Kültürlenme sürecinde duygunun yeri ve önemi
ABDULMETİN İNALPOLAT
- Bölüm
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam O’nun Resulüne, ehline, ashabına ve kıyamet gününe kadar O’na tabi olanların üzerine olsun.
Konu başlığından da anlaşılacağı gibi vakası gereği günümüzün sorunlarına kılavuzluk edecek bilhassa insanın mekanik bir model haline gelmesine eşlik eden sorunlara ilişkin anti virüs program I görevini üslenecek olan temamız hayırlara vesile olması inancıyla muvaffakıyeti merhamet edenlerin en merhametlisinden tövbe edenlerin Et Tevvâbından–yerin ve göğün tek ilahı olan RABBULALEMİNDEN DİLERİZ…
İnkâr edilemeyecek bir hakikattir. Beşeri hayat- Acziyet-Kainat- yaratılış ve ölüm… gibi hissiyatlarla yaşamımızın her alanında müşahede ettiğimiz duygular. Muhakkak ki insanın görünen yüzü beşeriyetin anlamı eylemlerimizin neticesi ve nedenidir. Yaşam enerjisinin tezahürsel çeşitliliğidir. Bilindiği üzere duyguların sayısı çokluk ile ifade edilir. Onun için birçok araştırmalar neticesinde duygunun yeri ve kaynağı tespit edilememiştir. Çokluk ifadesiyle geçiştirilmiştir. Bugünün bilim dünyası doğru düşünme yolunu analiz edemedikleri için insanlığın içselliğini aydınlatamamışlardır. Halbuki duyguların kaynağını iç güdüler oluşturur bu eğilimler tedeyyün-beka-nevi gibi üç ana unsurdan müteşekkildir. Tabi ki içgüdüler vurgusu deger yönüyle duyguların sınıflandırılması ve nitelikleri açısından tanımlana bilir tanımlanamaz yönlerinin açıklığa kavuşabilmesi açısından dile getirilmesi elzemdir. Peki, tanımlanamaz duygular nasıl açıklanır:
1.si; salt tezahürsel duygulardır ki; bu tanımsızdır. Bu hal delilerde ve hayvanlar aleminde gözlemlenir. Eylemleri hissi idrakle alakalıdır.
2.si; soyut fikirle oluşan duygulardır ki; bu mefhumlaşmamış duygu halidir nitelikli değil donuktur. Belli bir rengi yoktur bazen hiç bir duygu barındırmaz, heyecan sevgi ve nefret gibi bazen de kara sevdaya tutulur. Kimi zamanda niçin sevdiğini veya nefret ettiğine bir türlü anlam veremez. Daima tutarsızlık halinde seyreder. Tabi ki bu aşırı bir safhaya gelmişse buna psikolojide duygulanım bozukluğu denir. Orta ölçekli bu haller ise belirli kritere sahip olmayan veya birden fazla kriterlere sahip karışık zihniyetli insanlarda ve buluğ çağına ermemiş çocuklarda kendini gösterir. Velhasıl billurlaşmamış duygulardır diğer ifadeyle karışık duygu hali.
Peki, tanımlanabilir duygular nasıl açıklanır?
- si somut fikir merkezli duygulardır ki; buda nitelik bakımından tanımlıdır. Mesela; bir tek insani ölçüye bağlı kalarak bir insan olma hasebiyle aykırı davranış sergileyen insanları gördüğümüzde veya tutumları hakkında bilgi sahibi olduğumuzda nefret ederiz veya tam tersi durumlarda severiz –merhamet ederiz. Hani deriz ya bu gayet insani bir reflex. Burada ise nefret mefhumu tanımlıdır. Çünkü rengi ve içeriği belli bu türden duygular ise belirli fikirlerle içgüdünün ilişkilendirilmesiyle meydana gelir. Dolayısıyla bizim bu nefret veya sevgi duygusunu nefret veya sevgi mefhumu olarak adlandırmamız tanımlı-şuurlu bir duyguyu ifade eder. Aynı zamanda da menfaatçilik–milliyetçilik-vatancılık gibi kavramlarda belirli fikirler neticesinde kaynağını beka içgüdüsünden alan duygularda cisimleşir.
- si; fikri kaide merkezli duygulardır. Nitelik bakımından tanımlıdır. Burada akidevi ve ideolojik duyguları kast ediyoruz. Mesela kapitalist –Kominist-Hıristiyan-Yahudilik ve İSLAMİ duygular buna örneklik teşkil eder. Dolasıyla sevgi veya nefret mefhumu bu örneklendirmede akidevik ya da ideolojik kaynaklıdır. Dolayısıyla vakası açısından da inŞAALLAH yerinde olacaktır. Aynı zamanda duyguların bazen iradi kimi zamanda gayri ihtiyari olduğu gerçeği de verdiğimiz veciz örneklerde anlaşılmış olur. Şöyle ki; fikri kaidelere göre şekillenen duygular iradidir. Çünkü duygular fikri kaidelerle ölçülmediği sürece otomatikman yani gayri ihtiyari kendini gösterir. Velhasıl tanımlanamayan duygu olgunlaşmamış, belirgin bir tada ulaşmamış, soyut niteliği açısından bir değer ifade etmeyendir. Tanımlanan ise somut değeri ve niteliği olandır. Zaten insanoğlu hayatını mefhumlarına göre yani değer yargılarına göre tanzim eder, tanımlanabilir. Duygular bireysel şahsiyetlerin ulaşacağı en üst seviyedir. Tadı ya acıdır ya da tatlıdır. İşte insanın şahsiyeti böylece belirgin bir sıfata sahip olur. Bu sıfatların sevilip sevilmemesi damağın zevkine bağlıdır.
Duygu insanı tamamlayan nefsiyetin seviyesini- kalitesini gösteren tıpkı bir ağaç gibidir. Burada ağacın oluşum kalitesini gösteren ve tamamlayan ögesi meyvenin tadıdır. İşte bu tat ya tatlıdır ya da acıdır. Dikkat ediniz bir tat uğruna nice ağaçlar kesilmiştir. Zaten tatsız bir meyvenin ne kıymeti olur ki yer işgal etmekten başka.
İşte fikirler ya izzetli ya da zelil bir şekilde insanın hayatında ve ölümünde duygularla böylece son bulur. Yaratılış ve ölüm gibi hakikatler aklın önderliğinde oluşan duyguları yaratıcı ile buluşturur, kalp böylece mutmain olur. Yaratıcısına kavuşamayan duygular ise insanı baskı altında tutar ve huzursuz eder. Bu durumda akliyet asli vazifesini yapamasa kendisini baskı altında tutan duyguları farklı mecralara yönlendirir sırf baskı altından kurtulmak için. Âmâ en nihayetinde bu duygular doğru bir istikamet bulamayınca öfke, nefret, korku, endişe, düşmanlık, kanallarından engin denizlere ulaşıncaya dek sosyal asayişi bozar ve hayat yaşanmaz hale gelir. İşte huzur sükûnete ermiş yatağını bulmuş duygularda kendini gösterir. Velhasıl duygularımızın boşuna yaratıldıkları hele değersiz oldukları asla düşünülemez. Her duygu insanın davranışına etki yapan birer ilahi ayettir. Kâinattaki hiçbir varlığa karşı kayıtsız kalamayacağımız gibi bu duygu ayetlerine de kayıtsız kalamayız. Belirgin duygular olduğu gibi henüz adı bilinmeyen sayısız duyguların her biri birer ayettirler. Ama her birinin iç dünyamızda işlevlerinin olduğunu unutmamamız gerekir. Sırat-ı müstakim üzerindeki duygular, iman istikametinde, sağlam bir iman meydana getirir ve hayat boyu devam eder. Doğru insan modeli fikir ve duygu bütünlüğü içerisinde kendini gösterir. Salt fikir veya akliyet kervanından uzak bir duygu iman inşaasının öngörmediği bir insan tipi ortaya çıkarır. Dolayısıyla fikirleri duygudan bağımsızlaştırmamak şarttır. Zaten fikir ile duygu birbirinden tamamen ayrıştırılırsa, ortaya çıkan insan tipi, çok kötü bir model olur.
Devam edecek…