Home / News / OKUYUCUDAN / KÜLTÜRLENME SÜRECİNDE DUYGUNUN YERİ ve ÖNEMİ
islam devleti default

KÜLTÜRLENME SÜRECİNDE DUYGUNUN YERİ ve ÖNEMİ

 

ABDULMETİN İNALPOLAT

6. Bölüm

 

Görülüyor ki, yüce dinimizde Müslüman’ın din kardeşine Allah rızası için bağlılığı, sevgisi ve güveni de, ihlâsında îzahını buluyor. 

Halid bin Velid  akşam Müslüman oldu, sabah kılıcı beline bağladı ve ona; “Çık Halid!” dedi. Çıkış o çıkış! Abdullah ibni Amr yani, Amr ibni’l As Müslüman oldu. Peygamber Efendimiz üç gün sonra ordunun başına koydu onu. Herkesin yapacağı bir iş vardı elbet, her istenilen işte de vardı bir hikmet. Furkan-ı Hakîm’de;

“Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de, hayatı da yaratan Odur.” (Mülk 67:2)

Ayeti celileden de anlaşılacağı üzere bütün işleri de kuşatıcıydı samimiyet. Çünkü ölüm ve hayat kimin daha çok amel yapacağına ilişkin değil  daha samimi  gözetilen güzel işlere  ilişkindir. Bu güzel işler Şar’i’nin belirlediği kıymet derecesine ve öncelik meselesine göre samimi bir şekilde uygulamakla gerçekleşir. İki rekat kılınan içten bir namaz yüz rekat  huşusuz kılınan namazdan efdaldir. Her bir ayeti yaşayarak ezberlemek kısa sürede hafız olmaktan daha efdaldir.  Çevreyi şirkten temizlemeyi, dezenfekte edilmiş, şirkin borusunun ötmediği bir Medine’yi ve bir İslam devleti  oluşturmayı Medine Mescidinde hafız oluşturmanın önüne koydu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz.

Sahabeler arası öne çıkan özellikler:

Ebu’d Derda Radıyallahu anh, ashabı kiramın ileri gelenlerinden. Bir gün bir yere giderken bir grup insanın birisini tartakladığını görmüş. Yanına yanaşmış; “Ne yapıyorsunuz?” demiş. “Bildiğin gibi değil, şöyle şöyle pislikler yaptı bu adam” demiş. “Ne yaptı?” demiş. Şöyle şöyle saymışlar. Çirkin çirkin işler. Yakalamışlar, linç ediyorlar… Ebu’d Derda ellerinden tutmuş; “Be adamlar!” demiş: “Bu bahsettiğiniz adam, bir su kuyusuna düşeydi ne yapacaktınız?”Çıkaracaktık oradan.” demiş. “Görmüyor musunuz? Günah çukuruna düştü, elinden tutun çıkarın ve iyilik vazifenizi böyle yapın, bağırarak çağırarak değil!” demiş. “Kuyuya düştüğünde çıkaracaktınız, günaha düştüğünde de kurtarın.” Sonra da buyurmuş ki Ebu’d Derda Radıyallahu anh: “Bu adamı kurtarın, onun gibi olmadığınız için de Allah’a şükredin” demiş. 

Bir başka hadiste;   “Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur. ” (Taberani)

“Yumuşak davran! Şüphesiz ki kıyamet günü kulların Allah’a en uzak olanı kalbi katı olan kişidir.” (C.Sağir-6147) 

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İki özellik bir münafıkta bir araya gelmez: Ahlak güzelliği ve dini konularda anlayışlılık.”

”Sertlikten sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.” (Müslim) 

Ashabı kiramdan Enes ibni Malik Radıyallahu anh bir hatırasını naklediyor. Diyor ki; “Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemle oturduğumuz bir zamanda buyurdular ki; ‘Şimdi yanınıza birisi gelecek, o, cennetlik bir adamdır.’ Oradakiler meraklanmışlar; gelecek insan, cennetlik birisi. Biraz sonra ensardan yani Medineli Müslümanlardan birisi, yeni abdest almış, ellerinde de terlikleriyle içeri girmiş. Bakmışlar ki ya bu bildiğimiz adam, yabancı biri değil. Böyle onlar, çok büyük, işte bizim deyimlerimizle, ‘ulama zat’ gelecek zannetmişler; sıradan bir Müslüman girmiş. Tekrar ikinci gün, benzer bir olay olmuş. Üçüncü gün de benzer olay olmuş. Üst üste Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem; ‘cennetlik adam’ diye bir ifade kullanmış. Başka bir sahabi Abdullah ibni Amr ibni’l As Radıyallahu anhuma bu zatın peşine takılmış. Bu kimdir, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ‘cennetlik adam’ diyor bunun için? Merak etmiş. Eee bunu nasıl çözecek? Camide zaten beraberler, piyasada ne yaptığı belli; böyle çok farklı bir Müslüman değil. Demiş ki; “Herhalde” Abdullah ibni Amr ibni’l As: “Herhalde bu adamın sabahlara kadar iyi ibadetleri var. Geceyi iyi geçiriyor bu adam.” Çünkü sabahleyin Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geliyor: “size cennetlik bir adam gelecek” diyor. 
Yanına sokulmuş Abdullah ibni Amr ibni’l As, genç bir delikanlı: “Efendi!” demiş: “Babamla tartıştım, sonra da, üç gün babamın evine gitmeyeyim diye karar ettim. Kalacak başka yerim de yok. Üç gün senin evinde misafir olsam olur mu?” demiş, O Peygamber Aleyhisselamın ‘cennetlik adam’ dediği kimseye. “Olur, yavrum, gel” demiş; “bizde kalalım” demiş. Gitmiş, akşam olmuş, yatmışlar. Abdullah ibni Amr ibni’l As uyumuyor, uyur numarası yapıyor, ne yaptığını adamın merak ediyor. Beklemiş, beklemiş, birinci gece hiçbir şey yok.

İkinci gece adam sabaha kadar uyumuş. Üçüncü gece de uyumuş. Sadece, sağa sola dönerken uykusunda “Sübhanallah, Elhamdülillah” tesbihler getiriyor. Sabah namazı olunca da beraber camiye gitmişler. Namazı kılmışlar. 

Üçüncü gün, Abdullah ibni Amr ibni’l As demiş ki; “Efendi!” demiş “Sana ben dedim ki; ‘üç gün babamın evine gitmek istemiyorum, sende misafir kalayım mı?’ diye, doğrusu böyle bir olay yoktu. Bunu bir tuzak yaptım ben, senin evine gelebilmek için. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem senin hakkında “biraz sonra buraya cennetten bir adam gelecek” demişti. “Cennetlik bir adam gelecek” demişti. Senin ben günlük hayatını biliyorum bir farkın yok bizden, gece çok ibadetler yaptığını zannettim senin bu kadar cennetlik bir adam statüsüne gelmen için. Yahu hiçbir şey göremedim ben sende. Ne teheccüd kılıyorsun ne de sen gece Kur’an okuyorsun yaptığın bir iş yok senin. ‘Eee yavrum bu kadar.’ Demiş. ‘Benim yaptığım bu kadar bir ilave bir ibadet yapmıyorum.’ Demiş. ‘Eee Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem senin hakkında cennetlik adam diyor.’ ‘Valla ben bilmem.’ Demiş. ‘Bana göre ben ilave bir şey yapmıyorum ama Rabb’imin huzurunda önüne koyabileceğim iyi bir şeyim var.’ Demiş. ‘Nedir o?’ Demiş. ‘Sen kendini nerde iyi görüyorsun?’ ‘Şu göğsümde hiçbir Müslüman’a karşı soğukluk yok.’ Demiş. ‘Kimseye de haset etmedim.’ Demiş. ‘Başka özelliğim yok benim.’ bir Demiş.

Velhasıl insanın görünen yüzü  beşeriyetin anlamı  eylemlerimizin neticesi ve nedeni olan duygularımız yaratıcıya olan kulluğun son ifade şeklidir.”

“Müminler ancak öyle kimselerdir ki, Allah anıldığında kalpleri ürperir, yanlarında Allah’ın ayetleri okunduğu zaman bu ayetler imanlarını arttırır, pekiştirir ve sadece Rabblerine dayanırlar.” (Enfal 2) 

“Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Rad 28)

“Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın, şüphesiz Allah latiftir, her şeyden haberdardır.” (Ahzap 34)

Kullarına karşı en lütufkâr, merhametli rahman ve rahim olan Allah en öncelikli hakkı gözetilmesi gereken, kulluk yapılmaya layık olan tek ilahtır. gerçekten de yüce Allah’ı çok çok zikretmemiz gerekir. Namazlarımızda huşuyu gözetmeliyiz, O’nun emrettiği şekilde tanzim ederek duygularımızı bir ağaç misali asla susuz bırakmamalıyız. Malumunuz üzere tatsız meyveler uğruna nice ağaçlar kesilmiştir. Nihayetinde yanmadan başka hiçbir işe yaramaz. Yakıtı odunlar olan ateşten yüce Allah bizleri korusun.

Allah’ın yardımı ve nusretini geciktiren özellikler:    

‘Sancılı dönem’ yaşandığı vakit, Allah’ın yardımı ve nusreti işte o zaman has kullarına yetişecektir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

“Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kafirleri de helâk etmek ister. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (A’li imran 141-142) 

İslami şahsiyete sahip olan bireylerde bulunmaması gereken hastalıklar ile birlikte bulunması gereken güzel hasletler de var. Allahu Teala şöyle buyurdu:

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr 10) 

Hakaret vari, incitici ve aşağılayıcı sözlerden, dedikodudan gayri ahlaki bütün vasıflardan uzak durmak, tutarlılık adına fikir ve duyguların aynı istikamette olması Müslümanın şiarındandır.  Fikir ve duyguların farklı olması bir Müslümana yakışmaz, bunlar nusreti geciktirici özelliklerdir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

“Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)

Arıtma mekanizmasına sahip olan dava adamları vücutlarında hiçbir hastalığı uzun süreli barındırmaz, aksine bu hastalık büyümeden hemen dışarıya atarak içini her zaman ayna gibi tertemiz tutar. Yani özet olarak Mü’minler Allah’ın yardımı ve nusretini ancak; takvalı, arınmış, içerisinde cürüm olmayan, zulüm olmayan, kin olmayan ve hased olmayan pırıl pırıl bir kalp ile karşılamalıdırlar. Ayeti celilede;

“Onlar, gece gündüz Allah’ın rızasını ararlar, Allah ve Rasulü’ne yardım ederler, içleri ve dışlarıyla sadıktırlar, iman ve İslam kalplerine iyice yerleşmiştir. Allah için birbirlerini kendi nefislerinden daha çok sevip, gönüllerini dünyadan çekmiş ve böylece felaha ermişlerdir.” (Haşr/7-10)

İşte, dava adamları bu güzel hasletlere sahip oldukları zaman Allah’ın yardımı ve nusretini en güzel şekilde hem karşılamaya hem de ağırlamaya gönül rahatlığıyla hazır olduklarını söyleyebiliriz. Nitekim Allah Celle Celâlehû’nun Rad Suresi 11. ayeti kerimesinde söylediği gibi;

“Bir kavim/toplum nefsinde olanı değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” 

Allah’ın zikri peygamberi metodla, sahabe ikliminin pınarlarında coşacağımız imani atmosferle,   kültürel süreç fikri liderlikle, yarınları bize yarından da yakın kılacaktır inşaALLAH.  

Konumuzun mihenk taşını oluşturan, duyguların yeri ve önemi peygamberi bir ifadeyle hafızalarımızdan inşaALLAH silinmeyecektir. 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem;

“Arzuları benim getirdiğime uygun olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.”   Yine başka bir hadiste;

“Ben kendisine babasından, çocuğundan ve tüm insanlardan daha çok
sevdiği olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.”

İslam’da hiçbir sıkıntı duymaksızın istenilen gönülden bir teslimiyet Allah’ın razı olduğu imandır. Nitekim gönüllerimizi,  İslami duygularımızı Yaratıcıyı çok çok anarak yarattıklarını müşahede ederek beslemeliyiz.

“Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler): Ey Rabb’imiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi ateş azabından koru. Ey Rabb’imiz! Sen kimi ateşe koyarsan, onu rezil etmiş rüsvây etmiş olursun. Zâlimlerin hiç yardımcıları yoktur. Ey Rabb’imiz! Doğrusu biz: ‘Rabb’inize inanın!’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Ey Rabb’imiz! Günahlarımızı bize bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al. Ey Rabb’imiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme, rüsvây etme! Şüphesiz ki sen vâdinden caymazsın.” (Âl-i imrân: 191-194)

Sahabeler Hz. Peygamber (sav.)’in aralarından ayrılmak üzere olduğunu duyduklarında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar ve; “Ey Allah’ın Rasulü!” dediler. “Sen bizim Peygamberimiz; yolumuzu aydınlatan ışığımız, işlerimizin baş yürütücüsüsün. Bizi (öksüz) bırakıp gittiğin zaman biz kime başvuracağız?” diye sorduklarında Rasulullah şöyle buyurdu; “Size aydınlık Allah yolunu bıraktım. Ve yine, biri daima konuşan, diğeri de daima susan iki yol gösterici bıraktım. Konuşan yol göstericisi, Kur’an’dır. Susan yol göstericisi ise ölümdür. Müşkül bir meseleniz çıktığında, hemen Kur’an ve sünnete başvurunuz. Gönülleriniz kararmaya yüz tuttuğunda ise ölümü düşününüz.”

Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed. Ve ala âlihi ve sahbihi ecmaîn. Ve’lhamdülillahi rabbil âlemin.

  • Son –

Ayrıca...

islam devleti default

Nerde Ümmette Ibrahimi Iman?

  Allah cc ye ne kadar şükretsek azdır. Bizi Müslüman olarak yarattı yine duamız o …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir