بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Yahudi Varlığı ve Amerika’nın Kuyruğuna Takılmak!
Soru:
Netanyahu, 03 Mart 2015 tarihinde Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşmada İran’ın nükleer programı ile ilgili olarak Amerika ile İran arasında yürütülen görüşmeleri reddeden tutumunu doğruladı. Bunu, protokole aykırı bir şekilde yapılan Amerika ziyareti sırasında dile getirdi. Obama ve Kongre’deki Demokrat Parti’yi teğet geçerek gerçekleşen bu ziyareti bazı gözlemciler, Obama’yı aşağılama olarak nitelediler. Bu, Yahudi devleti ile ABD ilişkilerinin kopma noktasına ya da düşmanlık safhasına girdiği anlamına mı geliyor? Bu olayların Yahudi devleti ve Amerika’daki seçimler ile bir bağlantısı var mı? Sonra her iki ülkede yapılacak seçimlerden nasıl bir sonuç bekleniyor? Allah mükâfatınızı artırsın.
Cevap:
Cevabın açıklığa kavuşması için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:
1- Kuşkusuz Yahudiler, öznel bir varlığa dayalı değildir. Ya Allah’ın ya da insanların ipine tutunurlar. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ “Nerede bulunsalar Allah’ın ve insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur.” [Ali İmran 112] Allah’ın ipini Peygamberleri döneminden sonra kopardılar. Hayatta kalmak için geriye diğer devletlere dalkavukluk yapmak ve onların kuyruğuna takılmak kalıyor. Eskiden beri onlarda görülen durum bu. 20. Yüzyılda ise İngiltere’nin himayesine sığındılar. İngiltere sayesinde Filistin’i işgal ettiler ve Filistin’i gasp ederek orada kendilerine ait bir devlet kurdular. Günümüzde ise Amerika’ya dalkavukluk yapıyorlar ve onun kuyruğuna takılıyorlar. Bu nedenle karşılıklı hırgür ne boyutta olursa olsun onların bu durumu Amerika’ya düşman olacak bir düzeye ulaşamaz.
2- Yahudiler, diğer devletlere bağımlılık yoluyla çıkarlarını gerçekleştirmek için çalışırlar. Yahudiler, büyük güçlere hizmet ederler. Sadece o güçlere hizmet etmek için değil, aynı zamanda kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için de onların kuyruğuna takılırlar. Bu konuda Yahudi partileri arasında hiçbir fark yoktur. İster iktidardaki İşçi Parti’si olsun, isterse Likud olsun Amerika’ya bağımlıdır ve sadece Amerika’ya hizmet etmek için değil, aynı zamanda kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için de Amerika’nın kuyruğuna sımsıkı tutunurlar. Bu konuda onlar, Müslüman ülkelerin yöneticilerinden farklıdır. Müslümanların yöneticileri, Batı ajanıdırlar. Kendi ülkelerinin çıkarları karşılığında değil, iktidarda kalmak için diğer devletlerin çıkarlarını gerçekleştirirler.
3- 1992 yılında ikinci kez iktidara Rabin, Clinton’un Amerikan Başkanlığı döneminde 1993 yılından itibaren Yahudi devletinin çıkarlarının Clinton tarafından sunulan çözümleri onaylamak olduğunu gördü. Daha sonra ise diğer Yahudiler tarafından 1995 yılında suikasta uğradı. O tarihten itibaren de İşçi Parti’sinin Demokrat Parti’ye Likud Partisi’nin de Cumhuriyetçi Parti’ye yakın olduğu görüldü. Bu durum, Amerika ile Yahudi devletinde iktidarda olan kurumlar arasındaki siyasi ilişkiye dahi bir ölçüde yansıdı.
4- Demokratik kapitalizm sistemine göre yönetilen ülkelerde seçimler dönemi skandallar dönemidir. Hiçbir kırmızı çizgileri olmaz. Her parti, etik ya da ahlak dışı olsun sahip olduğu tüm kartları kullanır. Karşılıklı kılıçlar çekilir, birbirlerini yererler, hatta her türlü skandal ve kirli çamaşırlar ortalığa yayılır. Daha önce açıklandığı gibi Yahudi varlığında önümüzdeki Mart’ın 17’sinde erken genel seçimler olacak. Aynı şekilde önümüzdeki yıl sonunda “Kasım 2016’da” Amerika’da da seçimler olacak. Taraflar kazanmak için ellerindeki tüm kozlardan istifade etmeye çalışıyorlar. Likud Partisi’nin Cumhuriyetçiler ile İşçi Partisi’nin de Demokratlar ile ilişkileri burada açıkça görülüyor. Taraflar, elverdiği şekilde sırtını dostuna dayıyor.
5- Netanyahu’nun Amerika’ya hizmet etmek ve Yahudilerin çıkarlarını gerçekleştirmek için izlediği ana hat, Cumhuriyetçi Parti’nin politikasına daha yakındır. Yukarıda da belirtildiği gibi Obama ve Demokrat Parti’nin politikası ile karşılıklı restleşmeler ya da gerilim, Obama’nın göreve gelmesiyle başladı. Netanyahu, Obama ile aynı zamanda iktidara geldi. Aralarındaki husumet erken başladı. Özellikle de Filistin sorunu, sonra da İran’ın nükleer programı konusunda husumet kendini gösterdi. Bu sırada Netanyahu Amerika’daki Yahudi lobiler aracılığıyla bu iki konuda maksimum yarar elde etmek için Obama yönetimine sürekli baskı uygulamaya çalışıyordu.
6- Bu karşılıklı nefret iki faktörden kaynaklanıyor: Birincisi: Yukarıda da belirtildiği gibi partiler arasındaki ilişki. İkincisi: Obama ve Netanyahu’nun mizacı. Yani siyasi olaylara yaklaşımda farklı bakış açılara sahip olmak. Netanyahu’nun görüşü, aşırı sertlik yanlısıdır. Bu sertlik yanlısı görüş, bölgedeki siyasi olayları Yahudi devletinin yararına şekillendirmek için ilk önce askeri güç kullanım zorunluluğunu gerektiriyor. Tek taraflı hareket, Netanyahu politikasının en belirgin özelliğidir. Neo-Con’lar arasında bu, yaygın bir görüştür. Sonra Netanyahu, Bush yönetimindeki neo-Con’lar ve Cumhuriyetçi Parti üyeleri ile sıkı fıkıdır. Eski Yahudi Başbakanı Ehud Barack’ın danışmanı olarak görev yapan Daniel Levy, Netanyahu’nun sahip olduğu siyasi bakış hakkında şunları söyledi: “İnanıyorum ki Bibi Netanyahu her zaman Amerikan sağına yakındır. Onların siyasi eğitiminden geçti.” [“Obama ve Netanyahu: Sadece karakterler de değil bakış açılarda da farklı” CNN, 2 Mart 2015] Netanyahu bunun farkında. Cumhuriyetçi Parti’nin kendisini desteklediğini de biliyor.
Obama ise tamamen realistçidir. Neo-Con’ların siyasi bakış açıları ile uyuşmaz. Cumhuriyetçi Parti’de neo-Con’ların görüşü, baskındır. Obama, şiddet kullanımı ile yumuşak güç “diplomasi, kredileri ve diğer teşvikler” kullanımı arasını mezcetmek ilkesini benimser. Siyasi olayları Amerikan yararına şekillendirmek için bu politikanın izlenmesi gerektiğini düşünür. Buna ek olarak realistler, şartlar elverse de tek taraflı hareket yöntemini kullanmaktan kaçınırlar. Siyasi eylemlerini ittifaklar ve Amerikan planlarının uygulanması için kurulan koalisyonlar aracılığıyla gerçekleştirirler.
7- Tüm bu hırgür ve çekişmeye rağmen Cumhuriyetçi ve Demokrat partililer, Yahudi devletinin güvenliğini koruma konusunda açıklamalar yapmak için birbirleri ile kıyasıya yarışırlar. Cumhuriyetçi Parti, güçlü bir Yahudi devletini destekler. O derece ki Yahudi devleti tarafından işlenen her katliamda onun elini güçlendirir. Cumhuriyetçi Parti, büyük ölçüde bunu teyit eder. Oğul Bush döneminde Yahudi devletine verilen destek hâlâ hafızalarda. Bununla beraber Obama tarafından verilen destek de ondan geri kalır değildir. Hatta Netanyahu, Kongre’de yaptığı konuşmada buna değindi ve bundan dolayı Obama’ya teşekkür etti. Konuşmasında “Başkan Obama’nın İsrail için yaptıklarını takdirle karşılıyoruz. Geçtiğimiz yaz operasyonlarımız sırasında önleyici füzeler ile bizi desteklemesini de… Bu destekten dolayı ben her zaman Başkan Obama’ya minnettar olacağım. İsrail de sana ve desteğiniz için ABD Kongresi’ne minnettardır. Demir kubbe dâhil olmak üzere özellikle askeri yardım ve füze savunma için…” Bu tür açıklamalar, Yahudilik propagandası gereğince oldukça abartılan Yahudi lobisinin oylarına olan ihtiyaçtan dolayı seçimler yaklaştıkça daha da artıyor!
8- Yukarıda geçenlerden açığa çıkıyor ki Netanyahu ile Obama arasındaki restleşme, Amerika’ya düşman olmak ya da bağları kesmek değildir. Aksine Likud ile Cumhuriyetçi Parti ve Likud ile Demokrat Parti arasındaki farklı ilişkilerin dışa vurumudur. Ve bu da karşılıklı nefret olarak kendini gösteriyor. Bu karşılıklı nefret, iki ülkedeki seçim sathı maili ile de örtüşüyor. Netanyahu, Yahudi varlığındaki kamuoyunun İran’ın nükleer silaha sahip olmasından korktuğunu biliyor. O yüzden nükleer konuda Obama’nın İran’a karşı yumuşak karnından faydalanıyor. Netanyahu, nükleer tehlike karşısında Yahudi varlığının savunucusu olarak kendisini lanse ediyor. Sonra Cumhuriyetçi Parti tarafında yer aldığını göstermek için de Cumhuriyetçi Parti’nin Obama’nın müzakere yaklaşımına yönelik muhalefet politikasını istismar ediyor. Ki her iki parti de seçimlerde faydalansın. Demokrat partili Biden ve Kerry, 07 Şubat 2015 tarihindeki Münih Konferansı arasında yaklaşan İsrail seçimlerinde Netanyahu’nun başlıca rakibi İşçi Parti lideri Herzog ile bir araya gelerek Netanyahu’ya misli ile yanıt verdiler. Bu toplantı planlanmış gündemde olan bir toplantı değildi. Münih Konferansı’nda bir konuşma yapan Herzog, Netanyahu’nun Kongre’de yapacağı konuşmayı “Seçim yatırımına yönelik İsrail vatandaşlarının güvenliğini ve İsrail ile ABD arasındaki özel ilişkiyi tehdit eden yanlış bir konuşma” olarak niteledi. Aynı zamanda Biden’ın ofisinden yapılan açıklamada da “Başkan Yardımcısının ülke dışında olacağını ve Netanyahu’nun 3 Mart tarihinde Kongre karşısında İran hakkında yapacağı tartışmalı oturuma katılmayacağı” bildirildi.
Özetle
A-Tüm bunlar gösteriyor ki Netanyahu ve Obama, belirtilen nedenlerden dolayı birbirlerinden nefret ediyorlar. Önümüzdeki seçimlerde her biri diğer rakibini destekliyor. Bu bağlamda Netanyahu, Beyaz Saray’ın daveti olmadan ya da en azından Kongre’deki Demokratlar ile anlaşmaksızın doğrudan Cumhuriyetçi Parti ile anlaşarak Amerikan Kongresi’ne ziyaret etti. Netanyahu’nun bu ziyareti her iki lider ve parti arasındaki gerilimi yansıtır. Amerika ve Yahudi varlığındaki seçim atmosferi nedeniyle de gerilimin dozajı biraz daha arttı. Böylece Siyonist varlığın lideri Benjamin Netanyahu, 3 Mart 2015 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Kongre’sinde konuşmak üzere davet edildi. Bu alışılagelmiş bir durum değildir. Çünkü Netanyahu, Obama tarafından değil, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner tarafından davet edildi. Bu da Netanyahu hükümeti ile Obama yönetimi arasındaki gerginliklerin gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Öyle ki medya canlı yayınlar ile bunu izleyicilerine aktardı.
Obama yönetimi, John Boehner tarafından yapılan bu daveti şiddetle eleştirdi. ABD Başkanı, Netanyahu ile görüşmeyeceğini açıkladı. Kerry de öyle. Netanyahu Washington’da iken Washington dışında olacağını belirtti. Obama yönetimi ile Kongre tarafından yapılan karşılıklı sert açıklamalar, bunun Cumhuriyetçi Parti’nin bir seçim yatırımı olduğunu gösterir. Bu açıklamalar, iktidardaki Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti arasındaki rekabet çerçevesinde Yahudi lobisinin çok sayıdaki oylarını kazanmaya yöneliktir. Cumhuriyetçi Parti gelecek yıl yapılacak Başkanlık seçimlerinde çok daha fazla oy kazanmak istiyor.
B- Netanyahu’ya gelince, Kongre’de yaptığı konuşmada Obama’nın İran müzakerelerine karşı olduğunu söyledi ve Obama’nın imzalamak istediği anlaşmayı kötü bir anlaşma olarak niteledi. Netanyahu, “Uluslararası güçler, İran’ın nükleer silaha sahip olmasını engelleme sözü verdiler, ancak şu aşamada bu sözlerinden vazgeçmiş gibi görünüyorlar” dedi. Devamla “Beyaz Saray’ı ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nı saygıyla karşılıyorum. Ancak bizim varlığımızı tehdit eden böyle önemli bir konuda İsrail’e gelebilecek bu gibi büyük bir tehlikeyi önlemek için elimden gelen her şeyi yaparım.” diye konuştu. Ve “İran’a verilebilecek taviz, İsrail devletinin bekasını tehdit edecektir.” ifadelerini kullandı. [10.2.2015 CNN] Netanyahu, kendisini Yahudilerin çıkarlarının hamisi gibi gösteriyor ve dolayısıyla seçime yönelik yatırım yapıyor. Geçen yıl yapılan ara seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin zaferle çıktığı göz önüne alındığında önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin zafer kazanacağını gösteren anketler var. Dolayısıyla Likud, Cumhuriyetçiler nezdindeki prestijini daha da artıracaktır. Üstelik İran’ın nükleer silaha sahip olmasına izin vermeyeceğine dair bir kanaati de var. Zira Netanyahu hükümeti, İran’ın nükleer programını bahane ederek 2011 yılı sonunda İran’ı vurmak için hazırlıklar yapmıştı. Amerika’yı zora sokmak için de Avrupa onu buna teşvik ediyordu. Bu yüzden Fransa, Yahudi varlığına İran’ın nükleer tesisleri ile ilgili uydu görüntülerini vermiş, Almanya da Yahudi varlığına füze taşıyan modern denizaltılar göndermişti. İngiltere ise askeri ve istihbarat bilgileri sunmuştu. Dönemin İngiltere Genelkurmay Başkanı, Yahudi varlığını ziyaret etmiş ve vurma hazırlıklarını yerinde görmek amacıyla üç gün orada kalmıştı. İtalya da uzun menzilli uçuşlar ve havada yakıt ikmali için Yahudi uçaklarının hava sahasında tatbikat yapmasına izin vermişti. Amerika ise Yahudi devletini “dizginlemek” için çalışıyor ve sorunu tırmandırmaması için baskı yapıyordu. Yaptırımlar, yeterliydi ve Obama’nın politikası da yerinde ve anlamlıydı. Yahudi devleti, baskıya boyun eğmek zorunda kalmıştı. Dolayısıyla Netanyahu’nun bu ziyareti seçim atmosferinde Cumhuriyetçi Parti ile koordineli olarak yapılmış bir ziyarettir.
C- Seçim sonuçlarının tahminine gelince, Yahudi varlığında seçimler kıran kırana geçecek. Çünkü İşçi Parti’si liderliğindeki muhalefet, Netanyahu ile Obama arasındaki bu hırgürün Amerika’nın çıkarlarına zarar vereceğini ve eğer Amerika kendilerini desteklemezse, bunun devletleri için ciddi zarara yol açacağını dile getiriyorlar. Ayrıca Obama’nın Yahudilerin güvenliğini koruma konusundaki açıklamalara da vurgu yapıyorlar. Obama tarafından izlenen nükleer politikanın, net stratejik politika ile İran’ın nükleer tehlikesini bertaraf etme yönünde ilerlediğini vurguluyorlar. Bu hamleleriyle Amerika’daki Yahudi lobisinin desteğini almayı, aynı zamanda da Yahudi devleti içinde yaşayanları rahatlatarak birçok oy devşirmeyi umut ediyorlar. Buna karşın Netanyahu ile önümüzdeki yıl Amerikan seçimlerinde zafer bekleyen Cumhuriyetçi Parti arasındaki yakınlık, Netanyahu’nun kendisini Yahudilerin çıkarlarının koruyucusu ve İran’ın nükleer tehlikesini bertaraf eden olarak lanse etmesi, Yahudi lobinin desteğini ve Yahudi varlığı içindeki oyları kazanacaktır. Böylece tüm bunlardan görülüyor ki İşçi Partisi ile Likud’un seçimi kazanma ihtimalleri birbirine yakın. Obama’nın İşçi Partisi ile Cumhuriyetçi Parti’nin Likud’a verdiği destek bir ölçüde aynı. Ancak Obama, Başkan olarak devreye girer ve İşçi Partisi ile güçlü bağlar kurmak konusunda Başkanlık gücünü kullanırsa, o zaman Netanyahu’nun zaferini etkileyebilir. Ama Obama’nın bu güçte Netanyahu’ya karşı hamle yapması zayıf ihtimal. Özellikle de Obama’nın önümüzdeki başkanlık seçimlerinde aday olmayacağı düşünülürse. Bu demektir ki Netanyahu ile rakibi İşçi Partisi lideri Herzog arasındaki fırsat ve olanaklar aynı. Hükümet kurmak için birinin tek başına zafer kazanması oldukça zor. Koalisyon ihtimali de zayıf. Çünkü bu iki büyük partinin koalisyon kurmaları zor gözüküyor. Aksine bu partiler, küçük azınlık partileri ile koalisyon kurmak zorunda kalacaklar. Bunlar da boyundan ve hacminden büyük şartlar dayatacaklar. Dolayısıyla iki partinin yakınlaşması dışında Yahudi varlığında kurulacak herhangi bir hükümet zayıf olacaktır.
Amerikan seçimlerine gelince, yapılan kamuoyu yoklamaları, önceki ara seçimlere göre Cumhuriyetçi Parti’nin zafer kazanma olasılığını güçlendiriyor. Hatırlanacağı üzere ara seçimlerde Cumhuriyetçi Parti Kongre’de çoğunluğu elde etmişti. Özellikle de Obama’nın, uluslararası krizler karşısında hem Amerikan hem de dış kamuoyunu tatmin edici başarı gösteremediği göz önüne alınırsa.
D- Amerika ile bağları koparmak ya da düşman olmak meselesine gelince, yukarıda da belirtildiği gibi olanak dışıdır. Aksine Yahudi varlığı, Amerika’nın kuyruğuna yapışmaya ve dalkavukluk etmeye devam edecektir. Çünkü insanların ipine tutunmadan yaşayamazlar. Bu günlerde de bu ip Amerika’dır. Ancak Allah’ın izniyle bu ip kopacaktır. Devletler, Filistin’i gasp eden Yahudi devletine uzattıkları ipin, İslam’ın, Müslümanların ve İslam Devletinin gücüyle kendilerine zarar vereceğini gördüklerinde kesip atacaklardır. Hiç şüphesiz Allah’ın izniyle bu olacaktır:
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ “Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.” [Sad 88]
17 Cumâde’l Ûlâ 1436
2015/03/08