HT: “Amerika, Avrupa Birliği ülkelerine sızmak ve etkilemek için çalışıyor. Avrupa Birliği’ni tarihe gömmek ve baltalamak için uğraşıyor. Aksi halde…”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi siyasi soruları dakik tespitlerle cevaplandırıyor.
Köklü Değişim Dergisi olarak Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisine yöneltilen fikri, fıkhi ve siyasi soruları derleyerek sizlerin ilgisine sunuyoruz.
-Siyasi İçerik-
Soru Cevap
Yunanistan Krizinin Yankıları
Soru: 27 Şubat 2015 Cuma günü ajanslar, Alman parlamentosunun Yunanistan’a yardımların dört ay uzatılmasını ezici çoğunluk ile onayladığını bildirdi. Bu, Yunan krizinin sona erdiği ve Yunanistan’ın engelsiz AB üyesi olarak kalacağı anlamına mı gelir? Sonra Amerika’nın, Yunanistan’ı Avrupa Birliği içinde tutmak ve sorunların çözümü yönünde tavır aldığı görüldü. Obama, krizin çok şiddetli olduğu esnalarda 01 Şubat 2015 tarihinde CNN’e verdiği röportajda, “Umarım Yunanistan Euro bölgesinde kalır. Ancak bunun için tüm taraflar uzlaşmaya açık olmalı” dediği belirtildi. Devamla “Bütçe açığını azaltmanın ve dayanıklılığı geri etmenin en iyi yolu büyüme politikası olmalı.” diye konuştu. Açıktan Amerika’yı Yunanistan krizine müdahil olmaya iten etken nedir? Allah sizi mükâfatlandırsın.
Cevap: Resmin netleşmesi için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:
1- Yunanistan’daki mali kriz, 2009 yılının sonunda başladı. Küresel mali kriz, ilk önce kapitalizmin önde gelen ülkesi Amerika’da patlak verdi ve ardından da Avrupa ve diğer kapitalist ülkelere sıçradı. 2010 Nisan ayında ise Yunanistan’ı kasıp kavurdu. Ardından 23 Haziran 2010 tarihinde Yunan hükümeti, iflas ve geri kalan borçları ödemekten kurtulmak amacıyla Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’ndan Yunanistan’a yardım için verilen borçlar dâhil kurtarma paketinin yeniden yapılandırılmasını talep etti. Yunan tahvillerinin faiz oranları arttı. Ayrıca geri kalan borçlara karşılık bu tahvillerin sigorta primleri de yükseldi. Yatırımcıların “Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi, yüksek bütçe açığı oranı, artan kamu borç yükü ve Yunanistan ekonomisindeki zayıf büyüme” ile ilgili kaygılarının artması sonucu, puan bazında faizler fahiş oranlarda yükseldi. Bu kriz, Avro ve Avro bölgesini ve dolayısıyla Avrupa Birliği’ni tehdit etti. Yunanistan’ın Avro bölgesinden çıkacağı düşüncesi ortaya atıldı. Ancak Avrupa, kamu bütçe açığını azaltmayı amaçlayan ekonomik reformlar ve kemer sıkma politikalarının uygulanması karşılığında Yunanistan’a yardım etmeye karar verdi. Bununla beraber bilindiği üzere reform paketi olarak adlandırılan mevcut program 28 Şubat’ta sona erecekti. İçerik olarak anlaşma o kadar da önemli değildi. Ama yine de patlamanın ötelendiği iddia edildi.
2- 5 yıldır Yunanistan’a verilen yardım paketinin toplam değeri 240 milyar Avro’dur. Yunanistan’ın mevcut borcu ise, 323 milyar Avro’dur. Borçları şöyledir: %60 Avro bölgesine, %10 Uluslararası Para Fonu’na, %6 Avrupa Merkez Bankası’na, %4 Yunan bankalarına, %1 Yabancı bankalara, %1 Yunanistan Merkez Bankası’na, %3 diğer krediler ve %15 Hazine Bonosu. Avrupa Birliği, faizlerin borcu ödendikten sonra bütçenin %3’lük bir fazlalık vermesi gerektiği şartını koştu. Yunanistan’a göre ise bu imkânsızdı. Fakat Yunanistan Maliye Bakanı, bu son anlaşmaya göre ülkesinin artık bu şarta bağlı kalmasına gerek kalmadığını söyledi. Almanya ve AB’den ise konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı. Son yıllarda Yunanistan’a dayatılan kemer sıkma politikası, ekonomik durgunluğa, işsizlik oranlarının %27’lere yükselmesine ve yaklaşık özel projelerin üçte birinin iptal edilmesine yol açtı. Yunanistan, 2010 yılından bu yana kemer sıkma programına göre yaşıyor. Borçlarını ödemek için Avrupa’nın mali kurtarma paketinin 200 milyar Avro’su borçlara gitti. Bu paralar, Yunanistan’a kredi veren banka ve hedge fonlarını, özellikle Fransız ve Alman bankalarını kurtarmak için verildi. Yunanistan’ın kemer sıkma politikalarına bağlı kalması karşılığında bu krediler Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası tarafından verildi. Yani Avrupa Birliği, Yunanistan vatandaşının ülkesinin ekonomisine olan güveni kaybettiği bir anda yüksek faizle Yunanistan’a kredi veren Avrupa bankalarının açıklarını kapattı. Örneğin Aralık ayından beri Yunan bankalarından 18 milyar Avro çekildi. Bu ayın 18 ve 19’da ise 500 milyon Avro çekildi. Tüm bunlar, kapitalist kurtarma paketi olarak adlandırılan planın ne kadar tehlikeli ve bozuk olduğunu gösterir. Bu, kurtarma paketinden ziyade ülke ve halkı bir bardak suda boğma ve yok etme paketidir.
3- Yunanistan krizi konusunda en sert tutum alan Almanya, Yunanistan borçlarının silinmesine karşı çıkıyordu. Bu nedenle Almanya, müzakerecilerin başında geliyor ve görüşmelere önderlik ediyordu. Hatta Almanya bu görüşmeleri Almanya ile Yunanistan arasındaki görüşmeler olarak nitelendirdi. Bu yüzden ajanslar, anlaşmanın, Avro bölgesi 19 ülkenin bakanları ile Yunanistan arasındaki gerçek görüşmeler yoluyla değil, Uluslararası Para Fonu ile Avrupa Merkez Bankası yetkililerin huzurunda Alman Maliye Bakanı ile Yunan mevkidaşı arasında gerçekleşen görüşmeler yoluyla imzalandığını belirttiler. Bu, İngiltere’de AB karşıtı hareketin yoğun eleştirilerine neden oldu. AB’yi Almanya’nın kontrolünde olan bir kulüp olarak kabul eden bu hareket, Avrupa Birliği aracılığıyla Almanya’nın Avrupa üzerinde hegemonya kurmaya çalıştığını söyledi. Almanya, ekonomik olarak Avrupa’nın en güçlü ülkesi olduğu için mali açıdan Avrupa Birliği’nin lideri olduğu hissine kapılmaya başladı. Herkes elini ona uzatıyor, ona ve onun yardımlarına muhtaç olduğunu gösteriyordu. Almanya, Yunanistan krizi konusunda gevşeklik göstermek istemedi. Çünkü bu bulaşıcı hastalık, ilk etapta Portekiz’e sirayet edecek ve daha sonraları da İrlanda, İtalya, İspanya ve benzer sorunlar yaşayan diğer Avrupa Birliği ülkelerine bulaşacaktı. Kurtarma programına tabi olan bu ülkeler, Avrupa Birliği adına Almanya tarafından dayatılan kemer sıkma politikasını uyguluyorlar. Eğer Almanya, Yunanistan’a göz yumarsa, o zaman bu ülkeler de vatandaşlarının belini büken kemer sıkma politikasından vazgeçmeye başlayacaklardı. Bu nedenle Yunanistan borçlarının silinmesi düşüncesine şiddetle karşı çıkan Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, “Mevcut anlaşmanın öngördüğü koşullar uygulanmadan önce Yunanistan yardım almıyordu” dedi ve “Sosyalistler önderliğindeki hükümetin zor günler geçirdiğini” söyledi. [21.2.2015 BBC] Yunanistan hükümet sözcüsü Panagiotis Agrafiotis, “Yunanistan ile Almanya’nın Yunanistan’ı kurtarma programının vadesini 4 ay uzatma konusunda anlaşmaya vardıklarını” açıkladı. Ve “Ortak kurumlar ile Yunanistan ve Almanya anlaşma sağladı” dedi. [20.2.2015 el-Kuds] Son olarak Yunan hükümeti, ön koşulsuz ya da şartsız kurtarma programına bağlı kalacağı sözünü verince, Avrupa Parlamentosu ya da daha doğru ifadeyle Alman parlamentosu 27 Şubat 2015 tarihinde vadenin dört ay daha uzatılmasını onayladı. Schäuble “Mevcut anlaşma, Yunanistan’a yeniden milyarlar ödenmesini ve mevcut programda da herhangi bir değişiklik yapılmasını içermiyor” dedi. [28.2.2015 el-Arab] Schäuble, anlaşmanın asla “Yunanistan’a yeniden milyarlar verilmesi ya da mevcut programın şartlarının değiştirilmesi” ile ilgili olmadığını söyleyerek güvence vermeye çalıştı. Ekonomiden Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Pierre Moscovece, Atina’yı “Avrupalı ortakları ve Uluslararası Para Fonu’na karşı taahhütlerini yerine getirmeye” çağırdı. [27.2.2015 swissinfo. ch afp_tickers]
4- Almanya’nın yanında Avrupa Birliği’nin önde gelen devleti olan Fransa’nın konumuna gelince, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, anlaşmayı “Hem Yunanistan hem de alacaklılar için iyi bir çözüm” olarak niteledi. [21.2.2015 BBC] Fransa Maliye Bakanı Michel Sabin de “Atina sonunda kreditörlerin gözetimi altında kalmayı kabul etti. Ama farklı doğada çalışmalar olacak. Kesinlikle bir siyasi çalışma olacaktır.” dedi ve “Yunanlıların artık uzmanlar ile görüşmek istemediğine” işaret etti. [21.2.2015 AFP] Ajans, “Yunan hükümeti taahhütlerine bağlı kaldığı takdirde, 240 milyar Avro tutarındaki kurtarma paketi kapsamında 7,2 milyar dolarlık geri kalan dilimi Avrupa Birliği finansmanından alabilecek. Yunanistan kemer sıkma sayfasını kapatmaya istekli, ama Avrupa bütçelerinin katı garantörü Almanya, Yunanistan’ın mali temizliğe ve yapısal reformlara devam etme şartını koştu.” diye ekledi.
5- Amerika’nın konumuna gelince, konuya aleni şekilde müdahil olduğu açıktır. ABD Başkanı Barack Obama, 01 Şubat 2015’de CNN kanalı ile yaptığı röportajda Yunanistan mali krizi konusunda Avrupa Birliği’nin tutumunu eleştirerek Yunanistan’ın yanında yer aldı ve “Ekonomik krizle boğuşan bir ülkeyi daha fazla sıkıştırmanın anlamı yok” dedi. Obama “Belirli bir aşamada borçları ödemek için büyüme stratejisi olmalıdır” diye belirtti. Yunanistan’ın acil reformları ihtiyacı olduğunu kabul eden Obama, ama “İnsanların yaşam standartlarının yüzde 25 oranında gerilediği bir dönemde bu değişikliklere başlamak oldukça zor. Uzun vadede siyasal sistem ve toplum bunları kaldıramaz.” dedi. “Yunanistan’ın Euro bölgesinde kalmasını umut ettiğini” ifade eden Obama, “Bunun tüm taraflarca fedakârlık gerektirdiğini” söyledi ve Avrupa’nın kemer sıkma politikasını eleştirdi. Obama “Sürekli gerileyen bir ekonominin büyüme stratejisi olmalı. Sadece daha fazla acı çeken bir halka baskı yapmakla olmaz.” dedi. Konuşmasının devamında Obama “Bütçe açığını azaltmanın ve dayanıklılığı geri getirmenin en iyi yolu büyüme politikası olmalı.” ifadelerini kullandı. ABD Başkanı’nın bu konuşmayı, Solcu Syriza partisinin 25 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşen Yunanistan genel seçimlerini kazanmasından bir kaç gün sonra ve Avrupa’nın Yunanistan’ı kurtarma paketinin vadesinin dolmasına yaklaşık bir ay kala yapması, Yunanistan’ın yanında yer aldığına dair Avrupa’ya net bir sinyal vermek içindi. Avrupa Birliği’ni eleştiren, hatta Yunanistan’ı Avrupa Birliği içinde tutmak için baskı bile yapan Obama, Yunanistan’a verdiği desteği Avrupa Birliği’ne karşı istismar etmek istiyordu. Amerika, Yunanistan’ı Avrupa Birliği içinde tutmak istiyor. Çünkü böylece Avrupa Birliği sürekli krizler ile boğuşsun, çatlaklar oluşsun ve çökme riski ile yüz yüze kalan kırılgan bir yapı olarak kalsın.
6- Syriza önderliğindeki solcu hükümetin bir ay önce iktidara geldiği Yunanistan’a gelince, Avrupa Birliği’nde kalmak istiyor. Anlaşmayı öven Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras, “Hükümetin, Yunanistan ve yurt dışındaki muhafazakâr güçlerin ay sonunda ülkeyi iflasa sürükleme planını boşa çıkardığını” söyledi. Yani Avrupa kurtarma paketinin vadesinin dolmasıyla. Sözlerine devam eden Tsipras “Yunanistan borçlarının vadesinin dört ay uzatılması konusunda Avrupa Birliği liderleri ile yapılan anlaşma, ülkede nefretle karşılanan kemer sıkma önlemlerini sona erdirecektir. Ancak hükümetin hâlâ zorluklarla karşı karşıya olduğunu” belirtti ve “İmzalanan anlaşmanın, kemer sıkma politikasını iptal edeceğini” iddia etti. Fakat bu anlaşmanın, yapılacak reformları iki gün içinde belirleme kararlılığı da dâhil olmak üzere belli tavizler karşılığında yapıldığı açıktır. Tsipras, “Hükümetin, Haziran ayında kreditörler ile yapılacak yeni reformların müzakeresi üzerinde odaklanacağını” söyledi. [21.2.2015 AFP] Yunan hükümeti, dört yıllık reform planı sunabilmek için Yunanistan borçlarının altı ay uzatılmasını talep etti. Yunanistan hükümeti, “Emeklilik maaşlarından çok büyük kesintiler yapmayı ve önemli ölçüde vergileri artırmayı kabul etmediğini ve gerçekçi olmayan bütçe taleplerinden vazgeçmeleri için Avrupalı alacaklarını ikna ettiğini” söyledi. Anlaşmayı uzun ince bir yolda atılan ilk adım olarak kabul eden Yunanistan Maliye Bakanı, “Hiç kimse kabul etmediğimiz önlemleri ekonomimize ve toplumumuza dayatamaz. Anlaşmanın yeni olan tarafı işte budur. Şimdi bizim yeni bir çerçevemiz var. Ama öncekilere de saygı duyuyoruz. Şimdi biz uygulamak istediğimiz ve dikte etmek için gittiğimiz reformları ortaklaşa yazar hale geldik.” dedi. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble ise “Program başarıyla sonuçlanmadığı sürece ödeme olmayacaktır, bu çok açıktır.” açıklamasını yaptı. [21.2.2015 Euro News] Bu, Yunanistan tarafından programın koşulları, Almanya tarafından ise vadenin uzatılması üzerinde uzlaşma sağlamaması öncesinde idi.
7- İngiltere’nin konumuna gelince, İngiltere Maliye Bakanı George Osborn, Avro bölgesi ile Yunanistan arasındaki mevcut gerilim ile ilgili olarak “İngiliz ekonomisinin istikrarına yönelik risk yaratıyor. Bu sebeple tırmanan krizden çıkış yolu bulabilmek için Avro ülkelerini ortak bir çözüme” davet etti. Ve “Bu zor durum kriz riski yaratıyor. Bu kriz İngiliz ekonomisinde büyük hasara yol açabilir. Ayrıca İngiltere için de risk yaratıyor” dedi. [20.2.2015 Sky News] İngiltere, Avrupa Birliği’nden istifade ettiği ve kendisine risk oluşturmadığı sürece Avrupa Birliği’nin ayakta kalmasını istiyor. Özellikle de tüm Batı dünyasının kronik mali kriz yaşadığı bir dönemde Avrupa Birliği’nin çöküşü, belki de bir bütün olarak kapitalist ekonomi için ölümcül bir darbe olabilir. İngiltere, Amerika ile rekabet etmek için Avrupa Birliği’nin ayakta kalmasını istiyor. Ki Amerika ile gizli çatışmasında onu kullanabilsin ve dünya politikasındaki Amerikan hegemonyasını önleyebilsin.
8- Tüm bunlardan şu sonuca varabiliriz:
A- Avrupa Birliği, kırılgan bir birliktir. Çünkü siyasi karar birliğine dayalı değildir. Tek bir siyasi varlık da değildir. Birliği yöneten tek bir merkezi yönetimi de yoktur. Bazı yerler ve tutumlarda uzlaşabilen, diğer bazılarında ise gerilim yaşayabilen ülkeler grubu olarak kabul edilebilir. Büyük güçler, AB’nin liderliği ve kendi iradesini ona dayatmak için aralarında rekabet ediyorlar. Özellikle de bu güçlerin çıkarcı olduklarını bildiğimiz de. Çünkü bu güçler, çıkarı temel alan ve amellerin ölçüsü kılan kapitalist ideolojiyi benimsiyorlar. Ayrıca bu güçler, başkaları üzerinde egemenlik kurmak için çalışan ulus-devletlerdir. Çünkü kapitalist ideoloji, milliyetçiliği kabul eder ve ona çözüm üretmez. Bu yüzden kendisine inanan halkları tek bir potada entegre edemedi. Avrupa ülkeleri, özellikle de büyük ülkeler, Avrupa Birliği üzerinde egemenlik kurmak için aralarında rekabet ediyorlar. Almanya, bunu gerçekleştirmek için çalışıyor. Fransa da Almanya’ya benzer önemli bir rol arayışında. İngiltere ise Amerika ile rekabet edebilmek için Avrupa Birliği’ni kullanmak istiyor. Yani her iki taraftan da yararlanıyor.
B- Amerika, Avrupa Birliği ülkelerine sızmak ve etkilemek için çalışıyor. Avrupa Birliği’ni tarihe gömmek ve baltalamak için uğraşıyor. Aksi halde küresel düzeyde etkin bir güce sahip tek bir siyasi birlik haline dönüşebilir. Avro’yu da çökertmek istiyor ki para birimi dolar ile rekabet eden küresel bir para birimi olmasın. Amerika, Avrupa Birliği’nin krizlerini ve sorunlarını istismar ediyor. Hem Avrupa Birliği’nin gücünü dizginlemek hem de rakipsiz kapitalist dünya lideri olarak kalmak için Avrupa Birliği’nin çözümlerini aşağılıyor. İşte bu yüzden Yunanistan krizini istismar etti. Yunanistan’daki solcu hükümet ile flört ederek onu kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Aynı zamanda da Yunanistan’ın Avrupa Birliği içerisinde kalmasını savunuyor ki Avrupa Birliği kırılgan olarak kalsın, krizler ile boğuşsun. Yunanistan’ı istismar etmeye çalışacak ve onu Avrupa Birliği karşısında tavır almaya teşvik edecektir. Böylece Yunanistan Avrupa Birliği’nin yumuşak karnı ya da parçalama faktörü olsun. Dolayısıyla Avrupa Birliği dağılma riski ile karşı karşıyadır.
C- Almanya ise Birliği ve Avro bölgesini korumak ve bunları güçlendirmek için çalışıyor. Neredeyse Avrupa Birliği ve Avro bölgesinin tek söz sahibidir. Almanya ve onun finansal kurumları çok büyük faydalar sağlıyor. Çünkü hem Yunanistan hem de diğer Avrupa ülkelerine borç veriyor ve bunları kat kat faiziyle geri alıyor. Bankalar, hedge fonları, sigorta şirketleri gibi finansal kurumlardaki ekonomi çarkı böyle dönüyor. Almanya, Avrupa Birliği içinde nüfuzunu güçlendirmek için çalışıyor. Şuan Almanya orta süper güç olarak niteleniyor. Almanya gibi Fransa da Avrupa Birliği’nden istifade ediyor. Avrupa Birliği ile uluslararası rolünü güçlendirmek için uğraşıyor. İngiltere ise sanki Avrupa Birliği’nin üyesi değilmiş gibi durumu uzaktan izliyor. Avrupa Birliği’ni güçlendirmek ya da parçalamak için hiçbir çaba sarf etmiyor. Aksine ondan yararlanmak ve onu emrine amade kılmak için uğraşıyor.
D- Böylece Avrupa Birliği içinde büyük ülkeler arasındaki rekabet devam edecektir. Avrupa Birliği’ni baltalamak ve imkânı el verirse parçalamak için çalışan Amerika ile Avrupa Birliği arasındaki çatışma da devam edecektir. Amerika, küresel para birimi olma yolunda ilerleyen Avro’yu devirmek için çabalıyor ki küresel para biriminin basıldığı mürekkep kadar bile değeri olmayan yeşil dolarları tek para birimi olarak kalsın. Bu dolarlar sayesinde dünyanın servetini yağmalasın. Dünyaya hükmeden birinci devlet olarak küresel hegemonyasını sağlamlaştırmak için askeri mekanizmasını finanse edebilsin.
E- Böylelikle bir kez daha açığa çıkıyor ki kapitalizm çürük bir ideolojidir. Ekonomik sistemi de bozuktur. Çözümleri tehlikeli, sonuçları yıkıcıdır. Hastalıkları tedavi etmez, sadece dizginler. Sorunlar öylece kalır ve hastalıklar kronikleşir. Muamelelerde ve borçlarda temel dayanak olarak görülen faiz, tam bir yıkımdır, borçlunun belini büker. Ayrıca faizle borçlanmak için hazine tahvilleri çıkaran bir ülke, aynı zamanda bu tahvilleri sigortalamak da zorundadır. Sigorta primleri için yüklü miktarlarda para öder. Dolayısıyla borçlu ülkenin yükü iyice artar, kurtuluşu olmaz. Aksine sürekli bütçe açığına ve borç ödemek için alacaklıların tahakküm ve inisiyatifine maruz kalır! Kemer sıkma politikalarını uygulamak zorunda kaldığı için vatandaşları yoksulluk ve sefalet içinde yaşar. Söz konusu Yunanistan, bunun en belirgin örneğidir. Yukarıda da belirtildiği gibi Yunanistan krizi için öngörülen çözümler, bir süreliğine verilmiş bir nevi ağrı kesicilerdir. Sonra çok geçmeden bu hastalıklar tekrar tezahür edebilir. Bilindiği üzere Yunanistan, dört yüzyıl boyunca İslami yönetim altında refah, huzur, güven ve istikrar içinde yaşamıştır.
Hizb-ut Tahrir