değilim.

HİZB-UT TAHRİR SİLAH KULLANMAYACAK

Türkiye’de Hizb-ut Tahrir belki işkencelere maruz kalmadı. Fakat Özbekistan’da 2500 gencini katleden Kerimov’a bile Hizb-ut Tahrir silahlı bir mücadelede bulunmadı. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in metodunda böyle bir şey yok. Rasulullah sav’den ne gördüyse onu karışı karışına takip eden bir kitledir Hizb-ut Tahrir. Yani bırakın bugün Hizb-ut Tahrir’lileri cezaevlerine atmayı parça parça edip her bir parçasını bir taraf dahi atsalar Hizb-ut Tahrir yine silah kullanmayacak. Bir keresinde savcının bir tanesi bana dedi ki; ‘bu nasıl olacak’. Dedim ki; ‘herkes razı olacak, herkes isteyecek ve kabullenecek.’ Bunun üzerine savcı; ‘ben de mi’ dedi. Dedim ki; ‘evet sizde.’ Yine Terörle Mücadele Şubesi’nde polislerden bir tanesi aynı soruyu sormuştu. Ona da şöyle demiştim; ‘Mekke’nin fethini biliyor musun? İşte aynen öyle,  kimsenin burnu kanamadan olacak.’ Çünkü artık insanlar bugünkü sistemden usandı ve fıtratlarına uygun olan sistemi istiyorlar. Bu yüzden Hilafet istiyorum.

‘BEN GELMEYECEĞİM, ARTIK SİZ BANA GELECEKSİNİZ’

-(Evin 11 yaşındaki küçük oğlu Bera) Babanın başına bunlar gelirken neler yaşadın?

7 yaşındayken sabah saat 6 gibi annem beni uyandırdı. O sırada evde yabancı insanlar gördüm ve anneme onların kim olduğunu sordum. Annem cevap vermedi. Evde her yerin altüst olduğunu gördüm. Sonra babamı götürürlerken nereye gittiğini sordum. O da; ‘bir yere gidiyorum’ dedi. Ben de ‘gelecek misin?’ diye sordum. O da; ‘ben gelmeyeceğim, artık siz bana geleceksiniz’ dedi. İşte o zaman neler olduğunu yavaş yavaş kavradım. Camdan baktığımda babamı bir arabaya bindirip götürüyorlardı. Sonra ablama; ‘babamı cezaevine götürüyorlar değil mi?’ diye sordum.

BABASIZ GEÇEN GÜNLERİM ÇOK ZORDU

-Babasız geçen günlerin zor muydu?

Evet, gerçekten babasız geçen günlerim çok zordu. O günden sonra babamı cezaevinde, o da belirli günlerde görmeye gidebiliyorduk. Ancak ayda bir hasret gideriyorduk. Çok zordu ama insan alışıyor her şeye. Biz de sabrettik ve hep dua ettik.

ASIL TERÖRİST BAŞKALARI BİZ DEĞİLİZ

-Baban ‘terör’ suçlamasıyla yargılanıyor. Sen babanın terörist olduğuna inanıyor musun?

Tabi ki inanmıyorum. Teröristlerin elinde silah olur. Ben babamda silah görmedim ve silah olduğuna inanmıyorum. Onlar terörist olanları, elinde silah olanları görmüyorlar. Asıl terörist başkaları biz değiliz.

HEM ANNE HEM BABA OLMAK ZORUNDAYDIM

-(Evin annesi Emine Marşap)  Eşiniz cezaevindeyken ne tür zorluklar çektiniz?

Öncelikle benim eşim terörist değil. Bugün hırsızlık yapan daha büyük suçlar işleyenler üç beş ay cezaevinde yatıp çıkarken benim eşim ve benzer durumda olanlar yıllarca cezaevinde yatıyor…

Eşimi görmek için cezaevine gitmekte bile zorlanıyordum. Çünkü Sincan F Tipi Cezaevi şehirden uzakta, Kandıra ise Kocaeli’nde. Maddi açıdan olduğu kadar harcadık ve şükrettik. 3 evlat sahibi bir anne olarak hem anne hem baba olmak zorundaydım. Sorumluluk iki kat artıyor. Çocuklarım için ‘Babası yokta şöyle oldu, bunu yaptı’ denmesin diye mücadele ediyordum. Sonra evde yaşananları eşime bizleri düşünmesin diyerek izah ediyordum.

BU RABBİMDEN GELDİ VE BEN O’NDAN GELEN HER ŞEYE RAZIYIM

-Çevrenizin bu duruma tepkisi nasıldı?

Çevreden ‘hiç önemsemiyor, tavırları çok rahat’ diyerek tepki gösterenler oldu. Onlar benim; ‘bu Rabbimden geldi. Ben bir kulum ve O’ndan gelen her şeye razıyım’ şeklinde düşündüğümü anlayamadılar, bunda bir hayır olacağını bilmeden hep şer olarak gördüler. Fakat eşimin terörist olduğuna hiç kimse inanmadı. Çünkü o çevresinde hep iyi bir Müslüman olarak tanınan biriydi.

Eşimin amcası bir gün; ‘sen de ön ayak olup vazgeçirsen’ dedi. Ben de ‘Allah’tan korkarım çünkü o Allah için bir şeyler yapıyor’ dedim. Bunun üzerine o da ‘Allah yardımcınız olsun’ dedi.

ARTIK YARGININ DOĞRULARI GÖRMELİ

-(Evin 19 yaşındaki İlahiyat öğrencisi kızı Buse) Sen babana yapılanları nasıl değerlendirirsin?

Babam terörist değil. Bunu biz biliyoruz ama insanlar bilmiyor. Öncelikle insanların biraz kulak vermesini ve önyargılarını bırakmasını istiyorum. Ayrıca bugün mevcut kanunlara göre bile babam terörist değil. Artık insanların da yargının da doğruları görmesini temenni ediyorum.

Bahaedin Carda / Habervaktim.com

“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De!” Kampanyası kapsamında çekilen kısa film

HaberVaktim

Ayrıca...

Gaziantep’te Köklü Değişim “HİLAFET” sayısını tanıttıkları için 7 Müslüman’a Gözaltı

Şanlıurfa’dan sonra Gaziantep’te de Köklü Değişim Dergisi’nin “Hilafet” kapak konulu Mart sayısını tanıttıkları ve yaptıkları …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir