Ak Parti ve Gülen Hareketi arasında devam eden mücadelenin mağdurları, her zaman olduğu gibi yine Müslümanlar olmaktadır.
Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Türkiye Vilayeti, Hizb-ut Tahrir davalarda yargının çelişkili kararlarını ifşa eden yeni bir beyan yayınladı.
İşte o açıklama;
Basın Açıklaması
Hizb-ut Tahrir Davalarında Hukuk Bir Var Bir Yok
Yıllardır düşman ceza hukuku kapsamında asılsız iddialar ve zorlama yorumlarla hukuksuz bir şekilde devam eden Hizb-ut Tahrir yargılamalarında, son dönemde birbiriyle esastan çelişen gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin birincisi, Erzurum’da 2 Mart tarihinde genel bir asayiş kontrolü sırasında arabasında İslam Nizamı kitabı bulunan Ayhan Aladağ isimli kardeşimizin anlamsız bir şekilde tutuklanmasıdır. Araçta bulunan İslam Nizamı kitabından yola çıkan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi yapılan tüm itirazlara rağmen, kardeşimizi “Terör Örgütü” üyesi olma suçlamasıyla o günden beri hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutmaktadır.
İkincisi, 24 Mart tarihinde Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, üst düzey devlet ricaline ait kriptolu telefonları dinledikleri iddiasıyla eski TİB ve TÜBİTAK görevlisi 28 kişi hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin hazırlanan fezlekedir. Zira sanıkların Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanabilmesi için, 19.04.2004 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Hizb-ut Tahrir hakkındaki “silahsız terör örgütü” içtihadına atıfta bulunularak, emsal gösterilmek istenmektedir.
Üçüncüsü ise 26 Mart tarihinde Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan 17 Hizb-ut Tahrir’li hakkında verilen beraat kararıdır. Zira savcılık mütalaasında: “sanıkların Hizb-ut Tahrir isimli siyasi bir oluşumun içinde faaliyet gösterdikleri yolunda gerekli ve yeterli deliller mevcut ise de; sanıkların mensubu oldukları iddia edilen Hizb-ut Tahrir oluşumunun silahlı bir terör örgütü olduğuna dair mahkûmiyetlerine yeterli delil bulunmadığı, sanıkların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda iddianamenin 40. sayfasında dökümü yapıldığı gibi pek çok kitap, bildiri ve CD bulunduğu, bu kitapların dışında herhangi bir silah veya patlayıcı maddenin sanıklarda ele geçirilmediği, bu haliyle sanıkların içinde bulunduğu oluşumun yasadışı silahlı örgüt olmaktan ziyade, siyasi bir örgüt, dernek veya cemaat şeklinde olduğu, iddianamede bahsi geçen silahlı terör örgütü oluşturmanın yasal unsurlarının bulunmadığı anlaşılmakla, sanıkların müsnet suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini” talep ettiğini belirtmektedir.
Bu gelişmelerden anlaşılan odur ki, Ak Parti ve Gülen Hareketi arasında devam eden mücadelenin mağdurları, her zaman olduğu gibi yine Müslümanlar olmaktadır. Zira Erzurum Ağır Ceza Mahkemesinin gayri hukuki olan kararını, bizzat Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi verdiği kararla esastan çürütmektedir. O halde bu çelişkinin sebebi nedir?
İşte bu türden çelişkilerin ortadan kaldırılması için bugün ivedi olarak yapılması gereken şey, Hizb-ut Tahrir üyelerinin ve birçok samimi Müslümanın cezalandırılmasına sebep olan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Hizb-ut Tahrir hakkında aldığı içtihat kararının derhal ilga edilmesidir. Zira daha düne kadar bu içtihat kararını bir silah gibi Müslümanlara karşı kullananlar da, bugün aynı içtihat kararıyla cezalandırılmak istenmektedir.
Son olarak, Ergenekon ve Balyoz davalarında kandırıldıklarını, 17-25 Aralık operasyonlarında sahte delillerle kendilerine kumpas kurulduğunu söyleyenler, niçin sadece kendinize yapılan hukuksuzlukları dile getiriyorsunuz. İkiyüzlülüğü bırakın ve samimi olun! Cürümlerinize yeni cürümler eklemeyin! Zira gördüğünüz üzere halen daha bir kitaptan dolayı Müslümanlar terörist yaftasıyla zindanlara atılmakta ve haksız bir şekilde mağdur edilmektedir. Unutmayınız ki adalet herkes içindir ve geç kalmış adalet, adalet değildir!
Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Türkiye Vilayeti
Kaynak:hizb-ut-tahrir.info